KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, tekrar söz aldım. Hepinizi tekrar selamlıyorum.

Şimdi, arkadaşlar, çok kızıyorsunuz filan ama burada gerçekten faiz içinde faiz var, burada bankalar alacak yani bu madde öyle basit bir şey değil, tam bir Nasrettin Hoca hikâyesi var. Para? Para yok ortada, insanların borçlarını kâğıda çevirecekler, o kâğıtlar hazineye gidecek garanti alacak, o garanti tekrar Merkez Bankasına kâğıt olarak gidecek, Merkez Bankası da para basacak, çekecek. Nereden gelecek Merkez Bankasından? Böyle bir iş yani bu türevler işin içine girecek, kirlenecek ve ortaya ciddi bir problem çıkacak. Bakın, buradan söylüyorum, tutanaklara geçer yani bu öngörmedir, böyle şey değil. Bakın, beş sene sonra bu ve buna benzer yaptığınız işler dolayısıyla gerçekten insanlar çok ciddi sıkıntıya girecek ve bunları ödeyemeyecek, kabullenemeyecek, çok büyük ekonomik krizler gelebilir. Bunu sosyal krizler izler. "Sosyal krizler" dediğimiz toplumun dengesinin bozulması demektir değerli arkadaşlarım. İlle de seçimi bununla kazanacağız diye bunu yapmayın, milletin geleceğini, milletin dengesini, toplumun dengesini bozmayın. Bunu anlatmaya çalışıyoruz.

Bakın, bu işi yapanlar ve sizler tabii -yani Sayın Cumhurbaşkanı dâhil- konut meselesine kâr, rant, bu şekilde bakıyorsunuz, arsaya, toprağa da o şekilde bakıyorsunuz. Hâlbuki öyle değil değerli arkadaşlarım yani Anayasa çok açık, net konut hakkından söz eder, sağlık hakkıyla beraber anar. Bu ezbere falan değil yani bütün anayasalarımızda böyledir, en son değiştikten sonra da böyle kalmıştır. Bu, son derece önemli bir şey. Bakıyorum burada, bu müteahhitlerin dünya kadar mağdurları var, TOKİ'nin dünya kadar mağduru var, hiç kimse sesini çıkarmıyor. 2019'da yapılan kampanyadan on binlerce insan mahkemelik, mağdur; hiç bunlardan söz edilmiyor. Arkadaşımız Antalya'daki olayı anlattı, dünya kadar müteahhitlerin, grupların mağdurları var. Onların bir tek temsilcisi yok, hangisini çağırdın Sayın Başkanım? Çağırdın mı bu mağdurların bir temsilcilerini? Çağırmadınız, tabii burada çok memnun olacaklar hem finans kesiminin temsilcileri hem de müteahhitlerin temsilcisi. Müteahhit düşmanlığı falan da yapmıyorum, gerçeği söylüyorum. Müteahhit var, üçkâğıtçı var; değerli arkadaşlar, ayırıyorum yani bunu. Şimdi, herkes bundan istifade edecek, herkes bu paradan istifade edecek; bu, olacak iş mi?

Şimdi, ben bir soru sormak istiyorum: Bu para sadece insanların taksit ödemeleri için mi kullanılacak? Yoksa burada sözü edildiği gibi henüz başlamamış veya yapımı devam eden konut projeleri açısından mülkiyeti yüklenici firmalara -Soru 1: Kim bu mülkiyeti yüklenici firmalar?- geçecek konutlara ilişkin sağlanacak finansmanlar da bu kapsamda değerlendirilir. Bu kapsamda, gayrimenkul geliştiriciler de yükleniciler gibi kabul edilir. Hangi yolla para alacaklar bunlar? Ne şekilde para alacaklar merak ediyorum, o nasıl olacak yani? Şimdi, sadece yüzde 5'i ödenecekse bu kadar büyük ve dediğiniz gibi ilk senede 2 milyar 750 milyon lira harcanacaksa nasıl oluyor da 221 milyar, artı 221 milyar daha 442 milyarlık bir yetki alınıyor, devrediliyor? Bu, anlaşılır gibi değil, sıranız geldiği zaman bu soruya cevap verin.

