KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yani ben hakikaten çok üzüldüm. Bu önerge niye reddedildi? Ya, bu önergede sizi rahatsız eden ne var arkadaşlar? Bakın, ya din ve vicdan hürriyetini, kıyafet hürriyetini tam teşekküllü bir şekilde garanti altına alan, teminat altına alan bir önergeyi reddediyorsunuz. Değerli milletvekili arkadaşımın ifadesinden anlaşıldığı üzere yani biraz kısıtlayalım, bakarsınız çok aşırı bir genişleme olur hak ve özgürlüklerde diye; böyle bir endişe olabilir mi? Çelişkilerle dolu veya bizim önergemizin tesettürü kısıtlayacak neresi var; böyle bir şey olabilir mi? Şimdi, biz samimiyetle geldik, bir Anayasa teklifi geldi, bir ihtiyaç olmaması rağmen, buna siz de katılıyorsunuz normal şartlarda sorun çözülmüş olmasına rağmen. Madem böyle bir teklif geldi biz de buna destek verelim, katkı verelim dedik, geldik buraya oturduk ama şunu çok üzülerek görmek istiyorum ki sizin amacınız başörtüsü sorununu çözmek değil arkadaşlar yani bu tavır başörtüsüne ihanettir değerli arkadaşlar. Samimi değilsiniz yani amacınız üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Yani şu önergenin neresi beğenilmedi? Ya, vicdanınıza havale ediyorum, Allah rızası için akşamleyin eve gidince tekrar bakın, çocuklarınıza, eşinize dostunuza gösterin. Burada mütedeyyin kesimi veya başını örtmeyen kesimi rahatsız edecek ne var değerli arkadaşlar? Tam tersine, daha sonra, muhtemel, olabilecek sıkıntıları gidermeye yönelik bir şey koyuyoruz ortaya, bir düzeltme teklifi koyuyoruz. Yani şimdi bu olmazsa biz şunu da söyledik, bakın, bu teklif reddedildiği durumda biz maddeye şey vermeyeceğiz. Burada oy çokluğuyla geçiriyorsunuz, yarın Genel Kuruldan nasıl geçireceksiniz bunu? Nitelikli çoğunluk ihtiyacı var. Ya, bir el uzatıyoruz "Başörtüsü sorununu çözelim." diyorsunuz, bizim elimizi reddediyorsunuz "Başörtüsü sorunu çözülmesin." diyorsunuz. Bu tavrın geldiği nokta budur arkadaşlar. Yani dolayısıyla milletin korkularıyla yine bu korku üzerinden bir seçim kampanyası geçirmek amacınız; onu çok net bir şekilde anladık. Yani denilecek ki "Bakın, bu iş geçmedi; işte yarın şöyle olacak, böyle olacak." üzerinden hani o "tepinmek" diye söylediğimiz mesele üzerinden, bu başörtüsü üzerinden bir seçim kampanyası geçirmeyi kafanıza koymuşsunuz, çözülmesini istemiyorsunuz; çok net bir şekilde gördüm. Bakın, bireysel olarak demiyorum ben kurumsal tavra bir şey söylüyorum, şahsi olarak değerli arkadaşlarımız "Ya, keşke olsaydı." demiş olabilirler. Kurumsal tavra söylüyorum, burada muhataplarım da şahıslar değil o anlamda, kurumsal tavır, AK PARTİ'nin kurumsal tavrı. AK PARTİ Grubundan bireysel görüştüğüm her arkadaş -MHP'den kimseyle görüşmedim- şu önergeye destek verdi benim değerli arkadaşlarım AK PARTİ Grubundan bireysel olarak görüştüğüm her arkadaş bu önergeye destek verdi. Bu önergenin kabul edilmesi ne anlama geliyordu biliyor musunuz? Genel Kurulda bunun 500'ün üzerinde bir oyla, tam bir toplumsal mutabakatla başörtüsü meselesinin çözülmesi anlamına geliyordu. Şu anda siz Leyla Hanım... Bu reddediliyor, ben buna üzülüyorum. Diyelim ki, "Hafif eksiği oldu." Ya, varsın hafif eksiği olsun, eksiği yok, fazlası var yani sizinkinden çok daha fazla mütedeyyin kesim... Ben dedim ya, ya benim kızıma yarın "Kardeşim, sen dinî inanç gereği örtmüyorsun..." Niye? Efendim, işte, diyelim ki pantolonunu biraz dar giydi hem başörtüsü taktı; genç kız bu yani her şeyine karışamıyorsun. Başörtüsünü taktı dinî inancı gereği ama altına da tayt giydi diyelim ya. Şimdi, normal şartlarda, buna birisi bakıp diyebilir ki: "Ya, tayt ve başörtüsü olmadı kardeşim. Sen bunu dinî inanç gereği örtüyorsun, sen siyasal simge olsun diye örtüyorsun veya filan olsun diye, falan olsun diye örtüyorsun." Ya, bu sorgulama niye yapılsın bizim çocuklarımıza?

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Yapılmasın işte zaten.

ERHAN USTA (Samsun) - Ama hayır işte "Dinî inanç gereği." dediğiniz andan itibaren Leyla Hanım bu yapılıyor. Dolayısıyla acı ve göz yaşı istiyorsunuz, yıkıcı sorunlar gündemine dönülsün istemiyorsunuz. Seçim bunun üzerinden gitsin diye isteniyor. Ve şunu söyleyeyim, bakın: Yirmi yılın sonunda defalarca Anayasa değişikliği yapmış, eğer sorun varsa ve ihtiyaç varsa, ki bunu getirdiğinize göre ihtiyaç var; yirmi yılın sonunda defalarca Anayasa değişikliği yapmış bir AK PARTİ başörtüsü sorununu çözememiş olarak tarihin tozlu sayfalarındaki yerini alacaktır. Beceriksiz bir iktidar olarak görüleceksiniz; bunun siyasi sorumluluğunu nasıl karşılarsınız bilmiyorum; biz de bunu söyleyeceğiz. Her şeyi çözdüler, sistemi değiştirdiler, rejimi değiştirdiler, tek adam rejimini getirdiler, başörtüsü meselesini çözmediler. Çözme imkânları vardı, uzattığımız eli de geri çevirdiler diyeceğiz.

Dolayısıyla bu gollük pas olarak gördüğü Sayın Cumhurbaşkanına ilk günkü mesajını son günde de... Tarih sizi affetmeyecek. Dediğim gibi, 500'ün üzerinde milletvekilinin -belki de 600'e yakın milletvekilinin- net bir şekilde kabul edeceği bir eli, bir tarihî fırsatı bu tavrınızla... Hiçbir şekilde izah edemeyeceğiniz, kimseye izah edemeyeceğiniz ve vicdanları sızlatacak bu tavırla bu eli reddediyorsunuz değerli arkadaşlar.

Bu şartlardan sonra bu Komisyonda durmanın ben bir anlamı olduğunu düşünmüyorum çünkü burada yapılan şey tamamen siyasettir. Burada AK PARTİ Grubunun başörtü meselesini çözme gibi zerre kadar bir kaygısı yoktur; bu tescillenmiştir değerli arkadaşlar ve ben bu şartlarda Komisyonu terk ediyorum. (Gürültüler)