KOMİSYON KONUŞMASI

DERYA BAKBAK (Gaziantep) - Çok teşekkür ederim Bakanım. Öncelikle, Komisyonumuzun hayırlı olmasını diliyorum. Allah güzel şeylere komisyon kurdursun, üzücü bir olay sonucu kuruldu Deprem Komisyonumuz.

Tabii, deprem çok acı bir afet diğer afetler gibi ama boyutu gerçekten çok büyük bir boyutta oldu; fay hattı üzerinde olması, çok geniş, 11 ili kapsaması ve 11 ilin ilçeleri, köyleri, mahallelerini kapsaması açısından bizim için üzücü bir dönem geçti. Tabii, can kaybı, mal kaybı ve psikolojik açıdan da çok büyük etkileri oldu.

İlk girdiğimde ben Nurdağı'na insanlar çok büyük bir şok altındalardı hatta 2'nci depremde üst köprü çatlamıştı, üst otoban çatlamıştı, altta Nurdağı'nda, kayaların düştüğü yerde ben 2'nci depreme yakalandım ve orada insanların şöyle bir şeyiyle karşılaştım: Arabalardan çıktıklarını, kayaların yuvarlandığı bölgede olmamıza rağmen insanların arabadan çıktıklarını gözlemledim. Bizim yanımızdaki çocuklar "Kaçalım." diyorlardı. Çocuklar nereye kaçacağız? Yan taraf uçurum, yukarıdan kayaların geldiği yerdeyiz zaten ama herkes gerçekten çok büyük bir şok altındaydı, beyinler durmuştu ve Nurdağı'na girdiğimde... Aslında Nurdağı'na girmemiz üç dört saati buldu çünkü alt, eski yol da çökmüştü ve orası toprakla dolduruluyor, oradan bütün ekipler, AFAD ekipleri Adana Havalimanı'na indi ve havalimanından bölgeye, Hatay'a geçişler, Kahramanmaraş geçişleri, Gaziantep geçişleri o hat üzerinden sağlanabildi ve orada da büyük bir otoban yıkık, alt yol yıkılmış, alt yolda büyük bir yarık var ve bu şekilde geçişler sağlanabildi. Dediğim gibi, dört saat süren, üç saat süren çalışmalar sonrasında bu süreç yürütüldü. Zor bir dönemdi çünkü tespitleri çok hızlı yapman gerekiyor. Yolu gidiyoruz, yol her gittiğimiz yerde yarılıyor ve şoförler arabayı şu şekilde kullanıyor çünkü gittiğimiz anda yollar yarılıyor yani her artçı deprem, her artçı sarsıntı yeni bir yarılmayı meydana getiriyor. Giderken sağlam gittiğimiz yollarla dönüşte yarılmış şekilde karşılaşıyorduk. Tabii, Karayolları ekipleri olsun, belediye ekiplerimiz olsun hızlı şekilde bunların tamiratını günbegün yaptılar ama o yollarda ani yarılmalardan dolayı ciddi kazalar... Mesela, bir tırın devrilmesi yolun ciddi anlamda saatlerce kapanmasına sebep oldu, ekiplerin erişimini zorlaştırdı, bizler de çok zor gittik gerçekten. Hayatımızda yaşamadığımız, herkesin büyük bir şok altında olduğu bir süreçti.

Nurdağı'nda gerçekten çok ciddi bir hasar vardı, İslâhiye'de yine aynı şekilde. Okulları açalım diyoruz, Millî Eğitim Müdürümüz de dâhil enkaz altındaydı, bütün belediye ekipleri enkaz altındaydı, belediye ekiplerimizin çoğu. Yani o şehirlerde aslında deprem olan yerlerdeki acil kurtarma ekiplerinin dışında diğer şehirlerden acil kurtarma ekiplerinin gelmesi bu anlamda doğru bir durum oldu çünkü zaten herkes afetzede, herkes büyük bir şok altında. Aslında Gaziantep bir anlamda daha şanslıydı çünkü şehir merkezinde, bizim ana merkezde 11 binamız, birisi site olmak üzere yıkılmıştı ve biz, itfaiye ekiplerimiz, acil ekiplerimiz daha hızlı hareket edebiliyorduk ama erişimde trafikte yoldan dolayı zorluklar yaşanıyordu.

