| Komisyon Adı | : | (10 / 6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Komisyona sunulan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesine, Komisyon çalışmalarının değerlendirilerek Komisyon raporuna ilişkin önerilerin alınmasına ve Komisyonun bir aylık ek çalışma süresi talep etmesine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 18 .01.2023 |
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan
Tüm hazıruna saygılarımı sunuyorum.
Geçen hafta mazeretim nedeniyle gelememiştim, bu hafta da tam olarak yeterli hazırlık yapamadım işin açıkçası ama görebildiğim eksiklikleri ifade etmek istiyorum.
Tabii, öncelikli olarak, süre bakımından, bize teslim edilen yeni bilgi ve belgeler var, çok da önemli bir konu, bu anlamda bir aylık ek bir sürenin verilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum çünkü sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için, kapsam çok geniş ve sürekli de olayla ilgili yeni bilgi ve belgeler geliyor, eksik olan hususlar var. Bu anlamda, yeniden bir değerlendirme, sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için, en azından, hiç değilse bir aylık ek bir sürenin verilmesi gerektiğini düşünüyorum, aksi takdirde raporumuzun eksik sonuçlanacağını düşünüyorum.
Şimdi, bakın, en son savcılık fezlekesi geldi, savcılık fezlekesinde bazı değerlendirmeler var; katıldığımız yönler var, katılmadığımız yönler var, eksik olan hususlar var, daha önce hiç düşünmediğimiz hususlar var; bütün bunların yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bakın, 13 Ocakta savcılık fezlekesi verilmiş, ben daha bugün inceleme fırsatı buldum. Sanırım, ocaktaki yangın söndürülmüş galiba Sayın Başkanım, o konuda basında bir haber gördüm ama söndürüldü mü Sayın Genel Müdür Yardımcımız ocaktaki yangın?
TÜRKİYE TAŞKÖMÜRÜ KURUMU GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MUHARREM KİRAZ - Efendim, oradaki veriler şu an olumlu, süreci yine takip ediyoruz.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Son verileri de paylaşın bizimle resmî olarak.
BAŞKAN TANER YILDIZ - Arkadaşlar, milletvekilimiz sözünü bitirsin, sonra konuşalım.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Onu şu anlamda sordum: Şu anda ocağın içi bilirkişi heyeti tarafından incelenebilecek bir konumda mı, noktada mı, yoksa onun için biraz daha zamana mı ihtiyaç var? Yani o çok önemli çünkü... O konuda kısa bir değerlendirme yaparlarsa memnun olurum.
BAŞKAN TANER YILDIZ - Siz devam edin, en son onlara söz vereceğiz, zaten geniş bir konuşma vereceğiz onlara.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Peki.
Eğer yangın söndüyse ve ocak şu anda incelenebilecek bir durumdaysa, aslında, belki ocağa inildiğinde şu anda yaptığımız konuşmaların belli bir bölümü boşa çıkacak veya da şu anda yaptığımız konuşmaların doğru olduğu ortaya çıkacak ve daha doğru bir zeminde ilerleyeceğimizi düşünüyorum çünkü hem bilirkişi heyetinin yapmış olduğu inceleme ve değerlendirmede yani bu savcılığın belirlemiş olduğu heyette hem de bizim yaptığımız incelemelerde ve değerlendirmelerde hem de Türkiye Taşkömürü Kurumunun yapmış olduğu inceleme ve değerlendirmelerde ocağın içine girildikten sonra yerinde gözlemlemeyle daha doğru sonuç elde edileceği açıklıkla ifade edildi. Dolayısıyla, olayın, kazanın tam anlamıyla açıklığa kavuşması için öncelikli olarak bu durumun netleşmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu çerçevede, yine eksik bir belge olduğunu düşünüyoruz, eksik olduğunu düşündüğümüz bir belge var, bu belgenin de Komisyon Başkanlığımızca Türkiye Taşkömürü Kurumundan talep edilmesini talep ediyoruz Sayın Başkanım. Kazadan yaklaşık bir hafta önce, buraya zorunlu ferdi kaza sigortası kapsamında inceleme yapmak üzere bir heyet geliyor, risk incelemesi yapıyorlar ve bu heyette görevli maden mühendisi, işte, Türkiye Taşkömürü Kurumu İş Güvenliği Daire Başkanlığında baş mühendis olarak çalışan Mustafa Tor isimli bir kişi. İşte bunun mevzuata aykırı olduğu ifade ediliyor, bu kişinin bu heyette olmaması gerektiği düşünülüyor ve ayrıca, bu incelemede, havalandırma ve metan konularında eksikliklerle ilgili tespitler yapılmış. Müessese yönetimiyle yapılan görüşme sonucunda ise bu eksikliklerin rapora yansıtılmadığı konusunda iddialar var ve rapora sadece tahkimat sorunları yansıtılmış. Bu rapor henüz ortaya çıkmadı ama ben Enerji Bakanımıza bir soru önergesi vermiştim bununla ilgili, tarihi de 2 Aralık 2022; Enerji Bakanımız buna cevap vermiş ama henüz göremiyoruz süresi geçtikten sonra cevaplandığı için. Ben, Türkiye Taşkömürü Kurumu yönetiminden bu raporun yani zorunlu ferdi sigortası kapsamındaki hazırlanmış olan bu raporun Komisyonumuza iletilmesini rica edeceğim, eğer bunu iletirlerse memnun olurum.
