KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri, milletvekilleri, saygıdeğer bürokratlar, sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, ben Kıbrıs'a su taşınması projesini önemsiyorum, siz de az önce zaten konuşmanızda önemsediğinizi söylediniz. Bunun yapılmış olması hem Türkiye hem KKTC hem de bölgemiz açısından son derece önemlidir. Yalnız, kısa süre önce, biliyorsunuz basına yansıdı, biz bunu törenle, "asrın töreni" diye götürdük, Ada'ya ulaştırdık. Ancak basına yansıyan haberlerde, biliyorsunuz, KKTC ile ülkemiz arasında yaşanan sıkıntı nedeniyle -fotoğrafları da vardı- giden suyun işte denize aktığını gösteren yani açığa aktığını gösteren fotoğraflar vardı. Bu konuda, sonrasında ne oldu? Belki ben takip edememişimdir, eksiğim varsa gidermeme fırsat olur. Çünkü gerçekten yıllarca konuşulan bir projeydi, bitirilmiş olması önümüzdeki dönemde stratejik bir değer olduğu için de önemli ve bölgemiz için çok konuşulacak bir konu. O konuda bizi aydınlatırsanız sevinirim.

İkinci olarak da bu 2/B arazileri konusunda hem genel olarak hem Eskişehir'de ne kadarlık bir dönüşüm oldu? Bundan ne kadar gelir elde ettiniz? Bu konuda bir açıklama kamuoyuyla paylaşıldı mı? Paylaşılmadıysa bizlerle bir paylaşırsanız, çünkü geçen yıl da aynı şekilde sorulmuş ama o dönemki tartışmaya baktığımda Maliye Bakanlığıyla ilişkili olduğu şeklinde sizin değerlendirmeleriniz olmuş gördüğüm kadarıyla. Yine, bizimle paylaşırsanız çok seviniriz efendim.

Az önce, saygıdeğer Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden bir değerli mevkidaşımız sizin tarihe nasıl geçeceğinizi, anılacağınızı söyledi. Biz de üzülerek tarihte Atatürk Orman Çiftliği'ndeki bu üzücü, ormanlarımızın yağması nedeniyle de anılmanızdan üzüntü duyuyoruz. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde yani geçen yıl Komisyonumuzda bu konu tartışılırken, işte, iktidar, muhalefet değişik görüşler sergilemişti ama bir yıl içinde basına hep konu oldu, yeni ek binalar yapıldığı Cumhurbaşkanlığı kaçak sarayında, işte, ekler yapıldığı söylendi. Buralarda ne kadar ağaç kesimi yapıldı, bilginiz var mı, bizimle paylaşabilir misiniz o konuyu?

Bir de efendim, hem bize dağıttığınız kitapçıklarda hem de sunumunuzda sokak hayvanları konusunda -ki artık gittiğimiz her yerde hepimizi kaygılandıran, vicdani olarak da rahatsız eden bir konu bu- kısırlaştırma rakamlarının artışından bahsediyorsunuz ancak biliyorsunuz, 5199 sayılı Kanun'da değişiklik öngören bir tasarı geçtiğimiz dönem komisyondan çıkmış ama ülkemizin gündemi nedeniyle kadük olmuştu. Bu sokak hayvanları meselesi ülkemizde sadece toplum sağlığını tehdit etmiyor, bunun yanında kötü muameleyle yani hayvanların uğradığı kötü muamele nedeniyle kamuoyu vicdanını sızlatıyor ve yıllardır çözülemiyor. Kanunun yetersiz kaldığı zaten biliniyordu, çalışmalar yapıldı. Kısırlaştırma, siz tabii ki sayının fazlalığını yani artmasını önemsediğinizi söylediniz ama yeterli değil biliyorsunuz, bilimsel ve vicdani yönden en uygun yöntem ama tek başına yeterli değil. En temel sorun, esas sıkıntı -bilimsel olarak biliniyor- yurt dışından kaçak getirilen ve satılan ve yüzde 70'i sokağa atılan -yüzde 70 olduğu bilimsel olarak biliniyor- hayvanlar. Bunların üremesiyle binlerce hayvana kucak açmak zorunda kalıyor caddeler, barınaklar ve sokaklar. Dolayısıyla, yurt çapında belediyelerce yapılabilecek bu etkin kısırlaştırma çalışmalarının yanında -ki siz de ifade ediyorsunuz- Avrupa ülkelerinde olduğu gibi belki özellikle "pet shop"lardan hayvan satışının yasaklanması, gümrüklerde denetimin artması, süs hayvanı ithalatına yasak getirilmesi gerekmekte. Aksi takdirde -biliyorsunuz- belediyeler kısırlaştırma için seferber ettikleri iş gücü ve maddi kaynağa rağmen bu çözümsüzlükten kurtulamıyor.

