KOMİSYON KONUŞMASI

ATİLA SERTEL (İzmir) - Sayın Başkan, Yönetim Kurulu üyeleri; hoş geldiniz.

ÇAYKUR'un yalnızca Karadeniz'de değil Türkiye'de, hatta ihracata önem vererek, ihracatı da çoğaltarak dünyada bir lezzetin, bir markanın adı olduğunu ve ÇAYKUR'un Türkiye için çok önemli bir kurum olduğunu bilerek ve destekleyerek konuşuyorum. Biz ÇAYKUR'u destekliyoruz ama ÇAYKUR'un tabii ki kusurları ve eleştirilecek yönleri varsa daha iyisi olsun diye bu eleştirilerimizi yöneltmekten çekinmedik, çekinmeyiz.

Ben, Sayın Genel Müdürün bulunduğu göreve liyakatle geldiğini biliyorum. Yani çok uzun yıllar önce orada memur olarak göreve başlaması, ardından şef, sonra kısım müdürü, sonra müdür, genel müdür yardımcısı yani daire başkanı; 92'den bu yana adım adım, merhale merhale geldiğini biliyorum. Yani liyakat için aranan özelliklerin tamamını haiz bir Genel Müdür. O bulunduğu yere bir siyasi, tepeden inme anlayışla değil tam da bizim istediğimiz gibi kurumun tabanından gelip o kurumu adım adım yaşayarak en üste gelme noktasındaki örneklerden biri olarak gösterilebilir. Bunu anlıyorum ama benim anlamadığım nokta; Sayın Genel Müdürün küçük kardeşi AK PARTİ'den aday olabilir, il başkanlığı yapmıştır, aday olabilir. Kardeşler ile genel müdür eş değer tutularak siyaset damgası vurulmasını da doğru bulmam ama orada asıl sıkıntı, ÇAYKUR'un Yönetim Kurulu üyeliğini yapan Hikmet Ayar'ın Genel Müdürün kardeşi ayrıldıktan sonra oranın il başkanı yapılmasıdır yani ÇAYKUR yönetiminin içinde siyaset var ki o siyaset nedeniyle oradan alınarak, istifa ettirilerek...

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Genel Müdürüm, istifa etti mi Hikmet Bey?

ÇAYKUR GENEL MÜDÜRÜ YUSUF ZİYA ALİM - Tabii, istifa etti.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Etti, etti, istifa etti, hemen il başkanı yapıldı.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) - Olabilir yani bunda problem yok.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Olabilir işte, biz de onu söylüyoruz. Kurumların içinde kimler var yani hazır, siyasi, yetişmiş, il başkanlığı yapacak kapasitede insanlar var; onu anlatıyoruz biz de.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) - Sizde de var canım yani eşlerin birisi milletvekili, birisi belediye başkanı olan CHP'li de var.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Ön seçimle gelmiş o, ön seçimle; o, ayrı bir şey bak, ön seçimle gelmiş o. Orada o farklı bir şey, ön seçimle...

Şimdi, benim söylediğimi dikkatle dinlerseniz, ben Genel Müdürün bulunduğu yere liyakatle geldiğini söylerken kurumların içlerine doldurulan kişilerin siyaset yapma hakkı da olabilir, o ayrı bir şey ama liyakat çok önemlidir, onu anlatmaya çalışıyorum. Liyakat meselesi çok önemlidir; siyaset değildir aslolan, liyakattır.

Şimdi, bunları kapatalım ama benim bir sorum var Sayın Genel Müdüre. Ben, Rize'ye gittiğimde ÇAYKUR'u ziyaret ettim, fabrikalarını dolaştım. AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlarımız ÇAYKUR'u, Genel Müdürlüğünü, fabrikalarını ziyaret ettiği mi bilmiyorum ama ben, gittiğim yerlerde genellikle KİT'leri ziyaret ederek orada gördüklerimi, orada yaşanan iyilikleri, güzellikleri, aksaklıkları ve eleştiri noktalarını da gözümle görerek değerlendirmeye çalışan bir milletvekiliyim. ÇAYKUR'un önemli bir stoku var -yani olması da gereken belki- benim bildiğim kadarıyla şu anda -yani yanlışsa Genel Müdürümüz düzeltebilir- 60 veya 70 bin ton civarında bir stoku var. Doğru mu Sayın Genel Müdürüm? Evet. Fakat geçtiğimiz gün ben televizyonda -13 Mart 2023'tü- neredeyse bütün kanallarda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu gördüm; kahvaltı istiyordu depremzede bölgelerindeki vatandaşlar için "Kahvaltı veremiyoruz birçok depremzedeye." diyordu "Çay gönderin, şeker gönderin." falan diyordu yani böyle bir seslenişi vardı ki şaşırdım. Yani benim bildiğim... Depremzedelere kahvaltı verilmeyen bölgelerin olduğunu ben İçişleri Bakanından duydum, herhâlde yalan söylemiyordur yani doğrudur ve vatandaşa da sesleniyordu çay, kahvaltı ve şeker için. Ben şimdi Genel Müdürümüze sormak istiyorum: 60, 70 bin ton çay var. Siz deprem bölgelerine çay göndermediniz mi? Ben biliyorum ki göndermişsinizdir. Niçin koskoca İçişleri Bakanı, ÇAYKUR Genel Müdürünü arayıp da "Ya, arkadaş, bu bölgelerde çay veremiyoruz, sen bize destek ol." demiyor da böyle bir açıklama yapıyor; hayret ettim.

