KOMİSYON KONUŞMASI

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkenin yaklaşık bir ay önce Maraş merkezli yaşadığı deprem felaketinden sonra, açıkçası, alelacele bu yasa teklifinin gündeme alınmasını anlamış değilim. Depremin haberini alır almaz bölgeye giden biri olarak yani on üç on dört saat sonra bölgeye ulaşan biri olarak duygularımı, gördüklerimizi, yaşanan afeti ve iktidarın yarattığı felaketi yaşayan biri olarak, gören, izleyen biri olarak burada ne söylesek yeterli olur bilemiyorum. Bu yasa teklifinin alelacele getirilmesini gerçekten anlamış değilim. Böylesi bir felaketi yaşayan bu ülkede "Bu felaketin acılarını nasıl dindirebiliriz?"i düşünmek gerekirken "Bir daha yeni felaketler yaşanmasın diye hangi tedbirleri alabiliriz?"e yoğunlaşmak gerekirken yine, afetin enkazlarının yeni felaketlere neden olacağını bilerek oraları denetlemeden, o enkazların toplanması, kaldırılması, şehirlerin hemen kenarına dökülerek yeni bir felakete neden olunmaması için ne tür önlemler alınması gerektiğine yoğunlaşmamız gerekirken bugün yine, rant odaklı, ormanların, doğanın ranta peşkeş çekilmesi için -arkadaşlarımızın da vekillerimizin de ifade ettiği- birçok alanda yeni boşluklar yaratacak düzenlemelere yeniden burada imza atıyoruz. Ben açıkçası şunu söylemek istiyorum: Katıldığım bütün komisyon çalışmalarında muhalefetin hiçbir uyarısına kulak asmayan, önerilerini dikkate almayan ve bunun üzerinde, sadece "Biz iktidarız, siz muhalefetsiniz; biz istediğimizi yaparız, siz de sözünüzü söyleyin, bir an önce yasaları geçirelim." mantığını ve yaklaşımını gördük. Son Çevre Komisyonunda da aynı şekilde bunu yaşamıştık yani neredeyse "Üzerinde konuşmayın." yaklaşımı söz konusuydu.

Açıkçası, ben bu son depremde yaşamını yitiren, ölüme terk edilen, aslında ölümlerine göz yumulan, cenazelerini bile tek parça olarak ya da hemen çıkarılıp defnetmek için bekleyen insanlara karşı yarattığımız acılardan hepimizin sorumlu olduğunu düşünüyorum. Hepsinden özür diliyorum bir muhalefet vekili olarak -bütün toplumun vekiliyiz, hangi partiden olduğumuz, nereden seçildiğimiz önemli değil- gerçekten özür diliyorum onları koruyamadığımız için, afetten sonra onları kurtaramadığımız için, enkazların altından çıkarıldıktan sonra onları olması gerektiği gibi defnedemediğimiz için, aileler acılarının yasını tutamadığı için, kaybolan çocukların hâlen akıbetinin bilinmemesi ve o ailelere karşı sorumluluğumuzdan kaynaklı hepsinden özür diliyorum. Yani yaşanan acıları anlatmak gerçekten mümkün değil. Ben, bir an olsun biraz vicdanların devreye girmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani bazı yasaları çıkarıyoruz, evet, buradan bir iki söz söyleyip yasaları çıkartmak çok kolay ama sadece şunu söyleyeyim: Yani afetleri engelleyemeyiz ama ondan sonraki kurtarmadan yaşatmaya kadar her şeyi yapabiliriz. Ben, aynı zamanda Deprem Komisyonundaydım. Biz bas bas bağırdık, yapılması gereken, acil alınması gereken önlemler konusunda önerilerde bulunduk, düşüncelerimizi söyledik ama kulak ardı edildi, yapılmadı. İki yıl önce Deprem Komisyonunun raporu açıklandı, hiçbir bakanlık bu raporun sonucuna göre iki yılda hiçbir çalışma başlatmadı, tekrar önergeyle "Nasıl çalışmalar başlattınız?" diye sordum, hâlen de cevap verilmiş değil. O Komisyonda şunu söylemiştim ben: Yani bütün bakanlıklar sunumlarında dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan afete anında ulaşıp harekete geçecek kadar donanımlı, tedbirli, hazırlıklıyız... Şu soruyu sormuştum: 1 şehirde değil, 2 şehirde bir anda bir afet olduğunda nasıl yetişeceksiniz bütün her şeye hazırlığınız var?

Ben üç gün Antep bölgesindeydim, İslâhiye, Nurdağı, Hatay Kırıkhan'a da gittim, üç gün boyunca hiçbir şey yoktu yani insanlar yoktu derken gerçekten yoktu, gerçekten yoktu. Yani bunu siyaseten, bunu bir şeylere muhalefet olsun diye söylemiyoruz, gerçekten yoktu ve ben bunun cevabını merak ediyorum, niye yoktu? Buna gerçekten siyaseten bakmayalım. Kaybettiğimiz insanların dili, kimliği fark etmez, değil mi? Buradan vekillerimiz de yakınlarını kaybettiler, vekillerimizi de kaybettik. Kaybettiklerimize Allah'tan rahmet, kalan yakınlarına -birçoğunun yakını da kalmadı, onu da söyleyelim- sabırlar, yaralılarımıza ve engelli kalanlara da şifalar diliyorum ve tekrar hepsinden özür diliyorum. Ama şunu söyleyeyim: Ne olursa olsun onların hakkını savunmak ve hesabını sormak için de elimden geleni yapacağımı buradan bir kez daha ifade edeyim.