Tabii, aslında depremlerin şiddeti hissedilenle ölçülüyor, insanlar üzerindeki, hayvanlar üzerindeki hasarlar, yollar üzerindeki hasarlarla ölçülüyor. Ben şu konuyu dile getirmek istiyorum: Depremin derecelendirmelerinde farklı çalışmalar yürütülmüş, bunlar; duyulmayan, çok hafif olan, hafif olan, az şiddetli olan, şiddetli olan, çok şiddetli olan, hasar yapıcı olan, yıkıcı, çok yıkıcı, ağır yıkıcı ve çok ağır yıkıcı ve yok edici depremler olarak sınıflandırılıyor ama benim gözlemlediğim bu bölgedeki yıkıcı depremler, kaya düşmesi ve yamaç kayması olan depremler, dik meyilli yol kenarlarında ve vadi içlerinde yer kaymaları olan ve göllerde, sularda kuru kaynaklar akabiliyor, akan kaynaklar durabiliyor. Çok yıkıcı depremlerde demir yolu rayları eğriliyor, kara yolları köprüleri yıkılıyor, eğimli zeminlerde çatlaklar oluşuyor 10 santim, yer kaymaları, dağ kaymaları, sularda dalgalanmalar oluyor, heykeller, sütunlar düşüyor, C tipi betonarme yapılarda ağır hasar, az yapıda yıkıntı, B tipi tuğla, kâgir yapılarda yıkıntı ve az yerleşim olan yerlerdeki kerpiç yapılar gibi, kırsal konutlar gibi, kireç ve çamur yapılar gibi yapılardaki yıkıntıları kapsıyor. Ağır yıkıcı depremlerde ise ağır hasar, yıkılma oluyor, demir yollarında raylar bükülüyor, barajlar, bentler ve köprülerde hasarlar oluyor, C tipi yapılarda yıkılma yani betonarme yapılarda yıkılma oluyor, B tipi yapılarda büyük ölçüde yıkılmalar oluyor, kesme taş, tuğla yapılarda yıkılmalar oluyor ve heyelanlar oluyor, nehirlerde, dik meyilli yerlerde heyelanlar oluşuyor.

Burada gözlemlediğimiz depremler gerçekten yıkıcı, ağır yıkıcı, çok yıkıcı depremler arasında yer alan yani gerçekten 11 şehri kapsayan büyük bir depremden bahsediyoruz. Ben Gaziantepliyim, Gaziantep'te yaşadım hep; mimarım, mesleğim mimarlık. İslâhiye, Nurdağı, fay hattı üzerinde, hep bildiğimiz, birinci derece deprem bölgesi olarak tanımladığımız bir bölgeydi; Hatay'dan başlayan bir fay hattı üzerinde bulunduğunu biliyorduk ve Gaziantep'in kuzeyi ve kuzeybatısının depreme, bu fay hatlarına daha yakın olduğunu biliyoruz. Güney kesimlerimizde bu hasar bu şekilde hissedilmedi; mesela, Şehitkâmil'de hissettiğimiz depremi Şahinbey'de hissetmedik, o bölgede daha az yıkım olmuştu, binalar daha az hasar görmüştü. Sanki dedik ki Alleben depremi bu tarafa geçirmemiş gibi yani bu bölgede sanki deprem olmamış gibiydi. Tabii, şehir merkezi, Şehitkâmil bölgesinde Sofalıcı'yı da bu merkezde ana hat olarak gösteren bazı yabancı kaynaklar bulunmakta. Tabii, Şehitkâmil'de yıkılan evlere şöyle baktığımızda, o Sofalıcı'yla böyle birçok gördüğümüz bağlantı kurulan bir hat var yani bunlar tabii zaman içerisinde incelemeler sonucunda ortaya çıkacak aslında. O bölgede bir sitemizde 4 blok yıkıldı ve yine aynı adanın içerisinde Pamukkale Sitesi'nde yine yıkım oldu, farklı bir müteahhit tarafından yapılan bir binaydı ve yine o hatta yakın olan bölgelerde yıkımlar oldu.

