| Komisyon Adı | : | (10 / 6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun 3-4 Ocak 2023 tarihlerinde Bartın ve Zonguldak illerine gerçekleştirdiği yerinde incelemelerin değerlendirilmesine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 11 .01.2023 |
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve sayın bürokratlar; hepiniz Komisyona hoş geldiniz.
Öncelikle, ben baştan görüşümü ifade edeyim, bana göre ek süre alınmalı rapor hazırlanmadan önce çünkü her ne kadar bilirkişi ön raporunu incelediysek de Emniyet fezlekesini, verilen ifadeleri TTK'nin bize yaptığı sunumları, Maden Mühendisleri Odasının yine yaptığı açıklamaları ve sunumları değerlendirmeye çalıştıysak da biz yangının olduğu, patlamanın gerçekleştiği maden ocağında yerinde bir inceleme yapmadık. Bu nedenle, yangın bittiği anda bizim, Meclisin Komisyon üyelerinin mutlaka Amasra'ya tekrar giderek, yer altına inerek patlamanın gerçekleştiği veya gerçekleşmesi muhtemel olan yerlerinde inceleme yapması gerekiyor. Aksi takdirde bu çalışma masa başında yapılmış bir çalışmaya dönüşmüş olacak.
BAŞKAN TANER YILDIZ - Ama işte adli merciler diyelim ki yangın bitti, dediler ki "Biz inceleme yapıyoruz." Bizse "Bir buçuk ay sonra gireceksiniz." dedik. Yani orada süreyle ilgili biraz sıkıntımız olabilir.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Şöyle bir durum da var, bilirkişinin yangın bittiği anda o olay yerine, patlamanın gerçekleştiği kotlara önce kendilerinin girmesi gerekiyor yani bilirkişinin girmesi gerekiyor.
BAŞKAN TANER YILDIZ - Adli mercilerde şu anda.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet. İşte, yangın bittiği anda o barajların kaldırıldığı anda bu noktaya ilk girmesi gerekenler bilirkişiler. Ondan önce de oraya bir müdahale olmaması gerekiyor çünkü orası bizim bütün konuştuğumuz konularda olası delillerin bulunduğu, analiz edileceği yerler yani bu kısmı özellikle vurgulamak istiyorum, bu bakımdan önemli. Yani bilirkişiden önce eğer başkaları girerse bu, delil karartma şüphesine girer.
BAŞKAN TANER YILDIZ - Başsavcılık zaten o konuda müsaade etmiyor yani başsavcılık herhangi bir yetkilinin milletvekili de olsa Araştırma Komisyonu da olsa, TTK de olsa ona zaten müsaade etmiyor; genel prosedür bu.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet. Yani altını çizmiş olalım, bu kısım önemli. Bizim de girmemiz gerekiyor. Görüş bildirdiğimiz, iddia ettiğimiz veya verileri bir araya getirip ortaya çıkardığımız sonuçların gerçekten sahada yansımalarının olup olmadığını, bu patlamadan etkilenen bölgelerde hangi noktalarda, galerilerde deformasyonların gerçekleştiğini bizim de görmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, dediğim gibi, Meclis Komisyonu olarak hazırladığımız çalışma tam anlamıyla hedefine ulaşmamış olacak ve her zaman üzerinde bir soru işareti kalma riski barındıracak.
Şimdi, bugüne kadar, birçok patlamayla ilgili yayınlanan raporlardan, resmî açıklamalardan bir kanaat oluştu. Kanaat de ağırlıklı olarak 320 kotunda bir patlamanın olduğu üzerine bir kanaat ancak bu kanaat yani hepimizin yöneldiği kanaat, aslında ihtimallerden yani tek patlamanın gerçekleşme ihtimali değildi. Şimdi, şu soruyu sormalıydık aslında: Bu ocakta, bu patlamanın gerçekleştiği vardiyada kaç barutçu vardı?
BAŞKAN TANER YILDIZ - Arkadaşlar notunuzu alın, Deniz Bey'den sonra...
