KOMİSYON KONUŞMASI

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce de söz almıştım, bir eksik kalmış hem onu tamamlayayım hem de hazır siz varken size de söylemek istiyorum: Yani bu Amasra maden kazasında yaptığım saha gezisinin bu maden faciasını aydınlatmak için yeterli olmayacağını düşünüyorum. Elbette önemli bir çalışmaydı ama eksik bir çalışma oldu, madene inemedik, olay yerine inemedik. O nedenle, zamanın da kısaldığını görüyoruz yani üç ayı neredeyse tamamlamaya yaklaştık. Daha önce bilgi vermiştiniz siz fakat biz henüz bu kazanın arkasındaki -kaza, tırnak içinde kullanıyorum- maddi gerçekliği aydınlatabilmiş değiliz çünkü elimizde yeterince bilgi, belge olmadığı gibi Amasra maden ocağına da inmiş değiliz. Dolayısıyla benim burada çok önemle vurgulamak istediğim ve talebim şudur: Öncelikle siz kendi yetkilerinizi de kullanarak bu ocaktaki güvenliğin, ocağa inme güvenliğinin sağlanması... Yani zaten aslında yangın sönmüş, değerler aşağıya inmiş, bize bu konuda bilgi de verildi ve ama tabii, bir oksijenle temasla tekrar parlaması, başka sorunlar yaşanması olabilir. Bunun teknik olarak güvenliğinin alınmasının zor olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu konuda hızlı bir şekilde müdahale edilerek bizi bir an önce bu madene indirmenizi talep ediyoruz.

BAŞKAN TANER YILDIZ - Adli makamlarla mı?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sizin girişimde bulunarak.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Tabii, sizin girişiminizle savcılığın izniyle.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Bütün milletvekilleri aynı anda inmeyebilir yani. Takım takım da az sayıda da inilebilir.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Tabii, evet.

Ben, Deniz Bey girerse yeterli göreceğim zaten. Kendimi temsil edilmiş sayacağım.

MEHMET ALİ ÖZKAN (Manisa) - Önden Deniz Bey'i yollayalım, bakalım sonucu ne olacak, ona göre biz de gireriz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sizin niyet başka.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Şimdi, bunu mutlaka yapmamız gerekiyor, sizden talebimiz bu yöndedir. Ailelerle görüştüğümüzde de bu konuda çok ciddi kaygılar var yani maddi gerçekliğin araştırılması konusunda kaygıları var; yeterince araştırılması ve gerçek sorumlulara, faillere ulaşılması noktasında ve cezasızlık politikası noktasında, daha önceki tecrübelerden kaynaklı olarak, o nedenle bir Amasra maden ocağına mutlaka inmeliyiz ikincisi de bugüne kadar bize bilgi ve belge gelmedi. Yani sunumlardaki bilgilerden bahsetmiyorum, daha önce burada Maden Mühendisleri Odası Başkanının da ifade ettiği, savcılıktan ve TTK'den talep edilen, havalandırma planından tutalım da telsiz kayıtlarına kadar birçok konu burada bizim elimizde yok. Biz bunlar olmadan hangi sebep-sonuç ilişkisini kurabiliriz ki? Bu konuda ciddi bir eksiklik var. Bunun bir an önce giderilmesini ve bize, buradaki her bir üyeye sözünü ettiğim -daha önce tutanakta var- bilgi ve belgelerin mutlaka verilmesi gerekiyor, paket hâlinde gelmesi gerekiyor. Ocağın planı, projesi, havalandırma planı, sensörlerin yerleşim planı gibi, Maden Mühendisleri Odasının istediği 15 madde var, bu 15 maddenin bize verilmesi gerektiğini talep ediyorum burada ve uzmanlarla birlikte bir çalışma yapmamız imkânının yaratılması gerektiğini talep ediyorum bu Komisyondan. Çünkü bu facianın nasıl gerçekleştiğine dair kafamızda birçok simülasyon olabilir, bunları ancak maddi gerçeklikle birlikte analiz edebiliriz. Tabii, bizim buradaki rolümüz burada adaletin sağlanması ama bugüne kadar biz şunu yaptık: Biz, aslında, bu maden faciasının birinci sorumlularından olan TTK yetkilileriyle aynı masa etrafında çalışıyoruz ve bize -siz de takdir edersiniz ki- en son yaptığımız saha çalışmasında yanılmıyorsam Karadon'da bir sunum yapıldı.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Amasra'da...