Tabii, sorunun bir başka unsuru da vatandaşların bilinçlendirilmesi, barınaklardan özellikle hayvan sahiplenmeleri, sokaklarda aşılı olan hayvanları sahiplenmeleri ve belki eğitim programları düzenlenmeli ve yine, terk etmelere karşı bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Caydırıcı olması açısından terk edilen hayvanların sahiplerine hayvanların kimlik ve sağlık bilgilerinin yer aldığı çipler vasıtasıyla ulaşılarak yüksek cezalar ödetilmesi gerekmektedir.

Yine, biliyorsunuz, hayvanlara karşı suçlar ülkemizde Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendirilmektedir. Düzenlenen maalesef kadük kalan bu tasarı da Ceza Kanunu kapsamına alınmıştı hayvanlara karşı işlenen suçlar... Bunun da bir an önce inşallah, yeniden gündeme getirilerek bu konunun hayata geçirilmesi gerekmektedir. Komisyondan çıkan fakat kadük olan kanun tasarısının da önemli eksikleri vardı. Onlardan biri de işte hayvanlara işkence edildiği, zarar verildiği durumlarda savcılığın resen soruşturma başlatabilmesi eksiği vardı, bunun getirilmesi gerekmekte. Yine, cezaların etkili olması için alt sınırının iki yıl olması lazım, aksi takdirde tutuklama olmuyor, ceza para cezasına çevriliyor ve maalesef tekrarlanabilmekte.

Bir de bakımevlerinin denetlenmesi hususu son derece önemli. Bu konuda hem kadük olan değişikliğin hem de eksiklerinin eklenmesiyle dediğim gibi, herkesin vicdanını yaralayan bu konunun çözülmesinde fayda vardır diye düşünüyoruz.

Efendim, değerli arkadaşlarım ifade etti ama ben bir kere daha vurgulamak istiyorum, o da: Madencilik konusu, ormanlık alanlarda madencilik faaliyetlerinin getirdiği zararlar bilinen bir konu ama bu konuda sanırım şu önerilere kulak vermekte fayda var: Millî Parklar Kanunu yeniden düzenlenerek doğal koruma alanlarının madencilik çalışmalarına kapatılması gerekmektedir.

Yine, değerli arkadaşlarımız gündeme getiriyor konuşmalarının bazı bölümlerinde. Bakanlığınızla ilgili hususların geçtiğimiz yıllarda sürekli işte torba kanunlara bir madde eklemek, birkaç madde eklemek gibi getirilmesi hepimiz için ama Bakanlığınız için aslında yani bir bütün hâlinde değerlendirilmemesi bence sakıncalıdır, zaten torba kanun konusunda biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hep bunun yanlışlığını vurgulamaktayız, bir torbanın içine atılan ve birbiriyle alakasız olan konuların bir gecede çıkarılmasına. Ama, bu konunun ben sizi de... Ki en fazla son dönemde baktığımızda, bir gecede çıkarılan kanun maddeleri anlamında en fazla Orman Bakanlığına ilişkin hususlarla bu konunun gündeme geldiğini görüyoruz.