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Ben söyleyeyim: 4 barutçu var. Şimdi, barutçulardan biri eksi 300 kotunda ikinci rekupta ve patlatmasını yani gerekli patlatmasını yapıyor ve dolayısıyla görevini tamamlamış; birincisi bu. Yani şöyle göstereyim, patlamanın gerçekleşmesi muhtemel yerlere oldukça uzak bir noktada, görevini yapmış, gitmiş; biri bu. İkincisi, eksi 320 kotunda yani ağırlıklı olarak hatta "İkinci patlamayı acaba yaptı mı?" denilen noktadaki, patlamanın gerçekleştiği muhtemel varsayılan kısımdaki barutçu hayatını kaybediyor; aynı zamanda yani üzerinde konuştuğumuz kısım bu. Üçüncüsü, eksi 350 kotunda, kalın damar su altı bacası diye tarif edilen yerde, orada da bir barutçu var ancak onun patlatma yapmadığı verilen ifadelerden anlaşılıyor. "Nereden?" diyeceksiniz. Tam bu noktada hayatta kalan, kurtulan bir madenci var, Burak Sümertaş, o diyor: "Ben barutu, vesaireyi, çeşitli ekipmanı yanında gördüm." Yani patlatma yapmamış. 4'üncü bir barutçu var, üzerinde durulmayan ve konuşulmayan bir konu bu. O da eksi 310, eksi 350 sağ taban damar yarım mekanize ayakta hayatını kaybediyor ve onun da patlatma yaptığına dair yine ifadeler ve bulgular var. Şimdi, bu durumda bizim bu 4 barutçudan 2'nci barutçuya yani üzerine hiç konuşmadığımız barutçuya odaklanmamız gerekiyor, o da burada. Şimdi, TTK'ye ben bazen kızıyorum. Niye kızıyorum? Yani verilen bu çalışmaları özensiz buluyorum, sebebi şu: Diyorum ki, yani bu verilen şemada sensörlerin yeri doğru mu? "E, işte, yaklaşık olarak." deniyor. Şimdi, şu verilen, şu TTK'nin yaptığı sunumda verdiği bu yer altındaki ocaklarla ilgili şemada ya bir kere diyorum ya bir barutçunun eksi 300 kot 2'nci rekup kısmı görünmüyor. Yani burada çalışan şu hattaki işçileri biz görmüyoruz, kim ne yapıyor bilmiyoruz yani eksik bilgilendirme. Yani sizde bir plotter var A0'dan çıktı alacaksınız, bunu milletvekillerine doğru düzgün bir şekilde bütününü vermeniz lazım. Şimdi, bakın, vermediğiniz gibi ne tip bir durum da var, onu da söyleyeyim. Şimdi, bakın, şurada yani 4'üncü barutçu dediğim eksi 310 ve eksi 350 kotunda patlatma yapan barutçunun patlatma yaptığı alandaki kısım bakın sayfanın sonunda ve görünmüyor. Doğru mu? Görünmüyor, yok. Bakın, yine TTK'nin bir sunumunda bulduğum kısmı göstereyim, bakın bu, gerçeği bu. Burada görünmeyen kısım, bakın buradaki TTK'nin sunumunda görülüyor. Bakın, burada dikkatinizi çekiyorsa bir gariplik var, şurada, tam 4'üncü barutçunun patlatma yaptığı yerde bir gariplik var, görüyorsunuz. Nedir bu gariplik, onu da konuşalım hemen: Yarı mekanize ayak burası, burada bir patlatma yapılacak ve yarı mekanize ayak şiltinin üstünde bir arıza var yani açık bir alan var, yaklaşık 3 metrelik bir hava boşluğu oluşmuş durumda. Burada, tam şu noktanın hizasına denk gelen patlatma yapılan yerde. Şimdi, tabii, yaptığım araştırmalarla edindiğim bilgi üzerinden bunu söylüyorum. Birazdan size ifadelerle birlikte bu yeni ihtimali birlikte değerlendirmemiz için belgelerini açıklayacağım. Şimdi bu noktada dolayısıyla şimdi, yani, daha doğrusu şu anda benim üzerinde konuştuğum ihtimal aslında grizu patlamasının eksi 320'de değil eksi 350, eksi 310 arasındaki 4'üncü barutçunun patlatma yaptığı noktadan itibaren gelişmiş olabileceği...
Şimdi, burada, şöyle, hemen size, sırayla verilen emniyetteki ifade tutanakları üzerinden bu durumla ilgili verilen ifadeleri okuyorum. Burak Sümertaş, eksi 350 hazırlık tabanından kurtulan -tek kurtulan zaten- çalışanın, kazmacının yaptığı açıklama, ifade. "Bu patlamanın eksi 310 kotundan geldiğini tahmin ettiğini, çünkü o kotta bir çalışmanın olduğunu bildiğini, bu patlamanın etkisiyle ortalığın birden toz duman olduğunu, van tüplerin çalışmaz hâle geldiğinden elektriklerin gittiğini, bu patlamanın kendilerini savurmadığını, göçük olmadığını, yangın olmadığını." ifade ediyor. Bu Burak Sümertaş hani patlatma yapmayan 3'üncü barutçunun yakınında olan kişi. Diyor ki: "Eksi 310 kotundan -yani bir başka kottan, kendisi eksi 350'de- geldiğini tahmin ediyorum patlamanın." Burada da bir çalışma olduğunu bildiğini ifade ediyor ve devam ediyor, diyor ki ifadenin bu ilgili kısmı: "Eksi 300 kotuna doğru merdivenlerden yukarı çıkmaya başladığını, merdivenlerden çıkarken herhangi bir kişiye rastlamadığını, 1'inci ve 2'nci kartiye çalışanlarının bildiği kadarıyla eksi 310 kotunda çalıştıklarını -yani burada 320'dekilerin farkında değil, 310 olarak tanımlamış- onların çalışma sahasına girmeden merdivenlerden direkt eksi 300 kota çıktığını, burada vagonların yolu kapattığını -yani bir patlamanın şiddetiyle birlikte vagonlar yerinden oynamış, yolu kapatmış- raydan çıktığını gördüğünü, ortalıkta biraz dumanın olduğunu ancak rahatsız edici bir boyutta olmadığını, vagonların duruş pozisyonuna göre oluşan basıncın 1'inci kartiyenin giriş kısmından geldiğini düşündüğünü..." Yani diyor ki... Bugüne kadar tartışılan kısım eksi 320'de bir grizu patlaması olduğu ve oradan yayılan basınç ve alevin eksi 350 kotuna gittiğini... Ama yaralı olarak kurtulan Burak Sümertaş, "Basınç 1'inci kartiye giriş kısmından geliyor." Yani tersten geldiğini söylüyor, 350'den. Ve diyor ki: "5-10 metre yürümeye devam ettiğini, önünde, yolun ilerisinde kısmi bir göçük olduğunu gördüğünü, bu yerden geçemeyeceğini düşünerek, geri dönerek yukarı çıktığını... Bu patlamanın eksi 310 kottan geldiğini düşündüğünü, çünkü patlamanın kendi çalıştığı eksi 350 kotun üst tarafından geldiğini, eksi 310 kotta bulunan bacada da kömür üretiminin olduğunu, bunun için kontrollü dinamitleme yapıldığını..." ifade ediyor. Ve çeşitli yine bilgiler vermiş. Şimdi bu, yaralı kurtulan.