Tabii, şehrin genelinde olmayıp 1 milyon 800 bin nüfusun yaşadığı bölgede 11 binada bu yıkıntılar neden oldu bunun ciddi anlamda araştırılması önemli ve bunlar, savcılarımızın gözünün önünde, üniversiteden bu konudaki uzman akademisyenlerimiz tarafından numuneler alınarak çalışmalar yürütüldü ve burada beton kalitesi olsun, donatılar olsun, büyük bir çoğunluk 99 öncesinde olan, 93'te hatta izninin alındığı... Fakat genelde şöyle bir şey gözlemledim: Hep müteahhit değişmiş yani birinci müteahhit ikinci müteahhite vermiş, ikinci müteahhit üçüncü müteahhite vermiş. 6 katlı izinliyken, 6 katlıyken ikinci alan müteahhit onun üstüne 2 kat çıkmış, yıkılmayan 2 binası mesela farklı bir müteahhit tarafından yapılmış. Yani bu müteahhit değişimlerinin aslında sonrasında çok önemli incelemelerin gelmesi gerektiğini düşündüm, hep aynı şeyleri gördüm. Pamukkale Sitesi'nde de ilk 3 katı bir müteahhit yapmış, 3 katın üstüne olan bölümü başka bir müteahhit yapmış. Yıkılan, çöken binanın 3 katı, öbür 3 katın üstü sonradan yavaş yavaş çöktü ve sağlamdı, ayaktaydı; demek ki bu müteahhit değişikliklerine... Ya da orta hasarlı ve ağır hasarlı olan yeni bitmiş bir bina var, o da yine müteahhit değiştirmiş. Yani bunların teslim alınırken ciddi incelemelerden geçmesi önemli, zemin etütlerinin yapılması, sağlam zemine inilmesi. Tabii, ben hem mimarım hem inşaat, mekanik yüksek lisans doktoralı mimarlık öğretim üyesiyim, yapı statiği ve betonarme derslerine de giriyordum. Bu anlamda bazı şeyler çok dikkatimi çekti yani 99 öncesi donatılar nervürsüzdü ama çok ince donatılar kullanılmıştı binalarda. Sağlam zemine inilmemiş, tek yönde bağ kirişleri sağlanmış, temellerin bağlantı yönleri tek yönde bağlantı sağlanmış. Ben 92 depremi olduğunda, Erzincan depremi olduğunda mimarlık öğrencisiydim Gazi Üniversitesinde. Bize hocalarımız böyle birkaç gün, bir haftalık çok yoğun sunumlar ve eğitimler vermişlerdi, orada çok dikkatimi çeken bir şey olmuştu; hep sunumlarda bir kiriş eksik, bütün katın kirişi var, iki kolon arasındaki bir kiriş yok ve binalar dönerek hep yıkılmış. Tabii, yatayda ve dikeydeki bağlantıların olması önemli, kolonların da sürekliliğinin olması, kirişlerdeki bağlantılarda sürekliliğin olması, temel bağlantılarında da sürekliliğin olması, zeminlerine göre planların yapılması, sadece bir alanı etkileyen değil, zemini projeyi mimar tasarlıyor, kolonların şeklini mimar belirliyor. Ben de mimarım, meslektaşım. Cepheye dik kolonların yapılması gerekiyor ve diğer yönde de kolonların olması ve bunların bağlantılarının çok iyi olması kirişlerin, geçilen mesafelere göre döşemelerin seçimi, temelin zemine göre seçimi, kazık temelde mesela, zeminin türüne göre fore kazık da olabilir, radye jeneral temel de kullanılabilir, hepsinin çözümleri var. Tamamen sıvılaşma olan yerlerin hiç izinlerinin verilmemesi bu anlamda önemli. Yüksek bir binanın yanında kısa dükkân katları olan binalar var; bunların dilatasyonla ayrılması gerekiyor. Mesela, sahada gezdiğimizde, işte, "Benim binamın üstünde bina yok." deniyor ama o bina öbür binaya bağlıysa ikisi aynı binayı temsil ediyor. Hem planda hem kesitte o bina ayrımlarının çok iyi olması, dilatasyonlarının olması, dilatasyon olan yerlerde döşemelerin hemen hemen aynı seviyeye gelmesi çünkü döşemenin bir tarafta olduğu yerde öbür tarafta kolona geliyorsa bu, deprem sırasında çarpmadan dolayı kolona zarar verebiliyor. Kolon aks aralıklarının hemen hemen eşit olması, kolon yönlerinin düzgün olması, perde duvarlarının dağılımlarının düzgün, dengeli bir şekilde olması. Bir