Bir de kısa süre önce Danıştay bir karar aldı, biliyorsunuz, belediyelerin üçüncü şahıslar aracılığıyla orman alanlarına inşaat, yıkıntı, hafriyat atıkları dökmelerine ilişkin uygulamayı iptal etti. Bu konuda yeni bir düzenleme yapılmamasının, yani bunu sulandıracak bir düzenleme yapılmamasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Yani, olumludur bu iptal kararı, yani tekrar bir işte üçüncü şahıslara bunun belediyeler eliyle verilmesine imkân sağlayacak bir düzenleme çıkarılmamasını talep ediyoruz.

Sayın Bakanım, konuşmanın sonunda biraz da bölgesel, Eskişehir'e ilişkin ama yine Türkiye'yi, 81 ilimizi ilgilendirdiğini düşündüğüm birkaç hususa değinmek istiyorum, bu da: Mihalıçcık Gürleyik örneğinden yola çıkarak, burada biliyorsunuz, doğal sit alanı ilan edilmiş bir bölge var; buradaki su DSİ tarafından borulu sistemle başka bir bölgeye aktarılmakta ve bu alan yok olma tehlikesi altındadır. Doğal sit alanının korunması için su alımının durdurulması ya da alanı tehdit etmeyecek miktarda suyun alınmasının sağlanması gerekmektedir. Tahmin ediyorum, sadece Mihalıçcıklıların, Gürleyiklilerin sıkıntısı değildir bu, diğer meslektaşlarımızın geldiği yerlerde de aynı benzer sıkıntılar vardır.

Yine, bir başka konu da Orta Sakarya Vadisi'nde yapılmış ve yapımına devam edilen pompaj sulama tesisleri bulunmaktadır fakat sulamada uygulanan enerji bedelleri nedeniyle çiftçiler bu sistemi kullanamamakta veya sulama birliklerinin çok büyük borçları altında varlığını sürdürememektedirler. Ben ziyaret de ettim, haciz gitmiş, icra gitmiş, her şey gitmiş, ne yapacağını bilmiyor oradaki köylü. Eğer hani yolunuz düşerse Sarıcakaya'da Mihallıççık'ın hemen ilerisindeki bir köye gitmişler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii, tabii Başkanım.

Enerji maliyetlerinin yüksek olduğu bu dönemde sulamalarda yenilenebilir enerji kaynakları ve daha akıllı sistemlerle maliyetin düşürülmesi konusu gündeminizde midir diye sormak istiyorum.

Son olarak da Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından Eskişehir İli Doğa Turizmi Master Planı hazırlanmıştı. Bu planda Sakarbaşı -Sakarya Nehri'nin doğduğu yer- Bozdağ, Çatacık, Musaözü, Balıkdamı, Frig Vadisi doğa turizmi gelişim bölgeleri olarak tespit edilmişti. Bunlardan Musaözü Tabiat Parkı altyapı yetersizlikleriyle bilinmektedir. Buraya biliyorsunuz, tamamlanması için bu yetersizliklerin, konaklama, kamping, altyapı gibi ihaleye çıkılmıştı fakat bir belediyemizin ihaleye katılarak buranın işletmesine talip olması sonrasında ihale yapılmadan yarım saat önce iptal edildi. Oysa, kentte yakın olan bu tür tabiat parkı alanlarının belki belediyelerce işletilmesi buraya yapılacak hizmetleri ve vatandaşın yararlanma olanağını da artıracaktır. Bu tür alanların belediyelere kiralanarak işletilmesinin engellenmesi Eskişehir'e özgü bir uygulama mıdır, Bakanlığınızın genel bir yaklaşımı mıdır, bunu da öğrenmek isteriz.

Yine, Eskişehir'de bulunan doğa ve tabiat parklarına doğa turizmini geliştirecek yatırımlar için 2016'da bir planlama var mıdır?

Çok teşekkür ediyorum.

Bütçemizin ülkemize, orman köylülerimize, suya ihtiyacı olan yerlere hayırlı olmasını diliyorum.

Sağ olun.