İki, bir de bu bölgeye giren tahlisiyeci var yani kurtarma ekibi olarak giren Bilal Altındiş var. Bilal Altındiş de başmühendis aynı zamanda. Bakın, 350'ye girmiş yani 4'üncü barutçunun olduğu bölgeye doğru ilerliyor. Diyor ki: "Normal şartlarda hava akımının tam tersi yön olması gerekirken hava akımının girdikleri yöne doğru geldiğini hissettiğini..." Yani hava akımı 350'den girişe doğru geliyor, üzerine doğru geliyor, hâlbuki arkadan gelmesi gerektiğini söylüyor. "Burada vefat eden madencilerin bulundukları pozisyonları ve hava akışının geldikleri yöne doğru olması burada tek ayak olması dolayısıyla meydana gelen ve maden işçilerinin ölmesine sebep olan patlamanın eksi 300, eksi 350 mekanize ayak içerisinde olduğunu ve burada meydana gelen patlamadan dolayı kalın damarda toz patlamasının meydana geldiğini ve eksi 320 kot kalın damarda, bacada yangına neden olduğunu ve oluşan bu yangının da ocak hava akımı yönünde nefeslik çıkışına doğru ilerleyerek olayda işçilerin vefat etmesine sebep olduğunu..." ifade etmiş. Şimdi, tahlisiyeci de "Hayatını kaybeden madencilerin duruş pozisyonu 350 kotundaki arına sırtlarını verdikleri şekilde." diye ifade ediyor aslında. Şimdi, bir patlama karşıdan gelince ne yapması gerekli refleks olarak kişinin, madencinin? Patlamanın tersi yönüne dönmesi lazım ama tespit ettiği madencilerin yönünün 320 kotu tarafından gelebilecek bir patlamaya dönük değil, aksine, arkalarından, arından gelen bir yöne uygun olduğunu ifade ediyor. Şimdi bununla ilgili de 41 no.lu hayatını kaybeden madencin otopsi tutanağında diyor ki... Şöyle, ben göstereyim, şurası 4'üncü madencinin olduğu yer. Yani madenciler toplu gösterilmiş ama bir çoğu ayrı ayrı. Bu Mustafa Can Yıldırım tam şurada bir yerde. Şimdi bilgi vereceğim madencinin pozisyonu bu. Yani 4'üncü barutçuya yakın bir noktada, TTK'nin verdiği şemada orada görünüyor ve özetle diyor ki raporda, aynen okuyorum: "Yaygın epidermal soyulma şeklinde ciltte kömürleşme derecesinde yanık." Yani burada her ne olduysa 350'de, en yakınında olan kişilerden birisi olması gerekli. Dolayısıyla kömürleşmeye varan ciddi bir yanık var ortada ve ciltte sırt bölümünde de yine bir soyulma var. Dolayısıyla sırtından gelmiş ve yüzü de arına vermiş kendini yani 350'nin girişine doğru bakan bir durumda.
Şimdi, bir diğeri Recep Orhan, vardiya mühendisi; o da emniyet fezlekesinde diyor ki: "P3 vardiyasında 1'inci kartiyenin eksi 310-eksi 350 kotunda sağ taban damar yarı mekanize ayakta, 2'nci kartiyenin eksi 320 kotunda 1'inci rekup sağ kalın damarda, hazırlık servisinin eksi 300 kotta 2'nci rekupta sağ kalın damarda ve eksi 350 kotta kalın damar su altı bacada lağım, dinamit çalışması yapılacağını belirlemişler zaten." Bunu hep söylüyor. Yani benim aslında bu konuşmayı yaparken başladığım, 4 ayrı noktada patlatma yapılacağı iş programına yazılmış zaten. Birincisi, 300 rekuptaki yapmış, işini bitirmiş; 350 kotta kalın damar su altı bacadaki Orhan Altun patlatmayı yapmamış zaten. Dolayısıyla 2 tane patlatma yapan var; biri 320, biri 350; bu da onun, orada bir patlatma yapıldığının bilgisi.
Recep Orhan alınan ifadesinde -o da vardiya mühendisi- diyor ki... Özür dilerim, biraz önceki Mehmet Tural'ın ifadesiydi, düzeltiyorum, üretim başmühendisi. Şimdi vardiya mühendisi Recep Orhan "1'inci kartiye eksi 350 sağ tavan damar mekanize ayakta 25-50 şiltleri arasında mayın çalışması yapılıyor." diyor yani patlatma. Bu "25-50 şiltleri arası" dediği de şurası 25, şura 50; şuranın karşısına gelen şu kısımda bir yerde bir patlatma yapılması lazım. Burada şiltler var yani yarı mekanize ayaklar var. Dolayısıyla patlatmayı yapan barutçu ve yanında ona yardım eden kişi aynı zamanda onların arasında yani kendisine güvenli bir yer bulabilir. Zaten şöyle: Şuradan da görüleceği üzere -yine TTK'nin şemasında- bakın, burada 310 taban başına diğer işçiler çıkıyor yani onlar zaten şurada bir arada. Dolayısıyla yani bir patlatma yapılacağı için barutçu ve yardımcısı yanında kalıp bu şiltlerin yakınında güvenli bir bölgeye geçerken diğerleri patlatmadan etkilenmemek için zaten ayak başına çıkmışlar; burada görünen bu, o da görünür yani burada bir patlatma yapılmasıyla ilgili söylüyorum.
