KOMİSYON KONUŞMASI

RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bugün bu Divanın kurulmuş olması, bu konunun görüşülüyor olması ne tek başına yaklaşan seçimler sebebiyle ne de muhalefetin Genel Kurulda önermiş olduğu, AKP ve MHP oylarıyla reddedilmiş olan yüzlerce yasa teklifi ya da önerge sebebiyle. Eşsiz olarak, EYT'lilerin yıllardan beri sürdürdüğü sistematik bir mücadeleyle bugün buraya gelindi. Demek ki halkın mücadelesi değiştirici, dönüştürücüymüş; demek ki bu gücü dikkate almak ve önemsemek gerekiyormuş. O açıdan, bu konuda mücadele eden bütün EYT'lilerin mücadelesini saygıyla karşıladığımızı, bu mücadelenin önünde saygıyla eğildiğimizi bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Çok zaman almamak için ben Halkların Demokratik Partisinin bu konuya ilişkin görüşlerini hızlıca ifade edeceğim, zaman kalırsa ardından da bazı değerlendirmelerde bulunacağım.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, 9/9/1999 öncesinde sigorta girişi yapılmış olan kesimleri bu yasa kapsıyor fakat çok önemli defektleri var, bu defektleri konuşmak lazım. Özellikle EYT kapsamı dışında kalan bu kesimler için, onlardan hemen sonrasında sigortası yapılmış olan yurttaşlarımız için kademeli geçiş düzenlenerek emekli olmaları için kolaylık sağlanması gerekiyor; bunu, bu teklifte göremiyoruz.

(Uğutular)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Sayın Başkan, çok uğultu var.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, uğultuyu azaltalım, hatibi anlayamıyoruz, rica ediyorum. Özel konuşacaklar salonun dışında konuşurlarsa sevinirim.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Süreme ekleyin lütfen Sayın Başkanım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamam on saniye ekleyeceğim.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Bir günde bile on yedi yıl, hatta yirmi yıl kayıp yaşamakta olan insanların, vatandaşlarımızın derdine derman olmak gibi bir zorunluluğa sahibiz. Yani 9/9/1999'dan hemen sonra işe giren milyonlarca yurttaşımız eğer bu teklif bu biçimiyle kabul edilirse büyük bir adaletsizlikle karşı karşıya kalacaklar. 8 Eylül 1999 tarihinden önce stajyer ve çırak olarak çalışan yaklaşık 1,5 milyon yurttaşımızın EYT düzenlemesinde yerini muhakkak alması ve emekliliklerinin sağlanması gerekiyor.

Burada çok spesifik bir meslek grubu var: Hemşireler. Yanımda da bir hemşire arkadaşımız var. Arkadaşlar, bakın, stajyerlik meselesi şöyle bir mesele: O çocuklar çalışıyorlar, gençler çalışıyorlar ve fakat bu sigorta kapsamı içerisine alınmamış durumdalar. Peki, onlar ne yapıyor? Toplumsal olarak faydalı bir ürün üretiyorlar mı? Evet. Artı değer üretiyorlar mı? Evet. Yani kadrolu olanlar ve sigortalı olanlar kadar bu topluma faydalı oluyorlar mı? Evet, oluyorlar. Peki, hangi haksızlık sebebiyle bu insanlar bu kapsamın dışında tutuluyor? Burada adaletin, vicdanın öyle zerreyimiskal olduğundan bahsetmek mümkün mü, niye bu milyonlarca insanı bu kapsamın dışında tutuyoruz? Haksız ve adaletsiz bir uygulama dolayısıyla Halkların Demokratik Partisi bu kesimin de çırakların ve stajyerlerin de mutlaka bu kapsam içerisinde mütalaa edilmesi gerektiğini savunuyor.

