KOMİSYON KONUŞMASI

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan Yardımcıları, Yargıtayımızın ve Danıştayımızın çok kıymetli temsilcileri, sayın bürokratlar, değerli basın mensupları; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer Başkanım, zatıalinizin ve Ekrem Çelebi Beyefendi'nin merhume annelerine Allah'tan rahmet dilerim, başınız sağ olsun, Allah sabırlar versin; Allah kalanlara da sağlık, afiyet versin.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok teşekkür ederiz.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Evet, yine bir torba kanunla baş başayız. Bu torba kanunun girizgâhından önce teknik konulara değinmeden önce -ki onlara daha çok maddelerde değineceğim- burada prensipteki bazı hadiselere değinmek isterim. Bir kere, her şeyden önce, tabii ki demokrasi bir rekabet ortamı -bu da çok önemli- seçmene kendimizi beğendirmeye çalışıyoruz, tabii ki vatandaşımıza kendinizi beğendirmeye çalışıyoruz ama böylesine kritik hamlelerin seçime elli gün kala gelmesi çok şaşırtıcı ve ben millete de bir hakaret olarak açıkçası görüyorum.

Biraz önce Sayın Elitaş kanun teklifinin nasıl Meclise geldiğini çok açık bir şekilde anlattı. Sayın Cumhurbaşkanının bir televizyon konuşmasından ilham alındığını anladık bu kanunun hazırlanması sırasında. Yani bu sistemi çok eleştiriyoruz evet ama bu sistem bile bu kadar kötü olmamalı, bu kadar kötü işletilmemeli. Bir televizyon konuşmasında liderin konuşması işaret olarak algılanıyor, işte, alelacele hazırlanıyor ve yapılan kanun teklifinin maddeleri de ortada. Hakikaten Sayın Elitaş'a benim çok büyük saygım var, pratik zekâsına da çok büyük saygım var ama kanun teklifinin maddelerinin ve sunumunun da çok iyi hazırlanılmış olduğunu söyleyemem.

Ayrıca hatırlayamadığınız havza "Havza-i Fahmiye".

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - "Fehmiye"ymiş.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Fahmiye. "Havza-i Fahmiye" kanun teklifinde de yok, siz "Kanun teklifinde var." dediniz, benim çalışma notlarımda vardı, onu da size buradan hatırlatmış olayım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - O zaman buradan...

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Eksik olmayınız.

Şimdi, neden geliyor böylesine panik hâlinde bu teklifler? Kamuoyu araştırmalarında AK PARTİ'nin oyları baş aşağı gittikçe bir anda...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - 3 Mart 6 Mart sendromu gibi yani.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - O sizin yorumunuz.

...kesenin ağzı açılıyor ama hakkaniyet duygusu içinde de yapılmıyor. Bir şey yapayım derken başka bir tarafı bozuyorsunuz ve oradan da çok büyük şikâyetler gelmeye başlıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Kurtlar sofrasına oturduğunuz gibi yani.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Şimdi, efendim, o konuya girersek ben sizi çok mahcup ederim, çok çok çok mahcup ederim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Girme bizim anketlere o zaman öyle.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Hakikaten çok mahcup ederim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Hadi mahcup et de görelim bakalım.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Hadi bakalım. Peki, 14 Mayısta bakalım kim kimi mahcup edecek.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Hadi mahcup et göreyim, kim kimi mahcup edecek?

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Siz beni kızdıramazsınız Sayın Elitaş, çok tecrübelisiniz ama benim de arkamda bir yüz senelik siyasi tecrübe var ailemden, onun için siz beni kızdıramazsınız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sırasıyla görüşlerimizi ifade edelim, karşılıklı diyalog usulümüz yok.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Evet, şimdi, bu şeref madalyası meselesi hakikaten önemli. Yabancılar geldi, Allah onlardan razı olsun hatta İskenderun Limanı'na İspanyol donanmasının bizden önce gelmiş olması utanç vesilesidir; bu, ordumuzun utanç vesilesi değildir, ordumuzu harekete geçirmeyenlerin utanç vesilesidir.

Adıyaman'da ben görev yaptım, Adıyaman'dan sorumluydum. Oradaki otopsi savcılarına lütfen madalyayı verin, orada otopsi yapan savcı kardeşlerimize lütfen bu madalyadan verin; en azından benim şahitliğimdeki insanlar bunlar. O soğukta ayaklarında terlik ve pijamayla görev yaptılar ve 3'üncü veya 4'üncü gün onlara ayakkabıları, eşofmanları biz verdik, bizim sağladığımız yardımlardan onlara ayakkabı ve eşofman verdik, onlara lütfen bu madalyadan verin, yalnızca yabancıları düşünmeyin. Ama Kızılay Başkanına sakın ama sakın bu madalyayı vereyim demeyin, hakikaten gök kubbe başınıza yıkılır, bu kadar ihanetten sonra gök kubbe başınıza yıkılır.