Şimdi, İbrahim Hakan Mengeç, ocak mühendisi; bakın ne diyor? Çalışma sahalarında yapılan patlatma ve ilerlemeyle ilgili herhangi bir kayıt tutmadıklarını ve ölçüm yapmadıklarını söylüyor. Nerede? Eksi 300-eksi 350 sağ tavan damarda. Burada bir kayıt yok, ölçüm de yok yani tam bu noktada metan gazıyla ilgili bir ölçüm yapılmıyor.
Şahan Kahraman, emniyet mühendisi, diyor ki: "7/10/2022 günü yani bu patlama, grizu patlaması olmadan bir hafta önce ocakta kontrollerini yaptığı esnada gaz izleme servisinin anonsuyla eksi 310 kot 1'inci kartiye ayak çıkışında metan seviyesinin -yani tam bu barutçuya yakın olan bir bölge, 4'üncü barutçuya- yüksek olduğu -yüzde 4- bilgisini verdiğini, kendisinin de bunun üzerine belirtilen yere giderek kontrollerini yaptığını ve gaz seviyesi yüksekliğinin göçüğe basılan 'one seven' ve ayak arkasının -artık arkası, önü yani neye göre ifade etti, o ayrı- göçmesinden kaynaklandığını tespit ederek, orada yapılan çalışmaları sonlandırarak işçileri tahliye ettiğini, ortamın belirli bir süre havalandırılması için yaklaşık bir saat beklendiğini ve normal gaz değerlerinin ölçümüyle çalışmaya devam edildiği..." Yani burada bir metan gazı yoğunluğu oluşuyor, bu onu gösteriyor. Patlamadan bir hafta önce tam bu noktaya yakın bir yerde metan gazı yükselmiş, yüzde 4'e çıkmış ve müdahale etmişler.
Diğer taraftan, Ferhat Dönmez, tahlisiyeci, diyor ki -İzzet Ak da tedavi görenlerden, İstanbul'da. Şurada İzzet Ak, bakın, eksi 350 kot 1'inci rekup kısmında- İzzet Ak'a patlamanın nasıl olduğunu sorduğunda -o henüz yaralı ve konuşabilir durumdayken- "Lağım, dinamit patladı, ocak patladı." şeklinde cevap aldığını söylüyor. Şimdi, 350'de yaralı kurtulan bir madenci "Lağım, dinamit patladı, ocak patladı." diyor. Şimdi, bunu 320 kotunun yaklaşık 100 metre içindeki bir patlamayla ilgili söylemiş olma ihtimali ile zaten kendisinin bulunduğu kottaki, eksi 350 kotundaki bir patlamayla ilgili söylemiş olabileceğini karşılaştırdığımızda 350'yi kastediyor olma ihtimali daha yüksek. Kendisi zaten yaralı, şu anki sağlık durumu itibariyle bu yönde destekleyici başka bilgiler de belki söyleyebilir. Dolayısıyla bu kısım da var.
Diğer bir konu, Onur Erol; o da bir barutçu yani bu 1'inci 300 rekuptaki patlamayı yapan barutçu, o hayatta zaten. O da ambardan 40 adet dinamit ve 20 adet kapsül aldıktan sonra mesai saatini beklediklerini, barutçu kulübesine gittiğini ifade ediyor ve hayatını kaybeden diğer üç barutçuyla birlikte onlar da bu kadar dinamit ve barut almış yani hepsi almış, hepsi patlatma görevini yapacaklar. Ercan Saraç ve Orhan Altun isimli arkadaşların da eksi 350 kotta bulunan tavan damarda dinamit patlatmak üzere ayrıldıklarını söylüyor. Orhan Altun zaten patlatmıyor, Ercan Saraç dinamit patlatıyor.
Evet, Selçuk Ekmekçi, o da işletme müdürü. O da ifadesinde eksi 310-eksi 350 ayak içinde Ercan Saraç ve Ferhat Poyraz'ın yan yana olduğunu beyan ediyor; zaten bedenleri de yan yana çıkıyor yani biri patlatmayı yapacak, diğeri de yardım ediyor ona, o şekilde.
Volkan Soylu, iş güvenliği başmühendisi. O da Mehmet Özdemir'in telefonla kendisini arayarak ocakta eksi 300 ve eksi 350 kotundaki tüm sensörlerin kapandığını söylediğini söylüyor. Şimdi, burası çok kritik. Merkez gaz izleme servisinde eksi 320 ve eksi 350 kotundaki sensörler aynı anda susuyor, aynı anda yani önce eksi 320'deki sensörler susup eksi 350'dekiler sonra susmuyor, bunların hepsi aynı anda susuyor. Dolayısıyla patlamanın yeri konusunda her ikisinde de bazı ihtimaller olduğu anlaşılıyor. Mehmet Özdemir alınan ifadesinde -emniyet fezlekesine göre- "Eksi 300 kotta 1'inci rekup üst taban yolunda bulunan tüm sensörler arıza konumuna geçerek değerleri sıfırlanmıştır." diyor. Eksi 300 kotta sensörlerin arızaya geçtiğini, değer alamadığını ifade ediyor.
