| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri (Devam) a) Sağlık Bakanlığı b) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu d) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu e) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 10 .02.2016 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, Sayın Divan, değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan, değerli milletvekilli arkadaşlarımız, Dışişleri Bakanlığının değerli personeli, sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2016 Bakanlık bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakan, konuşmanızda bazı bölümlerde notlar aldım, onların üzerinden giderek görüşlerimizi ifade etmeye çalışacağım. Hükûmetinizin Orta Doğu'da temel amacının "kalıcı istikrar ve barış" olduğunu söylediniz. Ancak, ne yazık ki, burada değerli arkadaşlarımız da söylüyor, özellikle Suriye'de izlenen politika çok kalıcı istikrara ve barışa yol açmadı. Az önce Sayın Genel Başkan Yardımcımız da söyledi ama ben bir kere daha tekrar etmek istiyorum: Gördüğümüz kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetin en önemli hatası, baştan itibaren ülkemize hiçbir tehdit, saldırı olmamasına rağmen Suriye'deki gelişmeleri Türkiye'nin iç işi gibi kabul etmesiydi. Sonrasındaki dört buçuk yıl boyunca da tehditkâr, taraflı, tek boyutlu ve hiçbir sonuç alamayan bir politika izlendi. Suriye rejimiyle, beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama onların rejimiyle, onlarla bütün bağları kopardı AKP, muhalefete kucak açıldı, çatışmalara taraf olmayı tercih etti. Muhalefetin Türkiye'de toplantı yapmasına izin verdiniz, askerî nitelik taşıyan muhalif unsurların barınma, koruma, lojistik destek ve Suriye'ye geçiş imkânı sağlandı. Muhalif unsurlara askerî eğitim ve silah verildiği hususu resmen yalanlanmakla birlikte uluslararası basında biliyorsunuz bu yönde iddialar, tanıklıklar hiç eksilmedi.
Peki "Bu politikanın bedeli ülkemize ne oldu?" diye baktığımızda, bizim için son derece önemli olan komşumuzun istikrarı bir taraftan ortadan kalkarken kendi ülkemiz açısından bölge ülkelerinin Türkiye'ye bakışları olumsuz yönde dönüştü tamamen. Türkiye artık komşularının toprak bütünlüklerine ve siyasi egemenliklerine saygı göstermeyen bir ülke olarak algılanmakta bölgemizde.
Savaştan kaçan yaklaşık 3 milyon Suriyeli artık Türkiye'de yaşıyor. Bunların çok azı güvenli ve sağlıklı barınma imkânlarına sahip, kalan yüz binler Türkiye'nin dört bir yanında -ben Eskişehir'deyim, işte Eskişehir'imizde- son derece trajik koşullar altında yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
Mülteci krizi, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini dönüştürdü. Tam üyelik için çaba harcayan Türkiye, bir anda Avrupa Birliğinin mültecileri kendi sınırından uzak tutmak için para karşılığı mülteci kampına dönüştürdüğü bir ülke konumuna dönüştü maalesef, üzülerek ifade etmek zorundayım.
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti Esad'la köprüleri tamamen atınca, sınırdaki gelişmeler konusunda muhatapsız kaldınız. Önce IŞİD, arkasından da PYD bu yüzden fiilî güç hâline geldi orada. Suriye'de doğan otorite boşluğundan arzu ettiğiniz şekilde Müslüman Kardeşler iktidarı değil, radikal dinci terör örgütü faydalandı. Adalet ve Kalkınma Partisinin Esad muhalefetini desteklemek için izlediği gevşek sınır politikaları yüzünden ülkemiz, radikal terör örgütlerine katılan cihatçıların en önemli giriş-çıkış rotası hâline geldi.
AKP'nin "El Nusra, IŞİD gibi gruplar bize bir şey yapmaz." şeklindeki anlayışı, bakışı nedeniyle Musul Başkonsolosluğumuz basıldı, Süleyman Şah Türbesi'ndeki askerlerimiz tehdit edilir hâle geldi, ulusal itibarımızın zedelenmesine neden oldunuz.
Suriye'ye ihracatımız ve sınır ticareti kesildi. Sınır illerimizdeki sanayici, tüccar yurttaşlarımız -bunları kendiniz de biliyorsunuzdur geldiğiniz şehirlerden- hepsi de büyük ekonomik zararlar gördüler. Orta Doğu'ya transit taşımacılık durdu.
Suriye'de muhalifleri desteklemek ve 3 milyon sığınmacıya yardım için bütçeden -siz kendiniz ifade ettiniz- 10 milyar -yanılmıyorsam- dolar harcamak zorunda kalındı.
Suriyelilerin kaldığı yerleşim birimlerinde sosyoekonomik sıkıntılar çıkmaya başladı.
Krizde Suriye'nin yanında yer alan İran'la ilişkiler zarar gördü.
Uçak düşürme krizi sonrasında Rusya'yla tüm ekonomik ilişkiler kesildi. Başta Rusya olmak üzere, bölge ülkeleriyle gerginlik politikası bu ülkelerden gelen önemli turizm gelirlerini sıfırladı. Uçak krizi detaylı tartışılabilir ama Rusya, belki de hiç istemediğimiz şekilde, sadece Türkiye'nin değil NATO'nun da istemediği şekilde bölgeye kalıcı bir şekilde yerleşti.
