KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan Yardımcısına ben de görevinde başarılar diliyorum. Diğer gelen Bakanlık temsilcilerine, kurum temsilcilerine de hoş geldiniz diyorum. Değerli milletvekili arkadaşlarımı da saygıyla selamlıyorum.

Bizim partimizin tutumu, Sayın Komisyondaki Sözcümüz Sayın Büyükelçi Ünal Çeviköz tarafından da müteakip defalar kamuoyuyla paylaşıldı. Biz, tabii ki Finlandiya'nın NATO'ya üyeliğinin sadece NATO'nun kuzey kanadına değil, NATO üyesi ülkelerin, ülkemiz de dâhil, güvenliğine istikrarına katkı sağlayacağına inanıyoruz. Tabii ki Türkiye'nin ve diğer üyelerin de aslında varsa kaygıları, güvenlik kaygısı olan tüm ülkelerin güvenlik kaygılarının karşılanması koşuluyla nitekim bu konu aylardır görüşülmekte.

Benim burada söz alma sebebim şu: Sadece bu anlaşma değil, bundan sonra ele alacağımız anlaşma da yani Birleşik Arap Emirlikleri'yle de bir ticaret anlaşmasını ele alacağız. Bu anlaşmalara baktığımda, Finlandiya konusunda söyleyeceğim şu: Bazen buraya gelen bakanlık temsilcilerinin değil ama onların temsil ettiği bakanlıkların başında bulunan siyasi kişilerin ve yine, Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Sayın Erdoğan'ın da yaptıkları açıklamalar daha sonra, aylar sonra ya da kısa bir süre sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin yaptığı, attığı, aldığı kararlarla baktığınızda taban tabana zıt olabiliyor. Bunu neden vurguluyorum? Bu, ülkemizin dışarıda güven -yani en önemli unsurlardan güven- itibar gibi hususlarda büyük bir kayba uğramasına neden oluyor. Örnek vereyim yani yine konuşacağız ama çok kısa değinip gireceğim, mesela, Birleşik Arap Emirlikleri'yle -bu anlaşmada gireceğiz- işte, bundan bir yıl öncesine, bilemediniz bir buçuk yıl öncesine kadar biz bu yüce Meclisi hedef alan hain darbe girişiminin arkasında olduğu söylenen bir ülkeyle, kırmızı bültenle yetkililerini aradığımız ülkeyle, hain darbe girişiminin finansörü dediğimiz bir ülkeyle az sonra 2 bin küsur sayfalık bir serbest ticaret anlaşmasına imza atacağız ve hâlâ bu ülkenin bu darbe girişimi konusunda bir açıklamasını ne ben duydum ne de burada daha gizli toplantılara giren devlet yetkilileri duymuştur.

Onu uzatmayayım, bu konuda da -Finlandiya konusunda- ben hatırlıyorum, sizler de hatırlayacaksınız; az önce Sayın Bakan Yardımcısı da ifade etti, Finlandiya Cumhurbaşkanı ülkemize geldi. Finlandiya Cumhurbaşkanının bir de hepimizin dikkatini çeken bir demeci oldu, o da arşivde ve dosyasında vardır. Yani Sayın Erdoğan "Bu 2 ülke asla üye olamazlar." dediğinde karşı taraf çıktı, dedi ki: "Ya, bundan iki hafta önce -ya da bir süre önce- aynı kişi bana 'Sizde bir sorun yok, sizin işiniz tamam.' dedi. Ben şimdi hayret ediyorum." Böyle "Asla üye olamazlar." dediğinde, hatırlayacaksınız, bunu tartıştık; burada, Mecliste gündeme getirdik biz de.

Şunun için söylüyorum, yani bazen ağzımızdan çıkan sözler sonradan bizi zor durumda bırakabilir. Güven unsuru önemlidir dış politikada çünkü ülkemizin itibarı önemli. Bizlerin burada söylediği bir söz sonradan bizi başka bir noktada zor... Hepimiz için geçerli, sadece iktidar için değil, bizim için de çünkü kayda geçiyor. Maalesef, bazen yani belki iç politik nedenlerle üst perdeden bir şey söylüyoruz ama sonra işte, 23 Mart 2023'te oturuyoruz ve hep beraber "Evet, şöyle oldu, böyle oldu." diyoruz.