Şimdi, bu durumda yani patlamanın gerçekleşmiş olabileceği bir diğer yer de 350 kotu yani alınan ifadeler bunu gösteriyor ancak 350 kotunda neden bir patlama gerçekleşsin? Yani orada bulunan sensörün... Ki TTK'nin verdiği 350 kotunda bulunan sensörlerin yerinin düzeltilmesi gerekiyor. Oraya yakın olan 32 numaralı bir sensör var, patlamaya yakın olan sensör; buradaki sensörün verisinin incelenmesi gerekli. 25 numaralı sensör var, 310 kotunda, buradaki sensörün verisinin de incelenmesi gerekiyor ve 34 numaralı sensörün de yani 310 kotunun giriş kısmındaki sensör verilerinin de tüm verilerin yani burada hava hızı, metan gazı sensörü, karbonmonoksit; hepsinin incelenmesi gerekli ve geriye dönük olarak da incelenmeli yani geriye dönük olarak özellikle son on beş gündeki buradaki metan gazı çıkışları incelenmeli.
Şimdi, burada, "Ateşleyici barutçunun yaptığı ateşlemeden kaynaklanabilir." desek de burada bir metan gazı birikmesine ihtiyacımız var. Yani "Metan gazı nerede birikebilir?" diye baktığımızdaysa metan gazı havadan hafif bir gaz olduğu için dolayısıyla yukarıda birikecek. Yani konveyör hatlarında oluşabilecek herhangi bir durum zaten yerde yani havada değil, biriken bir metan gazıyla temas etme olasılığı çok yüksek olmayabilir. O nedenle burada biriken metan gazını biz bu yarı mekanize tahkimatın üzerindeki şiltin üstündeki boşlukta oluşmuş olabileceğini dolayısıyla orada da yani bizim yaptığımız araştırmaya göre yaklaşık 3 metrelik bir boşluk oluştuğunu, bu boşluktaki metan gazının da barutçunun yaptığı patlatmayla... Ki onun zaten bunu ölçmesi neredeyse mümkün değil yani barutçunun ya da burada bir kusur ben açıkçası göremiyorum çünkü şiltin üstündeki kısmı ölçmesi yani çok yüksek olan noktada çok mümkün görünmüyor. Bunun ilave tedbirler alınarak aslında buradaki tehlikenin bertaraf edilmesi gerekirdi, burada bir sorumluluk kısmı var açıkçası, o sorumluluk kimlere, nasıl dağıtılır bilmiyorum. Böyle bir durum var.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Bir şey söyleyebilir miyim?
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Şimdi, o boşluktaki olayın patlamadan sonra yani patlatma yapıldıktan sonra orası patlamadı zaten. On bir dakika sonra patladı.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Neresi on bir dakika sonra?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Yani siz diyorsunuz ya "Boşlukta metan gazı birikti." Patlatma yapıldığı anda grizu patlamadı, on bir dakika sonra patladı yani orayı nasıl düşünüyorsunuz?
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Hayır, eksi 350 kotuyla ilgili mi diyorsunuz?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Yok, az önce dediniz ya boşluk...
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Hayır, şöyle: Siz o patlatmanın eksi 320 kotunda yapılmış olduğu varsayımına göre söylüyorsunuz. Siz metan gazı birikti, bir patlatma yapıldı, birikti, ikinci bir patlatma yapılması üzerinden bakarak söylüyorsunuz. Onu demiyorum. Bu varyasyonda eksi 320 kotunda bir patlatma yapılıyor, bir metan gazı seviyesi yükseliyor, elektrik havadaki oranın yüzde 1,5'u geçince elektrik kesiliyor; bu kısım evet, böyle ancak metan gazı patlamasına neden olan yer eksi 320 kotunda bu koşullar gerçekleşirken aslında 350 kotundaki patlamayla 18:09'da gerçekleşmiş olabilir. Bunu söylüyoruz, 18:09 burada var.
POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - 350 kotunda bir patlatma yapılmadığı, orada dinamitleri gördüğünü söyledi ya...
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Hayır, o değil, hayır, bakın, yerler farklı. Orhan Altun'un olduğu kısım o eksi 350 kotu ve şurası o, burada yapılmıyor yani eksi 350 kotu dümdüz bir hat değil. Böyle bir yani kollarına ayrılmış, dallanmış bir galeri burası. Dolayısıyla, şurası, şurada, şurada... Dolayısıyla, verilen tanık ifadesi de diyor ki o İzzet Ak "Dinamit atıldı ve patlama oldu."
POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Bu, sağ çıkan, yaralı olan.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, yaralı kurtulan eksi 350'de. Dolayısıyla, bu ciddi bir ihtimaldir, bunun üzerine çalışmamız gerekiyor. Bunu da ben söylemiyorum, bunu ifade tutanakları söylüyor. Araştırılması gereken ve kayıt defterlerinde işletmenin bakılması gereken buradaki patlatma yapılan yerde yarı mekanize şiltin üstünde bir boşluk var mı, bu kayda geçti mi ve bununla ilgili bir araştırma yapılması gerekiyor. Bugüne kadar da bu konuya Meclis Araştırması Komisyonunun yönelememesinin temel nedenlerinden biri TTK'nin bize verdiği bu şemalarda ilgili kısmın, şu kısmın olmaması. 1'inci barutçuya yönelmede geri kalmanın nedeni, verilen şemalarda ilgili kısmın verilmemesi, eksik.
