KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii, ilk defa böyle bir şeyle karşı karşıya değiliz, bu fonlara alışığız; fonların iyi bir şey olmadığına defalarca da karar vermişiz, toptan bütün fonları kaldıracak kanunlar filan da çıkarmışız. Depremlerle ilgili ya da afetlerle ilgili fonlar da Türkiye'de ilk defa kurulmuyor, daha evvel de kuruldu ama hepsinde birtakım soru işaretleri falan oldu. Sayın Öztürk, iletişim vergisini filan soracağım... Hani, deprem vergisi vardı, bir senelik diye çıkmıştı, işte, ne kadar uzatıldı filan... Dün bir vergi çıktı, dolaylı bir şekilde... Kurumlar vergisinde, kurumlar vergisine tabi olanların teşviklerinden, muafiyetlerinden -ki 100 milyar civarında sanıyorum, 1 trilyonluk bir muafiyet, teşvik olduğunu da öğrendik 2022 yılında- yüzde 10 verilecek. 100 milyar, ek bir vergi; iyi bir para kaynak için. Şimdi, bu kaynakların aslında kullanılması, depremde kullanılması, deprem zararlarını gidermek için kullanılması -altyapı, bina falan- mevcut kanunlarımızda var yani biz hiç böyle şeyleri çıkarmasak bile Türkiye'de 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'yla, işte, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'la bütün bunları yapabiliriz ama nedense idare, kamu, devlet, hükûmetler böyle bir şeye gidiyorlar. Geçici filan diye "Deprem için." diye şey yapıyorlar, sonra devam ediyor.

Bakın, bu Hükûmet... Yani kimse böyle hemen "Depremden konuşuyoruz, bu kadar acılıyız, insanımız öldü, bunların zamanı mı?" diye şey yapmasın. Bunun hesabı verilmedi, bakın, o zamanki, alındığı yıllardaki rakamlarla 88 milyar TL para toplanmış. Bu, bugün güncellense ne kadardır bu paralar? Bu paraların hiçbirisinin hesabı verilmemiş ve bunların depremde kullanıldığına dair de bir şey yok çünkü daha sonra "diğer afetler" diye geliştirilmiş, daha sonra başka şeyler diye değiştirilmiş, kullanılıyor. Yani, şunu demek istiyorum, kızmasın AKP'li arkadaşlarımız: Bu konuda siciliniz bozuk arkadaşlar, birçok konuda olduğu gibi.

Şimdi, başka bir şey daha var, Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor diyor ki: "Bizim bu seçimde konumuz deprem olacak." İyi, güzel; deprem olsun, zaten olması lazım, hiç unutmamamız gerekiyor depremi. Şimdi, burada konuşan Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Sözcüsü arkadaşımız dedi ki: "Binaların yüzde 98'i 99 öncesi." Ya, bu doğru değil, Sayın Cumhurbaşkanı bunu söyledi diye... Birisi yanlış bilgi vermiş. Bakın "yalan" filan demiyorum, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanının bile bile yalan söylemesini aklım almıyor. Böyle bir şey yok arkadaşlar. Nitekim, belediye başkanları bunları açıkladılar. Böyle bir şey yok, ayıptır ya! Böyle bir şey olur mu? "Yüzde 98'i eski binalarmış, bizim yaptığımız yeni binalar..." Öyle değil.

