| Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
| Konu | : | Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve 112 Milletvekilinin; Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4987) (Tali komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 08 .03.2023 |
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan ve değerli arkadaşlar, hepinizi selamlıyorum.
Öncelikle, bu büyük afetten dolayı hayatını kaybedenlere ve bütün Türk milletine başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Afet büyük, felaket daha büyük ama bu afetin ve felaketin büyüklüğü arkasında saklanan birileri var, ben mümkün olduğunca o konunun üzerine gitmeye çalışıyorum çünkü biraz önce, değerli milletvekili sunum yaparken "Kurulacak olan fonun tek bir elden yönetimi" ifadesini kullandı ki başlı başına zaten biz buna karşıyız. Şimdi, daha önce de afetlerden sonra bu işler konuşuldu ve hatta "deprem vergisi" diye bir kanun çıkmıştı biliyorsunuz, oradan toplanan paralar var, 100 milyara yakın olduğu ifade ediliyor ama bunun afetle ilgili nerelerde, nasıl kullanıldığı konusunda bir bilgi yok yani şeffaflık birinci derece önemli.
Diğer taraftan, bu fon, şu anda 11 ilde meydana gelen enkazın kaldırılması ve onun üzerinde yeni yapılaşmayı sağlamaya yönelik bir fondur; yeni, muhtemel afetlerde de hiç yok. Oysa bu büyük afet meydana gelmeden önce bütün konuşmalarımızda -ki biz bu Komisyonda da defalarca dile getirdik bunları- afete hazırlık için neler yapıldı, kentsel dönüşüm adına neler yapıldı, bunları çok konuştuk. Şimdi, burada, bu vesileyle, gene kısaca değinmek istiyorum: Afet yönetimi bir bütündür; bunun bir ayağı riski azaltmak için afete dayanıklı, depreme dayanıklı yapılaşmadır; ikincisi ise afetten hemen sonra acil müdahale edilmesidir. Gördük ki ikisi de çok zayıf, âdeta yok. Şimdi, kim ne derse desin, afetin büyüklüğü arkasına ne kadar gizlenilirse gizlenilsin, ben hayatımı bu konuya veren bir mühendis olarak söylüyorum: Afet bölgesini dolaştım, o vaziyetleri yerinde bizzat gördüm ve insanlarla konuştum; afete hazırlık adına o bölgede yapılmış neredeyse hiçbir şey yok "Var." diyenler küçük örnekler gösterecekler. Ben zaten hep bunu ifade ettim: Küçük örneklerle avutmayalım kendimizi, asıl büyük felakete hazırlanalım. Bizim bir de Deprem Komisyonumuz oldu, buradan bazı arkadaşlar da vardı o Komisyonda, orada çok daha uzun tartıştık, küçük küçük örneklerle "Biz her şeyi yapıyoruz." denildi ama hiçbir şey yapılmadığını burada gördük, hemen afetten sonraki acil müdahale konusunda da hazırlık yapılmadığını gördük. Bu konu çok uzun, buraya girecek değilim, ben zaten Genel Kurulda her fırsat bulduğumda bu konuyu konuşuyorum, konuşmaya devam edeceğim çünkü deprem bitmedi, 11 ilimiz yıkıldı ama yıkılmaya namzet, başta İstanbul olmak üzere, birçok ilimiz var. Bu faylar biliniyor, bu konuda çok ciddi ve güzel araştırmalar, gelişmeler oldu ama uygulama yok, çok zayıf. Yeni depremlerle gene gözyaşı dökmeye devam edeceğiz, ben bunu ifade ederken sıkılıyorum ama çok sık söylediğim için kendime paye çıkarmak için söylemiyorum, yarın Tokat'ta, Çankırı'da ya da İstanbul'da olacak bir depremden sonra aynı sözleri söylemek istemiyorum, gözyaşı dökmek istemiyorum; bunun çaresini, tedbirini önceden almalıyız.
Şimdi, bu fon kurulacak, ne için? Oradaki yapılaşma için. Diğer, yeni afetlere hazırlık, hiçbir şey yok. O enkazın kaldırılıp yeni yapılaşmayla ilgili konuşulanları da çok yanlış görüyorum, eksik görüyorum. Cumhurbaşkanını birileri kandırıyor, birileri aldatıyor. Osmaniye'de bir yıl süre istedi; bu yapılaşmaya, güvenli konutlara kavuşulacağı sözünü verdi. Değerli arkadaşlar, bu, mümkün değil. Burada bir sürü mühendis arkadaşım var, hiçbirisi çıkıp da diyebilir mi "Olur bu." diye, daha enkaz kalkmadı. Maraş'tan yeni gelen arkadaşıma sordum "Ne kadarı kalktı?" diye. "Yüzde 20'nin altında." diyor, daha enkaz kalkmadı.