binada da şöyle bir şey, hiç aklımıza gelmeyecek bir şey; hani hep malzeme araştırılıyor, donatı araştırılıyor ama sonradan binalara eklemeler yapılıyor. Mesela, binada alt katı banka almış, bankada çok ağır kasalar konulmuş. Bu, akla gelmeyen bir şey ama rijitlik merkezi ile kütle merkezinin mesafesinin minimum olması gerekiyor. O kasalar nerede konuldu, ben tam yerini bilmiyorum ama örnek olarak söylüyorum, hiç akla gelmeyen bir şey. Sonrasında çok ağır su depoları eklenebiliyor binalara. Bunların konulduğu yerlerin tespit edilmesi ve bunların aslında bir denetimle sürdürülmesi gerekiyor. Tabii, mimar, tasarımı yapıyor, inşaat mühendisleri bunların, kolonların, kirişlerin, döşemelerin kesitlerini ve donatılarını hesaplıyor. Sonrasında müteahhitler işin yapım aşamasında ve uygulamada da işçiler, çalışan personeller de bu donatıların doğru bağlanması, doğru uygulanması, projelerdeki gibi yapılması konusunda, beton kalitesinin verilen şekilde gerçekte uygulanması, bunların denetimlerinin yapılması. Bizim daha önce Gaziantep'te Belediye Başkanımızın öncülüğünde bir toplantımız olmuştu; müteahhitler, inşaat mühendisleri, mimarlar arasında. Şöyle bir şey oldu: Olurların geç verildiği ve sürekli düzeltme projeleri istendiği yönünde bir eleştiride bulunuldu. Belediye projeyi gönderiyor, düzeltme istiyor, yine eksik geliyor; belediye projeyi gönderiyor, düzeltme isteniyor, yine eksik geliyor ve sürekli bu döngüler ve sanki belediye bunu yapmak istemiyor ya da engel çıkarıyor gibi. Aslında, her şey... İrlanda'ya gittik geçen Dışişleri Komisyonuyla, izinlerin bir yılda verildiğini söylediler. Bizim doğru projeyi, doğru uygulamayı, zemininden yukarısına kadar hepimiz sorumluluğumuzu çok iyi alarak yönetmemiz gerekiyor. Ben hani burada biraz siyaset dışı da konuşuyorum. Hepimiz bu konuda yani yapanı da kontrol edeni de izni vereni de... Her şeyin çok iyi yapılması gerekiyor. Kolon kesme birkaç projede vardı. Birkaç projede şikâyetler, işte kolon kesimi olabileceği önerileri, olmuş olma olasılıkları yüksek ama nasıl bu sorumluluğu alabilmişler, gerçekten ben çok üzüldüm. Bir kolon kesme.... Hatta bir tanesinde Nurdağı'nda olan bir binada adamla böyle birbirlerine girmişler kolon kesme davası yüzünden ve o adam da vefat etti ailesiyle birlikte, şikâyet edilen kişi. Tesisatçılar geliyor Bakanım; adamı gönderiyorsun, adam işi yapıyor ama mesela, klima tesisatı bağlanacak; adam kirişin içerisinden geçiriyor sistemi, kimsenin haberi yok. Ne yöneticinin haberi var ne müteahhidin haberi var ne mühendisin haberi var; sonradan yapılan eklemeler. Bunların da ciddi kontrollerle, ciddi izinlerle yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü oradaki bir şeye zarar vermesi... Bizim, merkezde yıkılan binalarımız çok hızlı yıkılmış yani blender gibi anında, ilk sekiz saniyede, yirmi saniyede çökmüşler ve insanlar yataklarından kalkamamışlar, bir koridorlarına ya da bir merdivene gidememişler. Hissetmeden, yatağında vefat eden insanlar bulduk ve bir yaşam üçgeni dahi oluşmamış kurtarılma ekiplerinde. Mobilyalarını dahi ben göremedim yani böyle bir yıkım olmuş, binalar un gibi yıkılmış. Ben aslında işin öncelikle... Hani AFAD kurtarma boyutu sonraki bir boyut ama bizim o aşamaya binalarımızı getirmememiz gerekiyor çünkü kurtardığımızda farz edin ki 30 kişilik bir bina; bunun 20'si anında vefat ediyor, 10'u kurtarılabiliyor. Bizim tümünün sağlam yapılması, tümünün kurtarılabilir olması yönünde önemli çalışmalar yürütmemiz gerekiyor ve bu alanda herkesin kendi görevini yapması gerekiyor.

