KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Değerli arkadaşlarım, teşekkür ediyorum Değerli Ankara Milletvekilimiz Arife Polat Düzgün'e.

Şimdi, teklifin tümü üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz; Arife Hanım'ın konuşmasıyla böylece başlamış olduk.

Bu arada şahsımla ilgili daha önce 2 milletvekili arkadaşımızın ifadeleri oldu. Bunlardan biri, Sayın Kasap'ın mecburi hizmetin kaldırılmasıyla ilgili söylediği husustur. Evet, ben, ilk geldiğimiz seneler mecburi hizmeti kaldırırken birtakım iddialı cümleler kurdum fakat daha sonra bunun bir zaruret olduğunu görünce de devlet hizmeti yükümlülüğünü bir yeni kanun maddesiyle yeniden bir hüküm hâline getirdik. Bu bir ihtiyaçtı. Bir şeyi yanlış yaparsanız ondan dönersiniz, bu çok tabii bir şey arkadaşlar, son derece tabii.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Refik Saydamı da kapattınız.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Teşekkür ederim tekrar siz de söylediğiniz için, ikinci konu o zaten.

Arkadaşlar, bakın, bunların kayıtlara geçmesi çok önemli, hele bu Komisyonda kayıtlara geçmesi çok önemli. Değerli Milletvekilimiz Kani Bey ifade ettiler, şimdi Fikret Bey de söylüyor; arkadaşlar, Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü -ki o zaman müdürlüktü zaten, ben geldiğimde bir enstitü değildi orası, o da yanlış ifade ediliyor- Refik Saydam Hıfzıssıhha Müdürlüğü kapatılmamıştır; aksine, geliştirilerek, laboratuvarları geliştirilerek, insan kaynakları geliştirilerek hizmetine devam etmiştir.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Aşı yapıyor mu?

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Kanunda var, kanun çıkardınız.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Arkadaşlar, müsaade eder misiniz lütfen...

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - 2011'de ve 2014'te...

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Müsaade eder misiniz efendim.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Müdürlüğünde aşı yapılmasının sonlandırılması 1998 yılına aittir. Biz 2002 yılında iktidar olduk ve maalesef, yıllar içerisinde bu kadar güçlü bir müessese, Hıfzıssıhha, zayıflatıldığı için ya da zayıf kaldığı için -yani kimse kasten zayıflatmaz herhâlde- 1998 yılında aşı imalatı sonlandırılmış bir Hıfzıssıhhayla biz bu hizmeti devraldık, Bakanlığı devraldık.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - O zaman MHP'deydi değil mi?

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Bizimki 1999.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yani Sayın Ecevit'in, rahmetli Ecevit'in dönemlerinde aşı yapılması sonlandırılıyor, Sayın Ecevit'in Başbakanlığında.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Yok, bakın, orada teknoloji...

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Sayın Ecevit'in Başbakanlığında sonlandırıldı.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sadece Ecevit'in üzerine atmayın.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Hem de bunlar kayıtlara geçsin arkadaşlar.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Efendim, sizin zamanınızda siz kapattınız.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Fikret Bey, bakın, her konuşmanıza buradan müdahale ederim.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Edin, ben de edeceğim.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Lütfen bunu yapmayalım, tatlı tatlı konuşalım, şu kanunu beraber geliştirerek çıkaralım buradan. Bu usulü nereden edindik, bilmiyorum ki. Hepimiz medeni insanlarız, biri konuşurken öbürü onu dinler, o konuşurken de öbürü onu dinler canım. Hepimiz eğitimli insanlarız, milletvekili olmuşuz, çeşitli görevlerde yer almışız. Ben konuşmaya başlayınca, konuşurken de sürekli bunu yapmazsanız çok memnun olurum. Nezaketli bir insan olduğunuzu da biliyorum.

Değerli arkadaşlar, biz 663'ü yaparken Türkiye'de şöyle bir durum vardı: Hem şehirlerimizde hem Ankara'da, merkezde paralel, iki laboratuvar sistemimiz vardı; bir, Halk Sağlığı laboratuvarlar, her şehirde aynı zamanda; iki, Hıfzıssıhha laboratuvarları ve bu, gerçekten müthiş bir kaynak kaybına ve verimsizliğe yol açıyordu. Biz bu laboratuvarları birleştirdik ve Halk Sağlığı Kurumu altında bu laboratuvarlar hem bütün şehirlerimizde hizmete devam ettiler hem de Ankara'da çok daha güçlendirilmiş olarak merkezî laboratuvar, referans laboratuvar olarak hizmetine devam ettiler. Ben çocuk sağlığı ve hastalıkları profesörlüğünün yanı sıra laboratuvar tecrübesi de olan bir kişiyim, İngiltere'de bir sene laboratuvar tecrübem var. Dolayısıyla, bu laboratuvarları oda oda, köşe köşe, tek tek gezdim ve gerçekten, o binada yapılabilecek yani Hıfzıssıhhanın orijinal binasında yapılabilecek bütün iyileştirmeleri yaparak yeni laboratuvarlar kurduk, insan kaynaklarını güçlendirdik. Dolayısıyla, Hıfzıssıhha laboratuvarları kapatılmamıştır, sadece iki laboratuvar bir araya getirilerek isimleri birleştirilmiştir ve "hıfzıssıhha" kelimesi de geçmişte çok kullanılan, bugün vatandaşın anlamasında zorluk olabilecek bir kelime olduğu için laboratuvarların adına da "halk sağlığı laboratuvarları" denilmiştir; olay bundan ibarettir, bir kapatma kesinlikle yoktur.

