KOMİSYON KONUŞMASI

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biraz önce geneli hakkında konuşurken dikkatlerinize sunamadığım bazı hususları şimdi ifade etmek istiyorum. Ama öncelikle Cemal Bey biraz önce bir ifade kullandılar, dediler ki: "Bu fonla ilgili kanun teklifini getirmemizin bir sebebi olarak -herhâlde- uluslararası yardım kuruluşlarının isteğini hissettik." Yani çok diplomatik bir ifade kullandınız. Diplomasideki "yapıcı muğlaklık" ifadesiyle demek istediniz ki aslında "Yabancılar istedi, biz de yaptık." Bunu anlayışla karşılıyorum çünkü maalesef iktidara güven hiçbir kesim tarafından kalmadı.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Cevap hakkı doğdu.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cemal Bey, not edin, topluca cevap verirsiniz.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Aynen bundan bir süre önce, yine, burada, Merkez Bankasında hesap açacak olan yabancı ülkelerin hesaplarına haciz konamayacağı gibi bir kanun çıkarmıştık ki çok yaralamıştı hepimizi. O zaman da kim bunu istedi bilememiştik, hâlâ bilmiyoruz, hangi yabancı güç bunu istedi. Anlıyoruz ki yine bir yabancı güç bunu istemiş. Bu ifadenizden sonra kimin istediğini bize açıklamak zorundasınız Cemal Bey.

Deprem bölgesinde günden güne çok hızlı geçen bir süreç, ihtiyaçlar hep değişiyor. Bugün tabii ilk akla gelen hijyen, çadır ve konteyner ama bir yandan da orada gençlerin de olduğunu unutmayalım ve üniversiteye hazırlanan gençler benim hep karşıma çıktı. Biz onlara üniversite hazırlık kitapları temin ediyoruz, ders çalışabilecekleri alanlar temin ediyoruz ve her yaştan çocuk, genç, okullarını bana sordular, bunu da buradan sizin dikkatinize sunmak isterim.

Bu deprem vergisiyle toplanan paralar nerede diye sorduğumuzda "Yol yaptık." dendi bugüne kadar. Peki, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yol yaptı, güzel ama onun bir görevi de sosyal medyayla ilgili altyapı yatırımları yapmak ve telekomünikasyonla ilgili altyapı yatırımları yapmak ki bu depremde en çok eksikliğini hissettiğimiz bunlardı. Sosyal medyanın yavaş olmasından, hatta çalışmamasından, telefonların çekmemesinden dolayı binlerce insanımız eminim ki vefat ettiler boşu boşuna. Ben orada vali beyle bile telefonla konuşamıyordum zaman zaman.

Adıyaman'da Suriyeliler için yapılmış -Adıyaman'dan Urfa'ya giderken hemen göl kenarında- 12 bin kişilik bir konteyner kentin kısa bir zaman önce, bir sebeple, Suriyeliler tahliye edildikten sonra ortadan kaldırıldığını ben orada öğrendim yine. Hâlbuki devlet aklı o bölgede her türlü deprem ihtimaline karşı böylesine bir ihtiyacı saklamalıydı. Altyapısı tamamlanmış, her türlü ihtiyacı karşılayan bu 12 bin kişilik konteyner kent lağvedilmiş. Ben bunu yine oradaki vali beye sorduğumda bana cevabı "Çok masrafı vardı." oldu. 12 bin kişilik bir konteyner kenti bugün arayıp duruyoruz. Keşke lağvedilmeseydi, bu devlet aklını AK PARTİ iktidarı taşıyabilseydi.

Elâzığ depreminde ben bunu çok net yaşadım -Elâzığ'la çok ilgiliyim- hâlâ bugün büyük aksaklıklar var, o günden beri teslim edilemeyen konutlar var. Erzurum'da da bunu yaşamıştık ama Elâzığ'da ben bunu çok net yaşadım. Deprem bölgesi TOKİ'nin arazisi hâline geliyor, depremzedeler de TOKİ müşterisi hâline geliyorlar. Lütfen, bunun önüne geçelim. Bu yazıktır, insanları o sıkıntılı hâlleriyle tekrar dünyanın parasını ödeyerek çok da makbul olamayacak, eski standartlarından uzak -ama mecburiyetten- bu daireleri, konutları satın almak mecburiyetinde bırakmayalım. Onlara daha rahat şartlarda bu konutların içinde barınma imkânları sağlayalım.

Bu moloz meselesi var, molozlar alelacele kaldırılıyor ve nereye döküldüğü belli değil. Bir kere tabiata çok büyük zarar veriyoruz. Kimler bunları toplayıp götürüyor? Ve bunların içinde servet var. Biz burada bir fon oluşturmaya çalışıyoruz, para ihtiyacımız var ama bu molozlar bir servet. Bizim tahminimize göre orada bir 20 milyar dolarlık servet var. Bunun ayrıştırılmasıyla...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Devletin belirlediği yerlere dökülüyor.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Tamam, dökülmekten bahsetmiyorum. O ayrı, işin farklı meselesi, bir de bunun ayrıştırılarak tekrar finansal kaynak hâline getirilmesi çok önemli bir şey. Bir jeolojik kazı yapar gibi, onların titizlikle ayrıştırılıp düzenlenmesi gerektiğini de sizlerin dikkatlerine sunmak isterim.

Marmara Bölgesi'yle ilgili, önlem amacıyla tekrar kısa bir ifadede bulunmak isterim. Marmara Bölgesi, İstanbul -Allah esirgesin- çok büyük bir depreme gebe ve hiç hazırlıklı değiliz. Marmara Bölgesi'nin tasfiye edilmesi gerekiyor yani bu kadar yük Marmara Bölgesi'nde fazla. Marmara Bölgesi'ndeki sanayinin farklı farklı Anadolu şehirlerine taşınıp sektörleriyle anılan marka şehirler hâline getirmemiz şart.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamamlarsanız.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Tamamlıyorum.

Almanya bir tek Frankfurt'tan ibaret değil, bir tek Berlin'den ibaret değil, Düsseldorf'u, Stuttgart'ı, Münih'i, var oğlu var, say say bitmiyor, her bir şehir de kendi sektörleriyle, oradaki sektörlerle anılıyor ve dünya çapında merkezler hâlindeler. Türkiye'nin de Almanya'dan hiçbir eksiği yok. İstanbul'u biraz yayarak hem İstanbul'un yükünü hafifletip hem de Anadolu'yu kalkındırarak bölgesel kalkınmaya da faydalı olabiliriz ama bir yandan da binaların sağlıklı hâle getirilmesine çalışabiliriz.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.