KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii "büyük bir felaket" olarak ifade ediyoruz hepimiz. Gerçekten öyle, 2 büyük deprem, ardından büyük bir yıkım ama her şeyden önce 10-11 ilimizi doğrudan etkileyen ama bütün ulusumuzu derinden etkileyen büyük bir felaketle karşı karşıya kaldık. Dediğim gibi, her şeyden önce orada canlarımızı yitirdik. Sayısının resmî rakamların çok çok üzerinde olduğunu düşündüğümüz can kaybına maruz kaldık. Bütün yitirdiğimiz canlara, yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, ulusumuzun başı sağ olsun, geçmiş olsun diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Şimdi, tabii, hep söyleriz: Deprem değil, bina öldürür. Aslında "Bina öldürür." demek tek başına çok anlam ifade etmiyor çünkü "bina" dediğimiz kavramın içi cehalettir, o kavramın içinde akıl ve bilimin yol göstericiliğinden uzaklaşmış olmak yer alır, onun içerisinde liyakatsiz yöneticiler vardır, onun içerisinde ahlak yoksunluğu vardır, eğitim yoksunluğu vardır. Dolayısıyla, deprem değil, bütün bu bahsettiğim değerler eksikliği toplumda bu can kaybına ve bu mal kaybına neden oluyor. Şimdi, buna "afet" demek, afeti yaşatanlar açısından doğru bir tanımdır ama bu bir doğa olayı. Sayın Öztürk konuşmasında bahsederken "felaket öncesi" "felaket esnası" ve "felaket sonrası" tabirlerini kullandı. "Felaket öncesi" diye bir tabir olmaz. "Felaket öncesi" olan kavram doğa olayıdır. Onu felakete çeviren, o doğa olayının gerçekleştiği andaki eksikler, kusurlar, görev ihmalleri, görev kusurlarıdır ve bu yaşanan felaketin de sorumluları yargı önünde bir gün, en kısa sürede mutlaka hesap verecektir, vermelidir.

Şimdi, değerli dostlar, tabii, etki analizi yok. Bir başka konu, bu etki analizine biraz sonra biraz daha açarak geçeceğim ama...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Olmaz." dedi, Cemal "Olmaz." dedi...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Olur, olur.

Devleti bütçe dışı finans kaynaklarıyla ve fonlarla hesap vermekten kaçınarak, denetimden sakınarak yönetme anlayışı maalesef bu iktidar döneminde kendini sürekli gösteriyor. Örneğin, İşsizlik Sigortası Fonu -oraya el atmalar- Savunma Sanayii Fonu, Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Tanıtma Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, Özelleştirme Fonu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Türkiye Varlık Fonu gibi daha çeşitli bütçe dışı fon kaynaklarını kullanmak bir alışkanlık hâline geldi. Dolayısıyla, bütçe dışı fon kaynakları üzerinden hesap verebilirlikten de hesap verebilir bir yönetimden de kaçınmak genel bir uygulama hâline geldi. Bunun altını da vurgulamak, çizmek isterim.

Şimdi, üzüntüyle bahsediyorum Sayın Öztürk ve bu kanun teklifini veren değerli milletvekili arkadaşlarımıza çünkü bu kanun teklifinin gerekçesine bakıyorum, daha ilk paragrafı "Şu tarihte yaşanan ve 11 ilde yaklaşık 110 bin kilometrekarelik alanı etkileyen depremler ciddi yıkıma sebep olmuştur." Ya, hiç mi can kaybı olmadı? Yani şu gerekçede, can kaybından ve yaşanan bütün bu... "Büyük felaket" olarak tabir ettiğiniz, hepimizin de aynı duyguda, düşüncede olduğu bu büyük felaketin hiç mi can kaybı olmadı yani hiç mi bir insanımız hayatını yitirmedi, hiç mi yaralanan olmadı, hiç mi acı, gözyaşı olmadı? Yani direkt "Ciddi bir yıkıma sebep olmuştur. Bu felaket, afet sonucunda binlerce bina yıkılmış, on binlerce bina kullanılamaz hâle gelmiştir." Ya, Allah aşkına yani bina mıdır, beton mudur bizi millet yapan, vatan yapan, bu devleti devlet yapan? İnsandır, önce insan diyeceğiz ya, önce insan! Bu kadar insan, can kaybı...

