KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Evet, Sayın Başkan, şimdi, bir madencilik faaliyeti yapılıyor, yapılacak önce ÇED raporu alınması genellikle gerekiyor. Tabii, bu faaliyetin büyüklüğüne, alan büyüklüğüne bağlı olarak, 25 dekarın altındaysa ruhsatlandırma işlemi farklı, üzerinde olursa farklı, GSM ruhsatı birinci sınıf, ikinci sınıf neyse ona göre... Ama o ÇED raporu ve madencilik faaliyetine başlamadan önce rehabilitasyon projesini de hazırlayarak sunması gerekiyor maden işletmesinin. Dolayısıyla o projenin usulüne uygun ve gerçekten alanın rehabilite edileceğine, gerçek bir rehabilitasyonu sağlayacağına dair bir proje olması lazım, onun doğru denetlenmesi lazım. Bakın, şimdi, açık ocak madenciliğinde bazı işlemlere dikkatinizi çekmek istiyorum, daha sonra sorumu da soracağım. Öncelikle arazi kazısı yapılıyor, arazinin üzerindeki malzeme alınıyor yani toprak ve pasa alınıyor madene erişilinceye kadar daha doğrusu ana kayaca erişilinceye kadar ki burada doğal topoğrafya bozuluyor bu esnada, arazi kullanım şekli ve koşulları değişiyor, doğal görünümü bozuluyor arazinin, bitki örtüsü bozuluyor, stabilitesi bozuluyor arazinin, yer altı suyunun drenajı, pınar ve kaynaklar varsa bunlar kuruyor, mikro klima değişiyor, faunanın bozulması ve tahribi var, yüzey suları varsa bölgede bunların birikmesine neden oluyor, akış rejimleri bozuluyor, sularda bulanma ve kirlenme... Bunlar, sadece arazinin üzerindeki pasanın alınması, kazılmasıyla oluşan bütün olumsuzluklar, olumsuz etkiler. Madencilik çalışması yapılıyor ocakta, bu esnada suyun kirlenmesi, değişik maddelerin çevreye saçılması. Bakın, biz, rehabilitasyonu sanki sadece üstüne toprak serdik, 2 tane de ağaç diktik, rehabilte ettik, oh ne güzel yeşil alan. Yok efendim böyle bir şey. Açık ocak madenciliğinde hem ocağın olduğu bölgede büyük bir tahribat oluyor hem de yer altı suyu, yer üstü suyu, ekosistem, o bölgenin komple ekolojisi olumsuz etkileniyor; hava kirleniyor, ocaktaki makine, ekipman gürültüsüne bağlı olumsuz etkiler, delme-patlatma etkileri, sonra dekupaj dolgusu yani malzeme yığılması -yani o pasayla alınan malzeme, toprak başka bir yere konuluyor dedik- onun atıldığı yerde morfoloji değişiyor, arazi kullanım şekli değişiyor, falan filan yani daha sayarsam...

Şimdi, bir madencilik faaliyeti dediğimizde öyle basit bir rehabilitasyondan bahsetmiyoruz ve genellikle maden işletmeleri, şirketler bu rehabilitasyonun çok yüksek maliyeti nedeniyle hem düşük maliyetli bir proje yapmaya çalışırlar, bunu onaylatmaya çalışırlar hem de baştan teminat vererek o düşük maliyetle "İşi kotarayım, ben kaçayım gideyim buradan işim bitince." diye düşünürler. Hatta eskiden iflas ilan ederlerdi. "Ben iflas ettim." deyip terk ederlerdi, onlardan rehabilite edilmesine bile imkân kalmazdı.

Sayın Başkanım, bitiriyorum, konu çok önemli aslında, böyle basit bir rehabilite ediyoruz işte, aman ne olacak, belediye yerine özel sektör yapsın falan meselesi değil. Şimdi, 25 dönümden düşük alanda "Madencilik faaliyeti yapacağım." diye ikinci sınıf GSM ruhsatı almış bir işletme, zaman içerisinde -tabii o 25 dekarla kalır mı- 50'ye, 100'e, 150'ye çıkarıyor. Zaten alan komple onun için kazı alanı, genellikle orman alanları içerisinde oluyor, büyüdükçe büyüyor. Baştan hazırlanan rehabilitasyon projesinin revizyonu gerekiyor yani bunların hepsi soru işareti ve bilinmez. Yani biz bu Komisyonda bunları konuşuyoruz ama Çevre Komisyonunda esas veya maden uzmanı arkadaşların olduğu bir ortamda bunun konuşulup detayın ortaya konması ve buna yönelik karar alınması daha doğru olur. Bizim burada aldığımız bir karar çok büyük çevre tahribatına ve doğanın ve çevrenin, ekosistemin yok olmasına neden olabilecek bir karar da olabilir; bilmeden bu karar alınabilir, buna dikkat etmek gerekiyor.

Şimdi "İflas ettim." deyip gittiğinde iş de sana kalıyor veya baştan teminat ödediği rehabilitasyon projesi için ödenen teminatın gereği belediyeler de işin kolayına kaçıp o parayla yapabilecekleri neyse onu yapıp bitirmeye... İşte, ne? İşte, iki üç tane ağaç görünsün, rehabilite ettik; birkaç tane zeytin ağacı, bitti. Böyle bir şey yok, bu rehabilitasyon değil. Buranın bütün toprak, su, hava ve topoğrafya, morfoloji, florası, faunası, bütün dengesini yeniden oluşturmaktır rehabilitasyon. O nedenle şimdi bir de bunu özel sektöre ihaleyle yaptırmak işin daha kolayına kaçmak. İhale şartnamesinde kim bilir neler olacak, o şartnameye göre birisi alacak, ne kadar baştan savma iş yapacak geçecek; sonuçta ortaya "Rehabilite ettim." diye saçma sapan bir şey çıkabilir.

Bu risk nedeniyle bu maddeye konu uzmanının -varsa burada Bakanlıktan veya kamudan yetkili arkadaşlar- açıklık getirmesini ve bilgi sahibi olarak bu konuda karar verilmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.