Şimdi, tabii, önce fezleke üzerindeki değerlendirmelerimi ifade etmek istiyorum. Cumhuriyet Başsavcılığının vermiş olduğu fezlekede, tabii, bazı yönlerden geniş kapsamlı değerlendirmeler yapılmış ve aslında ön raporu dayanak kabul etmişler, ön rapor çerçevesinde, ana omurgası o olacak şekilde bir değerlendirme yapmışlar çünkü tutuklama taleplerine ve ceza taleplerine baktığımızda, Amasra Müessese Müdürü Cihat Özdemir'in ve altındaki kademede görevli olan mühendislerin ve memurların cezalandırılmaları talep edilmiş ve o çerçeveden ayrılınmamış.
Şimdi -tutanaklara geçmesi için, özellikle onu vurgulamak için okumak istiyorum, özet olarak bir kısmını alıntılayayım- fezlekedeki değerlendirme ve tespitlere baktığımız zaman "Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesinin genel işleyişine bakıldığında, kural ihlallerinin yaygınlığı ve denetimsizliğin işletmede disiplinsizliğe neden olduğu; teknik donanım, verilerin bilimsel olarak değerlendirilmesi, analiziyle, bilimsel odaklı anlayış yerine, bu anlayıştan uzak, usta-çırak tecrübesiyle yönetildiği -bakın, açık ve net bir şekilde işletmedeki yönetim zafiyetini ortaya koymuş- mevcut mevzuatın bu anlayışa göre esnetildiği veya yok sayıldığı; eksik işçi ve mühendis sayısı -bakın, hep vurguladığımız konu bu- mühendislerin her işin başında olmadığı gibi karar sürecinin dışında olmaları -bakın, bu da sürekli vurguladığımız konulardan biri- güvenli mesafenin geçilerek dinamit patlatmaya müsaade edilmiş olması; metan ve karbonmonoksit değerlerinin ikaz ve alarm sınırlarını geçmesine rağmen uygulanacak prosedürde tereddüt yaşanması veya uygulanamaması; vardiya listelerinde olmayanların -bakın, çok önemli- yer altında çalışıyor olması ve hatta hayatını kaybeden 5 işçinin farklı vardiya işçisi olması -gerçi onu açıklamıştı Genel Müdür Yardımcısı izinle ilgili değerlendirmelerde ama bunu ifade etmişler- resmî izin dışında istirahat verilmesi..." Yaklaşık 30 civarında işçinin, o vardiyada tertip edilmesi gereken işçinin -yanlış hatırlamıyorsam 30 küsurdu, rakamları netleştirmeden genel anlamda konuşayım- bu durumda olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Yine -bakın, son derece önemli, sürekli bunu vurguladık zaten- 1 ana, 3 de tali olmak üzere 4 havalandırma cihazı olduğu ama bunlardan birinin yani tam o kazanın meydana geldiği yerdeki havalandırma cihazının arızalı olduğu ve bunun da o gün içerisinde tamir edilmemesine rağmen çalışmaya devam edildiğini vurgulamıştık; bunu da savcılık tespit etmiş yine "Bozuk havalandırma cihazı olmasına rağmen aynı mahalde dinamit patlatmasına devam edilmesi." diye bunu yazmış. "Dinamit patlatmalarından sonra 'patara' denilen, o anki ihtiyaç durumuna göre göreceli olarak karar verilen birkaç dinamit lokumu kullanılarak dinamit patlatması yapılması" demiş. "Gaz izleme merkezi gibi hayati önem taşıyan bir yerde gaz sensörü ikazlarına yeterince önem verilmemesi" demiş, bunu da defalarca vurguladık, diğer milletvekili arkadaşlarımız da vurguladılar. "El dedektörü kayıtlarında yüksek tehlikeli gaz seviyelerinin zaman içerisinde kayıtlarda yer almasına rağmen gerekli analizin yapılarak