Yine, iktidarın kamuoyuna açıkladığı EYT düzenlemesine göre EYT'lilerin aylıkları eski sisteme göre bağlanmayacak, oysa ilk başta söylenenler bunun tam tersiydi. EYT'lilerin aylık hakları da düzenleme kapsamına alınarak mutlaka bu hakkın iadesinin sağlanması gerekiyor. Yani 9/9/1999 öncesi olarak Bakanın ifade ettiği ve özellikle vurguladığı konunun burada açıklığa kavuşturulması ve bu hakkın o dönemki özlük hakları çerçevesinde, mevzuat çerçevesinde bu kesime, bu insanlarımıza mutlaka iade edilmesi gerekiyor.

Yine, bu düzenleme de eğer Aralık 2022 tarihinde sunulmuş olsaydı biliyoruz ki aylıklar çok daha yüksek olacaktı, şimdi daha düşük güncelleme katsayısı uygulanacak, bu sebeple de aylıklar daha düşük yani açlık sınırının altında aylıklarla insanlar emekli olmaya zorlanacak. Oysa bu konuda bir intibak düzenlemesi yapılabilir, EYT'lilerin düşük ücret alması engellenebilirdi. Bu sebeple HDP mutlaka ve mutlaka intibak düzenlemesinin en kısa süre içerisinde, hatta bu teklifle birlikte yasallaşmasını, hayata geçirilmesini öneriyor. AKP'nin mevcut iki Grup Başkan Vekili de ifade ettiler yani onların ifadeleri doğrultusunda milyonlarca insan 5 bin günlük prim gün sayısını kale alarak, dikkate alarak kredi çektiler. Şimdi, devletin ve iktidarın işi halkı yanıltmak mıdır, halkı kandırmak mıdır, üçkâğıtçılık yapmak mıdır? Kardeşim, bunu söylediniz, söylemişseniz bu kadar insanın karşı karşıya kaldığı bu haksızlığı, kredi çekmekten kaynaklı olarak karşı karşıya kaldığı borçlanmayı neyle izale etmek durumundasınız, bu konudaki fikriniz ne? Ama insanlar kredi çektiler ve bu konuda da son derece mağdur oldular. Oysa kanun teklifinde prim gün sayısı muğlak bir şekilde ifade edilmemiş olsaydı, bu konuda net olarak kurallar konulmuş olsaydı bu mesele bu biçimde gündemleşmeyecekti. Biliyorsunuz, önemli bir çalışma ekonomisi hocası Profesör Aziz Hoca'nın ifadeleriyle "Prim gün koşulu bu teklifte değişmiyor. EYT'liler 5 bin değil yaklaşık 5.750 ila 5.975 gün prim koşuluna tabii kalıyorlar."

Marmara depremi meselesi var, çok temel bir mesele. Dolayısıyla, Marmara depreminin yaratmış olduğu toplumsal infial dikkate alınarak bu teklifin 31 Aralık 1999 tarihi baz alınarak uygulanması büyük bir zorunluluk. Değerli arkadaşlar "Ya, 31'i alırsak 1'indekinin kabahati ne, 2'sindekinin kabahati ne?" diye bir tartışmanın zemini yok, siyaseten bu çok zayıf bir tartışma; niye zayıf bir tartışma? Ya, geçerli sebep, mücbir sebeptir bunlar; deprem olmuş, on binlerce yurttaş hayatını kaybetmiş, buradaki mağduriyeti engellemeyecekse bu Parlamento neyi engelleyecek?

Ve 5510 sayılı Yasa'nın kaldırılması, emeklilik yaşı ve şartı için adil bir düzenlemenin en kısa sürede yapılması, aylık bağlama oranlarının artırılması gerekli. En düşük emekli aylığının asgari ücret düzeyine yükseltilmesi ve yılda 2 defa -bizim Demokratik Ekonomi Programı'mızda yer alıyor- bunun güncellenmesi lazım. Bu sayede emekliler geçinemediği için çalışmak zorunda kalmayacak, gençlere iş alanı açılacak.