Değerli arkadaşlarım, burada çok ciddi sıkıntılar var yani ek bütçeyle gelmemesini falan bir kenara bırakıyorum. Şimdi, başka bir şeyden daha söz ediliyor, maliyetin yüzde 5'ini yükleniciler üstlenecek.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Konut satış bedelinin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet, konut satış bedelinin. Ya, bu yüklenicilere ne oldu yani bunlar şeye mi geldiler, ne oldu bu insanlara? Mesela satış bedeli 5 milyon lira olan şeyde 250 bin lira yüklenici üstlenecek, ne oldu bunlar? Hayırları mı şey yapacaklar? Bunu nasıl engelleyeceksiniz? 250 bin lirayı yüklenmeden evvel şu kadar zam yapmayacağını nereden bileceğiz, nasıl olacak? İnsafa kalacak. Bunları hiç düşünmemişsiniz yani gelip şeyli yazıyorsunuz. Ne? "Seçime gidiyoruz, millet bir hücum etsin buna, sonrasına bakarız." Yaptığınız bütün işler böyle değerli arkadaşlarım, "Seçim gelsin sonrasına bakarız."

Bakın, EYT çıkarıyorsunuz, çok geç kaldınız, şimdiye kadar çıkarmadınız, şimdi, bir kuruş para konmadan... Sayın Maliye Bakanı dedi ki: "2023'e EYT parasıyla geldik." Ne, en son artırdığınız 200 milyarlık borçlanma mıdır, nedir bu değerli arkadaşlarım? Bu işlere hiçbir para koymadan işin içine giriyorsunuz, aynı Nasrettin Hoca misali. "Nerede para?" "Efendim, buraya dikenli tel gerdim, koyunlar geçecek, yünleri toplayacağım, satacağım, o parayla ödeyeceğim." Bunun gibi bir şey. Bu cambazlıktır değerli arkadaşlarım, çok özür diliyorum, karşılığı olmayan para basmak kalpazanlıktır. Sizi bu kelimelerle itham etmiyorum ama bu çok yanlış bir şey yani bu son derece tehlikeli bir şey. Yani parayı çok sevenler, parayla boğuşanların, uğraşanların çok hoşuna gidiyor bu. Bu devlet bunların altından nasıl kalkacak? Bunu kimse söylemiyor, daha sonra bunların hepsi toplumsallaştırılacak. 2001 krizinde olduğu gibi, hâlâ enflasyonla, değişik sebeplerle toplumsallaştırılacak ve biz vatandaşlar olarak alım gücümüzün yarısını, dörtte 3'ünü kaybedeceğiz. Bedeli bu millet ödeyecek. Bu insanlar bir gün gelir bu bedelleri kaldırmaya güçleri yetmez ve sokaklara çıkarlar, toplumsal kargaşa, karışıklık dediğim şeyler budur değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bu bir madde ya, 4-5 tane maddesini bürokrat yapmış, çok açık, çok net. Şuradan sıkıntı gelebilir, buradan gelebilir diye kendisini garanti altına almak için yapmış çünkü sağlam bir şey yapmadığını biliyor adam.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Hangisi?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bilirsin sen.

Bakın, aman ha, tekrar söylüyoruz bürokratlara: Sağlam olmayan şeylerin altına imza atmayın, bu işin sonuna geliniyor, olmaz, tüyü bitmemiş yetimin hakkı hiç kimsede kalmaz değerli arkadaşlarım. Bu yirmi seneki dönem gibi bir dönem olmayacak, bunlar bitiyor, bu işin sonuna gelindi, bunu herkes bilsin, bilmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bir şeyi daha ifade etmek istiyorum. Bu borçlar senede, kâğıda çevrilecek, sonra özel tip iç borçlanma senedi olacak, tekrar bankalar üzerinden Merkez Bankasına gidecek ve para gelecek. Burada Hazine Bakanlığı ne koymuş buraya bakın: "Bu fıkra kapsamında ihraç edilecek özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri ve kira sertifikaları bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen net borç kullanımı hesabına borçlanma olarak dahil edilmez." Bu ne demektir değerli arkadaşlarım? Kanun ne diyor bakalım yani bakmışsınızdır, biliyorsunuzdur. Bu, borçlanma ikraz ve garanti limitidir yani Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçe hakkını kullanırken Hükûmete ne kadar borçlanacağını, nasıl borçlanacağını, burada vereceği garantinin limitini tayin ediyor. Şimdi, geliyorsunuz "Hayır." diyorsunuz ama değil ya, biz yıllardan beri buradayız, ne olduğunu biliyoruz ve millete bunu tercüme etmek durumundayız. "Buna dâhil değil." diyorsunuz. Ya, "Anayasa çiğnenebilir..." Bu Anayasa keyfî olarak yazılmamıştır, birtakım hak hukuk maddeleri de aslında keyfî değildir, hiçbir kelime. Bunları anlamla yani geçmişteki tecrübelerden yazmışlar, sınır koymuşlar. Niye? Hükûmetler böyle sizin yaptığınız gibi seçim zamanlarında vermişler... Hatırlıyorsunuz değil mi? "Kim ne verirse ben 5 bin fazla vereceğim." zamanlarını... Onlardan hiçbir farkınız yok. Bunu engellemek için bunları buraya koymuşlar, bunlara uyulmadığı dönemlerden sonra ciddi krizler ortaya çıkmış. Gerçekten hiç gülünecek bir durum değil; samimi olarak, bu memleketin insanları olarak -her ne kadar siz bizi bu memleketten görmüyorsanız da düşman hukuku uyguluyorsanız da, yanlıştır, biz bu memleketin insanlarıyız- ciddi bir şekilde bunlardan rahatsız oluyoruz, bunları yapmayın.

