KOMİSYON KONUŞMASI

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar, kıymetli sivil toplum kuruluşu temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bizim genel eleştirilerimizi Grup Başkan Vekilimiz Erhan Usta ayrıntılarıyla yaptı. O sebeple, ben, daha çok, Anayasa'nın yapımındaki temel ilkelerden de söz ederek kısaca önerilerimize de değineceğim. Anayasa değişikliklerini görüşürken teklif edilen maddelerle birlikte Anayasa'nın ruhunu, başlangıç hükümlerini, Anayasa'nın geneline hâkim olan ilkeleri öncelikle dikkate almak zorundayız. Biz hukukçuların öncelikli görevinin bu olduğuna ve hukukçulardan oluşan bu Komisyonun çalışmalarında bu ilkelere riayet edilmesi gerektiğine dikkat çekmek istiyorum. Burada ifade edilen her düşüncenin, her görüşün uygulayıcılar açısından yol gösterici, ufuk açıcı olması gerektiği unutulmamalıdır. Anayasalar, temel hak ve özgürlükleri tanımlamış, kötüye kullanılmasıyla ilgili sınırları her özgürlük alanında ayrı ayrı belirlemiştir. Her ne kadar maddeler görüşülürken ayrıntılara inecek olsak da temel hak ve özgürlükleri herkes açısından eşitlik ve tarafsızlık yönünden baktığımızı söylemeliyim. Hukuki belirsizlikler son derece tehlikeli ve önemlidir. İlelebet payidar kalacağına emin olduğumuz demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin, 100'üncü yılında olması gereken her özgürlüğü sağlamanın yolunu bulmaktır.

Şimdi, maddelere genel olarak bir göz atacak olursak 24'üncü maddenin yazımı hem kendi içinde tekrarlar barındırmakta hem de yine Anayasa'mızın 10'uncu maddesiyle çelişir durumdadır. Anayasa gibi bir metin efradını cami ağyarını mâni bir şekilde, titizlikle düzenlenmelidir. 24'üncü maddenin içeriği yönünden, örtünen ya da örtünmeyen tüm kadınların giyim kuşam özgürlüğünü güvence altına almalıdır. Olaya dinî inanç üzerinden bakılması seküler kesimin ayrımcılığa uğraması tehlikesini de beraberinde getirecektir. Son derece önemli olan bu konu aslında çözülmüş durumdadır. Bu konunun çözüldüğünü ve kamuda ya da özel sektörde bu konuda hiçbir sıkıntının yaşanmadığını burada bulunan herkes kabul etmektedir.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in bu konunun gündeme geldiği günden beri söylediği ve dünkü grup toplantımızda da tekrar ettiği bir husus vardır, kapanmış yaraları tekrar kaşımanın kimseye bir yararı olmayacaktır. Nitekim dünkü grup toplantımızda Genel Başkanımız biraz önce Grup Başkan Vekilimiz Erhan Usta'nın da belirttiği gibi bu mesele aslında kapanmış bir yaradır. İnancı doğrultusunda hür bir şekilde yaşamak evrensel olarak bireyin en temel hakkıdır, elbette bizim insanımızın da hakkıdır. Hâlihazırda yürürlükte olan mevzuat da esasında bunun için yeterlidir. Aslında iktidar mensupları da aynı şeyi söylüyorlar. Mesela "Bu iş çözüldü mü?" diye sorulduğunda "Evet, çözüldü, hatta biz çözdük." diyorlar. Mesela "Yasal bir eksiklik, uygulamada boşluk var mı?" diye sorulduğunda "Hayır, yok, hiçbir sıkıntı yok, bu iş çözüldü." diyorlar. Yani "Ne yasal ne de anayasal bir düzenleme yapmaya esasen hiç ihtiyaç yoktur." demiştir.

Temel hak ve özgürlüklerin bu şekilde siyaset konusu yapılması bu yüzyılın Türkiye'sinde artık söz konusu olmamalıdır. Ancak bir düzenleme de yapılacaksa mesleki açıdan kıyafet sorumlulukları konusunda da tereddüde yol açılmamalıdır. Aslında başörtüsüyle ilgili sorun anayasal ve yasal düzenlemelerden çok uygulamadan kaynaklanmaktadır. 1982 Anayasası'na aykırı olarak yayınlanan bir yönetmelik sebebiyle sonrasında Anayasa Mahkemesinin zorlama kararlarıyla ülkemizde büyük bir sorun yaşanmıştır. Bu sorun herkes tarafından görülerek, bilinerek yaşanmıştır. Aslında birçok konuda yasal düzenlemelerimizde eksiklik yoktur, sorun uygulayıcılardadır, uygulamadadır ama yukarıdada belirttiğimiz gibi sorun ortadan kalkmış, yara bu konuda iyileşmiştir ve kapanan yaranın sadece ve sadece oy devşirmek için yeniden kaşınması da doğru değildir.

İYİ Parti iktidarında özgürlükler konusunda hiçbir sorun yaşanmayacağını biz buradan yeniden, tekrar taahhüt ediyoruz. Her türlü kamu hizmetine girişte kıyafet sorunu hiçbir zaman olmayacaktır. Sadece ve sadece liyakatin esas alınacağı her türlü platformda dile getirilmektedir. Kılık kıyafet asla liyakatin bir unsuru olmayacaktır. Önemli olan tüm hak ve özgürlüklerin içselleştirilmesi, uygulayıcılar açısından doğru anlaşılmasıdır. Hiçbir şey özgürlük ve temel ilkeye feda edilmemeli, hassas denge mutlaka gözetilmelidir.