Bakın, değerli arkadaşlar, yapılaşmada birkaç safha var. Bir defa "yer seçimi" diye bir şey var. "Efendim, biz kayalık kısımlara geçeceğiz, bilmem ne yapacağız." Bu, çocuk oyuncağı değil, bakmakla olmuyor. Bizim Doğu Karadeniz Bölgesi'nde eskiden solucan var mı diye bakılırdı ev yapılacak yerde -gerçekten böyleydi- solucan varsa toprak yumuşaktır burada. Sizde var mıydı, bilmiyorum, değerli hemşehrim?
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Öyle.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Trabzon'un köylerinde böyleydi "Bu toprakta ev yapılmaz." denirdi. Şimdi, biz, modern teknolojinin bütün imkânlarına sahibiz ve bu konuda yetişmiş çok mühendise sahibiz. Bu zemin seçimi sadece zeminin sağlam olmasıyla değil, aynı zamanda diğer sosyal ihtiyaçları karşılayacak şekilde olmalıdır. Zemini seçtiniz, bir planlama yapacaksınız, bu planlamadan sonra bir projelendirme yapacaksınız, ondan sonra uygulamaya geçeceksiniz ve bir denetim safhası var. Bunlardan herhangi biri yürümüyorsa, aksıyorsa bir sonraki depreme hazır değiliz demektir. Döktüğümüz gözyaşlarının temeli burada yatıyor. Uyduruk şekilde her şey yapılıyor. Burada şu veya bu mevki hatalıdır demiyorum yani "Bu enkazın altında sadece bugünkü AKP iktidarı kaldı." diyemeyiz, geçmişten gelen bir sürü hatalar var ama bu iktidarın hatası biraz daha fazla çünkü yirmi senedir yönetiyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Biz büyük işler yaptık, afete hazırlıkta her şeyi yaptık." Gördük işte, inşallah bundan sonra görmeyiz ve özellikle de acil müdahale konusunda -giden herkes görmüştür- konuşmaya gelince Genel Kurulda başka türlü konuşuluyor. Ben o sahada gördüğüm insanın anlattıklarına ve bizzat yaşadıklarıma mı inanacağım, Bakan veya şu bu mevkisinde olanlara mı inanacağım? Orada gördüğüme inanacağım tabii ve bunları ifade ediyoruz.
Şimdi, bu kentsel dönüşüm bu fon sonrası... Bu fonda tabii yeterli para toplanabilir mi toplanamaz mı, ayrı bir konudur. Bir tek bugünkü iktidarın bunun altından tek başına kalkmasını beklemek de doğru değil, topyekûn millet olarak kalkacağız bunun altından. İki ay sonra seçim var, seçimden sonra belki biz alacağız sorumluluğu, bunu da gene beraber üstleneceğiz, üstlenmeliyiz. Topyekûn üstlenme zihniyeti doğrudur ama "Ben yaparım olur, tek adam yapar olur." bu zihniyete karşıyız, bunu ifade etmek istiyorum.
Şimdi, ben bu genel gerekçeye baktım, vaktimiz tabii çok sınırlıydı, kurulacak olan yönetime de baktım falan ama burada şeffaf bir şey göremiyorum ben doğrusu; birinci önceliğim bu, şeffaf bir anlayış yok. Diğer taraftan, afete hazırlık için "Sadece bu fon buraya yeter, sonrasında bakarız." gibi bir düşünce varsa bunu da açıkça ifade edin, bunu da bilelim, ona göre biz de davranalım.
Şimdi, tabii, vaktim gerçekten sınırlı; diğer arkadaşım, Halil İbrahim Bey burada, sonra da eğer devam ederse yine katılmak istiyorum. Şimdilik sözlerimi burada bitiriyorum ama iktidar kim olursa olsun siz veya daha sonra bir başkası veya biz Türk milletinin güvenli konutlarda oturmaya, uyumaya; güvenli okullarda, hastanelerde, iş yerlerinde çalışmaya, tedaviye gitmeye, okula gitmeye elbette hakkı vardır ve bunu sağlamak da iktidarların görevidir ve anayasal görevidir. Bu görevi yapmayan iktidar kim olursa olsun sorumludur, bence suçludur. Hiç kimse istifa etmedi diye bakmayalım, Kızılay Başkanı bile istifa etmedi be kardeşim ya! Yani sosyal medyada dolaşıyor, Tekirdağ'dan birisi gönderdi bana: "3/B sınıfı öğrencisi Ayşegül, Kızılay Kolu Başkanlığından istifa etti." diyor; tepkisi bu. Ne yapsın vatandaş Kızılay Başkanı hâlâ görevine devam ediyorsa? Çevre ve Şehircilik Bakanı, İçişleri Bakanı, Millî Savunma Bakanı üç ana sorumlu var; Cumhurbaşkanını yanıltanlar da bence bunlardır. Benim sözlerim bu kadardır.
Ben teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Müsaadenizle.