KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu sözleşmeli personel, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda bir ihtiyaç olarak şu şekilde veriliyor: "Yurtta yapılamayan özel ihtisas öğrenimine ihtiyaç gösteren belirli istisnai görevlerde, kurumların bu kanunlardaki esaslara uygun olarak görüp kanunlarıyla alacakları yetkiye dayanılarak..." Yani özel bir ihtiyaçta çıkacak şeyler, böyle yapılmış ve gerçekten doğru. Fakat bu madde, zaman içinde, birçok konuda olduğu gibi -yani biz çok zeki bir milletiz tabii- arkaya dolanmanın, kanunları delmenin, boşlukları bulmanın aracı olarak kabul edilmiş ve çok geniş bir şekilde sözleşmeli kadro kullanılmıştır.

Zaten kanun teklifini hazırlayan arkadaşımız da bununla ilgili sorunları gerekçelerinde ortaya koymuş. Yani işte, yetmemiş bu şey, genişletilmiş, şöyle yapılmış, böyle yapılmış; ondan sonra görülmüş ki büyük farklar, haksızlıklar, adaletsizlikler var. Bu adaletsizliklerin giderilmesi için de birtakım düzenlemeler yapılmış -özetliyorum sizin yazdıklarınızı- ama yine de yetmedi, şu anda adaletsizlikleri düzeltmek üzere tekrar bir araya geldik diyor. Hayır efendim, adaletsizliği filan düzeltmek için bir araya gelmedik. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Cumhur İttifakı'nın -seçim geliyor- ihtiyacı var. Yani yirmi sene bekleyip bunları yapmayan, EYT'lileri, işte, daha dünya kadar işi yapmayan... Seçim var, millet zaten bekliyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yirmi senede ilk defa mı seçime gidiyoruz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Karşı çıkıyorsunuz ama her seçimde aynı şeyi yaptınız. İstanbul seçiminde neler neler yaptınız ya; imar affı çıkardınız, baktınız Sayın Eski Başbakana yetmiyor, muaf tuttuğunuz, Boğaziçi'ni de içine koydunuz, yeniden çıkardınız, cebine verdiniz, gitti; yetmedi. Gene aynı şeyler olacak, bundan hiç şüpheniz olmasın ama vatandaşlar istifade edecek.

Değerli arkadaşlarım, muz cumhuriyeti filan değiliz, Türkiye'yeyiz yani çadır devleti filan değiliz. Türkiye, personelini, devletin kamu hizmetinde çalıştıracağı insanları nasıl çalıştıracağını en mükemmel şekilde düzenleyebilir, yıllar önce yapmış 65'te, daha sonra bozmuşuz Devlet Memurları Kanunu'nu ve en önemlisi de biz, adam kayırma, kendi adamlarımıza iş temin etme, öbürlerini dışlama aracılığıyla kullanmışız, bunları yapmışız; KPSS'yi arkadan dolanmak için yapmışız -bütün siyaset için söylüyorum arkadaşlar- kendi adamlarımızı almak için bunları yapmışız ve dünya kadar şey çıkmış.

Şimdi, bakıyorsunuz, personel, sözleşmeliyle ilgili efendim, "sözleşmeliler" tamam, sözleşmeliler geçmiyor, dünya kadar ihtiyaç ortaya çıkmış; her kurum, her Bakanlık değişik şekillerde kanunlara, kanun hükmünde kararnamelerle birtakım eklemeler yapılarak çok geniş bir alanda da sözleşmeli mi, değil mi ama Devlet Personel Kanunu ve Türkiye İş Kanunu'yla da çalışmayan personel çoğalmış ama sözleşmeli de değil. Şimdi, siz bunlardan bir kısmını getirip bir kısmını getirmiyorsunuz. Niye? Bunu tahmin etmek çok zor, bunu niye böyle yaptığınızı bilmek çok zor.