Hukuk fakültesinin 1'inci sınıfında anayasa dersinde ilk öğrendiğimiz, anayasanın bir toplumsal uzlaşı metni olduğudur. Bu metin sadece Cumhur İttifakı bileşenleri tarafından hazırlanmış, metnin hazırlanması sırasında ne sivil toplum kuruluşlarıyla ne de bizlerle yeteri kadar tartışılmıştır. Ayrıntısını hem Cumhuriyet Halk Partisi hatipleri hem de İYİ Parti hatibi açıkladı, yasak savma kabilinden uzlaşı arayışı varmış gibi gösterilmeye çalışılmıştır. AK PARTİ, yirmi yıl önce büyük iddialarla kamuoyuna açıkladığı katılımcı demokrasi anlayışından artık fersah fersah uzaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Evrensel Beyannamesi çerçevesinde temel hak ve özgürlükleri düzenleme, hukuk devletini tesis etme iddialarının ise kırıntısı bile kalmamıştır. Anayasa Mahkemesi, son on yıldır başörtüsüyle ilgili verdiği kararlarla başörtüsü konusunda önemli ve güçlü bir koruma alanı açmıştır. Cumhur İttifakı'nın sunmuş olduğu metin sorunu tam olarak çözmemektedir. Bu konuda daha kapsayıcı ve konuyu ebediyen gündemden çıkaracak bir değişiklik önergesini maddelere geçtiğimizde Başkanlığa sunacağız.

41'inci maddeye gelince, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Ailenin korunması ve çocuk hakları" başlıklı 41'inci maddesinde, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 124'üncü, 134'üncü, 136'ncı maddelerinde evlendirme yönetmeliği sebebiyle değişikliğe gidilmesine gerek olmayıp bu düzenlemelerde evlilik birliğinin ancak kadın ve erkeğin evlenmesiyle kurulabileceğine dair kesin hükümler bulunmaktadır. Bu konuda, kamuoyunda herhangi bir tartışma yoktur, bir talep de yoktur yani aslında evlilik başından beri sorun olmayan bir alandır. Sorun, iktidarın asıl görevi olan, Anayasa'nın mevcut 21'inci maddesinde yer alan aileyi koruma görevini layıkıyla yerine getirilmemesinden kaynaklanmaktadır ama buna rağmen aile içi şiddet, kadına şiddet, çocuğa karşı şiddet günden güne artmaktadır. 6 yaşındaki bir çocuğun tarikat ortamında evlendirildiğine daha yakın tarihte tanık olduk. Olayın başlangıcı uzun yıllara dayanmasına rağmen yapıdaki kast sistemi sebebiyle mağdur çocuk ancak büyüdükten sonra olaya itiraz edebilmiş ve olay böylelikle ortaya çıkmıştır. Olayın ortaya çıkmasıyla birlikte de toplumun her kesiminde büyük bir infial uyanmıştır. Çocuk gelinler toplumun kanayan yarasıdır, devlet bu konuda uygulamayla ve denetimle etkin tedbirler almalıdır. Bu çocuklar eğitim haklarından mahrumdur. Bu nedenle, ehliyet sahibi reşit insanlar evlilik gibi önemli ve hukuki sonuçları olan bu birliği oluşturmalıdır. Bütün bunlar ortadayken neden bu teklifte evlenme yaşına dair bir düzenleme yoktur? Her şeye yaş şartı koyarken iş evliliğe gelince "kadın ve erkek" deyip geçiyoruz, "reşit kadın ve reşit erkek" sözü ya da talebi bu teklifte niye yoktur, bilmiyorum.

Değerli arkadaşlar, Anayasa'nın 13'üncü maddesi temel hak ve hürriyetlerin özlerine kesinlikle dokunulamayacağını, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceğini ve bu sınırlamaların da gene Anayasa'nın sözüne, özüne, ruhuna, demokratik toplum düzenine, laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını kabul eder. Şimdi, getirdiğiniz başörtüsü ve aile kavramı insanın temel hak ve hürriyetlerine temas eden bir konudur. Öncelikle, temel hak ve özgürlüklerle ilgili olarak Anayasa değişikliği teklifinin getirilmesi zaten Anayasa'ya aykırıdır, hele de genel seçimler yaklaşırken iktidarın siyasi gündemi suni Anayasa değişikliğiyle tamamen işgal etme çabasından başka bir şey değildir.

Değerli Komisyon üyeleri, güncel siyasi sorunlara göre Anayasa yapılması bizi yönetmelik benzeri düzenlemelere götürüyor ki ancak az gelişmiş ülkelerde bu görülmektedir. Toplumsal bir uzlaşı ifadesi olan Anayasa değişikliklerinin en yüksek seviyede uzlaşmayla gerçekleştirilmesi ve toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklanması gerekir. Özellikle temel hak ve özgürlükler bağlamında getirilen değişikliklerin yeni açılımlar sağlaması olması gerekendir. Maddeleri değil ilkeleri temel alan, ayrımcılığı değil birleştirmeyi önceleyen, ortak aklı arayan katılımcı Anayasa yapım sürecinden uzaklaşmamalıyız; kanun devleti değil, hukuk devletini hedeflemeliyiz.

Sonuç olarak, Anayasa genel uygulanabilirliği olan, ilkesel nitelikte kurallar içeren siyasi ve hukuki bir güvence belgesidir; sorunları ve çözüm önerilerini üstlenen bir hükûmet programı veya parti programı değildir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.