KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir." kendini bilmeye çalışan birisi olarak bu Komisyonda bir iki şey de ben söyleyeyim. Aslında, gelirken konuşmama niyetindeydim, üyesi olduğum komisyonların dışında da hiç konuşmam, hiç de katılmam toplantılara. Fakat burada amaca matuf yani bizim önümüzde bir ajanda var, oradaki maddelere matuf konuşulan her şeyi takdirle karşılıyorum, gerçekten saygı duyuyorum, eksiğiyle fazlasıyla. Fakat tabii, bağlamından koparılan ve Allah korusun, suçlamaya, böyle hafife almaya, başka mecralara kesilmelere matuf olunca mecburen kendimi bir iki şey söylemekle mükellef hissettim.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, bakınız, biz beşikten mezara bir süreci, mahiyetleriyle ilgili kısa bir bölüm konuşuyoruz. Yani eğitimin paydaşları bellidir; öğretendir, öğrenendir ve biraz daha üniversiteden geriye çektiğimizde veli devreye girer. Allah'a şükür birçoğumuz -ben bu paydaşların üçünü de birebir yaşamış birisi olarak yani hem içeride ve hem dışarıda- öğrencilik de yaptık öğretmenlik de yaptık, içeride de millî eğitim tedrisatımız içerisinde de çocuklarımızın velisi olarak birtakım şeylere vakıf olduk, eksikleri gördük, fazlaları takdir ettik, söyledik. Şimdi, bizim eğitimde bir ölçütümüz var. Bunu Gazi Paşa'mız ortaya koymuş: Muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak, bir. İki, bizim "beşikten mezara" diye adlandırdığınız bir süreçte de dedik ki: "İlim Çin'de de olsa alacağız, almakla mükellefiz." Şimdi dolayısıyla, Batı'dan referansa verince eğitim bağlamında, kalite bağlamında, üretilen bilgi bağlamında, eyvallah, baş tacı, bunları kabul etmek mümkün. Ama eğitim adına eksiklerden konuşulunca "Efendim, Batı'daki eğitimde özgürlükler çok fazla ve bizde ise gittikçe kısıtlanıyor." Allah Allah dedim, ben başka ülkede mi yaşadım ya da gittiğim yerler çok mu totaliter rejimlerdi? Yok, Batı'nın çok gelişmiş büyük üniversitelerinde bulunduk. Yani ne içkinin ne sigaranın özgürce, rahatça ya da eğitim ve öğretimi engelleyici bir nosyon olduğuna tanıklık etmedim. Evet, yasak mı? Yasak. Batı toplumlarında, gelişmiş toplumlarda neredeyse evimizde bile içmek yasak ama burada sigarayı ya da içkiyi "Ne olacak ağzına değdirse? Bir şey olmaz." şudur budur... Sanki eğitim öğretim eşittir bu tür alışkanlıklar ne kadar özgürlük sahası bulursa bizde eğitim öğretim alanı o kadar daha da genişleyecek.

Efendim, eğitim öğretimi engelleyici nedenler: Şimdi, bu olayı yorumlamak için hukukçu olmaya da gerek yok. Normlar hiyerarşisini hepimiz biliyoruz Allah'a şükür. Anayasa üst çatıdır, genel ilkeleri tespit eder ortaya koyar, buna göre kanunlar düzenlenir, kanun hükmünde kararnameler düzenlenir, tüzükler düzenlenir ve kurumlar kendi içerisinde oradan aldığı bir güçle yönetmelikler tanzim eder, detaylandırır. Dolayısıyla, burada üzerinde konuştuğumuz meseleler detaylandırılmış, o kurumu bağlayan meseleler ve gücünü nereden almış? Yukarıdan almış.

Şimdi, eğitim öğretim hakkının engellenmesi. Ben öğreticilik de yaptım, öğrencilik de yaptım. Ben somut örnek vereyim: Nerede engellendim mesela ya da kızımın eğitim öğretim hakkı nerede engellendi? Engellendi. Yeni milletvekiliydim, telefon açtı ağlamaklı "Baba, okula girdiler, her tarafı yakıp yıkıyorlar, bayraklarımızı yakıyorlar, bize küfrediyorlar, molotoflar atıyorlar; tuvalete gizlendik. Baba, kurtar bizi!" dediğinde ben çocuğumun eğitim öğretiminin engellendiğine tanıklık ettim. Yoksa, eğitim öğretimin engellenmesi; yarı çıplak şekilde rektörün aracının üzerine çıkıp tepinmenin özgürlükle, eğitim öğretiminin engellenmesiyle bir bağlantısı yok. Bir başka nerede yaşadım? Cumhuriyet mitinglerine gitmeyen öğretim üyelerinin fişlendiğinde ben yaşadım, öğretim üyesiydim. Nerede yaşadım? Eğitim öğretim engellendi. İkna odalarına sokulan yavrularımızın hangi hezeyanları, yaşadığını hangi psikolojik bunalımlara girdiklerini ben hoca olarak yaşadım.