Şimdi, ikinci bir ihtimal daha var, araştırmamız gereken ihtimallerden bir tanesi, o da şu: TTK bir sunum yaptı Amasra'da ve sunum yaparken de bir varsayım olarak 320 kotunda barutçu bir patlatma yaptı ancak daha sonra barutçuların Amasra Müessesesi'nde veya TTK'de mevzuata uygun olmayan bir usulle ikinci patlatmalarında bir uygulama yaptıkları ve bu uygulama nedeniyle de ikinci patlatma esnasında bu grizu patlamasının gerçekleşmiş olabileceğini söyledi. Şimdi, biz de otopsi raporlarını inceledik ve otopsi raporlarında hayatını kaybeden madencilerin ne şekilde hayatını kaybettiklerini tespit ederek onları 320 kotunda hayatlarını kaybetme nedenlerine göre ve TTK'nin de verdiği şemaya uyumlu olarak bir ölçüde yerleştirdik ve bu yerleştirmeden görülüyor ki Öner Yıldız yani eksi 320 kotunda patlatma yapan barutçu zehirlenme nedeniyle hayatını kaybediyor yani boğucu alanın içinde kalmış. Onun hemen ilerisinde yakıcı boğucu bir alan var, burada hem zehirlenme, aynı zamanda da vücudunda yanıklar olan maden işçileri var. Onun daha ilerisinde de "yakıcı, yıkıcı, boğucu" alan dediğimiz yani artık bedensel bütünlüğü böyle kırılmalarla etkilenen, zarar gören madencilerin de bulunduğu bir kısım. Dolayısıyla, eğer patlama TTK'nin ifade ettiği gibi arında olsaydı, ona en yakın konumda olan yani en yakından kastım da hemen dibinde değil yani belirli bir mesafede olup diğer madencilere göre en yakınında olan barutçu Öner Yıldız'ın vücudunda da ciddi yanıkların olması gerekirdi ancak otopsi raporuna göre bu yanıklar yok, dolayısıyla da patlamanın, muhtemel patlamanın eksi 320 kotunda değerlendirildiğinde Öner Yıldız'ın arın arasında bir yerde değil, aksine, ilgili galeri girişine doğru olan bir yerde olması daha da muhtemeldir, bu da, otopsi raporları da TTK'nin ortaya koyduğu bu varsayımı zaten çökertiyor. Bizim yaptığımız, otopsi raporlarındaki verileri aslında bu tabloyu işlemek.
Şimdi, buradaki konuysa şu: 350 kotunda bir patlama olması durumuna yönelik olarak ifadeler ve bilgileri biraz önce anlatmıştım. Şimdi, eğer patlama 320 kotunda olduysa ve 320 kotunda bir metan gazı biriktiyse ve oradaki hâlihazırdaki durumda da metan gazı sensörleri bu biriken metan gazını sadece 1,69'a kadar ölçebilmiş yani arına yakın olan metan gazı sensörü -yakın dediğim, 60-70 metre- 1,69'a kadar ölçmüş metan gazını, daha ilerisinde olansa 1,2 civarında bir ölçüm yapmış. Oysaki metan gazının patlaması için 4,5'u geçmesi gerekiyor ve 4,5'u geçtiğinde de bir ateşleyiciye ihtiyacı var. Şimdi, biz, şöyle, vekilim, şuradan ben göstereyim, şimdi, arında bir patlama yapıldı, hava hızı düşük olduğu için de -bunu da bilirkişi ön raporu söylüyor- burada biriken metan gazı yoğunluğu, bir sis bulutu gibi düşünelim, yavaş yavaş ilerliyor. Bir bölümü ilk metan gazı sensörüne geldiğinde sensör uyarı veriyor merkez gaz izleme sistemine ve 1,5'a geldiğinde de elektrikler kesiliyor sistemde ve bu arada da biriken metan gazı salınımı devam ediyor, bitmiyor yani devam ediyor. Şimdi, bu noktada bir ateşleyiciye ihtiyaç var eğer eksi 320 kotunda bu patlama olduysa değil mi? Metan var, yükseliyor ama ateşleyici nerede? Soru bu.
Şimdi, bizim yaptığımız, yine ifadeleri birazdan size aktaracağım. Bu noktada konveyörler var yerde, hareket edip etmedikleri belli değil ve konveyörler motorlarının bulunduğu kısımlar; tabii, ATEX alev sızdırmaz olmaları gerekiyor ama çalışıp çalışmadığı net değil ve elektrikler kesildiğinde de çalışmaması gerekiyor. Peki, burada elektrikler 1,5 oranında kesildikten sonra tekrar nasıl elektrik bu maden ocağına kadar getirilebilir? Şimdi, bunlardan bir tanesi şu: Elektrikçi Rıdvan Acet eksi 300 1'inci REKUP'ta hayatını kaybediyor ve ciddi hasar alıyor Rıdvan Acet. Rıdvan Acet'in bulunduğu nokta, bizim de Amasra'da yaptığımız toplantıda TTK yetkililerinden aldığımız bilgiye göre devre kesicilere 300-400 metre mesafede. Yani kaza olduktan sonra, daha doğrusu patlama gerçekleştikten sonra kendisini, devre kesiciye 300-400 metre mesafede bedenini buluyorlar, ciddi hasar almış ve bulunduğu yer de yol vericilerin hemen yanı, durum bu. Diğeri, aynı zamanda da nezaretçisi de eksi 320 galerisinin içinde böyle bir durum var. Şimdi, bir elektrik mühendisi olarak da bu işin yani elektrikçi ve nezaretçinin bir arada elektrikler kesildikten sonra devre kesiciyi aktif hâle getirip daha sonra yol vericiye gidip yol vericiden de enerjiyi galeriye verip galerinin içinde de birisinin konveyörün star/stop butonuna basıp basmadığını tespit etmemiz gerekiyor. Şimdi bununla ilgili de size ifadelerden birkaç noktayı okumak istiyorum.