Değerli arkadaşlar, bu işi yaparken evrensel bir kural değil mi yani eşit işe eşit ücret? Öyle mi? Temel bir insan hakkı, aynı işi yapan insanlara aynı maaşı ve aynı özlük hakları vermek; bu temel bir insan hakkı. Anayasa'mız da bunu yazar, altına imza koyduğumuz uluslararası sözleşmeler de bu şekilde yapar. Ama bunu dinlemiyoruz. Niye? Çünkü bizim adamlarımızı alacağız, öbürlerinin adamlarını işten atacağız. Ne oldu işten atılanları geri almak için bir madde koyuyordunuz, ne oldu? Bu işten atılanlar... Bak, o belediye, bu belediye, şurası falan demiyorum; özel sektörde, belediyelerde ve devletin diğer kurumlarında "kod 29" diye geçen... Türk İş Kanunu'nun 24'üncü ve 25'inci maddesi yani "Ahlaksızlık yaptı, hırsızlık yaptı." diye binlerce, on binlerce insan işten atılıyor ama bunlardan hiçbirisi bu suç teşkil eden maddelerle hiçbir yerde yargılanmıyor. Niye? İşten atılabiliyor, tazminatları ödenmiyor; böyle davranıyoruz. Esas ahlaksızlık, bu. Bu insanlar değil, bu insanları, bu şekilde, bu maddelerle işten atanlar ahlaksızlık yapıyor.

Değerli arkadaşlar, nereden tutacağız sizin eksikliklerinizi bilemiyorum. Şimdi, diyorsunuz ki "Vekil ebelere, vekil imamlara..." Güzel; peki, vekil öğretmenlere ne oldu arkadaşlar ya? Çocuklarımızı teslim ediyoruz ya. Zulmediyoruz yıllardır bu insanlara. Vekil öğretmenlere niye vermiyoruz, nedir, onların neleri eksik?

Peki, ek ders ücretiyle Aile Bakanlığında çalıştırılan, Millî Eğitim ve halk eğitimde çalıştırılan, belediyede çalıştırılanlar da vekil; bunlara ne oldu? Niye bunlarla ilgili bir şey yapmıyorsunuz, düzenleme yapmıyorsunuz?

Şimdi, arkadaşlar "İşçilerle ilgili değil." dedi, bir arkadaş "Geçici işçi." dedi, Sayın teklif sahibi arkadaşımız dedi ki: "Geçici işçi burada yok." İyi, tamam, nerede geçici işçi, nerede, hangi düzenlemede geliyor? ÇAYKUR'da, başka yerlerde dünya kadar geçici işçi var ve bu insanlar şey bakıyor.

Taşeron düzenlemesi... Yani ana muhalefet partisi lideri Sayın Kılıçdaroğlu'nun söylemesiyle taşeron düzenlemesi yaptınız. Ya, arkadaşlar, 600 bin, 700 bin, ne kadar işçi geçti; şu anda en az -asgari diyorum, bak, sayıları Hükûmet de devlet de bilmez- 800 bin taşeron işçi mevcut, haklardan, her şeyden mahrum edilen insanlar mevcut; bunlarla ilgili ne zaman gelecek, nasıl gelecek? Bu konuyla ilgili de hiçbir şey yok.

Ya, değerli arkadaşlar, sözleşmeli uzman, sözleşmeli er, erbaş...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - 800 bin nerede Sayın Bekaroğlu?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Çok değişik yerlerde, belediyelerde, kamuda...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - 800 bin?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet, 800 bin, belediyeleri söylesin, en az 800 bin; daha fazla da olabilir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 550 bin belediye şirket işçileri...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İşçileri mi kastediyorsunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet, işçileri kastediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım -biraz evvel Süleyman arkadaşımız da söz etti- sözleşmeli askerî personel, er, erbaş çalıştırıyoruz. Arkadaşlar, bunlar ölüyor, bunların cenazeleri geliyor, şehit oluyor bu insanlar. Yanındaki arkadaşıyla aynı işi yapıyor, aynı riski paylaşıyor. Değerli arkadaşlarım, nasıl bir milliyetçi, mukaddesatçı, millîci, yerlici bir ekipsiniz ben anlamıyorum ya, sizi anlamak için kendimi çok zorluyorum. Nasıl yapıyorlar bunlar ya? Bir taraftan çok katı, neoliberal yasalar. Para arkadaş, para, paranın dışında hiçbir şey yok yani. Böyle bir kafa, anlayış, nasıl bir vicdanda böyle bir şey olabilir? Ya, bu çocuklara yazıktır, değişik arkadaşlarımızca defalarca -ben de verdim- kanun teklifleri verildi. Niye bu çocuklar kadrolara geçirilmiyor, niye bunların hakları iade edilmiyor?

