KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Ben Manisa Akhisarlıyım, herhâlde aranızda, Komisyonda zeytin işiyle iştigal eden tek insan da benim. Bugüne kadar yüzlerce, binlerce zeytin ağacı diktim, fidan diktim ve çok şükür bunların meyvelerini hasat etmek de nasip oldu. Şimdi, burada bir anlam kargaşası var "zeytinlik" ile "zeytinlik alan" arasında çok ciddi bir fark var. Yani şimdi, bugün, Ankara'da herhangi bir yerde 11 bin, 20 bin metrekare yere zeytin dikebiliriz ve burası zeytinlik olur ancak burası zeytinlik alan olmaz. "Zeytinlik alan" dediğimiz şey bir ekosistemdir, o da zeytin dikmekle de oluşmaz; yüzlerce yıllık bir süreçtir ve bunun için de birçok canlı vardır. Bu zeytinlik alanlardaki en önemli canlılardan bir tanesi de insandır. Siz insan ve zeytini ayırmaya çalışıyordunuz ancak bu geri geldi ama anladığım kadarıyla önümüzdeki günlerde tekrardan karşımıza çıkabilir.

Sayın Elitaş bir vebalden bahsetti, dedi ki: "Evet, biz bunu getirmekte haklıydık ancak bunu geri çekiyoruz. İşte, imzacı arkadaşlardan rica edeceğiz, geri çekeceğiz. Eğer olur da önümüzdeki günlerde elektrik arzında bir problem olursa bunun vebali size ait." demişti. Şimdi, ben yıllarca zeytin, zeytinyağı işiyle uğraştım, değişmez bir kaide vardır, hayatım boyunca bunu da test ettim. Kim ki zeytine hile katarsa, kim ki zeytinyağına hile katarsa iki yakası bir araya gelmez, bunun örneği yoktur. Kim ki zeytin ağacıyla uğraşırsa inanın iki yakası bir araya gelmez. Esasında bunu geri çekmekle siz de çok büyük bir vebalin altına girmekten kurtulmuş oldunuz, o yüzden bize teşekkür etmeniz lazım, sizi böylesine büyük bir vebalden kurtardığımız için bize teşekkür etmeniz lazım. Başta ilk imza sahibi milletvekilimiz olmak üzere -altında ben baktım Manisa milletvekillerimiz de var- onların hepsinin böyle bir vebalden kendilerini kurtardığımız için bize teşekkür etmesi lazım.

Bir teşekkür daha almamız lazım çünkü bu buradaki arkadaşlarımızın söylediği gibi adrese teslim bir kanun düzenlemesiydi. Burada bulunan herkes, Türkiye'de bulunan herkes, bu kanun düzenlemesinin kimin derdine merhem olacağını biliyordu ve yine büyük bir vebale girilecekti. Adrese teslim kanun yapmanın da bir vebali vardır, sayemizde bu vebalden de kurtuldunuz.