Şimdi ben Amasra'da Karadon Müessesesindeki gezide de "Bunun bir ihtimali var mı?" diye araştırma yaptım. Hatta ocak altında herkes bir araya geldiğinde de yarım saat kadar geç geldim, geç gelme nedenimiz aslında bunları araştırıyor olmamızdı. Bakın, İşletme Müdürü Selçuk Ekmekçi emniyete verdiği ifadesinde diyor ki: "Metan yüzde 1,5'a çıkınca elektrikler otomatik olarak kesilmesine rağmen elektrikçinin illegal bir şekilde elektriğe yol verdiğini, bunun da telsiz kayıtlarının incelenmesi sonucunda çıkabileceğini düşündüğünü, telsiz kayıtları olup olmadığını Elektromekanik İşletme Müdürü Mehmet Güneş'in bildiğini..." diyor. Yani tutuklanan İşletme Müdürü ilk ifadesinde illegal bir şekilde elektrik kesildikten sonra elektriğe yol verilmiş olabileceğini ifade ediyor, "Telsiz kayıtlarına bakın." diyor. Şimdi, telsiz kayıtları var mı? Varsa bu telsiz kayıtlarının çıkarılması, yoksa neden olmadığı -gerçi yani bize olmadığının açıklanması- ve yoksa da bundan sonraki süreçte TTK'de telsiz kayıtlarının tutulabildiği bir sistemin kurulması zorunludur. Yani TTK'nin Komisyona dinlettiği kayıtlar, telsiz kayıtları aslında telsiz kaydı olmayıp telsizdeki konuşmaların aynı anda açık cep telefonundan kaydedilmesi suretiyle aktarılmış olan konuşmalar olduğunu da biz öngörüyoruz. Kaldı ki öyle değil mi? Yani telsiz konuşmalarının cep telefonu kaydıyla alınmış hâli bize dinletildi. Şimdi dolayısıyla da bu telsiz kayıtlarıyla ilgili kısmın temin edilmesi anladığım kadarıyla mümkün değil ama varsa başka kayıtlar onların temin edilmesi gerekli ve devam ediyor, diyor ki: Eksi 320 kotu kalın damarda metan yükselmesinden sonra devre kesicinin devreye girdiğini duyduğunu..." İşletme Müdürü topladığı bilgilerden hareketle bunu söylüyor. Elektrikçilerin normalde elektrik arızası olan mahale maden nezaretçisiyle birlikte intikal ettikleri, olay günü elektrikçi Rıdvan Acet'e eşlik eden nezaretçinin de olay yerinde vefat eden İbrahim Köse olduğu. Yani elektrikçi arızayı gidermek için giderken yanında nezaretçisi de gidiyor aslında ama nezaretçi elektrikçi Rıdvan Acet'in hayatını kaybettiği yerde değil aksine 320 kotunda ve aralarında ikisinin de bir telsiz trafiğinin olması muhtemel. Yani devre kesiciden enerjiyi açık hâle getirmek ve arkasından 300 metre yürümek... Bu arada da 18.05 ile 18.09 arasındaki dört dakikanın içinde bir hareket simülasyonu üzerinde konuşuyoruz. Yol vericiden, enerji manuel olarak elektrikçinin vermesi, 320 kotundaki start/stop işlemi veya oradaki işlemi başlatma talimatını verebilecek kişinin de nezaretçi İbrahim Köse olabileceği yönünde bir bağ bir şekilde aslında kurulabiliyor ama ihtimal bunlar yani bir simülasyon.