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Amasra'da yapıldı. Amasra'da yapılan sunum da barutçularla ilgili bir sunumdu, hiçbir maddi gerçekliğe dayanmayan, bugüne kadar bu masa etrafında tartıştığımız bilimsel tartışmadan son derece uzak ve son derece kurgu bir sunum yapıldı. Üstelik, o sunum içerisinde bile iş güvenliğinin ihlal edildiğini o lağım atımlarında biz gözlemledik, hatta Karadon'da aşağı indiğimizde de yine benzer bir şekilde o madende de iş güvenliği ihlallerinin olduğunu gözlemledik. Ben size Başkanımız olarak sorayım, siz gözlemlediniz mi? Madene, Karadon'a inerken hangi ihlaller vardı, maden sahasındaki gözlemlediğiniz ihlalleri bize söyler misiniz? Dolayısıyla, bu konu, önümüzdeki iki hafta içinde hallolacak bir konu değil, uzatalım, gerekirse bir ay daha uzatalım, madene inelim, bilgi ve belgeyi oturup çalışalım ve bu konudaki raporu ortaklaştıralım. Yoksa biz burada farklı şeyler konuşuyoruz, bir ortaklaşma çıkmayacak. Evet, biz şerhimizi yazarız ama biz şerhimizi yazmayı değil, ortaklaşmayı burada öneriyoruz. Ortak bir şekilde yazmak için hocalarımızdan ve uzmanlardan, onların özgürce katılabilecekleri bir çalışma atölyesi yapalım ve orada ortak bir rapor çıkartalım. Aksi hâlde, yine bu belge ve bilgilerle biz tabii ki şerhimizi yazarız.

Yine, aile görüşmelerinden sonra bana gelen bir mesaj var, onu paylaşmayı unutmuştum. Ailelere yardım ve haklarla ilgili yaptığımız görüşmeden sonra, Bartın Amasra maden şehidi Sabri Akdere'nin eşi Berna Akdere bana bir mesaj atmış, diyor ki: "SGK tarafından bizlere hem ölüm aylığı hem de gelir aylığı bağlandı. Kasım ayında çıkan torba yasada, talep etmeleri durumunda 65 yaş üstü anne-babanın da maaşa bağlanabileceği bilgisini aldık fakat anne-babaya bağlanacak olan maaş benim ve çocuklarımın hakkında yüzde 25 kesinti yapılarak bağlanıyor. Benim ve çocuklarımın maaşının yüzde 25'inin kesilmesi durumunda maddi anlamda zorlanacağız. 42 ailenin içinde anne-babası 65 yaş üstü olup maaş talebinde bulunacak olan kişi sayısı en fazla 5-6'dır. Maddi manevi 2 küçük çocukla oldukça zor dönemden geçiyoruz, kaybımız çok büyük, acımız çok büyük, hayatımı sürdürmekte gerçekten zorlanıyorum. Anne-babaya bağlanacak olan maaşın bizim hak sahipliğimizden düşmeden bağlanması hususunun değerlendirilmesi konusunda yardımlarınızı, bilgilerinize sunarım." Bunu sizinle paylaşıyorum. Yani bu konuda bir çalışma yapabiliriz diye düşünüyoruz.

