KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, biz de araştırma komisyonu olarak bize verilen bu üç aylık sürenin uzatılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü TTK'den istediğimiz birçok bilgi var, belge var ancak bunlar henüz bize ulaştırılabilmiş de değil. Bunlar, metan gazı... Yani sadece muhtemelen patlamanın gerçekleştiği o galeri değil, aynı zamanda o vardiyadaki tüm galerilerdeki bulunan sensörlerin bilgilerini, verilerini hem muhtemel patlama anı hem sonrası hem de daha öncesine ait olarak bize vermesi gerekiyor. Yani bunları biz almadan neye göre neyi değerlendireceğiz de rapora yazılacak, gerçekten bunu anlamak çok zor. O yüzden, bu eksiklikler tamamlanmalı ve üzerine bizim yine bir araya gelerek toplantılar yapmamız gerekiyor. Tez-antitez-sentez üretmemiz gerekiyor ve ona göre bu olayın, facianın nasıl gerçekleştiği ile ilgili de bu raporda görüşümüzü ve alınması gereken tedbirleri ifade etmemiz gerekiyor.

Şimdi, öncelikle bu facia gerçekleşti. Her ne sebeple gerçekleşmiş olursa olsun, Türkiye Taşkömürü Kurumuna ve Amasra müessesesine bir büyüteçle baktığımızda çok fazla sorunu bir arada görüyoruz yani madencilerin iş barışından tutun da norm kadrosuna kadar, norm kadrosundan tutun da hiyerarşik zincirde kadar ve alınması gereken tedbirlerin zamanında alınmaması, olağanüstü ve olağan dışı uygulamaların Türkiye Taşkömürü Kurumunda yapılıyor olması hepimizce tespit edilmiş durumda.

Şimdi, 2 maden ocağında incelemeler yaptık. Bunlardan biri Amasra Müessesesi, orada yer üstünde inceleme yaptık. Merkezî gaz izleme servisine gittik, orada çeşitli bilgiler aldık. Aldığımız bilgiler ışığında Karadon Müessesesine gittik, oradaki merkezî gaz izleme servisine gittik ve orada da aldığımız bilgilerle bir karşılaştırma yaptık. Karşılaştırmada çıkan durum şu: Ben Karadon Müessesesindeki yetkililere sordum, dedim ki "Sizin maden ocağınızda herhangi bir hazırlık galerisinde veya bir yerinde 2 tane vantilatörle temiz hava verdiğiniz bir galeri var mı?" Aldığım yanıt "Hayır." oldu. Peki, dedim, "3 tane vantilatörle temiz hava verdiğiniz bir galeri var mı?" E, "Hayır." "4 tane var mı?" dedim. "Hayır, yok." dediler. Ama Amasra Müessesesinde eksi 320 kotunda galeri 4 tane vantilatörle besleniyor ve hata payı da hâliyle artıyor. Yani şurası kesin ki bu eksi 320 kotunda bir havalandırma problemi var, var ki bir vantilatör yetmemiş ki yanına ikincisi konmuş sonra ölçülmüş, bakılmış, çalışılmış, bu da yeterli olmamış ki üçüncü bir vantilatör bağlanmış. Sonra bakmışlar, ölçmüşler biçmişler, oradaki hava seyreltilemiyor, onu anlamışlar ki dördüncüyü de bağlamışlar. Yani şimdi burada bir sorun var mı, yok mu? Burada bir sorun açık ve net olarak var. Yani şunu diyebiliriz: Bu patlama eksi 320'de gerçekleşmiş olabilir, eğer gerçekleşmediyse bile gerçekleşme olasılığı bu çalışma ve havalandırma sistemiyle zaten çok mümkündü. Yani Amasra maden ocağı sadece patlamanın gerçekleştiği galeri değil, diğer galerileriyle de aynı şekilde büyük bir tehlikenin içindeydi.