İzlenen taraflı politikalar, Türkiye'nin başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası platformlardaki konumunu sarstı ve işte gördüğümüz gibi, siz de görüş ayrılıkları olarak ifade ettiniz, müttefiklerimizden Amerika Birleşik Devletleri'yle de artık resmî seviyede birbirimizle tamamen çelişen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakırözer, sözlerinizi tamamlamanız için ilave süre veriyorum.
Buyurun lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii.
Biz "Kısa vadede, buradan çıkış nedir?" dediğimizde, bir an önce komşumuzdaki, Suriye'deki şiddetin durması ve barışın sağlanması için atılan adımlara Türkiye'nin samimi destek vermesi gerekmektedir. Bir an önce bu krizin siyasi bir çözümle sonuçlandırılması gerekmektedir. Türkiye'nin bu konuda samimi çabasına ihtiyaç vardır.
Sayın Bakan, Avrupa Birliği hedefinin stratejik bir tercih olduğunu söylemenizden son derece memnun olduk, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini, Atatürk'ün bize gösterdiği muasır medeniyet seviyesi olarak görmekteyiz ancak siz biliyorsunuz ki -Avrupa Konseyinde de önemli görevlerde bulundunuz, kısa süre önce oradaydınız- içeride temel hak ve özgürlükler konusunda kendimize çekidüzen vermeden dışarıda itibarımızı korumamız mümkün değildir. Bunu az önce Sayın Profesör Doktor Ekmeleddin İhsanoğlu da vurguladı. Siz kısa süre önce Strazburg'daydınız, biz de oradaydık. İçeride, şu anda, bugün iki buçuk aydır, yetmiş beş gündür tutuklu bulunan gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'ün konumu, her yerde, ben inanıyorum ki sadece Strazburg'da değil, Brüksel'de, hatta ve hatta Ankara'da da yabancı muadillerinizle gündeme gelmektedir. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü... Tabii ki az önce Sayın Musa Çam da ifade etti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bizimle ilgili verdiği kararların neredeyse ağırlıklı bölümünde ifade özgürlüğünde ihlal çıkmakta. Bu yüzden, bunun düzeltilmesinde sizin dış dünyanın Türkiye'ye bakışını iyi bilen biri olarak katkınız olacağına inanıyorum ben, özellikle gazetecilerin... Bakın, yakında, muhtemelen bizden önce biliyorsunuzdur, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks Türkiye'ye gelecek ve eğer çıkmamış olurlarsa bu 2 gazeteciyi cezaevinde ziyaret edecek. Hiçbir yabancıya bugüne kadar izin vermedi Hükûmetiniz ama biliyorsunuz, yetkisi var elinde, izin almadan cezaevine girecek. Bu, Türkiye için, ülkemiz için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakırözer, lütfen sözlerinizi bağlayınız.
Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Lütfen bu ayıba izin vermeyin. Geldiğinde, cezaevinde tutuklu gazeteci kalmasın.
Kıbrıs'tan bahsettiniz. Yalnız, orada, ben, garantörlük konusunu -Çünkü "iki kesimlilik, eşitlik" dediniz- çok önemsiyorum. Kulağımıza gelen söylemler, müzakerelerin sonunda konu garantörlük konusuna geldiğinde, Türkiye'nin uluslararası anlaşmalarla kendisine verilen garantörlük hakkından feragat edebileceğini, bunun yerine, örneğin orada bir kalıcı üsse sahip olabileceği gibi formüller üzerinde çalışıldığı şeklinde duyumlar alıyoruz. Böyle bir üs olması yani garantörlüğün üsle değiş tokuş edilmesi, hatırlatırım ki Yunanistan'ın da hemen dibimizde bir üssünün olması sonucunu doğurabilir. Bu konuda dikkat edilmesi gerekir.
Benzer şekilde mülkiyet, toprak konularında da yine kulağımıza gelen konu, özellikle Karpaz bölgesinde... Yani "iki kesimlilik" diyoruz ama iki kesimliliğin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - ...kantonlar şekline dönüşmesi gibi senaryolardan bahsediliyor. Bunlara izin verilmemesini gerekir diyorum.
BAŞKAN - Sayın Çakırözer, lütfen... İstirham ediyorum.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Mısır'la ilişkilerin normalleşmesi cümlesini kullandınız. Bundan da memnuniyet duyuyoruz. Biz, Türkiye'nin ulusal çıkarlarının bölgedeki tüm ülkelerle iyi ilişkiler içinde olmasından geçtiğini düşünüyoruz ancak "Mısır'la ilişkiler normalleşecek." derken, Sayın Cumhurbaşkanının "Ben konuşmam, Başbakanımın da konuşmasını istemem, bakanlarımız konuşabilir." demesi... Bunu sadece bizler duymuyoruz, ilişkileri normalleştirmek istediğiniz Mısır yönetimi de duymaktadır ve normalleşmenin belki de olmasını engelleyecek en önemli açıklamalar bunlardır diyorum.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum, saygılarımı sunuyorum.