Bir de eğimli araziler var mesela. Eğimli araziler aslında hani düz toprak alan arazilere göre avantajlı ama orada da bazıları dolgu yapmış; temeller aynı seviyeye inmemiş, aynı seviyeye inmediği için bağlantılar düzgün sağlanamamış. Burada da önemli şekilde bu alanların da...

Yumuşak kat konusu geçti. Evet, Nurdağı'nda benim gözlemim çok büyük bir oranda yumuşak kat çünkü orası oto galericilerin olduğu yer ve bütün Türkiye'nin minibüs satışı buradan yapılıyor. 1,5 katlı ya da tamamen yüksek katlı olan galerilerin olduğu binalar yapılmış ve bu katlarda kat yükseklikleri fazla olduğu için bina salınımda süneklik sağladığında bunun kat yüksekliği yüksek ama diğerlerinin düşük; bu salınım da buradan binayı götürüyor yani süneklik sağlamada, esneklik, süneklik yani o kadar büyük bir denge içinde olmalı ki hem ağırlığı artırmamamız gerekiyor, kütle ağırlığını artırmamamız gerekiyor, kesit ölçüleri, donatılar o kadar dengeli bir şekilde olması gerekiyor. Binanın sünekliğini, malzemenin yapısını bozmayacak şekilde bir sarsıntıda, bir olayda tekrar binanın eski konumuna geldiğinde, sünekliğinin, esnekliğinin sağlanabilmesi gerekiyor. Plastik konuma o malzeme geçtiği anda biz orada işi sıkıntıya sokuyoruz aslında. Bu alanda da çalışmalar yürütülmesi gerekiyor.