herhangi bir tedbirin alınmaması hususlarının yönetimsel eksiklik ile ihmallere neden olduğu ve meydana gelen patlamayı kaçınılmaz kıldığı anlaşılmıştır." diyor. Yani, aslında, özet itibarıyla, ihmaller zincirini savcılık kısmen de olsa burada fezlekesine yazmış ama dediğim gibi, bu değerlendirme bilirkişi ön raporuna göre yapılan bir değerlendirme, ocağın içine henüz girilememiş durumda. Aslında burada savcılık -tabii bizim yargıya müdahale etme gibi bir durumumuz yok ama- usul hükümleri gereğince bana göre acele etmiş çünkü savcılığın da şu anda ocağa girmeden böyle net bir değerlendirme yapması mümkün değildir çünkü neticede savcılığın da bilebileceği bir iş değil bu. Bu, uzmanlığı olan bilirkişilerce değerlendirilebilecek bir konu. Aynı zamanda da kazanın meydana geldiği, patlamanın meydana geldiği yerde de birebir görüye dayalı incelemeler sonucunda ortaya çıkabilecek bir bilirkişi raporuna dayalı olarak bu davanın açılması gerekirken maalesef savcılık burada biraz acele etmiş diye düşünüyorum. Ben de her ne kadar savcı acele etse de bizim acele etmememiz gerektiğini düşünüyorum çünkü bunun, bu noktada bizi yanlış sonuca götüreceğini düşünüyorum. Daha önceki benzer kazalarda yani Soma kazasında, yine, Zonguldak'taki Karadon Müessesinde meydana gelen 30 işçimizin yaşamını yitirdiği kazada, yine, Kozlu'da meydana gelen kazada ve diğer bütün maden facialarında bilirkişiler mutlaka ve mutlaka kaza mahallini görmüşler ve öyle sağlıklı bir değerlendirme yapmışlar ve dava süreci de o sağlıklı değerlendirmeye dayalı bilirkişi raporları üzerinden devam etmiştir. Dolayısıyla, bu eksikliğin heyetimizce de giderilmesi gerektiğini düşünüyorum yani bunun kazanın doğru bir şekilde aydınlığa kavuşturulması bakımından önemli olduğunu düşünüyorum. Komisyonumuz da doğru bir değerlendirme yapmak istiyorsa mutlaka ve mutlaka kaza mahalline gidip orada inceleme yapan bir bilirkişi heyetinin raporunu dayanak kabul etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, tabii, kazanın sebeplerine geldiğimiz zaman birçok sebebi var burada özette de belirtildiği gibi, birçok milletvekili arkadaşımız da muhalefetten, iktidardan Komisyon üyesi değerli milletvekili arkadaşlarımızın tamamı da kazanın gerekçeleriyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundular. Yine, Komisyona davet ettiğimiz konunun uzmanı olan meslek odaları olsun, üniversitelerden hocalarımız olsun çok önemli değerlendirmelerde ve sunumlarda bulundular. Onları teknik boyutuyla yeterince konuştuğumuzu düşünüyorum zaten. Milletvekili arkadaşlarımız da konunun birçok bakış noktasını açıklığa kavuşturdular ama ben bu konulardan daha çok yönetim zafiyetiyle ilgili kısmı vurgulamak istiyorum bu konuşmamda. Şimdi, tabii, savcılık fezlekesine baktığımızda bunu ana kusur olarak belirtmiş aslında yani şöyle bir ifade kullanmış savcılık: "Amasra Kömür İşletmeleri Müessesinin genel işleyişine bakıldığında kural ihlallerinin yaygınlığı ve denetimsizliğin işletmede disiplinsizliğe neden olduğu..." demiş. Yine "...teknik donanım verilerinin bilimsel olarak değerlendirilmesi, analizi ile bilimsel odaklı anlayış yerine, bu anlayıştan