Ben sadece şunu söyleyeyim: Biz eğer bu ülkeyi gerçekten düşünüyorsak, yaşamı, yaşatmayı gerçekten düşünüyorsak çıkardığımız her yasayı ekolojiyi, doğayı tahrip etmeden, gerçekten, yaşamı, canlıyı doğayı esas alarak yapalım ve yeni katliamlara yol açmayalım. Rantın yarattığı felaketi gördük, birçok yerde yapılan binaların rant odaklı yapıldığını gördük. Bunların zaten hukuki süreçleri sürecek, ortaya da çıkacak. Yaşamlara neden olduğunu gördük, beton yığınlarının mezar olduğunu gördük; bunları halk söylüyor. İnsanlar bütün emeğini bir apartman dairesine verdi ve o apartmanlar onların mezarı oldu. İnsanlar cenazelerini enkazda buldukları herhangi bir örtüye sararak motosiklet, traktör ve benzeri araçlarla götürüp defnettiler, cenaze araçları bile bulunamadı. Bir kefeni bile biz bu insanlara çok gördük. Ben, bu yüzden bu yasaların aciliyeti yerine, deprem bölgelerinde yeni felaketlere neden olmaması için orada gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini söylüyorum. Özellikle Antep'in İslâhiye, Nurdağı, Hatay, o bölgeler tarım bölgesi ve Tarım ve Orman Bakanlığı eğer bir yasa çıkaracaksa "Tarımı yeniden nasıl canlandırabiliriz?"in hesabını, yasal düzenlemelerini yapmalı.

Yine, şunu söyleyeyim: Bakın, Tarım ve Orman Bakanlığının aciliyetle önlem alması gereken başka bir şey daha var. İslâhiye'nin Kayabaşı, Boğaziçi, Fevzipaşa, Tandır ve diğer birkaç mahallesi şu anda heyelan riskiyle karşı karşıya. Dağlardan kopan büyük kaya parçaları sürekli köye, yollara düşmekte. Burada hâlen bir önlem alınmış değil. Şu anda yine yağışlar başladı ve yerinden kopan bu büyük kaya parçaları yeterli ormanlaştırma, ağaçlandırma olmadığı için büyük bir risk oluşturuyor. Bence bir an önce Çevre Komisyonu, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı olarak buralarda neler yapabiliriz... Asbest tozları; dediğim gibi, yaklaşık on yıl sonra kanser hastalıkları başlayacak, hepimiz buna maruz kaldık çünkü orada hâlen enkazlar kaldırılmış değildi, enkazlar kaldırılırken bütün şehirler toz bulutu altında kaldı. İnsanlar yaşadıkları afetten dolayı maske vesaire zaten kullanmıyor, çalışmalar su ıslatılarak yapılmıyor, yollar ıslatılmıyor, enkazlar hemen şehrin kenarına dökülüyor. Yeni bir faciaya ve salgın hastalıklara neden olmadan önlem alınması gerekiyor. Çevre temizliği yok, su ihtiyacı karşılanmamış yani bugün bu Komisyona katılmamın tek nedeni buydu. Açıkçası ben ilk toplantı çağrısı geldiğinde depremle ilgili depremden sonra acil alınabilecek önlemlerin konuşulacağı, bu insanların sorunlarının aciliyetle nasıl çözüleceğini dair bir şey yapılacağını ummuştum ama gelen yasayı görünce üzerinde çok konuşmayı gerekli görmüyorum çünkü buradan ne söylersek söyleyelim bu yasa çıkacak. Kürsüden de konuşsak, buradan da konuşsak bir ele bakıyor, sayı çoğunluğuna bakıyor. Dolayısıyla biz ne söylersek siz yine dikkate almayacaksınız. Ben sadece Türkiye halklarına şunu söylemek istiyorum: Türkiye halklarını, insanları, bizleri bu felaketlerle yüz yüze bırakanlara karşı umutsuz, çaresiz değiliz. Alelacele bu yasaları çıkarabilirler, ne insan yaşamını ne doğayı ne de hayvanları gözetmeyebilirler ama bizler tüm bu alelacele çıkartılan yasaları yeniden düzenleme fırsatına ve imkânına sahibiz. Buna da çok kısa bir süre var, bunu hep birlikte başaracağız. Buradan hangi yasalar çıkarsa çıksın insan odaklı, doğa odaklı, yaşam odaklı değil ve bizim buna karşı şerhimiz var. Bu yasa da tıpkı diğer yasalar gibi rantı, rantiyeri esas alıyor.

Erzincan'daki siyanür riski devam ediyor, Mersin'de deprem olduğunda Akkuyu Nükleer Santrali'nin yaratacağı risk devam ediyor. Biz buradan bir kez daha uyarıyoruz: Eğer bugünden sonra da bunlara yönelik acil tedbir alınmazsa bugüne kadar yaşanan tüm felaketlerde sorumlu olduğunuz gibi bundan sonra yaşanacak felaketlerde de bu yasalara hiç düşünmeden el kaldıranlar sorumlu olacaktır. Ben bir kez daha diyorum, bu sorumluluğun altından nasıl kalkacağınızı bence biraz düşünün çünkü bu ölümlerden hepiniz sorumlusunuz ve bu resmen bir katliamdı.

Buna karşı da sizlere karşı da halkı savunmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.