Orada bizim hepimizi çarpan bir şey vardı. Bütün aileler çok gençti çünkü çalışanlar hep 20, 22, 25, 2019'da işe alınmış genç insanlardı, her birinin eşleri genç ve arkada bir kadın sorunu da var çünkü dramatik bir kadın sorunu yaşanıyor. Bir anda toplumda başka bir statüye düştü oradaki kadınlar. Yani eşleri olmayan ve kundakta ya da çok küçük çocuklarını büyütmek, oradaki erkek egemen bir toplumda, o toplum içerisinde kendi ayakları üzerinde var olabilmek, kendi yollarında yürüyebilmek gibi sorunlarla karşı karşıyalar. Onların bu konuda yolunu kolaylaştırmak, aşmak da bizlerin görevi. Hem anne-babaların hem de eşlerin sorunlarını birbirini baltalamayacak, birinden alıp öbürüne verip, bir taşı buradan alıp oraya koyacak şekilde olmadan daha rasyonel bir çözüm, her iki tarafı da rahatlatacak bir çözüm bulabiliriz diye düşünüyorum.

Ben, bu masa etrafında en temel sorunun eğitim olduğu vurgusundansa -eğitim çok önemli bir sorun ama- en temel sorun olan işçi sağlığı, iş güvenliği konusunda, kamu kurumlarımız da dâhil olmak üzere firmaların, ocakların, işletmelerin, iş sağlığı ve güvenliğini en öne, en tepeye koyan bir anlayışa sahip olmamalarından kaynaklı olduğunu düşünüyorum, iş güvenliği önlemlerini birinci öncelik almamalarından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Eğer böyle yaklaşılsa o zaman, zaten teknoloji -daha önce hocalarımızın da bize söylediği gibi- iş güvenliğinin yüzde 100 önlenebilir olduğunu söylüyor; kaynağında zaten bu sorunlar çözülebilir, teknik imkânlar seferber edilebilir. Zaten eğitim için gerekli zaman, emek ve uzmanlık ortaya konulabilir ve üretim öyle yapılabilirdi ama burada görüyoruz ki TTK bir kamu kurumu ve -gitmeden, görmeden bunu söyleyemezdim ama- gerçekten düşündüğümden çok daha farklı bir kurummuş, oldukça geride bıraktırılmış bir kurum olduğunu gözlemledim. Hem teknik olarak hem iş organizasyonu olarak hem mühendislik birikimi olarak hem de bilimsel yaklaşım olarak gerçekten TTK bizim tahmin ettiğimiz bir kamu kurumu olmaktan çıkmış, özelleşme zihniyeti, paralılaşma, o kârı en öne koyma zihniyetinin bir başka tezahürü şu anda TTK üzerine çökmüş durumda. Yani o ailelerin söylediği, üretim organizasyonunda bir laçkalaşma olduğuna yönelik eleştiriler çok yapıldı, ne yazık ki burada bunu ifade etmek zorundayım. Dolayısıyla, TTK'nin de bağımsızlığının ortadan kalktığını ve kayırmacı bir yaklaşımın orada hâkim olduğunu, ayrımcılığın had safhaya çıktığını ve gerçekten iş ciddiyetinden de uzak işçi sağlığı, iş güvenliği bilincinden, kavrayışından da uzak yaklaşımların yani her gün olağan bir duruma geldiğini, sensörler metan gazı sinyallerini, verilerini tehlikeli sınırlara 1,5 ve üzerine doğru çıkartsa da onun alışkanlıklar hâline dönüştüğünü, görmezden gelinebildiğini ve burada çok bilimsel çalışmalara uygun teknik yöntemlerle değil, daha çok kara düzen bir düzen olduğu söyleniyor, hatta işçilerden nezaretçilerin, çavuşların aşağıya kadar, ocağa kadar inmediğini söyleyen pek çok şikâyet de aldığımızı düşündüğümüzde, buraya bir çekidüzen de vermek gerekiyor. Burada, bu masanın etrafında bizi bilgilendiren, sorduğumuz sorulara verdiği cevaplarla birlikte düşündüğümüz zaman, muhatabımız olan TTK yetkililerinin de aslında, burada araştırılan, sorgulanan bu maden faciasının arkasındaki sebeplerden biri olduğunu unutmadığımızı burada vurgulamak istiyorum yani onların bize burada bazı gerekçeler sunmalarını normalleştirmiyorum. Ne yazık ki bu Komisyon böyle çalıştı, bence böyle çalışmaması gerekirdi.

Teşekkür ediyorum.