Şimdi, Karadon Müessesesine gittiğimizde şunu sordum... Aynı şeyi Amasra'da da konuştuk, merkezî gaz izleme servisinde metan gazı kritik seviyeyi geçtiği zaman merkezî gaz izleme servisi bir uyarı veriyor, uyarı veriyor ve "1,5'a geldi, elektriği kes." diyor. Şimdi, bizim TTK'nin mevzuatına göre hava hızının da en az 0,5 metre/saniye olması gerekli yani havanın saniyede aldığı yolun en az 0,5 metre olması gerek. Ha, düşük mü? Bana sorarsanız bizim yaptığımız araştırmalar çerçevesinde bu hava hızının da yükseltilmesi gerekli, asgari hava hızının. Ama buradaki sıkıntı şu: Hava hızı, mevzuatta belirtilen seviyenin altına düştüğünde merkezî gaz izleme servisine bir uyarı verilmiyor, hava hızına uygun bir uyarı yok. Oysa ki kullanılan yazılım ve programda mutlaka bir ek yazılım ilave edilmeli veya yazılımın satın alındığı şirketten bu talep edilmeli ve hava hızı talep edilen ölçü neyse onun altına indiği an merkezî gaz izleme servisi metan gazı yükseldiğinde nasıl uyarı alıyorsa aynı uyarıyı almalı ve bu doğrultuda da gerekli adımları atmalı. Ama nasıl bir sorun var? Sorunlardan bir tanesi şu: Merkezî gaz izleme servisine uyarılar gitti, e, merkezî gaz izleme servisindeki operatörün -ki bunların en az 2 tane olması gerekli- bu bilgiyi maden ocağının içindeki yetkililere iletmesi lazım. Şimdi, maden ocağında çalışan madenci dönmüş yüzünü, kömür çıkarmaya endekslenmiş ve diyelim kömür çıkarıyor veya başka bir işle meşgul, elektrikten metan gazı oranı 1,5'u geçti, elektrikler kesildi ve madenci çalışmaya devam ediyor ama elektriklerin kesildiğinin farkına da varmıyor, kendi feneriyle çalışmaya devam ediyor. Soru şu: Neden metan gazı oranı yüzde 1,5'u geçtiğinde, elektrikler kesildiğinde sensörlerin bulunduğu yerde veya belirli aralıklarla bir siren, bir uyarı sistemi yok? Neden yok? Uyarının şiddetini veren sirenin verdiği sinyalle de bunu kodlayabilir yani tek ve uzun bir sinyal veriyorsa bu "Madeni boşalt." demektir. Kesik kesik veriyorsa "Elektrikler kesildi bulundunuz bölgede." demektir şeklinde veya sesli bir uyarıyla neden siren sistemi kurulmamıştır? Sensörlerin beslendiği kablonun aynı tipte kablosuyla sirenler de hem enerji alabilir hem enerjiyle çalışabilir ve uyarıyı yapabilir. Birçok ifadede birçok madenci ve yine TTK yetkilisi şu ifadede bulunmuştur... Metan gazı seviyesi 1,5'a çıktıktan sonra, elektrikler kesildikten sonra neden madencilerin birçoğunun temiz havaya çıkmadığını anlayamadıklarını ifade etmiştir. Bunun sebebi, elektriğin kesildiğinin yani konveyör çalışmıyorsa nereden anlayacak zaten? Nezaretçiler, telefonun başında beklemiyor ki kimse. Telsiz çekiyor, çekmiyor; iletişim kuruluyor, kurulmuyor; dolayısıyla burada ciddi bir problem var.