Şimdi 2 değerlendirme yapmak istiyorum, bunlardan bir tanesi şu: Şimdi, arkadaşlar, bu emeklilikler söz konusu oldu, insanlar emekli oldular ve kıdem tazminatları aldılar. Şimdi, bu kıdem tazminatları bir anda böyle işverenlerin cebinden çıkınca işverenler ne yapacak, bu konudaki planınız, programınız nedir? Ne olduğunu biliyoruz, Kredi Garanti Fonu vasıtasıyla aslında kamudan, aslında hazineden sermaye desteklenecek de yani bir taraftan EYT'liler emekli edilirken diğer taraftan bunun kaynağı yine kamudan sağlanacak. Peki, niye dönüp de "Ya, ey sermaye, sizin bu kıdem tazminatını bir fonda tutmanız gerekli. Dolayısıyla, insanlar emekli olduğunda da fonda tuttuğunuz bu paradan insanlara destek sağlamanız, kıdem tazminatlarınızı ödemeniz gerek." diye bu Meclis, bu teklifin sahipleri niye bir öneride bulunmazlar? Cevabı şu: Çünkü bunlar sermaye muhibbidir, sermayeyi severler ve esasen, iktidar sermayeyle hemhal olmuş bir iktidardır, onların politik sözcülüğünü yapmaktadır oysa her bir işverenin, kendi işçilerinin emekli olmasını göz önünde bulundurarak yasal olarak, her birinin kıdem tazminatını bir fonda toplaması lazım ama efendiler toplamamışlar; e, kardeşim bu kadar da emekli olursa, EYT'liler emekli olursa ne olacak? "E, devlet yardımcı olacak." Devlet nereden yardımcı olacak? Vergiyi veren yüzde 70'ten fazla, dolaylı vergi sahibi olan yoksuldan, fakirden, fukaradan bunlar çıkartılacak. Bu, haklı bir yaklaşım değil. AKP sıralarından sürekli bize böyle "Siz, bize nasıl 'yüzde 1'in partisi' dersiniz." salvoları var ya; işte, tam bundan dolayı söylüyoruz, bu ve buna benzer pek çok sebepten dolayı söylüyoruz. Oysa işveren, yasalarda yazan ve yükümlülük altında olduğu şeyi yapmalı ve bunları, bu kıdem tazminatını bir fonda toplamalıydı.

Sözün özü şu değerli arkadaşlar: Orhan Bey az önce söyledi ve ben ona "Haklısın." dedim; konuşmasını ilk bölümüne, ondan sonraki pek çok kısmına katılmıyorum ama orada söylediği şöyle doğru bir şey vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamamlarsanız.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Son birkaç cümlem.

Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisinin o dönemdeki koalisyonuyla bu konudaki haksızlıklar neşet etti, başlangıcı, orijini odur ama şunu bilmek gerekir, ondan sonra yanıldığı şey şu: AKP iktidarı, neoliberal politikaların bu topraklardaki en radikal uygulayıcısı ve savunucusu olarak bu anlayışı devam ettirdi. Dolayısıyla, bu; bir iktidarın, 3-5 vekilin o andaki duygu durumuna göre, o andaki yaklaşımına göre söz konusu olan bir şey değil, tam tersine bu iktidarların, sağ iktidarların akıldanesi olan uluslararası sermayenin, IMF'nin ve Dünya Bankasının Kemal Derviş eliyle bu ülkeye diktirdiği bir deli gömleğidir, bu deli gömleğinde şu anda AKP iktidarı devam etmektedir. Emin olun ki değerli arkadaşlar, bu tasarıdaki derde derman olacak kısım ve kesim, bu deli gömleğinin ancak ve ancak bir ayrıntısı olabilir. O sebeple, daha yapısal tedbirler alınmalı, sermayeyi vergilendirecek ve yoksulları, halkı, emekçileri destekleyecek yeni politikalara ihtiyaç vardır.

Teşekkürler.