Veballerden bahsediyoruz ancak kanun teklifinin 2'nci maddesinde de çok ciddi veballer var arkadaşlar, bunu size söyleyeyim, daha önce önümüze geldiği zaman da biz bunu söylemiştik. Bu 18 tane limanın yeniden özelleştirilmesi, üstelik ihale yapılmadan, rekabet ortamı oluşmadan yeniden özelleştirilmeye çalışılması.... Şimdi, esasında bu hem vebaldir -neden vebal olduğunu birazdan anlatacağım- aynı zamanda Anayasa suçudur eğer biz bunu kanunlaştırırsak buradaki bütün milletvekilleri -biz buna "hayır" oyu vereceğiz- ciddi bir vebalin ve ciddi bir anayasal suçun altına girecektir. Şimdi, Anayasa Mahkemesi bunu oy birliğiyle iptal ediyor, oy birliğiyle iptal ediyor bakın ve diyor ki: "Rekabet ortamı yok." E, şimdi sizin getirdiğiniz teklifte bakıyoruz, rekabet ortamı oluşmuş mu? Hayır, rekabet ortamı oluşmamış. Daha önceki gelen tekliflerden farkı ne? Farkı şu: Daha önce bir komisyon oluşturuluyordu, değer tespit komisyonu oluşturuluyordu, onun belirlediği rakamlar üzerinden bu şirketlere ilave sözleşme tanınacaktı, kırk dokuz yıla kadar uzatılacaktı. Şimdi burada 2 tane hesaplama yapılmış -o tarihlerde de bir tuhaflık var gerçi de- "İşte, son bir yıllık defterlerinizi getirin. Buradaki gelirlerinizin -kabaca söylüyorum-yüzde 15'ni sana kaç yıl ilave sözleşme tanıyorsak onunla çarpacağız ve bir bedel ortaya çıkacak. Daha sonra bu bedelin yüzde 25'ni hemen peşin vereceksiniz, geri kalanı da üç yıl içerisinde en fazla on iki ay taksitle ödeyeceksiniz." diyor. Bir de ikinci bir yöntem koymuşsunuz ortaya. Bu yöntemde de şunu söylüyorsunuz: Ne zaman ihale yapılmış, sözleşme? 2012, 2012 yılındaki sözleşme tarihinde dolar kuru ne? Bu. Bununla çarp 20 milyon doları, şu çıktı. O günkü enflasyonu al, bugünkü endeksi al, güncelle... Sonuç itibariyle yaptığınız şey, dolarla yapılmış olan sözleşmelerin hepsini siz TL'ye çeviriyorsunuz bir kere. Dolarla sözleşme yapılmış, dolarla yapılan sözleşmeleri TL çıkartıyorsunuz. Yani bir kere bu Anayasaya aykırı, tartışılmaması lazım ama tartışıyoruz. Getirdiğiniz metnin ne olduğunu ben anlatmaya çalışıyorum. Şimdi neden bunu TL'ye çeviriyorsunuz? Ben mesela bir hesap yaptım. İskenderun Limanı, benim hesabıma göre en düşük, 1 milyar 324 milyon liraya ihalesiz bir şekilde bedel çıkıyor, 1 milyar 324 milyon lira yani bu 71 milyon 191 bin dolara tekabül ediyor, yıllık da 5 milyon 474 bin dolara tekabül ediyor. İskenderun Limanı 2012 yılında 372 milyon dolara ihale edilmiş yani yıllık yaklaşık 10 milyon 333 bin dolar. Şimdi, sizin yapacağınız hesapla yıllık -on üç yıl boyunca uzatacaksınız siz bunu- 5 milyon 500 bin dolar; yıllık 5 milyon 500 bin dolara siz, on üç yıl boyunca ihalesiz bir şekilde sözleşme uzatacaksınız. Oysa 2012 yılında yıllık 10 milyon dolara siz bunu ihale etmişsiniz. Şimdi, burada ciddi bir fark var, çok ciddi bir fark var. Neden siz bunu dolar üzerinden yapmıyorsunuz? Yani şunu yapabilirsiniz, diyebilirsiniz ki: 372 milyon dolar, bunun yıllığı 10 milyon 333 bin dolar. Bunu da on üç yıllık sözleşme, ne oluyor? O zaman hesabı yaptığımız zaman da 134 milyon 333 bin dolar yani TL'ye çevirirseniz de 2,5 milyar liraya çıkıyor. Arada 1 milyar liradan fazla bir fark var. Yani neden dolarla yapılmış bir sözleşmeyi TL'ye çeviriyorsunuz? Ya, ben buradaki bir iş adamı değilim ama hepiniz iş adamısınız, Allah aşkına! Diyelim ki bir özel limanınız var, ağabey, Samsun'da senin özel limanın var, bu limanı sen otuz yıllığına birine dolar üzerinden kiralamışsın, yedi yıl kalmış sözleşmenin bitmesine sonra diyorsun ki: "Yahu kardeşim, gel, biz seninle bir daha bir sözleşme yapalım. On dokuz yıl daha ben senin üzerine koyayım." Neye göre yaparsın sen bunu? Bunu TL'ye çevirir misin? Allah aşkına, aranızda iş adamları var, hangi iş adamı bunu TL'ye çevirir? Kimse çevirmez.

Bir de şöyle bir şey var: Rakamlara tek tek baktım, 2021 yılı- 2011 yılı, limanlarımızdaki elleçleme miktarlarına baktım, yüzde 100 artmış ve daha da artmaya devam edecek. Yani her yıl artan değer binen limanlarımız var ve biz bu limanlara diyoruz ki: "Ya, senin sözleşmen bitmesine yedi yıl kalmış, biz on dokuz yıl daha sana süre verelim bu şartlar altında." Ya, kusura bakmayın, evet, iş adamı değilim ama kafam çalışır, bunu hiçbir iş adamı, hiçbir insan -hani siz devleti şirket yönetiyormuş gibi yönetiyorsunuz ya- hiçbir şirketin CEO'su yapmaz. Peki niye burada yapıyoruz?