uzak, usta çırak tecrübesiyle yönetildiği ve buna göre de mevzuatın bu anlayışa göre esnetildiği, yok sayıldığı, eksik işçi ve mühendis sayısıyla birlikte bu kusurun oluştuğunu ifade etmişler. Şimdi, aslında bizim de başından sonuna kadar burada anlatmaya çalıştığımız temel konuların başında da bu konu geliyor: Yönetim zafiyeti. Şimdi, atamalarda liyakat gözetilmeyince, atamalarda özellikle siyaset referans alınınca maalesef bu yönetim zafiyeti kaçınılmaz oluyor. Şimdi, tabii, Genel Müdürümüz burada yok ama -kendisinin olmasını isterdim- kurumun Genel Müdür Yardımcısı burada. Şimdi, bakın, bu sürecin sağlıklı işleyebilmesi için bilirkişi ön raporunda 3 maddeden kusurlu kabul edilen, yine bilirkişi ön raporunda 2 maddeden kusurlu kabul edilen Sayın Genel Müdür ve Yardımcısının her şeyden önce bir defa görevden el çektirilmesi lazımdı. Çünkü bu 2 kişi ön raporda net olarak diğer dava açılan kişilerle birlikte kusurlu olarak görülmüş ve savcılık da aslında -Amasra Müessesesi de bundan bahsederek- Genel Müdürün ve Genel Müdür Yardımcısının da bu yönetim zafiyetinden kusurlu olduğunu zımni olarak kabul etmiş. Yani ne diyor? "Genel işleyişine bakıldığında kural ihlallerinin yaygınlığı ve denetimsizliğin işletmede disiplinsizliğe neden olduğu..." Net, bir yönetim zafiyeti var. Şimdi, dolayısıyla, bu sürecin doğru işleyebilmesi için yani hem yargı sürecinin doğru işleyebilmesi için hem de buradaki Komisyonun işleyişinin doğru yürütülebilmesi için Genel Müdür ve Yardımcısının bir defa görevden el çektirilmesi gerekiyor. Normalde ne olur medeni bir ülkede? Bu olur. Hatta hiç el çektirilmesine gerek duymadan... Batılı bir ülkede böyle bir kaza olmuş olsaydı önce Enerji Bakanı istifa ederdi ve arkasından da genel müdür ve ilgili kişiler kimse istifa ederlerdi. Niye? Soruşturmanın selameti açısından. Sağlıklı işleyen demokrasilerde, sağlıklı bürokratik yapısı olan ülkelerde bu böyle işler ama bizde maalesef yani hem Sayın Bakan hem Genel Müdür koltuğa yapışıyor ve kalıyor ve üstüne üstlük yargı da maalesef işleyemiyor, dokunamıyor. Şimdi, bakın, o zaman bir soru sordum Sayın Enerji Bakanımıza, savcılık tarafından Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcısı hakkında soruşturma izni istenildi mi diye sordum; cevap "Hayır." geldi. Bakın, savcılık da yargı da görevini yapmıyor. Maalesef üzülerek söylüyorum, ifade ediyorum burada, daha önceki maden kazalarında olduğu gibi, yargı aşamasında olduğu gibi maalesef bir görünmez el sanki devreye girdi ve bu şekilde bu Genel Müdür ve Yardımcısı koruma altına alındı; bu, olmaz. Onun için Komisyonun başından itibaren Türkiye Taşkömürü Kurumu yetkilileri burada, Bakan Yardımcısı vesaire burada ama sürekli şu noktaya döndü iş: Savunmaya döndüler yani biz sanki savcılık makamıyız, Türkiye Taşkömürü Kurumunun burada bulunan yetkilileri de savunma makamı. Bu refleksle hareket ettiler ve maalesef... Ocağa gittiğimizde de gördüğümüz üzere, orada Amasra'daki sunumda hem diğer sunumlarda, Karadon Müessesesindeki diğer sunumlarda biz savcılık makamına geçtik muhalefet milletvekilleri, kurum da sanık sıfatıyla savunma verdi bize; bu, olmaz. Bu neden