Başka bir şey daha var, Sayın Cumhurbaşkanı sürekli diyor ki: "Muhalefet bize kentsel dönüşümü yaptırmadı." Öyle bir şey yok arkadaşlar, siz kentsel dönüşüm yapmadınız. "Rantsal" kelimesi çok yıprandı ama yani gerçekten bunu yaptınız siz. İstanbul'da mesela yani acilen kentsel dönüşümün gerekli olduğu yerlerde, garibanların bulunduğu yerlerde bir şey yapmadınız. Evet, garibanların bulunduğu yerlere geldiniz ama arsalarına çökmek için geldiniz, o güzelim boğaza nazır yerlere çökmek için geldiniz. Nitekim de öyle oldu, Fikirtepe böyle bir şeydir, Sulukule böyle bir şeydir. Sulukule'de kaç tane Roman yaşıyor şimdi, bir gidelim bakalım. Değerli arkadaşlarım yani siciliniz bozuk, kızmayın değerli arkadaşlarım, o nedenle dikkatli bir şekilde davranıyoruz ve söylüyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, tamam, Sayın Cumhurbaşkanı doğru diyor ama şu cümleyi nasıl kabul edeceğiz? Yani diyor ki: "Kentsel dönüşüm projelerinin de bu esaslar dahilinde yürütülmesini sağlayacağız. Fay hatlarına, dere yataklarına, heyelan bölgelerine bina yapıldığı dönem artık bitmiştir." Elhamdülillah. Ya, yirmi bir senedir iktidarsınız değerli arkadaşlar, şimdi bitiriyorsunuz. Ha, şunu mu demek istiyorsunuz? "Yirmi bir senede biz hiç yapmadık." E, zaten bitmişti o zaman, niye "Artık bitmiştir." diyorsunuz bu algı operasyonlarıyla? Hani depremde, acı çeken insanların üzerinde siyaset olmazdı? Yapmayın değerli arkadaşlarım. "Bu konuda sorumluluğu yerine getirmeyen kurumlardan hesap sormayı en önemli vazifemiz olarak kabul ediyoruz." E, kimden hesap soracaksınız? Sayın Cumhurbaşkanının müthiş bir alışkanlığı var ya, kendisinden başka herkesten hesap sordu. Herkes yoruldu, metal yorgunluğu filan oldu ama hiçbirisini hukukun karşısına çıkarmadı, hepsine kendi ceza verdi. Bu nasıl bir sistem değerli arkadaşlarım ya? Hukuk devletinde böyle bir şey olur mu? O nedenle, sizin siciliniz gerçekten bozuktur, dolayısıyla bu konunun üzerinde titrememizden "Yanlış yapıyorsunuz." dememizden dolayı da hiçbir şekilde kızmayın, darılmayın çünkü bu ülkenin meselelerini konuşuyoruz, geleceğe uzanacak bir şey üzerinde konuşuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, siz bunları burada konuşuyorsunuz "Bunlar nasıl, finansman nereden gelecek?" falan diyorsunuz ama tuhaf işler var. Bakın, dün benim bizzat yaşadığım bir olayı paylaşayım sizinle. Fransa'dan 3 tır dolusu sıfır, çok güzel, depremde kullanabilecek jeneratör dâhil malzeme geldi. Bu malzemeyi önceden ayarladık, Avcılar Belediyesinin birlikte çalıştığı kamuya yararlı bir dernek üzerinden deprem bölgesine gidecek ve dağıtılacak. Ya, arkadaş, dün gece yarısından itibaren gümrükten başlayarak, devlet, işimizi kolaylaştıracak yere bize musallat oldu kardeşim. Arkadaş, neyse, bir antrepoya getirdik, geleceği yer belliydi; oraya geldiler, dediler ki: "Biz buna AFAD adına el koyduk." "E, tamam, koydunuz, ne yapacağız?" "Kayseri'ye götüreceksiniz." "Niye Kayseri'ye götüreceğiz?" "İşte, oraya götüreceksiniz." Ya, arkadaş, bu tırlar buraya kadar gelmiş, parasını o şekilde vermiş, 2 tanesi yabancı plakalı araba, yapmayın etmeyin... "Yok arkadaş." Neyse, arkadaşlar direndiler, götürmediler. Sonra orada boşalttılar, gittiler; Pendik'te bir depoya yıkıldı. Ya, bu ne arkadaşlar? Avcılar Belediyesi Yunanistan'ın mı ya da başka yerin mi? Ki Yunanistan da yardım gönderdi. Bu nedir arkadaşlar ya, bu nasıl bir şey? Neye yarıyor bunu böyle yaptığınız zaman? Yapmayın arkadaşlar. Nasıl yardım verecek insanlar, gönül rahatlığıyla AFAD'a nasıl yardım verecek? Böyle bir şey yapmayın, etmeyin.

Şimdi, bu kanuna geldiğimiz zaman arkadaşlar, ifade ettim, daha evvel de buna benzer kanunlar çıktı; ya, siz de çıkardınız ve iyi niyetle kullanılacağını farz ediyoruz. Birtakım problemler var yani birtakım sorular var. Nedir bu sorular? Şimdi, fon kaynaklarının finansmanıyla ilgili sayıyorsunuz, işte "Yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı her nevi nakdî bağış, yardım," falan "Bütçeye bu amaçla konulacak ödenek,"ler falan diyorsunuz, "Fon tarafından kurum ve kuruluşların mevzuatındaki her türlü kısıtlamalardan muaf tutularak yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından sağlanan finansman..." Bu mevcut kanun dışında bir finansman şekli yani borçlanma şekli mi geliyor? Depremden istifade yeni bir borçlanma türü mü şey yapılıyor? Bir de "diğer gelirler" diyor, nedir bu diğer gelirler? Bunların açık bir şekilde belirtilmesi gerekiyor değerli arkadaşlarım.