Niye aklınıza gelmedi sayın teklif sahibi kardeşim, sen çok vicdanlı bir adamsın, biliyoruz. Niye bunlar aklınıza gelmedi? Niye şimdi bu laflardan sonra bir teklif hazırlamıyorsunuz hemen burada. Biz hazırladık, en azından o teklifi destekleyin değerli arkadaşlarım.

Şimdi, ne oluyor bu kanunla? Sözleşme işini halledip ondan sonra bunu kaldırıyor muyuz ortadan? Kaldırmıyoruz. Her konuda olduğu gibi Cumhurbaşkanına birtakım yetkiler... Yani daha evvel kanunlarla yapılmış, kanun hükmünde kararnamelerle yapılmış düzenlemeleri şimdi Cumhurbaşkanına veriyoruz, sözleşmelerle ilgili yetkileri yine ona veriyoruz. Ya, yapmayın değerli arkadaşlar ya, siz ve Sayın Cumhurbaşkanı 2017'deki Anayasa değişikliğinden önce gezmediniz mi arkadaşlar? "Bu demokrasi parlamenter sistemle olmuyor, biz tam bir güçler ayrımı yapacağız. Yasama, işini yapacak; yürütme, işini yapacak; yargı, işini yapacak." Bu nasıl bir iş kardeşim ya? Bir tek adam... Bir de kızıyor "6 kişi..." filan. Bir de milletvekili arkadaşlar, basın toplantısı yapıp Genel Başkana falan böyle konuşmanız ayıptır, yakışmıyor size.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne söylemişiz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Efendim "6 kişi yönetecekmiş." filan. Ya, 1 kişiye her şeyi verdiniz kardeşim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sizinkiler öyle söylüyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 1 kişiye her şeyi verdiniz ya.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Öyle değil mi, yanlış mı anlıyoruz? 6 kişi yönetmeyecek mi?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öyle değil mi?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, nasıl bir kişi bu kişi arkadaşlar? Bu nasıl bir kişi de her şeyi 1 insana veriyorsunuz? Yasama onda, yürütme onda.

Ya, şimdi, arkadaşlar, teklif sahibi arkadaşımız, bu teklifi geri çekmeniz...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz doldu, toparlarsanız seviniriz Mehmet Bey.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani buraya sizden insanlar teklif getiriyor, bunların gerçekten sahibi mi? Bir değişiklik yapamadınız, bunu düzeltmediniz, garabate bakın arkadaşlar. Hükûmetin ihtiyaçları olan düzenlemeleri milletvekili arkadaşlar buraya getiriyor. Ya, hepinizi tenzih ederim ama çoğunuz getirmiş olduğunuz maddeleri burada doğru dürüst savunamadınız, kusura bakmayın.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alabilirsek. Süreniz doldu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Son cümleleri alalım.

Bakın, elbette bir grup insanın çalışma ki 458 bin insana kadro verilmesi güzel bir şeydir yani. Altı ay sonra bir daha seçim olsa da tekrar... Bu seçimi de yenilemeyi düşünür mü acaba Cumhurbaşkanı ya? Belki de kazanamayınca yenileyebilir yani HSK MSK devreye sokar. Kalan birkaç yüz bin kişi daha var, onlar da inşallah o zaman olur.

Doğru şeyler var ama eksiktir, haksızdır, adaletsizliktir. Arkadaş, adaletin olmadığı yerde hiçbir şey olmaz; ne insan olur, ne millîlik olur, ne yerlilik olur, ne vatan olur, ne din olur, ne iman olur; hiçbir şeyin hiçbir anlamı yoktur eğer adalet yoksa.

Arz ederim efendim.

Saygılarımla.