Şimdi, şöyle ve Mehmet Güneş'in ifadesi, Mehmet Güneş diyor ki: "Yüzde 1,5 uyarı oranına çıktığı zaman üzerlerinde bulunan devre kesiciler açıldığını ve makineların elektriğinin otomatik olarak kesildiğini, elektrikler otomatik olarak kesilince ocak elektrik birimindeki görevli usta sırasıyla Elektrik Şefi Onur Öztürk'e bilgi verdiğini, İş Güvenliği Şube Müdürlüğü, Üretim İşletme Müdürlüğü ve emniyet biriminden talimat gelmeyince -bakın, talimat gelmeyince- personelin elektriği kesilen makinalara elektrik vermediğini, bu talimatları personele Volkan Soylu, Selçuk Ekmekçi ve ismini hatırlayamadığı emniyet mühendisi Serkan Özdoğan'la iletişime geçerek elektriğin açılmasını istediklerini, Serkan Özdoğan'ın olmadığı durumlarda da P-1 ve P-3 vardiya mühendisleri o gün çalışan, elektrik işlerinde çalışan personeliyle iletişime geçerek elektriği manuel olarak açtırdıkları..." Bakın diyor ki: İşte İşletme Müdürü yoksa emniyet amiri yoksa ve emniyet mühendisi yoksa P-1 ve P-3 vardiya mühendisleri o gün çalışan, elektrik işlerinde çalışan personeliyle iletişime geçerek elektriği manuel olarak açtırdıkları, talimatların sözlü olarak verildiğini, yapılan bu işlemlerle ilgili olarak defter tutmadıklarını, merkezi gaz izleme merkezinin sensörden kaynaklı elektrik kesintileriyle ilgili kayıtları deftere işlediğini..." ifade ediyor. Yani bunu şunun için okudum, manuel olarak müdahale edilebiliyor, devre kesici ve yol vericilere; bu, onun ifadesi yani daha doğrusu ifadeyi veren kişinin beyanı bu yönde. Şimdi dolayısıyla söylemek istediğim, birçok ihtimal hâlâ şu anda üzerinde çalışılmaya değer ve bugüne kadar da Araştırma Komisyonu olarak odaklanmadığı muhtemel patlama sebepleri ve yerleri emniyette verilen ifadelerle de sabit. O nedenle Komisyonun çalışmalarını sürdürmesi ve Komisyonun aynı zamanda patlamanın gerçekleştiği Amasra müessesesinde yangın bittiği anda, bittikten sonra bilirkişi ve çeşitli yetkililerden sonra akabinde bu maden ocağına inmesi ve yerinde biraz önce ifade ettiğim hususları incelemesi gerekiyor.
Diğer taraftan şunu ifade etmek gerekli; iki önemli noktayı ifade edeceğim hem tutanaklara geçmesi açısından hem de konuyu takip eden vatandaşlarımız ve yine konunun paydaşları açısından: Bir; elektrik ocağında elektrik kesildiğinde birdenbire aydınlatmalar sönüp de madenciler karanlıkta kalmıyor. Yani bu böyle sivil bir bakış açısı, bu böyle değil. Zaten maden ocağında bir aydınlatma yok. Maden ocağında madenciler zaten baretlerindeki lambalarla, fenerlerle aydınlatma sağlıyor. Yani arkası dönük arında çalışan bir madenci, metan gazı seviyesi yüzde 1,5'i geçince, elektrikler kesilince elektriğin kesildiğini fark etmiyor bile yani tehlikenin aslında farkında değil madenci. Bir kere bunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Diğer taraftan "maden faciası" denildiğinde herkesin aklına gelen şey bir göçük. Hâlbuki metan gazı patlaması, alevli patlamalar ve bunun ilerleyişi âdeta sobanın içinde ve çeperlerinin içinde dönen bir alev ve ateş gibi. Dolayısıyla açık galerinin içinde -bunu simülasyonlarıyla internetten veya videolardan görmek de mümkün- alev yalayarak aslında galerinin içindeki duvarlardan ilerliyor yani yalıyor ve bazen de kömür tozu patlamasıyla bir ateş topu şeklinde, sobanın içinde ateşin gürüldemesi gibi kimyasal reaksiyonunu 200 metrede bir sürdürerek devam ediyor. Bunu şunun için söylüyorum: Yani biz yangın bittikten sonra maden ocağına indiğimizde yapacağımız tespitlerde çok isabetli ve bu olayın aydınlanmasına ışık tutacak, maden ocağının iç yapısının ne kadar, neresinin deforme olduğu, nerelerinin olmadığı noktasını tespit edebiliriz. Evet, cihazların birçoğu zarar görmüş olabilir ve ama biz yerinde tespit edebiliriz. Eksi 350 kotun üstündeki yarı mekanize ayağının üstünde ne kadar bir boşluk var, var mı, nasıl var gibi konuları yerinde tespit edebiliriz. Vagonların devrilip devrilmediğini, nerede devrildiğini, nerede basıncın yükselip yükselmediğini yerinde tespit edebiliriz. Sensörlerin hangi bölgede ne şekilde zarar gördüğünü yine yerinde tespit edebiliriz. Dolayısıyla bu tespitlerin hepsi de bu konunun, bu facianın aydınlatılmasında çok önemli bir etkene dönüşebilir. Yani açıkçası bu Komisyon toplantılarının ben bir ay daha yasal uzatma süresini kullanması gerektiğini, bunun hayati önemde olduğunu, olayın aydınlatılması ve bir başka kazanın da gerçekleşmemesi için alınabilecek tedbirler noktasında çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Diğer taraftan bu toplantıya yine uzmanların da davet edilmesi yani özellikle havalandırma noktası konusuyla ilgili; patlayıcılar noktasındaki uzmanların ve maden ocağında kullanılan özellikle Trolex markasının Türkiye temsilcisi olan MTM şirketinin de yine mühendislerinin gelerek bu sensörlerin çalışma prensibi, ikincil enerji kaynağında nasıl beslendikleri, hangi durumda çalışmayı durdurdukları, hangi durumlarda duran bir sensörün tekrar veri göndermeye devam edebildiği gibi detayların da -ama önemli ve kritik detayların da- aktarılması gerektiğini düşünüyorum.
Bu yaptığımız saha ziyaretinin çok isabetli olduğunu ancak dediğim gibi yangın durduktan sonra Komisyonun mutlaka raporunun daha etkili, daha sağlıklı ve daha geleceğe yönelik olarak bu konunun aydınlatılmasına katkı vermesi için mutlaka Komisyonun tekrar gitmesi gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.