Müteahhitlerle ilgili... Gerçekten çok başarılı müteahhitlerimiz var. Yurt dışına gidiyorum; GDAÜ PA'dayım. Orada bizim müteahhitlerimizden, projelerimizden gerçekten övgüyle bahsediyorlar ama demek ki bazı alanlarda da daha böyle, hepsini yukarıya taşıyacak daha güçlü bir yapıyı da oluşturmamız gerekiyor bizim burada. Tabii, burada bakanlıklarımızın çok büyük katkıları oldu yani ben valilerimize... Anında gelen valilerimiz oldu bize, koordinatör valilerimiz oldu, bakanlarımız hepsi anında bir bölgeye gitti. Bize Murat Kurum Bakanımız geldi, anında, Enerji Bakanımızla beraber geçtik zaten biz. Enerji Bakanımız geldi, İçişleri Bakanımız geldi, hepsi anında olay yerine müdahaledelerdi, olay yeri içindelerdi. Hepsinin farklı alanlarda farklı durumları oldu, farklı katkıları oldu. Olayı anında çözmek için çok büyük ekiplerle gelmişlerdi. Akaryakıtından tutun da yani oradaki güvenliğin sağlanmasına kadar, insanlara erişimine kadar çok büyük bir alandı enkazın olduğu alan. Hatay'ı görmedim ben Gaziantep'ten ayrılamadım ama Hatay'da çok çok daha büyük olduğu söyleniyor. İlk indiğimde Adana'da yıkılan binaları gösteriyordu, hep orası basına ilk anda yansıdı.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - 11 bina.

DERYA BAKBAK (Gaziantep) - Evet.

O binaların, ikinci, o öğlen bir buçukta olan deprem anındaki hasarlı binaların yıkılışları görüldü. Bakanlıklarımız çok iyi bir çalışma yolu izledi Murat Kurum'a şahidim yani Gaziantep'te çalıştım. Şöyle ki: Bizim tabii, fay hattı olan köylerimiz çok fazla. Arazi tespit çalışmalarını sürdürüyorlar; ellerini atıyorlar, fay hattı çıkıyor, ellerini atıyorlar, fay hattı çıkıyor. Muhtarlarımızı çağırdılar; önce, arazi tespitleri, zemin etütleri yapıldı. Konutları nerelerde yapabiliriz? Bunlarla ilgili çok çalışma yapıyorlar, yine fay hattı çıkıyor, başka alana kayıyorlar zemin etütleriyle ilgili. Ama mesela, bizim İslâhiye ve Nurdağı'nda TOKİ tarafından yapılan binalarımızda hiçbir sıkıntı olmamıştı; fay hattına da çok uzak yerler değildi aslında ama oralarda bir sıkıntı yaşanmadığını gözlemledik. Şöyle bir çalışma yürütülüyor: Mümkün olduğu kadar fay hattından uzağa taşınacak konutlarla ilgili bir süreç yürüttüler ve defalarca zemin etütleri alınıyor. Yapıyorlar, bir daha alıyorlar tespitleri ve her köyü, her mahalleyi taşımak için orada bakıyorlar, bir sürü fay hattı geçiyor yine. Mesela, 80 hanelik bir köy var; 10 hanesi sağlam kalmış, 70 hanesinde hasar var. Bu köyü tamamen taşımayı planlıyorlar ve o 10 konut için de tekrar çalışmalarını sürdürüyorlar, onların da taşınması için AFAD'la birlikte iş birliği içerisinde süreci yönetiyorlar. Fay hattı olanların tamamıyla ilgili bir çalışma şu anda yürütülüyor yani onların yerinde bırakılmamasıyla ilgili yahut heyelan alabilecek, kaya düşmesi, sel baskını olabilecek yerler de bu sürecin içerisinde beraber çalışıyorlar ama mesela adam diyor ki: "Ben yerimde kalmak istiyorum."

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Diyemez.

DERYA BAKBAK (Gaziantep) - Diyor.

Biz ona eğer zemin de sağlamsa, zeminde bir sıkıntısı yoksa o köyün hepsine bakılıyor.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Diyemez, diyemez.