Diğer taraftan, olan biten sürecin kontrolünü sadece merkezî gaz izleme servisinde çalışan operatörlerin takdirine de terk etmemek gerekiyor. Yani ne demek bu? Yani bilgisayarın başına geldi, herhangi biri, karşıdan bir uyarı geliyor, sesli uyarı; bir metan gazı yükseldi diyelim, gidip de bilgisayarın sesini kıstığında bu uyarının sesinin kısılamaması gerekiyor. Yani ne demek bu? Program öyle bir sistemle aslında bu tip uyarıları verdiğinde bilgisayar sistemindeki sesten baypas ederek hem içeride -merkezî gaz izleme servisinin içinde- hem de dışında sirenli ve ışıklı bir ikaz vermeli. Aynı zamanda bu yazılım çeşitli yetkililere de yani o anda maden ocağının içinde değil ama dışında olup da yetkili olanlara da on-line olarak hemen bir uyarı, bilgi, mesaj verebilmeli, bu hattın da kurulması gerekiyor. Aksi takdirde patlamanın olduğu gün, değil orda bir merkez gaz izleme operatörü, Enerji Bakanı dahi olsa, bir heyet olsa o süreci yönetmesi zaten çok zor ve kaldı ki bir de mevzuata aykırı olarak, tek başına bırakılmış, bu dehşet verici. Bakın, bir dehşet verici taraf daha; ben bunu Amasra'daki toplantıda söyledim ama hiç kimse beni aramadı, hiç kimse Komisyonu aramadı, Komisyondan da Komisyon divanından da bu konuda hiçbir girişim görmedim ve çok üzüldüm; ders alınmadığının bir ispatı bu: Bir dilekçe okudum. Bakın, burada bir dilekçe var. 20 Temmuz 2020 tarihinde Amasra merkez gaz izleme servisindeki bir operatör müesseseye bir dilekçe veriyor -resmî, sıra sayı numarası da var, isterseniz onu da veririm- ve diyor ki: "Amasra Müessesesi merkez gaz izleme servisinde çalışan maden teknikeri Mehmet Kuzeyi ve Yalçın Topbaş başka yere görevlendirilmiş, ben yalnız kaldım, tek başıma. Hayati önemi haiz bu durum ve eğer herhangi bir durum yaşanırsa ben mahkemece sorumlu tutulmak istemiyorum. Yalnız bırakıldım..." Ya, bunu niye getirmiyorsunuz? Niye bana, bu dilekçeyi okuduktan sonra kimse ulaşmıyor? Yani burada resmen, aslında, bu patlamanın olduğu gün tek kişi kalan, başka bir operatörün tek başına kalmasına engel olacak girişim, uyarı oradaki operatör tarafından yapılmışken resmen kale alınmamış. Ne cevap verdiniz bu dilekçeye? Bu ilgili dilekçeyi veren operatöre siz ne cevap verdiniz resmî olarak? Bize aktarın her ne cevap verdiyseniz ve patlama anında orada tek başına bir operatörü bıraktıysanız, kendinizi de nasıl yanılttığınızı, operatörü de nasıl yalnız bıraktığınızı ve... Belki şu kazanın olma biçimi itibarıyla operatör bir elinde telsiz, bir elinde telefon, bir elinde cep telefonu, tek başına; kazan onu arıyor, ulaşamıyor, ötekini arıyor, ulaşıyor, ona bir şey diyor, ekranı izliyor, bir veriler kayboluyor, gidiyor, metan gazı yükseliyor; ya bu nasıl olacak, ya bunu nasıl sağlıklı değerlendirecek yani? Bildiğiniz âdeta insan hayatıyla kumar oynamak, böyle bir durum. Dolayısıyla bunun yanıtını istiyorum. Gereğini yapın, bu kişiler nereye gittiyse, nerede görev yapıyorsa, nereye görev için verdiyseniz... Sizden şunu da bekliyorum, onu da söyleyeyim: Öyle kritik bir yere görevlendirmiş olun ki ve o görevlendiğiniz yer için de çok güzel eğitimini almış biri, eğitimli biri olsun ve onun dışında hiç kimseyi oraya gönderemiyor olun ki şuradan alıp da bir başka yere vermenizi biz anlayalım; durum bu.