Bundan önceki bazı kanun maddelerinde de söylemiştim AK PARTİ'nin samimiyet testi diye. Bizim çok önceden getirdiğimiz önerge ve kanun teklifleri ortaklaşa reddedilerek gündemden düşürülmüştü. Şimdi, bakıyoruz ki o kanun tekliflerimiz ve önergelerimiz önümüze kanun teklifi olarak geliyor yani muhalefet de bu vatanın bir parçası, bizler de vatanın evlatlarıyız ve biz de vatandaşlarımızı düşünerek önergeler ve kanun teklifleri hazırlıyoruz, neden kabul edilmez? Bir sene önce getirmişiz, altı ay önce getirmişiz, o zaman niye kabul edilmez de seçimler öncesi durumu düzeltebilmek için alelacele bu kanun teklifleri getirilir? Bu AK PARTİ'nin de dediğim gibi yani kendi bildiğini okuması memlekete çok zarar verdi ve bu zarar büyük vakte de mal oldu, enerjimizi de aldı ve insanlarımızı sosyolojik olarak da çok sıkıntılı bir duruma soktu.

Usulde ben söz almamıştım Sayın Başkanım. Orada söylemek isterdim aslında ama şimdi söyleyeyim: Yine, bir hususu atlamışız, görüyorum ki adalet dünyası içinde tartışılması gereken bir konu direkt Plan ve Bütçe Komisyonuna intikal etmiş. Hâlbuki sizin adalet dünyası içindeki bu iyileştirmelerinizin önce Adalet Komisyonunda konuşulması lazımmış ve o adalet camiasının hemfikir hâle gelmesi ve Meclisi de o şekilde ikna etmesi lazımmış. Burada, bu rakamları konuşmak için bence çok geç, önceden kendi içinizde bu konular, kimin ne kadar alması gerektiği, kime haksızlık yapıldığı ve kimin haklı durumda olduğu tartışılmalıydı diye düşünüyorum. Bunun yanında dediğim gibi, teknik konulara daha sonra gireceğim ama bu tekliflerin getiriliş tarzı da beni çok rahatsız ediyor yani "Getirdik, neyinize yetmiyor." gibi bir hâl var. Milletvekilliği patronluk değildir, idarecilik de hele ki demokratik ortamlardaki -otokratik ortamlardakini saymıyorum, o bizim dışımızda ama- idareciler, idareciliğe soyunan siyasetçiler ülkenin patronu değildir, halkın da patronu değildir. Bu patronluk taslama 14 Mayıstan sonra Allah'ın izniyle bitecek, ondan önceki yapılanların da notunu inşallah vatandaşımız verecek. Yani vatandaşımızın verdiği oyun kutsiyetini ve mahiyetini iyi anlamamız lazım, bundan sonra zannederim ki bu kutsiyet ve mahiyet çok çok çok daha iyi anlaşılacak. Burada günlük tedbirlerle uğraşıyoruz ama aslında bizim asıl yapmamız gereken enflasyonu düşürmek ve köklü tedbirler almak. Burada konuşulan hiçbir rakamın aslında bir ehemmiyeti yok, yarın öbür gün bu rakamlar yine düşük kalacak. Yani mesela Salih Bey dedi ki: "Artık asgari ücret seviyesine çıkardık, asgari ücretin altındaki emekliler rahat yaşayamıyorlar diye şikâyet ediyordunuz, alın şimdi asgari ücrete yaklaştı, rahat yaşayacaklar." Asgari ücretli rahat mı yaşıyor? Bu enflasyonist ortamda asgari ücret açlık sınırının altında kalmış, yoksulluk sınırı 30 bin liralara gelmiş yani bu da hakikaten çok son derece gayriciddi bir tutum. Asgari ücret bile artık açlık sınır altında kalmışken "Siz artık rahat yaşayacaksınız; ay yaptık bakın, ne kadar güzel, sevinin." demek, bu da ayıptır. Ekonomi -bundan önce de hep söyledim- bir millî güvenlik sorunu hâline gelmiştir ve Millî Güvenlik Kurulunun da gündemine alması gereken bir sorun hâline gelmiştir, bunu da buradan tekrar hatırlatmış olayım.

Sözlerimin sonunda, bu son Plan ve Bütçe Komisyonunda başta Sayın Başkanımız olmak üzere tüm üye milletvekillerine, değerli milletvekillerine çok teşekkür ederim. Başta değerli büyüğüm Durmuş Yılmaz Beyefendi olmak üzere buradaki herkesten çok istifade ettim, çok şey öğrendim. Ben de inşallah katkılarda bulunmuşumdur, çok dikenli eleştirileri yumuşak bir dille yapmaya çalıştım ama yine de bu arada kırmış olduğum milletvekillerimiz varsa kendilerinden özür dilerim, haklarını helal etsinler lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Son...

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bilemem işte son anda yeni bir panikle bir şeyler gelebilir, bakın ipuçları geliyor.

Efendim, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok teşekkür ediyorum.