DERYA BAKBAK (Gaziantep) - Yok, şimdi, şöyle ki... Pardon, bir dinleyebilirseniz ben bir anlatayım olayı. Adam onu istiyor ama biz onun o istediğine bağlı kalmıyoruz. Eğer fay hattı olan bir bölgeyse bu zaten kesinlikle kabul edilmiyor ama eğer orada sadece 10 bina yıkılmış, 80 konut var, sadece 10'u yıkılmışsa, zemin araştırmaları müsaitse buna izin verilecek ama zemin araştırmalarında sıkıntı varsa bu, kesinlikle o kişiye anlatılıyor, kendisinin hayati durumu için, sağlamlığı açısından bunlara kesinlikle izin verilmiyor yani aslında birebir yürütülüyor. Şöyle ki: Adreslerle ilgili karışıklıklar var. Mesela, bina yıkılmış görünüyor ama sağlam, sağlam görünüyor, yıkılmış. Bunlarla ilgili şikâyet dilekçeleri, itiraz dilekçeleri veriliyor ve o itiraz dilekçeleri sonrasında tekrar bunların hepsi birebir, uydu üzerinden de kontrolleri yapılarak... Ben çok ilettim mesela, Banu Hanım'a; şu binayla ilgili şöyle görüş... Anında bana resimleri gönderiyor gerçekten ve binalar doğru yani hani burada çok profesyonel bir çalışma ekibi var ama saha çok geniş. Yıkım çok, ağır hasarlı binalar var, orta hasarlı binalar var; bunların da yıkımları... Birkaç bina daha vardı orta hasarlı "Biz ne yapalım?" diyorlardı, bu orta hasarlı binalarla ilgili kararlar henüz alınmamıştı. Benim baktığımda "Bu binalar kesinlikle yıkılmalı." dediğim binalar vardı gönderilenlerde yani orta hasarlı binaların o anlamda yıkılması... Yani öyle bir beton var ki harç sanki yani beton değil harç, bu binaların da gerçekten yıkılması gerekiyordu. Bakanlık çok büyük bir titizlikle çalışıyor. Tabii, konteynerler aşama aşama geliyor. Şu konuda ben de katılıyorum: Konteynerlerle ilgili açılıp kapanabilen... Bir tıra 10 konteyneri yükleyebileceğimiz çalışmaları yapmamız gerekiyor. Daha hafif, daha kullanılır malzemeleri, AR-GE çalışmalarımızı yürütmemiz gerekiyor. Akademisyenlerimizle, üniversitelerimizle iş birliğini yürütmemiz gerekiyor.

Ben her anlattığım derste konusu ne olursa olsun hep depreme dayanıklı yapı tasarımını anlattım; hem mimarlık hem inşaat mühendisliği olduğu için iki alanı da anlattım öğrencilere ama şöyle bir şey var mimarlarda: Proje çalışması yürütürken proje bittikten sonra o taşıyıcı sistem konusunun tekrar bir gözden geçirilmesi gerektiği konusunda biraz daha hassasiyeti belki akademisyenlerimizin, hocalarımızın, öğrencilerimize tekrar bir vurgulamasında fayda olduğunu görüyorum, tekrar bu konunun... Ama gençlerimiz taşıyıcı sistem hesaplaması ki mesela, betonarme dersinde hesaplama derslerine o kadar çok katılmak istemiyorlar, o kadar mimarlık öğrencilerinin de -inşaat mühendislerinin zaten mesleği ama- bunu bilmesi gerekiyor. Onun kolonunun aşağı yukarı ne olabileceği, üstüne 2 kat çıkamayacağı çünkü hesaplama yukarıdan başlıyor; ölü yük ve hareketli yüklerle bu hesaplamalar başlıyor ve onların, kolonların, kirişlerin hesabı ona göre yapılıyor. Sen onun üstüne 2 kat eklediğin zaman bütün hesaplamayı yok ediyorsun, bütün hesaplamayı iptal ediyorsun ve bu hesaplama zemine kadar gidiyor. Bu konuların önemli olduğunu düşünüyorum.