kaynaklandı? İşte, Sayın Genel Müdür görevde olduğu için hiyerarşik bir yapı var. Şimdi, Sayın Genel Müdür Yardımcımız "Genel Müdürümüz kusurlu." diyemez ki veya herhangi bir memur "Kusurlu." diyemez ki veya Genel Müdürün kusurlarının açığa çıkartılması için bu hiyerarşik yapıda elinden geleni yapamaz ki, gerçek ortaya çıksın diye yapamaz ki; hayatın doğasına aykırı, hayatın olağan akışına aykırı bu durum. Yapamaz, ben bir şey diyemiyorum Sayın Genel Müdür Yardımcımıza ve diğer TTK görevlisi arkadaşlarımıza. İşte, sadece barutçuyu kusurlu tutmaya çalışan bir savunma mekanizması üzerinden Türkiye Taşkömürü Kurumunun kanaat raporu ilerlemiş ve onun üzerinden devam ediyor. Zaten aksini de bekleyemeyiz, dediğim gibi çünkü Sayın Genel Müdür ve Yardımcısı yani bugün belki tutuklu olması gereken -çünkü bilirkişi, net bir şekilde ilgili maddelerden Genel Müdürü 3 maddeden, Genel Müdür Yardımcısını 2 maddeden sorumlu tutmuş- Amasra Müessesesinin diğer yöneticileri gibi, alt kademesi gibi, bu 2 kişi hâlâ görevde ve talimat veriyorlar. Yani Sayın Genel Müdür Yardımcısının gelmeden önce talimat aldığını düşünüyorum ben, alması da gerekir. Niye? Çünkü Genel Müdür, görevinde hâlâ. Bundan dolayı Türkiye Taş Kömürü Kurumunun bize vermiş olduğu bilgiler ve kanaat raporu baştan sakat, hukuken geçerli olmaması gerekir; hukukçu olsaydık yani yargıda olsaydık geçersiz olurdu, sakatlanmış, irade fesadı var, irade sakatlığı var. Neden? Hiyerarşik bir yapı var, bu zincirin içerisinde alt kademede Sayın Genel Müdür Yardımcımız. Bir şey diyemiyorum yani görevlerini yapıyorlar, kendilerine verilen talimatı yapmak zorundalar.
Şimdi, mevcut Enerji Bakanımıza yüklendik "Neden görevden almıyorsun?" dedik veya "Soruşturma izni vermiyorsun." dedik. O da cevap verdi "Savcılık benden soruşturma izni istemedi ki ben soruşturma izni vereyim." Haklı; ha, demek ki yargıda da var bir müdahale. Bakın, şimdi, bu savcılık fezlekesinde bilirkişi ön raporu asıl kabul edilmiş ve o asıl kabul edilen bilirkişi ön raporuna göre Amasra Müessese Müdürü ve altındaki bütün yöneticiler, kusurlu kabul edilen herkes tutuklanmış ve ama savcılık ön raporunda kusurlu kabul edilen Genel Müdür ve Yardımcısına kimse bir şey yapmıyor, dokunamıyor, yargı da dokundurtmuyor. Burada da maalesef bir zafiyet olduğunu görüyoruz, yargının da burada, görevini bu aşamada ihmal ettiğini, eksik bıraktığını görüyoruz. Olması gereken şuydu: İki buçuk ayı geçmiş bu ön rapor geldikten sonra ne yapması lazımdı? Derhâl, Enerji Bakanlığından soruşturma izni istemesi lazımdı. Tabii, bilemiyorum, bir arkadaşım uyardı beni, mevzuata siz daha hâkim olabilirsiniz "Genel Müdür Yardımcısının yargılanabilmesi için soruşturma iznine gerek yoktur, sadece Genel Müdür soruşturma iznine tabidir." denildi. Şimdi, Sayın Ercan Gebeş, eğer böyleyse savcılık dava açmamış hakkında, 2 maddeden kusurlu gözüküyor İlgili Genel Müdür Yardımcısı; bir şey diyemiyorum.
Şimdi, söz verdik değil mi kazada yaşamını, yakınlarını yitiren madencilerin ailelerine, eşlerine, babalarına, annelerine, çocuklarına. Dedik ki: Sorumluların tamamı yargı önünde hesap verecek. Öyle mi? Öyle değil.