Değerli arkadaşlarım, asla vazgeçemediğiniz bir şey Cumhurbaşkanı yetkileri. Yine Cumhurbaşkanına dünya kadar yetki yüklüyorsunuz. Bu nedir arkadaşlar? Bu maddenin kapsamında bankalar tarafından sağlanacak finansmana ilişkin tutar, vade, faiz, faiz oranı, kâr payı, finansman sağlanacak konutların azami satış bedeli, katkılardan faydalanacak gerçek kişilerin kapsamı, bu kişilerin konut sahipliği, hane geliri, hane geliri artış katsayısı ve hanedeki diğer kişilerin konut sahipliği gibi hususlar, bunların hepsini Cumhurbaşkanı tespit edecek. Ya, bu Cumhurbaşkanı sizin şeyiniz mi kardeşim, işçiniz mi ya? Bu Cumhurbaşkanı sizin memurunuz mu, görevliniz mi kardeşim ya? Bu memleketin çok daha ciddi önemli meseleleri yok mu? Bunları yapacak insan yok mu? Niye Cumhurbaşkanı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz doldu. Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Uyanık bürokrat koyuyorsunuz buraya. Niye? Yetki üstünlüğü... Çünkü bu işin içine girenler suç işleyecekler ama kanun çıkardınız diye bu suçu size havale edecekler. Onun için buraya...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum. Görüşlerinizi ifade ettiniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Birkaç cümle daha, ver de bitireyim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Mehmet Bey, lütfen. Fazla da zorlamayın, bitirin lütfen.

Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, on beş dakikamdan işte bir dakika daha kullanayım ya.

Değerli arkadaşlar, bakın bu işin konut edindirmeyle bir ilgisi yoktur yani orta gelirlilerin konut edindirilmesiyle bir ilgisi yoktur. Orta gelirlilerin konut ihtiyacından hareketle onların hayallerini borçlandırarak, o borçları kâğıda çevirerek piyasayı döndürme işidir. Bu finans cambazlığıdır değerli arkadaşlarım, bu finans cambazlığıdır ve bu, Anayasa'ya da kurallara da aykırıdır.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Görüşlerinizi ifade ettiniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bundan dolayı Batı'da, Amerika'da, değişik yerlerde çok ciddi krizler ortaya çıkmıştır. Dinen de hani "nas" diyorsunuz ya nas, nas da bunu reddeder.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Faiz içinde faiz var; kat kat riba var, sadece riba değil, kat kat riba var bunun içinde, yapmayın. Milleti kandırmak için "Faiz, nas var." deyip... Ya, kandırıyorsunuz milleti kardeşim ya! Yeter ya!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kandırmak sizin işiniz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, 3 maddeyle ilgili görüşmelerimize devam ediyoruz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sen kandırıyorsun milleti...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Millete yalan söylüyorsunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Siz doğru söylemiyorsunuz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Mustafa Kalaycı, hazırsanız size söz vereceğim.

Buyurun lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hangisi yanlış? Bu söylediklerimden hangisi yanlış?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hepsi yanlış.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Kalaycı'ya söz verdim.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - O kadar çok yanlış ki...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O zaman çıkın, söyleyin. Cevap verin.