TAMER DAĞLI (Adana) - "Veremiyoruz" yok ağabey, onu bir düzeltelim.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Ha?

TAMER DAĞLI (Adana) - "Veremiyoruz." yok.

ATİLA SERTEL (İzmir) - "İhtiyaç var." diyor.

TAMER DAĞLI (Adana) - Yani "O ürünlere ağırlık verelim." diyor.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Ben öyle duydum da onun için söylüyorum.

TAMER DAĞLI (Adana) - Yok, "Veremiyoruz." yok ağabey.

ATİLA SERTEL (İzmir) - "Kahvaltı ihtiyacı var." diyordu, ben duyduğumu söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ya, arkadaş, ben duyduğumu söyleyeyim, siz koro hâlinde bana yanıt veriyorsunuz; tek tek yanıt verin, önemli değil ki yani.

TAMER DAĞLI (Adana) - "Veremiyoruz." ayrı bir şey ama "Bu ürünlerden daha fazla gönderin." demek ayrı bir şey.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Hayır, hayır.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Buyurun Sayın Sertel, devam edin.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Aynen söylüyorum, Sayın İçişleri Bakanı "Bizim deprem bölgelerinde kahvaltı veremediğimiz yerler var, çay ve şeker ihtiyacımız var." diye topluma sesleniyordu; kayıtlar ortadadır, buradan seyredersiniz, sonucu da söylersiniz.

İkinci bir olay... Sayın Genel Müdürün bize verdiği yanıtlarda üzülerek okuduğum bir cümle var: "Bilinmeli ki reklamsız marka yönetimi olamaz; onun için, reklam konusu üzerinde önemle duruyor ve reklama dönemsel harcama olarak değil, uzun soluklu dönüşleri olan bir yatırım olarak bakıyoruz." Bu cümle doğru, üzüldüğüm nokta da şu: 100 milyona yakın bir bütçe harcıyorsunuz; tabii ki bunun içerisinde sadece gazete, televizyon reklamları yok, mağazaların teşhirleri, yurt içi ve yurt dışı fuarlara katılımdaki yol masrafları, otel masrafları da bunun içinde ama 100 milyonluk reklam bütçesinin içerisinde televizyon olarak sayayım; FOX TV, Halk TV, Tele1, KRT, Flash Haber, Sözcü TV, TV5, Karar TV gibi televizyonlarda bir kuruşunuz yok, 100 milyonda bir kuruş reklamınız yok. Ayrıca, Sözcü, Cumhuriyet, BirGün, Karar, Yeniçağ, Korkusuz, Evrensel gibi gazetelerde bir kuruşunuz yok. Şimdi, o gazeteleri okuyanlar da sizin çayınızı içiyor, o televizyonları izleyenler de sizin çayınızı içiyor. Siz, marka değerinizi anlamayanlar için mi, marka değerinizi kavrayamayanlar için mi televizyonları seçiyorsunuz seçerken? Marka değerinizi anlayamayanlar için mi gazeteleri seçiyorsunuz anlatmak için? Böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün değil Sayın Genel Müdür. Hakkaniyet temelinde, ÇAYKUR toplumun malıysa, siz marka hâline getirmek istiyorsanız en çok izlenen rating kanallarında yerinizi almalısınız ama size siyaseten bir baskı uygulanıyorsa onu da burada açık yüreklilikle itiraf etmelisiniz. Yok değil de ben böyle bir uygulama yapıyorum kardeşim, bana ne Halk TV'den, FOX TV'den, KRT'den, Tele1'den falan diyorsanız, o da ayrı bir tartışma konusu çünkü milyonlarca insanın izlediği kanallarda hiç reklamınız yok, hiç marka değeriniz yok ama çok azınlığın izlediği televizyonlarda paralarınız o kanallara giriyor. Vatandaşın parasını siz istediğiniz ve dilediğiniz biçimiyle harcayamazsınız ve bu harcamayı yaparken de hakkaniyet temelinde yapmıyorsanız bu, sizin bu konuda doğru bir yönetim tarzını ortaya koymadığınızın göstergesidir.

Teşekkür ediyorum.