Değerli arkadaşlar, asıl endişem şu: Burada kazanın gerekçelerini, sebeplerini teknik olarak -benim uzmanlık alanım değil, ben hukukçuyum ama- bilirkişiler ortaya koyacaklardır ve bir şeyler çıktı ortaya, üç aşağı beş yukarı bir kanaat edindik; eksikler var, noksanlar var, bir şey demiyorum. İşin özü itibarıyla yargı buna karar verecek ancak burada asıl görevimiz ne? Bir kez daha bu tür kazaların olmaması. Şimdi, endişem şu: 4 müessese daha var. Bakın, Amasra Kömür İşletmeleri Müessesesindeki genel işleyişe bakıldığında "Kural ihlallerinin yaygınlığı." diyor. Üzülerek ifade ediyorum, Amasra'daki kural ihlallerinin yaygınlığı ve denetimsizlik maalesef diğer 4 müessese de var; Armutçuk'ta da var, Kozlu'da da var, Üzülmez'de de var, Karadon'da da var, maalesef öyle, üzülerek ifade ediyorum. Yani biz, bu anda, bu tartışmaları yaparken bile her an "Türkiye Taşkömürü Kurumunun başka bir müessesesinde yeni, büyük bir maden faciası yaşayabiliriz." diye düşünüyorum, endişe ediyorum. Amasra'da olmaz. Niye olmaz? Amasra'da ocağın faaliyetleri şu anda durmuş. Şu anda gaz izlemeye... Bundan sonra faaliyete geçtiği zaman tabii ki ona uygun personel alınır, o olur, bu olur ama acaba şu anda diğer müesseselerde yani diğer 4 işletmede gaz izleme istasyonunda yeterli sayıda kişi var mı? İşte, Karadon'a gittik, "Evet, var." denildi ama Kandilli'de var mı, Kozlu'da var mı; bilmiyoruz. Bakın, aynı şekilde, denetimler bu işletmede... Bu zafiyetlerin, bu yönetim zafiyetlerinin, bu denetimsizliklerin tamamı diğer müesseselerde var dedik. Bakın, mesela, Üzülmez'de havalandırma sistemi hâlâ yenilenememiş; ihaleye çıkılmış, iptal edilmiş, çıkılmış, iptal edilmiş. Burada da aynı süreç vardı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, dolayısıyla, bizim bu diğer müesseselerdeki durumu da ortaya koymamız lazım. Şimdi kim yönetiyor Türkiye Taşkömürü Kurumunu? Yine, aynı Genel Müdür ve Yardımcısı yönetiyor; birinci derecede sorumlu olan o, Kazım Bey. Şimdi, 4 müessesede bu kaza oldu diye çok ciddi bir tedbir alındı mı? Ben zannetmiyorum çünkü aynı yönetim anlayışı devam ediyor. Yine siyasete dayalı, yine bir sendikanın güdümünde yöneticiler atanıyor, görevden alınıyor, o oluyor, bu oluyor, olmaz; liyakate dayalı atamaların gerçekleşmesi lazım. Bütün bunlara baktığımız zaman, ben endişe içerisindeyim. Diğer müesseselerde de şu anda bir kaza olma ihtimalini son derece yüksek görüyorum ama asıl amacımız ne, Komisyonun asıl amacı ne; niçin bu toplantıları, görüşmeleri yapıyoruz? Diğer yerlerde de benzer kazalar olmasın diye yapıyoruz. Dolayısıyla, Komisyonumuzun amacına ulaşabilmesi için... Yani bütün herkesin ortak hedefi olan bu kazaların önlenmesine yönelik şeylerin birinci adımı Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü yönetiminde bir yönetim değişikliği olması gerekir. Değerli arkadaşlar, bu yönetim değişikliği gömleğin ilk düğmesi, bence gömleğin ilk düğmesi çünkü gömlek yanlış iliklenmiş ve kurumun iki yakası bir araya gelmiyor şu anda. Dediğim gibi, Türkiye Taşkömürü Kurumunun, özellikle, bu yönetim kademesinin değerlendirilmesi ve kusuru olduğu için hem Genel Müdürün hem Genel Müdür Yardımcısının yargı önünde hesabını vermesi gerekir. Eğer yargı "Suçsuzdur." derse ayrı bir şey; saygı duyarız, sonuca saygı duyarız ama ön raporda kusurlu kabul ediliyorsa yargının artık görevini yapması ve o 2 kişinin de yargı önünde, hâkim önünde hesabını vermesi noktasında karar alması gerektiğini düşünüyorum.
Burada, tabii, neler yapılması gerektiğiyle ilgili önerilerimiz de olacak. Bu öneriler de sanırım toplantımızın ikinci konusu olacak, orada teferruatlı bir şekilde ifade edeyim.
Sabrınız için teşekkür ederim Sayın Başkanım.