KOMİSYON KONUŞMASI

AYHAN EREL (Aksaray) - Başkanı, çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, biz İYİ Parti olarak teklif metninden "dinî inançlar" kısmının çıkarılmasını istediğimizde hak etmediğimiz suçlamalarla karşı karşıya kalmaktayız. Bizler, bizim kuşak "Kanımız aksa da zafer İslam'ın." sloganları arasında kişiliğini ve kimliğini bulan insanlarız. Bu manada İstanbul Üniversitesinin kapısında yazılan yazının -Feti ağabeyim bilir oradaki- indirilmesini sağlayan da mensubu olmaktan gurur duyduğumuz ülkücü harekin temsilcileriydi.

Dolayısıyla bizlerin dinî inançlara karşı olmamız, dinî inançlar yönünde vatandaşımızın, milletimizin kazanımlar elde etmesinin karşısında durmamız, bir kere kendimizi inkâr anlamına gelir. Biz ileride polemik yaratmamak, bu sorunun her alanda bir daha yaşanmaması için, bu alanın siyasi malzeme olarak kullanılmaması için ileride hem başını örten hem de başını örtmeyen insanların bir sorun yaşamaması için samimi olarak bir teklifte bulunuyoruz. Şimdi, teklifte "dinî inançlar" ibaresi var. Şimdi, ben bu konuda mağduriyet yaşayan kız kardeşlerimi, bacılarımı çok yakından bilen bir insanım. Dolayısıyla 28 Şubat ideolojisine sahip bir iradenin devlet yönetimine egemen olduğu ileriki günlerde -varsayalım- benim torunum başörtüsüyle beraber üniversite kapısına geldiğinde, başörtüsü karşısında bir Çin Seddi gibi duran rektör "Kızım sen başını dinî inanç itibarıyla örtmüyorsun, sen başını siyasal amaçla örtüyorsun veya sen başını moda olarak örtüyorsun; seni okula almıyorum." dediğinde yeni bir mağduriyet alanı yaratmayacağız mı?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Böyle bir şey yok ama.

AYHAN EREL (Aksaray) - Nasıl yok canım?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Yok, yok. Biraz evvel...

AYHAN EREL (Aksaray) - Nerede yaşıyorsunuz Mehmet Emin Akbaşoğlu Bey, nerede yaşıyorsunuz?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Cesarettir, bunların karşısında durmak cesarettir.

AYHAN EREL (Aksaray) - Ya, bunları yaşadık, 28 Şubat sürecinde bunlar yaşandı. Yani söylediğimin neresi mantıksız, söylediğimin neresi mantıksız? Bunlarla ileride karşılaşma durumu yok mu? Allah için elinizi vicdanınıza koyun. Bu ayrımı yine yapacaklar ve yine bugün çözüm bulmaya çalıştığımız mesele ileriki zamanlarda...

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Sayın Erel...

ERHAN USTA (Samsun) - Kan ve gözyaşı üzerine siyaset yapıyorsunuz. Masanın altında.... (AK PARTİ ve İYİ Parti milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Allah aşkına! Kim kan ve gözyaşı üzerine siyaset yapıyor?

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - Kim masanın altındaydı ya, ne konuşuyorsun! Sen masanın altına girersin, haddini bil ilk önce!

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Kim masanın altındaydı? Ne diyorsunuz siz!

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - Sensin masanın altında! Kim masanın altında!

AYHAN EREL (Aksaray) - Değerli arkadaşlar... Ya, amacımız...

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın milletvekilleri...

Sayın Erel, lütfen toparlar mısınız, lütfen son cümleniz...(AK PARTİ ve İYİ Parti milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - "Masanın altındaydınız." diyorsun, nasıl bir konuşma tarzı!

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın Kavakcı...

Ya, böyle bir üslup yok. Arkadaşlar, bir hatip de kendi ifadesini söyleyecek.

(AK PARTİ ve İYİ Parti milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Bir saniye, sayın milletvekilleri...

AYHAN EREL (Aksaray) - Şimdi, herkes başörtüsüyle okulun kapısına gelen veya bir resmî kurumun kapısına gelen başı örtülü kardeşimizin dinî inancını ölçebilecek bir alet edevat tesis edildi, bulundu da bizim haberimiz mi yok? Neye göre buna karar vereceğiz, bunu neye göre ayıracağız? Eğer oradaki idareci başörtüsüne karşı menfi düşüncelere sahipse bu kardeşlerimizi gene mağdur edecek. Gelin, bu muallak kelimeyi ortadan kaldıralım. Başını örten veya örtmeyen, hangi sebeple olursa olsun, ister moda olarak ister kültürel olarak ister inanç olarak isterse siyasi amaçla örtsün. Madem ki temel hak ve özgürlükler alanında bir anayasal düzenleme yapıyoruz, bu hakkı niye esirgiyoruz? Devletin işi mi ya vatandaşın başörtüsüne karışmak, kılık kıyafetine karışmak? Bırakın, nasıl giyersek giysin. Toplumun zaten sosyal davranış kurallarını sınırlandıran kültürümüz var, inancımız var, ahlakımız var, örf ve âdetimiz var. Devletin görevi, vatandaşın başını örtmesine karışıp karışmama değildir. Devletin görevi başını örten ve örtmeyen vatandaşlara o özgür ortamı hazırlamaktır ve yine devletin görevi vatandaşa istediği kıyafete ulaşabilme hakkını ve ekonomik düzeyi sağlamaktır. Lütfen, gelin, bu sorunu çözelim. Bakınız, bu hâliyle çıkarsa bugün bu kanun teklifine "evet" diyen AK PARTİ'li kardeşlerim bu vebal sizin boynunuzda olur. Açık söylüyorum: Yarın öbür gün AK PARTİ gittiğinde, başka bir irade devlet yönetimine egemen olduğunda başörtülü torunlarınız bu sorunu yaşayacak. Dersiniz Ayhan Erel böyle dedi ama Ozan Arif'in dediği gibi "İş işten geçmiş olur."

Çok teşekkür ediyorum.