Tabii, Gaziantep de dediğiniz gibi nüfus artışının yoğun olduğu bir şehrimiz ve kentsel dönüşüm çalışmalarında aslında güzel çalışmalar yapıldı. Şahinbey bölgesinde Şahinbey Belediye Başkanımız Mehmet Tahmazoğlu çok başarılı bir süreci daha önceki süreçte yürüttü ve belediyelerimizin bu imkânlarının, verilen bu uygulamaların oranlarının artırılması, yapabilen, gücü olan belediyelerin önünün açılmasını da ben önemli görüyorum. Tabii Bakanlığımız büyük ve ani bir durumla karşılaştı şu anda ve hızlı bir çözüm için bu projeler yürütülüyor ama tabii ki biz bunu bütün yapılarda uygulamalıyız, tüm kuralları uygulamalıyız. Bu konuda tabii ki diğer alanların, diğer inşaat firmalarımızın, diğer firmaların da işin içerisine girmesi oradaki alanı da aslında rahatlatacaktır. Bununla ilgili sistemler neler olabilir bunları da çalışmamız, bunların önünü açmamız da gerekli. Aslında çok büyük katkı sağlayan insanlar oldu; kurtarma ekiplerinden tutun da yabancı ülkelerden, Katar'dan vardı gelen, Kazakistan'dan vardı gelen. Gerçekten AFAD ekiplerimiz çok dikkatli bir şekilde çalışmayı sürdürmek istediler. Tabii, insanların aileleri enkaz altında, sürecin daha hızlı sürmesini istediler ama o işin o kadar hassasiyetle yürütülmesi gerekiyordu ki arada birinin kalması ya da enkazın içerisinde hızlı çalışarak geçirilmesi de farklı bir sıkıntıyı yaratabilecekti. Sürekli sesler vererek AFAD ekipleri, sürekli sessiz dinlemeler yaparak canlıların ulaşımı, erişimiyle ilgili şeyleri sağlamada gerçekten... Kurtarılan kişiler şunu dediler: "Sesi duyuyoruz ama bizim sesimiz onlara gitmiyordu." Kurtarılanlar oldu ama gerçekten o hızlı yıkılanlarda sayılar çok azdı ve anında herkes yerinde vefat etmişti.

Bizim, bu anlamda, çalışmalarımızı daha dikkatli, daha hassas olarak ve herkesin kendi üstüne düşen sorumluluğu çok iyi yapması gerekiyor. Bununla ilgili, bu deprem sonrası çok iyi bir raporumuz var, gerçekten, önceki çalışmalarla ilgili ama bu depremde neler yaşadık? Bu depremde neleri farklı gördük? Neleri ekleyebiliriz? Bakanlıklarımızın görmüş olduğu tespitler neler? Çünkü çok geniş bir çalışma yürüttüler. Belki bizim aklımıza gelmeyen farklı yeni çatlak olan alanlar çıktı, ben tespitin içinde değilim ama gerçekten düşündüğüm yerler var yani. Bunların çok iyi görülmesi gerekiyor; ona göre de buna yakın bölgelere bundan sonra izin verilmemesi gerekiyor. Her bölgenin farklı bir durumu var. Hatay'da benim daha önce gördüğüm İskenderun'da, Arsuz'da o bölgede toprağı kazarsın, bir karış alttan su çıkar. Gerçekten, bina yapımı için bu bölgelerin farklı temellerinin işin içerisine girmesi, yapılıyorsa da bunların yapılamayacağı alanların tespiti... Her bölgenin farklı hassasiyeti var; bizde mağaralar var, kaya alanlarımız çok ama mağaralar da var, toprak zemin alanlar da var. Hepsinin sağlam zemine inilerek çalışmaların hassas bir şekilde yürütülmesi, hesaplamaların ona göre yapılması ve süreci...

Cumhurbaşkanımızın önderliğinde, bakanlıklarımız öncülüğünde bir yılda bu konutları teslim edeceğiz, yerlerine ulaştıracağız ama kendimizi de ileri taşıyacak bilimsel çalışmalarla da akademisyenlerimizin de işin içinde olması gerektiğini düşünüyorum.

Hayırlı olur, güzel şeylere imza atacağımıza inanıyorum Bakanım.

Teşekkür ediyorum.