KOMİSYON KONUŞMASI

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; benim de birkaç sorum var.

Burada, tabii, gün boyunca Sayın Bakanı ve ilgili iktidar partisi milletvekillerini dinlediğimizde, özellikle de Bakanlığın bürokratlarına baktığımızda yani son derece sevimli, anlayışlı ve konulara son derece sıcak yaklaşan ve meseleleri anlamaya çalışan bir Bakanlık kadrosu görüyoruz fakat uygulamalara bakıyoruz, yaşananlara bakıyoruz, haberlere yansıyanlara bakıyoruz sanki paralel evrende başka bir âlem var yani sanki başka bir Millî Eğitim Bakanı var, sanki paralel başka bir Millî Eğitim Bakanlığı var. Bu uygulamaları kim yapıyor? Hatta, birçoğunu, burada dikkat ediyorum, milletvekilleri size aktarırken hayretler içinde dinliyorsunuz siz de hani sanki ilk defa duymuşsunuz gibi. Mesela biraz önce Musa Bey dedi ki: "Okullar ayrıştırılıyor Sayın Bakanım, kız-erkek falan." Bakan dedi ki: "Böyle bir şey yok."

Peki, Sayın Bakanım, Bursa Özlüce -bugünkü olay, bugün- Nurettin Topçu Anadolu İmam Hatip Lisesi, birinci dönemine -lütfen not alın- kadar tek binada karma eğitim yapıyor. Bu ikinci dönem yani geçen hafta, okul, okulun erkekleri 2 kilometre ötedeki başka bir binaya taşındılar ve aynı okul, aynı tabela, aynı öğretmenler, iki farklı bina ama sadece kız ve erkek ayrıldı. İlginç yanı, bu ayrım 1739 sayılı sizin kendi Temel Kanun'unuzun 15'inci maddesine aykırı değil mi? Sorum bu.

İki: Üstelik okulda hem imam-hatip lisesi hem de imam-hatip ortaokul öğrencileri bir arada eğitim yapıyorlar ve erkek öğrenciler valinin isteğiyle gönderildi.

Peki, şöyle bir şey iddia ediliyor, onu da soruyuz: Vali beyin kızı bu okulda okuyor. Vali beyin kızının okuduğu okulun erkeklerini alıp 2 kilometre öteye sürgün ettiler resmen. Şimdi, ben size bunu soruyorum. Bakın, şu an, bütün bürokratlarınız yüzleri şaşkın bir şekilde bakıyorlar. Ya, bunları kim yapıyor? Bunları hangi Millî Eğitim Bakanlığı yapıyor? Tamam, bizim Millî Eğitim Bakanımız sizsiniz. Bunları yapan bakanlık hangi bakanlık, bunu merak ediyoruz.

İkincisi: Sayın YÖK Başkanımıza bir ricamız olacak, sorudan da öte. Uludağ Üniversitesinin Gemlik'te, biliyorsunuz, bir hukuk fakültesi var Sayın Başkanım ve gayet de iyi bir şey oldu, Gemlik için de iyi bir şey oldu, sizin için de, iktidar için de puan kazandırıcı bir şey oldu ve bence Gemlik halkı da bundan mutlu fakat son günlerde aldığımız duyumlara göre, Uludağ Üniversitesi Gemlik'teki Hukuk Fakültesini merkeze yani ana kampüse taşımaya çalışıyor. Bakın, biz muhalefet olarak bundan memnuniyet duyarız, yani siyaseten memnuniyet duyarız. Neden? Çünkü bir dahaki yerel seçimde Gemlik Belediye Başkanlığını yüzde yüz biz kazanırız. Ama ahlaken, hukuken veya kanunen veya oradaki bağışçının... Yani büyük bir bağış yaptı oraya. Bu insanlar, bağışçılar kandırılmış olur, Gemlik halkı yanıltılmış olur -öyle söyleyeyim, kandırılmış demeyeyim- ve şunu söyleyeyim: Bu, muhalefeten bizim işimize gelir, biz bunu siyaseten kullanabiliriz ama bu inanın, ahlaken, vicdanen ve eğitim açısından ve Gemlik için iyi olmaz. Ha, Gemlik için iyi olacaksa biz kaybedelim ama Gemlik için iyi olsun. O yüzden sizden ricam, lütfen Gemlik'teki Hukuk Fakültesi şehrin merkezine taşınmasın.

Son bir şey, yine YÖK'le ilgili. Biliyorsunuz, Sağlık Bakanımız çırpınıyor, doktor yok, doktor yok, doktor yok. Tıp fakültesi kadrolarını artırıyorsunuz. Ben size çok basit bir doktor kaynağı söyleyeyim. Myanmar'dan doktor getirmeye çalışıyorsunuz, Filistinli doktorları, Arapça bilen doktor arıyorsunuz, Türkçe bilmeyen bir dolu doktoru işe başlattınız.

YÖK BAŞKANI PROF. DR. M. A. YEKTA SARAÇ - Benimle alakası yok.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sizin tabii, ilginiz yok bununla, Sağlık Bakanlığı başlattı Başkanım, doğru ama Sağlık Bakanı arıyor haberiniz olsun ama sizin elinizde var bu doktorlar. Şu an, Türkiye'de Azerbaycan ve Türki cumhuriyetlerden mezun olmuş bin doktorumuz var, mezun, doktor, tıp fakültesi diplomalı ama başlayamıyorlar, doktorluk yapamıyorlar. Gelin, bunları akredite edin, zaten bunların birçoğu sizin YÖK'le akredite üniversiteler. Gelin, bunları bir an önce diplomalarını, Türkiye'de de altı ay, bir yıl neyse staj mı yapacaklar, bir uyum programına alın, bin doktoru haftaya, altı ay sonra işe başlatın. Bunlar üstelik Türk vatandaşı çocuklar, hepsi bu vatanın, bu toprağın çocukları. Ya, dışarıdan doktor aramayın, Türki cumhuriyetlerdeki ve Azerbaycan'daki... Ve para da harcamayın, masrafını da yapmışlar, eğitimlerini de başkaları yaptırmış. Gelin, bu arkadaşları, şeye kazandıralım. Siz bunları... Biliyorum, belki bürokratınız: "Tıpta Uzmanlık Sınavı'nda 60 alınca zaten biz onları doktor kabul ediyoruz." diyor, doğru ama orada uzmanlığa sokmaya çalışıyorsunuz. Biz uzmanlıktan bahsetmiyoruz, direkt pratisyen hekim olarak kullanmaya başlayın önce.

Peki, ben çok teşekkür ederim, sağ olun.