Başka bir şey. Bakın, limanlar... Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı diyor ki: "Liman özelleştirmelerinde ideal yıllar yirmi ile yirmi beş yıl arasındadır eğer yirmi yıldan az süre verirseniz, yer yaparsanız yatırım yapılamayabilir, eğer yirmi beş yıldan fazla da yaparsanız o takdirde de yatırımlar uzayabilir." Bunu ben söylemiyorum, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı söylüyor. Dünyadaki örneklerine bakalım: Şimdi İsrail'in en büyük ikinci limanı Hayfa Limanı, Çinli bir şirket yirmi beş yıl boyunca işletecek; Brezilya yeni ihaleye çıkardığı 2 limanın işletme hakkını yirmi beşer yıllık olarak belirlemiş. Dünyada genelde baktığınız zaman... Pardon, Çin Yunanistan'ın Pire Limanı'nı işletme hakkını otuz beş yıllığına almış. Ya, dünyada kırk dokuz yıllığına limanlarını özelleştiren yok. Ha, pardon, var, bizden başka bir ülke var, eğer biz bunu kanunlaştırırsak bizden başka bir ülke daha olacak. Neresi? Rusya Suriye'deki Tartus Limanı'nın işletmesini kırk dokuz yıllığına devralmış.

Bakın, bugün "Suriye" dediğimiz ülke bağımsız bir ülke değildir.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Demek ki oradan akıllarına gelmiş.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - "Suriye" dediğimiz ülke şu anda Rusya'ya bağımlıdır. Dünyada kırk dokuz yıllığına ancak Suriye gibi bir ülke, bağımsız olmayan bir ülke limanını devreder. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlettir, Türkiye Cumhuriyeti limanlarını kırk dokuz yıllığına devredemez, devretmemesi lazım üstelik Anayasa Mahkemesinin kararları var iken. Burada çok ciddi bir hata var ve bizim bu hatadan mutlaka ama mutlaka geriye dönmemiz lazım.

Rekabet, bakın, rekabet neden önemli? Şimdi, kapitalist sistemin, liberal sistemin özünde rekabet var. Liberal sistemi tartışırız ama liberal sistemden rekabeti kaldırırsanız o zaman ortaya çıkan sistem eş-dost kapitalizmi olur. Burada rekabet yok, rekabet olduğu zaman ne oluyor? Antalya Limanı'ndan örnek vereceğim ve birazdan Antalya Limanı'na tekrardan döneceğim.

Şimdi, bakın, Antalya Limanı 1998 tarihinde Ortadoğu Antalya Liman İşletmelerine 29 milyon dolara, 29 milyon dolara devrediliyor. Daha sonra bu Orta Doğu Antalya Liman İşletmelerine TMSF el koyuyor, dolayısıyla limana el koyuyor ve 2006'da yani yaklaşık yedi yıl sonra TMSF satışa çıkarıyor, ihaleye çıkıyor, ihale 60 milyon liraya sonlanıyor. Bakın, altı yıl önce 29 milyon lira olan ihale bedeli daha sonra, zaman içerisinde rekabet ortamında 2 katına çıkmış; 60 milyon dolara çıkmış. Daha sonra bu arkadaşlar bunu alıyorlar, işletiyorlar, 2021 yılında da 140 milyon dolara Katarlılara satıyorlar; 140 milyon dolara satıyorlar.

KANİ BEKO (İzmir) - Ne Katar'mış bu be!

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Peki, ne kadar var? Yedi yıl var sözleşmesine. Şimdi, o zaman da Çetin Osman Budak da söyledi, tartışmalar oldu; ya, arkadaşlar, bir liman var, yedi yıl kalmış işletme süresine, Katarlılar bu kadar astronomik rakama, 140 milyon dolara niye alsınlar? Yıllık 20 milyon dolar... Burası otuz dokuz yıllığına 29 milyon dolara ihale edilmişken 1998'de, Katarlılar bir yıllığını 20 milyon dolara para verip alıyorlar; neden yaparlar bunu? Ve bir yıl önce, bu kanun ilk geldiği zaman önümüze, ben bunu Komisyonda da belirtmiştim, sektörden birisini aradım, dedim ki: "Kardeşim, böyle böyle bir kanun geldi önümüze, bilginiz var mı?" "Yok, gönder bana." dedi, gönderdim, sonra telefon açtı "Yahu, Katarlıların bir haftadan beri Ankara'da neden dolaştığı şimdi belli oldu." dedi. Bu da adrese teslim bir kanun teklifidir, bunun da vebali çoktur, bunun da günahı çoktur, hem de Anayasa'ya aykırıdır. Bizim teklifimiz -önergemizi verdik- bunun kanun metninden çıkartılması lazım. Burada kamu zararı vardır, anayasal suç vardır. Geleceğimizi ipotek altına alıyoruz ya; her sene değeri artan limanlarımız var, beş sene sonra biz bu limanları belki 400 milyon dolara, 500 milyon dolara ihale edeceğiz veyahut da "İhale etmeyeceğiz, biz işleteceğiz." diyeceğiz ama siz bunları kırk dokuz yıllığına uzatıyorsunuz. Lütfen, bu hatadan bir an önce dönün.

Daha söyleyecek çok şeylerimiz var ancak ben diğer maddelerde de görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.

Teşekkür ederim.