Peki, aşı konusuna gelince... Bakın, Türkiye Covid-19 aşısı üretebilen nadir ülkelerden biridir, Turkovac'tan bahsediyorum. Turkovac nasıl gelişti biliyor musunuz? Yine benim Bakanlık dönemimde Hıfzıssıhhayla birlikte yine Turkovac'ı geliştiren ekibi buluşturduk, ben buluşturdum, onlarla birçok toplantılar yaptım. Destekler aldık, devlet destekleri alarak o arkadaşlarımızın emrine verdik ve Turkovac'ı geliştiren Erciyes Üniversitesindeki ekip Türkiye'de Kırım Kongo kanamalı ateşinin aşısını geliştirdi; bu, tabii, uzun bir zaman aldı. Türkiye'de bir modern viral aşı geliştirmesiydi bu, uzunca bir zaman aldı ve arkadaşlar ekip olarak, laboratuvar olarak bu kabiliyete sahip oldular. Ne zaman? Recep Akdağ'ın Sağlık Bakanı olduğu zamanda, dönemde ve dolayısıyla endüstrileşmeye de çok yaklaşmıştı Kırım Kongo aşısı. Covid-19 pandemisi ortaya çıkınca bu arkadaşlarımızla, Bakanlık çok doğru bir iş yaptı, konuştu, o çalışmayı olduğu yerde bıraktılar ve ekip bütün olarak Covid-19 aşısı geliştirmeye başladı ve Covid-19 aşısını Türkiye böyle geliştirebildi. Aksi takdirde, Covid-19 aşısını Türkiye geliştiremeyebilirdi; bakın, tekrar söylüyorum. Dolayısıyla Hıfzıssıhhanın kapatılması gibi bir konu benim Bakanlığım dönemimde vuku bulmuş değildir. Yine benim Bakanlığım döneminde aşıyla ilgili çalışmalar Türkiye'de güçlendirilmiştir.

Bir iki konu daha var, Kani Bey bahsetti, "SSK hastaneleri tasfiye edildi." dedi. Şöyle bir şey yapabilirsiniz Kani Bey, ben bunu daha önce de değerli arkadaşlarıma teklif ettim: Siz, işçiler ile işçi emeklilerinin sadece SSK hastanelerinden faydalanması öngören bir kanun teklifi getirin, görüşülsün burada.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Gündeme alınmaz.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Mademki mutlu değilsiniz bu işten, mademki işçilerin, işçi emeklilerinin bütün hastanelerden istifade etmesinden mutlu değilsiniz bir kanun teklifi getirin tartışılsın eğer buradaki millî iradeyi temsil eden Komisyon ve Genel Kurul kabul ederse işçilerimiz yine eskiden olduğu gibi, AK PARTİ öncesinde olduğu gibi, sadece SSK hastanelerine gidebilsinler. Yani mesela diyelim ki İstanbul'da Zeytinburnu'nda bir göğüs hastanesi var, orada yaşayan bir SSK emeklisi göğüs hastası olduğu zaman oraya gidemesin; ya, nereye gitsin İstanbul'da? Süreyyapaşa'daki hastaneye gitsin çünkü SSK hastanesi eskiden oradaydı. Ya da Erzurum'daki SSK hastanesinde hizmet alan -AK PARTİ döneminden önce- bir emekli ya da işçi bu hizmeti devlet hastanesinden alamasın, üniversite hastanesinden de alamasın -ben çok karşılaştım bu insanlarla- herkes Ankara'ya Dışkapıya gönderilsin.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - İstanbul'da olduğu için herkes Çam ve Sakuraya gidecek.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Değerli Ali Bey, herkes Çam ve Sakuraya gitmiyor.

KANİ BEKO (İzmir) - Bir cümle... Size yardımcı olmak için sadece bir cümle...

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Lütfen... Müsaade ediniz... Ben bitireyim, size söz vereceğim.