Değerli arkadaşlar, yani yine, yeniden afet değil, yine, yeniden beton fonuna dönüşmüştür bu Fon açıkçası. Fonun Yönetim Kurulunda Sağlık Bakanlığı neden yok? Yani insan sağlığıyla, deprem sonrası sağlıkla ilgili veya Bakanlığın hastaneleri vesaire kamu binaları açısından yani gelecekte bu Fon'un kaynakları kullanılırken Sağlık Bakanlığını ilgilendirir hiçbir husus olmayacak mı? En önemlilerinden bir tanesi değil mi? Veya Kültür ve Turizm Bakanlığı neden yok? İşte, diyorum ya sadece "beton" vurgusuyla yapılan, oluşturulan bu kanun teklifiyle getirilen bu Fon dolayısıyla sadece beton anlayışıyla uygulamalara dönüktür. Yoksa, bölgenin kültürünü, yaşamını, sosyal yaşamını, sağlığını, toplum psikolojisini, rehabilitasyonunu yani insana ait değerleri yeniden inşa edebilmek adına hiçbir şey yok bu Fon'un gerekçesinde ve içeriğinde. Sadece bina, yıkılan bina, yapılacak bina yani beton. Dolayısıyla, bunu üzülerek belirtmek istiyorum. Böyle bir fon yaratılıyorsa afet olarak yaşadığımız, aslında insan aklı ve bilimin yol göstericiliğinde afet değil, bir doğa olayı olarak yaşamamız gerekse de bunu afete dönüştüren nedenler üzerinden bu yaşadığımız olayın sonuçlarını topyekûn bütünsel bir şekilde ele almak gerekir.

Şimdi, imar barışı, imar affı... "Barış" desek ne olur, "af" desek ne olur; ikisi de aynı yola çıkıyor yani hiç fark etmiyor, sonuç aynı. Getirdiğiniz bu düzenlemeyle yapı kayıt belgesi düzenlendi yapılara. Yapıların dönüştürülmesi ve güçlendirilmesi ve birtakım işler için bu Fon'dan yararlanılacak mı? Yani ben bir soru sordum Sayın Bakana bundan bir-bir buçuk sene önce; bu imar barışıyla ilgili yapılar üzerinden rakamları, kamu idaresine ait taşınmazların ne kadar olduğunu sordum. Yani kulaklarınıza inanamayacaksınız, 268 bin yapı kayıt belgesi düzenlenmiş kamuya ait yapı var, 268 bin yapı! Değerli arkadaşlar, bunun içerisinde hastaneler var, okullar var, camiler var, sosyal tesisler var, kamu binaları var. Millî Emlakin "web" sayfasına girip "Millî Emlakin kaydında kaç tane kamu binası var, kamu yapısı var?" diye baktığımda 268 binin bir altında Millî Emlakteki toplam kayıtlı kamu binası ama devletin kamu idaresine 268 bin yapı kayıt belgesi düzenlenmiş. Özel sektöre düzenlenenleri ve diğerlerini bir kenara koyuyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı Kahramanmaraş'taki bir mitingde çıktı "144.556 vatandaşımızın imar barışıyla ilgili sorunlarını çözdük." dedi -alkışlar- Malatya'da gitti "88.507 vatandaşımızın imar barışıyla ilgili sorunlarını çözdük." dedi; Hatay'a gitti, 205 bin vatandaşımızın imar barışıyla ilgili sorunlarını çözmüş olduklarını söyledi. Evet, çözülmüş(!) İşte nasıl çözülmüş olduğunu bu yıkım sayesinde görmüş oldu. Yani bu kanun teklifiyle getirdiğiniz düzenlemeyle bu canlar geri gelecek mi? Bunu sormak isterim.

Bakın, kamu idarelerine ait bu yapılarla ilgili yapı kayıt belgesi ne olacak? Şimdi, hep şunu eleştirdik: İmar barışı falan, imar affı... Yani kaçak yapı yapmış bir kişinin yaptığı kaçak yapı -normal İmar Kanunu'na göre- ruhsatsız yapıldıysa projesi de olsa, ne kadar sağlam, betonu, demiri ne kadar güçlü yani inşaat mühendisliğinin aklı hayali almayacak güçte bir yapı bile olsa kanunen ruhsatsız yapı kaçaktır, yıkılması mutlaktır.

Dün Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna gelen bir kanun teklifiyle "Ormanlarda yapılan ruhsatsız yapılar yıkılır." diye bir kanun maddesi getirdiler. "Yıkılır." diyor hemen arkasından devam ediyor "...ama Orman Genel Müdürlüğünün işine yarayacaksa o yapı, yıkılmadan kullanılır." Devleti yöneten bu iktidar, getirdiği kanun teklifinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun, tamamlayın Sayın Sındır.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Birkaç cümlem daha var.

Bu kanun teklifinde diyor ki... Bakın, açık açık söylüyor yani ben dün söyledim komisyonda: İmar barışı mı getiriyorsunuz orman içi yapılara yönelik? "Nasıl?" dediler. Dedim ki: Orman Genel Müdürlüğünün orman içindeki kaçak bir yapıyı "Ha, benim işime yarar bu." deyip yıkmak yerine kendi bünyesine, uhdesine alması demek "Ruhsatsız, kaçak binayı ben kullanmak istiyorum, kullanacağım." demek. Yani burada yapı kayıt belgesi falan da yok, hiçbir şey de yok; kaçak, yıkılması mutlak. Yani "Kaçak yapıyı kullanmak istiyorum." diyen bir Bakanlık; nasıl olur; bu anlayış, bu zihniyet nasıl kabul edilebilir?