Mutabakat muhtırasından bahsediyor. Mutabakat muhtırası dediğiniz şeyi biz eleştirdik, burada bir kere daha eleştireceğim. Yani tabii ki adımlar atılması için girişimde bulunuluyor, biz uluslararası toplantılarda bizzat "Ya, aman, bunun gereğini yapın." diyoruz ama o mutabakat muhtırasının öyle söylendiği gibi bir NATO belgesi olmadığını hepiniz biliyorsunuz. Yani bazen söyleniyor ya "NATO belgesi bu." vesaire; Sayın Bakan Yardımcısı burada, NATO belgesi olup olmadığını kendisi söyleyebilir. Ayrıca, o mutabakat muhtırasının koşullarının bağlayıcı olmadığını özellikle iadeler konusunda sorduğumda -Sayın Sezgin de sordu, ben de soracağım tabii ki- "O mutabakat muhtırasına uyuluyor." diyoruz ya, mesela kaç kişiy iade ettiler? Çünkü bağlayıcı değil, bazı hususları öyle gevşek, öyle nereye çekseniz tutulacak şeyler. Tabii ki bir inisiyatiftir, tabii ki Türkiye'nin güvenlik kaygılarını karşılamak için bir adımdır ama öyle iddia edildiği gibi NATO'nun bir belgesi değil; orada sadece NATO Genel Sekreterinin varlığı vardır görüntü olarak, imzası dahi yoktur, sizler de biliyorsunuz bunu. Keşke olsa, keşke bağlayıcı olsa. Değildir.

O yüzden, tabii, Sayın Sezgin de sordu, ben de aynı şeyi soracağım bu şeyi vurgularken yani dış politikada bir meseleyi konuşurken daha sonra bunun Türkiye'nin itibarını, Türkiye'ye olan güveni zedelememesi gerekir. Yapılan açıklamalarda U dönüşleri yapılıyor -işte, Birleşik Arap Emirlikleri meselesinde ya da şimdi Finlandiya meselesinde- ama bu U dönüşleri yapılırken o arada Türkiye'nin itibarı ne oluyor, bu düşünülmüyor. Daha birçok şeyi örnek verebiliriz yani Suudi Arabistan'ı burada çok konuştuk biliyorsunuz, Kaşıkçı cinayeti meselesinde yapılan U dönüşü maalesef sadece hukuku değil, vicdanları da zedelemiştir.

Ben de belki bize biraz daha şey yaparsınız yani Finlandiya'nın tabii ki bu ikili şeyde daha öncesinde belki de teröre daha az destek konusunda şeyleri vardı ama İsveç ile Finlandiya ayrılırken mesela, neden İsveç kaldı da Finlandiya'yı bugün ele almamızı gerektiren... Mesela iadeler konusunda ne yaptılar ya da o mutabakat muhtırasındaki yaptırımlar vesaire konularında ne yaptılar? Belki bizimle paylaşırsanız sevinirim. Yani dış politikada, dış işleriyle ilgili konularda belki hep söylendiği gibi bir söylerken öncesinde dokuz düşünmekte fayda var; sonrasında işte, az sonra Birleşik Arap Emirlikleri meselesinde olduğu gibi önümüze gelen anlaşmalarda ne diyeceğimizi, ne söyleyeceğimiz şaşırabiliyoruz.

Teşekkür ediyorum. Umarım bu şey İsveç'in de güvenlik kaygılarımızı giderecek... Gerçek anlamda teröre destek noktasında üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeleriyle önümüzdeki dönemde -umarım kısa sürede yerine getirirler- İsveç'in de NATO üyesi olması hâlinde hakikaten sadece NATO'nun kuzey kanadının değil, NATO ittifakının genelinin güvenliğine katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Umarım o konuda da İsveç üzerine düşeni yapar. Biz diplomatik olarak, parlamenter diplomasi noktasında muhataplarımızı teşvik etmeye, bu konuda üzerlerine düşeni yapmaları gerektiğini söylemeye devam edeceğim.

Bir şeyi daha vurgulayayım: Bu süreç provokasyonlara açık bir süreç yani biliyorsunuz, İsveç'teki, hepimizi rahatsız eden, üzen -bunu da partiler olarak hepimizin kayda geçirdiği- Kur'an-ı Kerim yakma gibi ya da bizim ülkemizin en üst makamında oturan kişiye -hiç uygun olmayan şekilde- hakaret etme gibi yaklaşımlar aslında baktığınızda, biraz da bu süreci sabote etmeye yani NATO'nun içindeki birliği, bütünlüğü biraz daha parçalamaya yönelik. Mesela, bakarsanız, Kur'an-ı Kerim yakma eyleminde bulunan kişinin hangi bağlantılarda olduğuna -Sayın Bakan Yardımcısı paylaşırsa bizimle biz de hep birlikte teyit etmiş oluruz- bazı ülkelerin bu süreci sabote etmeye yönelik girişimleridir. O yüzden, bu genişleme meselesinin bu da dikkate alınarak... Yani dışarıdan sabote edilmeye çok müsait bir süreç, NATO ittifakını ve şu dönemde, özellikle Rusya'nın Ukrayna'ya karşı kabul edilemez bir işgal sürecinin yaşandığı dönemde ben bu genişleme meselesinin Türkiye'nin güvenlik kaygıları tabii ki, mutlaka giderilerek süratli bir şekilde tamamlanmasının isabetli olacağını düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.