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Buna karşı da biz mücadele ettik.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Bakın, şimdi, burada "Eğitim öğretim engellendi, Anayasa'daki şu maddeye göre şu özgürlük alanı daraltıldı. Örnek, "Efendim, içki içebilmeli, sigara..." Ya, artık gittiğimiz otellerde dahi geldi, hatta ben inanıyorum ki yakında bizim kendi evlerimizde bile yasaklanma noktasına gelecek.

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Yasak zaten.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Şunu konuşalım, Hoca Hanım söyledi, atıflar konusunda... Eyvallah, bunu sorgulayalım. İlk 500'de üniversitemiz niye yok? E, yok, Boğaziçi de yok. Niye yok?

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Kayyum atandığı için.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ama buradan hareketle "Üniversitelerimiz inovasyon üretmiyor, teknik alana bilimsel bir katkı sağlamıyor..." Yok, ben çok ümitvarım her şeye rağmen. Evet, sayımız fazla, nitelik olarak çok eşit oranda değiller ama ya, bunu bir biyolojik varlık gibi düşünün. Doğar, büyür, apalar, yürür, gelişir ve üretir. Yani Kayseri Üniversitesi kurulduğunda aynı şeyler söylendi ama inanın Covid aşısıyla ilgili dünya literatürüne bir şeyler üretti, gönderdi.

Şimdi, bakın, bir taraftan diyoruz ki: "Beyin göçü veriyoruz." Çocuklarımız gidiyor elektronik mezunları, bilgisayar mezunları... Efendim, bu çocuklar dışarıda büyümedi ya, buradaki üniversitelerde yetişti bu çocuklar. Avrupa'nın her yerinde, Amerika'da büyük şirketlerde çalışan on binlerce evladımız var, buradaki üniversitelerde yetiştiler. Yani bu kadar kendimizi yok sayıp bu üniversiteleri vur abalıya misali hepten yok, hepten inkâr etme politikasına bir hoca olarak da gerçekten bir öğrenci babası, velisi olarak da benim yüreğim dayanmıyor. Bu üniversitelerde büyüdü bizim çocuklarımız, şimdi dünyanın birçok üniversitesinde hocalık yapıyorlar, araştırma ve bilimsel çalışmalar yapıyorlar.

Dolayısıyla arkadaşlar, bakın, "Oxbridge" diye kısaltılır söylenir. Oxford ve Cambirdge neyiyle bilinir? Bir: Bilimsel gelişimiyle, dünya bilimine katkılarıyla. İki: Bir de inanın bu "Oxbridge"in geleneksel yelken kürek yarışları olur. İki şeyiyle bilinir ama olaylarıyla değil, sınıflardaki dersi engelleme girişimleriyle, molotof kokteylleriyle, şununla bununla değil. Engellemek budur. Ama gelişmemiş ülkelerde mesela, Yunanistan üniversiteleri neyle bilinir bilir misiniz? Bu tür gösterilerle. Aman Ya Rabb'i! Gündemde ne varsa Yunanistan'da, onlar ertesi gün üniversitede eğitim öğretimi engelleyici şekilde sokağa yansır, kampüslere yansır. Allah'a şükür. En azından şunu söyleyelim: Düne kadar güvenli, emniyetli şekilde çocuklarımızı gönderemiyorduk birçok üniversiteye; 1980 öncesi bizatihi biz bunları yaşadık ama Allah'a şükür, artık üniversitelerimizde bir emniyet var, güvenlik var. Neyin terör olduğunu da biz farkındayız, biliyoruz, çok açık ve net; bunu bilmeyecek kadar da kimse burada naif değil. Dolayısıyla önümüzde bir madde var, bir kanun var, eksiği var, olabilir; söylüyorsunuz, söyleyin ama buradan hareketle bütün kurumu, bütün sistemi töhmet altında bırakıp gerçekten, böyle, kaş yapalım derken göz çıkarmanın bir anlamı yok diye düşünüyorum.

Ben üniversitelerimizin hepsiyle gurur duyuyorum, inşallah -eksikler var, söyledi bir arkadaşımız- niteliği artırmak için gayretlerimizi göstereceğiz. Düşüncelerimizi de aklımızdaki fikirleri de sayın kurum amirlerine ileteceğiz; bu da bizim sorumluluğumuz diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.