Şimdi, bakın, etki analizi yok ama ben birkaç rakam vereceğim ve sözlerimi bitireceğim.

Sayın Mahfi Eğilmez -hepiniz görmüşsünüzdür, daha bir hafta on gün önce- bu depremin ekonomiye etkisini rakamlarla çok da güzel, çok da analitik bir çözümlemeyle bir maliyetini ortaya koymuş. Ya, bunu yapamıyor muyuz Allah aşkına? Yani kanun teklifini veren arkadaşlarımız Bakanlıktan bunu rica etseler, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı veya ilgili diğer bakanlıklar koordinasyonunda yani şu depremin ekonomiye etkisi nedir? Bu ortaya konulamıyor mu yani bu Fon oluşturulurken? Yani bu kadar basit mi bu işler, bu kadar hafife alınır mı? O kadar can kaybetmişiz, bunun karşılığı bu mudur ya? Fonun amacı dediğim gibi, maddelere geçtiğimizde de göreceğiz, 8'inci maddede Türkiye Cumhuriyeti adına sağlanan dış finansman fona karşılıksız olarak tahsis edilecek ama o dış finansmanın maliyetini üstleneceğiz ama fon üzerinden bu dilendiği gibi kullanılacak. Bakın Mahfi Eğilmez 600 bin yeni konut yapılacağını, 200 bin konutun onarımdan geçeceğini tahminleyerek, enkaz kaldırma işlemlerinin yaklaşık 800 bin bağımsız konut birimine denk geleceğini, gerekecek altyapı yatırım ve onarım faaliyetinin de enkaz kaldırmada olduğu gibi 800 bin bağımsız konut birimine denk bir maliyete ulaşacağını tahminleyerek depremin direkt maliyetinin toplamda yaklaşık 46 milyar 244 milyon dolar olacağını söylüyor. Devam ediyor: Her aileye ödenen nakdî 10 bin lira; ölenlerin ailelerine 100 bin lira; ailelere aylık 5 bin lira kira yardımı yapılacağını ifade etmiş; bunların da nakdî yardımlar toplamının da dolar karşılığını 2 milyar 460 milyon dolar olarak tanımlamış. İkisini birleştirmiş, 48 milyar 704 milyar dolar Sayın Mahfi Eğilmez'in yaptığı hesaplama. Bağışlar ve DASK'tan gelen rakamlar ki bakın, toplam nakit bağışların 120 milyar liraya yükseldiğini; 6,4 milyar lira toplam nakdî bağış olduğunu, ne var ki bu bağışların yaklaşık 4,8 milyar dolarlık kısmının Merkez Bankası ve kamu kesimine ait banka ve kuruluşlardan yapılan bağışlar olduğunu söylüyor.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Sındır...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bu 30 milyar tutarındaki yani 1,6 milyar dolar Merkez Bankası bağışının hazineye devredeceği kârdan yapılmış bulunduğunu ve hazineye bu kadar eksik kâr devredecek olan ve hazinenin bu parayı başka yerden, vergi artırarak ya da borçlanarak bulmak zorunda kalacağını ve hazineden aldığı parayı bağışladığına göre bu tutarı yeniden hazineden istemek zorunda kalacağını, diğer kamu kesimi bağışlarında da aynı durumun söz konusu olacağını söylüyor. Sonuçta, bunu çıkarırsak aslında, bu "kamudan"ı toplamda 1,6 milyar dolar bağış tutarını, topladığımızda diğer özel bağışlarla birlikte finansman gereksiniminin 45,688 milyar dolara varacağını ifade ediyor.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Çok teşekkür ediyorum.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bu rakamları bir hocamız, değerli, kıymetli bir hocamız ortaya koymuş, Bakanlık hiç mi koyamıyor? Yani önümüze getiremiyor musunuz "Nedir bunun bize maliyeti?"ni? Ben üzülüyorum açıkçası, bu kadar basit olmaması gerekir. Tabii, üretimde ihracat, istihdam ve vergi kayıplarına dair rakamlar da var burada, enflasyona etkisini de tahminlemiş ve bunun gayrisafi yurt içi hasılaya olan etkileri de ortada ama "Biz buraya bir fon yapalım, aman, geçsin yedi sekiz maddeyle kanun, bütçe dışı bir kaynak yaratalım, bu kaynağı da dilediğimiz gibi kullanalım." anlayışı üzülerek söylüyorum... Tabii ki bu Fon Komisyondan da geçecek, Genel Kuruldan da geçecek ama bu duygularımı ifade etmek istedim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.