KOMİSYON KONUŞMASI

RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Biz memleket olarak bir istihdam sorunu yaşıyoruz yani Türkiye'deki istihdam hem nitelik hem nicelik olarak sorunlu. Nicelik olarak sorunlu çünkü çalışabilir nüfus açısından bakıldığında yüzde 48 civarında bir istihdam üretebiliyoruz, Avrupa'da en kötü ülkede bu yüzde 70'ler düzeyine gelmiş. Tabii, kadınlar söz konusu olduğunda, gençler söz konusu olduğunda, bu istihdamdaki durum daha da vahimleşiyor yani OECD ülkeleri baz alındığında Türkiye bu noktada iyi değil, yüzde 47 küsurlardan geçen hafta başında TÜİK'in yaptığı açıklamaya göre, yüzde 48'e doğru böyle bir kımıldama oldu. Nitelik olarak da sorunlu, şundan sorunlu: Özellikle, son çıkan yasayla birlikte de yani memur ve emekli maaşlarının düzenlenmesiyle birlikte de asgari ücret çevresinde zaten var olan kümelenme daha da arttı yani olağanüstü bir nüfus -bu, yüzde 50'lerin biraz üstündeydi, şimdi daha fazla artmış olacak- asgari ücret çevresinde maaş alıyor.

Şimdi, bu meselenin en önemli kesimlerinden bir tanesi, bu istihdam problemini en yoğun yaşayanlardan bir kesim ücretli öğretmenler. Gerçekten çok kötü bir şey. Başta konuşma yaparken bunun neoliberal politikaların esnek ve güvencesiz çalıştırma yaklaşımının bir sonucu olduğundan bahsetmiştim. Şimdi, çok sayıda insan ücretli öğretmen olarak çalışıyor ve aslında nitelik olarak diğerleriyle aynı işi üretiyor ama bu kapsam içerisinde mütalaa edilmemiş, 3'üncü madde açısından söylenildiğinde.

Burada, tabii, başka problemler de var yani özellikle daha önce 50/D maddesiyle bu akademisyenlerin, akademik çalışma yapanların kadroya dâhil edileceğine ilişkin yapılan vurgu ortadan kaldırılmış. Oysa, araştırma görevlilerinin kadrolarının 33/A'ya geçirileceği ve daha sonrada yapılacak bir düzenlemeyle daha güvenceli bir istihdam yaratılacağı teminatı bu yasaya dercedilmeli. Yine, 50/D nedeniyle hak kaybı yaşamış olan araştırma görevlilerinin mağduriyetinin giderilmesi bir zorunluluk. Doktor öğretim üyelerinin, öğretim görevlilerinin, canlı modellerin güvenceli kadro, istihdama kavuşturulması bir başka zorunluluk. Ya, bunlar istihdamın niteliğini artırabilmek açısından son derece önemli, belki niceliği değil ama niteliğini artırmak açısından son derece önemli.

Yine, doçent unvanını alan tüm öğretim elemanlarının başka bir kriter aranmaksızın doçentlik kadrosuna atanması gerekli, buna ilişkin yapılması gereken şeyler var mutlaka.

Bir başka meselemiz, hep döne döne söylüyoruz, onlara karşı da bir borcumuzun olduğu kanısındayım, danışman arkadaşlarımızın nitelikli istihdam çerçevesinde sözleşmeli olma hâlinin ortadan kaldırılması ve bu insanların kadroya geçirilmesi. Beş yıl boyunca burada çalışan, pek çoğunun da gençliğinin zihni ve bedensel üretkenliklerinin doruğunda olan insanları, beş yıl boyunca sözleşmeli çalıştırıp ardından da "Başının çaresine bak." demek, ahlaki değil. O sebeple onların da mutlaka -Türkiye'deki istihdamın da niteliğe kavuşması açısından belki denizde bir damladır ama- bu kadro kapsamı içerisine alınması bir gerekliliktir diye düşünüyorum.