Şimdi, bakınız, İstanbul'da da bütün Türkiye'de de modern hastanelerin yapılma dönemi cumhuriyetin ilk yıllarına, özellikle 1950'li yıllara aittir ama bu hastaneler, biz bu sistemi devraldığımızda, Bakanlığı devraldığımızda artık miadını doldurmuş, güncelliğini kaybetmiş hastanelerdi, yerinde yenilenemezdi. Neden biliyor musunuz? Bin yataklı Numune Hastanesinin modern hastanecilikle yerinde yenilerseniz 200 yataklı hastane yapabilirsiniz ancak o kadar yaparsınız çünkü o hastanelerin kişi başına düşen metrekaresi 60 metrekare, 70 metrekare. Bakın, hiçbirinizin, değerli milletvekillerimizden hiçbirinizin, siz de dâhil, hastalarımızın yetmiş sene önceki -onu kötülemiyorum, o günün şartları ve mantığı oydu- hasta koğuşlarında yatmasını istemediğinizi biliyorum. Onu yerinde yenileyemezsiniz, orada bir başka sağlık kuruluşu yapabilirsiniz...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Okmeydanı yerinde yenilendi. Yenilenebiliyor yani...

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Arkadaşlar, müsaade edin, lütfen ya...

Bakın, bugün, şehir hastanesinden, Çam Sakuradan bahsediyorsunuz, yerinde yenilenen de çok hastanemiz var. Eğer İstanbul'u biraz biliyorsanız, biz İstanbul'daki şehirdeki bütün hastaneleri hemen hemen yerinde yeniledik biliyor musunuz; Okmeydanını yeniledik, Göztepeyi yeniledik...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Taksimi önce kapatmaya çalıştınız, sonra vakıf olduğu için...

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Bir dakika kardeşim...

...Kartalı yeniledik, Taksimi yeniledik...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Şişli Etfali taşıdınız.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - ...onlarca hastaneyi yeniledik. Bu arada ilave hastaneler yapmak gerekiyor, ilave hastaneleri de yaptık. Bu şehir hastanelerini çok eleştirmiştiniz ama pandemi sırasında gördük ki o hastaneler de dâhil olmak üzere...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Depremde de gördük, Hatay'da da gördük.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - ...depremde de gördük ki şehir hastaneleri inanılmaz hizmet verdiler arkadaşlar.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Beş altı yıllık hastaneler çöktü.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Bakan, bir şey soracağım...

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Arkadaşlar, beş altı yıllık çöken hastane falan bilmiyorsunuz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ben oradayım, 2016'da açıldı.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Bakan, bakın, ben de bir şey söyleyeyim.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Bilmiyorsunuz, çöken maalesef bir tek hastane var, o da bildiğiniz gibi...

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Şu ana kadar şehir hastaneleri için kaç lira kira ve hizmet bedeli ödediniz?

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Ya, şimdi, aman, aynı tartışmalara girmeyin arkadaş.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ama var böyle bir sıkıntı.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Kani Bey, ben size cevap veriyorum.

Şimdi, gelelim aile hekimliğine. Profesör Doktor Sayın Nusret Fişek'i tanır mısınız, Nusret Fişek'i bilir misiniz?

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Çok iyi tanırız, dersimize girdi.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Adana'ya göndermek zorunda kaldık hastaları, bizzat ben.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Sayın Nusret Fişek'i Adana'daki Şehir Hastanesine gönderdiniz, tanırsınız. Sayın Nusret Fişek Türkiye'de sosyalizasyonu kuran hocadır.

(AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı konuşmalar)

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Arkadaşlar... Lütfen... Beraber konuşmayın.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hasta yok diyorum.

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) - Tam "Ce-Ha-Pe" zihniyeti işte bu ya.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yatacak bir tane hastane yoktu; sen ne konuşuyorsun?

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yahu Ali Bey, lütfen böyle yapmayın, ne olur.

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) - Ya, Niğde'ye geldi, ta Niğde'ye geldi.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Selim Bey...

Sayın Nusret Fişek halk sağlığının bir duayenidir. Türkiye'deki sağlık ocağı sistemini ve sosyalizasyon sistemini de kuran kişidir. Ama bu işi bilenler bilir -ki biz iyi biliyoruz Allah'a şükür- Sayın Nusret Fişek bizzat kendi yazdığı "Halk Sağlığına Giriş" kitabında "Bu sistemin, gelişen ülkelerde ülkenin gelişmesine paralel olarak aile hekimliğine dönüştürülmesi gerekir." diyen kişidir de. Bakın, bunu belki de içinizden bazı arkadaşlarımız işitmemiş olabilirler. Dolayısıyla aile hekimliği çok çağdaş bir sistemdir, aksayan tarafları varsa konuşalım; bugünkü kanunda olduğu gibi aksayan taraflarını gerek yasayla gerek uygulamayla daha da geliştirelim ama aman, ne olursunuz, sağlık ocağından niye aile hekimine döndünüz? Aman, ne olursunuz "Neden SSK hastanelerini tasfiye ettiniz?" falan gibi şeylere bence girişmeyelim. Bunlara girişecekseniz dediğim gibi kanun teklifi getirin. Bu kadar senedir "Aile hekimliği kaldırılsın." diye neden bir kanun teklifi getirmediniz?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Aile hekimlerinin altyapısı...

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Neden "SSK hastaneleri sadece işçilere hizmet etsin, eskiye dönelim." diye bir kanun teklifi getirmediniz? Size de söz hakkı doğdu, onun için size söz veriyorum.

Buyurun.