Şimdi, başka bir konu da denetimiyle ilgili. Ya, arkadaşlar, size güvenilmediğini zaten siz kendiniz ilan ediyorsunuz, diyorsunuz ki... Bakın, 1999'da da buna benzer bir kanun çıktı ama fon kurulmadı, Ziraat Bankasından açılan bir hesap üzerinde yürüdü Rahmetli Ecevit'in zamanında ve yine, Sayıştay denetiminden de muaf tutuldu ama özel bir denetim ekibi kuruldu devletin içinde ve gerçekten denetlediler ve üç ayda bir de Resmî Gazete'de yayınladılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, Sayın Bekaroğlu, buyurun, tamamlayınız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Siz de diyorsunuz ki: "Biz bunu duyuracağız üç ayda bir." Ama nerede duyuracaksınız; Resmî Gazete'de mi, internet sitesinde mi? Ne yapacaksınız, bunlar belli değil. Ve niye bu şeylerin ayrıca uluslararası bağımsız denetime tabi tutulmasını öngördünüz değerli arkadaşlarım? Yani niçin? Sanıyorum Cemal Bey kardeşim bu soruya -niye bunu düşündü etti- gerçekten bir cevap verecek. Çünkü bizim normal denetimimize kimse güvenmiyor, uluslararası piyasada müthiş bir güvensizlik var bize karşı, dolayısıyla bu şekilde bir güven şeyi duyuyoruz. Ondan sonra da bağırıyoruz "yerli, millî" falan... Yani yok, herkesin güveneceği işler yapacaksınız. Bunun için de kurallar çerçevesinde, önceden belli olan kurallar çerçevesinde bu şeyleri yapacaksınız değerli arkadaşlarım.

Şimdi, siz, değerli arkadaşlarım, bu fonda para toplanacak, yardımlar gelecek, bütçeden de aktarılacak ve bunu yeniden imar yani yıkılan yerleri yeniden yapmak için kullanacaksınız. Bu eleştiriler diğer arkadaşlarımızdan da geldi. Evet, yeniden imar mecbur yani sosyal devlet bunu yapacak ama depremlerin olmaması için, bu fon bu şekilde genişletilmeyecek... Yani depremlerin olmaması değil, depremlerin zarar vermemesi için, az zarar vermesi için neler yapacaksınız? Ve şu anda oralarda deprem oldu ama koca bir İstanbul, Marmara Bölgesi, İzmir falan, buralar duruyor arkadaşlar; bunlarla ilgili ne yapacaksınız?

Son cümlelerimi dile getiriyorum. Şimdi, siz bunları, bu işleri nasıl yapacaksınız arkadaşlar? Tamam, dışarıdan gelen krediyi, projeye verilenleri, bu parayı sizin nasıl kullandığınıza bakacaklar, size güvenmiyorlar, bağımsız denetçilerin kendileri denetleyecek ve bakacaklar. Ama bu paraları, bunları nasıl kullanıyorsunuz yani bunları nasıl yapıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Bekaroğlu, ek süreniz de bitti.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum, son cümlelerim.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şu anda 50 milyar TL'lik ihale yapıldı bölgede değerli arkadaşlar, 50 milyar TL ve belki de daha da artmıştır. Bunları nasıl yaptınız, nerede yaptınız? Ya, kardeşim, tam da İstanbul'da, işte "Biz bunu bilimle, akılla, hocalarımızın söylediği şekilde yapacağız." diye Sayın Cumhurbaşkanının ilan ettiği günde bölgede 3 milyar TL'lik ihale yapıldı değerli arkadaşlarım. Göstermelik beşer dakika konuşturdunuz bilim insanlarını; böyle olmuyor arkadaşlar.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Bekaroğlu, teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu konuda ve her konuda gerçekten samimi olmak lazım.

Sevinilecek bir şey var, o da iki ay kaldı, gidiyorsunuz ve bu millet derin bir nefes alacak.

Saygılarımla.