Son olarak söylüyorum diğer taraftan, madencilerle ilgili... Yani Komisyon divanına söylemek istiyorum bunu Şimdi biraz önce ifade ettik, dedik ki: İşte, birçok ihtimal var patlamayla ilgili, ifade tutanakları, bilgileri, belgeleri birleştirdiğimiz zaman daha çok çalışmalıyız, Komisyon çalışmalı. Orada da elektrikçi üzerinde durdum. Bir elektrikçinin de yine nezaretçiyle birlikte bir ihtimalin içinde yer alabileceğini... Çalışılması gerekli bunların yani itham da etmiyorum hiç kimseyi, asla. Şimdi, elektrikçinin diğer madencilerden farklı bir özelliği var, ne biliyor musunuz? Elektrikçi yer altı işçisi değil, yer üstü işçisi ve elektrikçi yer üstü işçisi olarak eşit işe eşit ücret problemi yaşıyor. Yani elektrikçi fiilen yerin altında görev yapıyor ama yer altında çalışan diğer madencilere nazaran onun maaşı oldukça düşük, hatta yer üstünde çalışan ve farklı tarihlerde işe alınan yer üstü işçilerinin de birbirlerine göre aldıkları maaşlar yüzde 30, yüzde 40 oranında farklı. Bu da eşit işe eşit ücret ödenmesi gerektiğini, burada ciddi bir şekilde iş barışını bozduğunu gösteriyor. Yani elektrikçi yer altına indikçe ona uygun olarak bir para alıyor. Zaten niye 1 elektrikçi var burada, o da ayrı bir problem yani 2 olması gerekiyor, böyle bir durum. Yani TTK yer üstü işçilerinin eşit işe eşit ücret problemi çözülmelidir. Çeşitli sendikaların, kendilerine bağlı bulunan sektörel alanlarda, kendi işçilerine bu sorunu çözdüğünü ama iş maden işçisine geldiğinde Türkiye Taşkömürü Kurumunun yer üstü işçilerinin bu sorununun çözülmediğini, o nedenle de patır patır işten ayrıldıklarını, emekli olduklarını ve yer üstündeki çalışmaları yapamadıklarını görüyoruz. Öyle ki TTK'nin bu yer üstü işçileri Atex sertifikalı alev sızdırmaz malzeme üretiyor. Yani ithal edilen, acaba ithal edildi ama düzgün çalışıyor mu, çalışmıyor mu diye de üzerinde soru işareti koyduğumuz ürünleri TTK zaten üretiyor, üretebiliyor. Üreten işçiler de bir an önce çekip gitsin diye onların iş barışını bozup eşit işe eşit ücret onlara verilmiyor. Çok acı bir durum, çok acı yani şu Mecliste 2 milletvekili birbirinden farklı maaş alsa, verilse belki yer yerinden oynar ama yer üstü işçilerinin, bu kadar kritik görev yapan işçilerin maaşları birbirinden farklı. Niye? Farklı zamanlarda işe alındılar diye. Olacak iş mi? Yani böyle bir durum.

Yine, promosyon konusu, bunu da dile getirdim, hiç ses çıkmadı, hiç destek açıklaması yok. Yani maden işçilerine, TTK'nin işçilerine şu anda reva görülen promosyon 15 bin lira seviyesinde, kamu bankalarının bir kısmı teklif bile vermedi yani TTK'yi yok saymak da böyle olur ancak ve biz birçok kurumun personellerinin 30 bin, 35 bin lira seviyelerinde promosyon aldığını biliyoruz. Ama Amasra'ya gittik, Karadon'a gittik, yerin altına girdik "Ne kadar zor koşullar altında çalışıyor maden işçileri, teknik personel." diye, söz alan milletvekillerinin hepsi söyledi ama söylediğiyle mi kalacak? Yani bu maden işçilerine 15 bin TL promosyon mu verilecek yani o şartlarını gördüğümüz insanlara? Dolayısıyla bu konuda da mutlaka, bizim Komisyon olarak bir inisiyatif alıp bu konunun değerlendirilmesini ve bu promosyonun 30 bin, 35 bin lira seviyesinin üzerine çıkarılmasını sağlamamız gerekiyor.

Son cümle olarak söylüyorum, Komisyonun başından şu ana kadar ve tamamlanacağı tarihe kadar, bir milletvekili olarak, sadece gerçeğin peşinde olmaya gayret ettim ve bunda da bilimsel verileri, açıklanan resmî bilgileri, raporları ve kendi yaptığımız ziyaretleri de birer kaynak kabul ettim. O nedenle bugün itibarıyla benim de ifade ettiğim iki... Yani bir patlama senaryosu üzerinde zaten konuşuluyordu, ona ilave olarak yine bazı senaryoları ifade etmiş bulundum; bunları tartışmamız gerektiğini ve Komisyonun da bu noktada görevini yasal süresine ilave edilecek bir ayla birlikte kullanmasını çok kritik önemde görüyorum. Yani ortaya koyduğumuz tezlerin antitezlerini üretemediğimiz sürece her biri birer muhtemel durumdur. O nedenle bu çalışmaları kıymetli bulduğumu tekrar ifade ediyorum.

Çalışmalarda tüm yetkili arkadaşlara ve milletvekili arkadaşlarıma kolaylıklar diliyorum.