| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgün ile Antalya Milletvekili Mustafa Köse ve 150 Milletvekilinin; İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/5006) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 30 .03.2023 |
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Değerli Bakan Yardımcıları, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokrasi ve odaların ve meslek kuruluşlarının değerli temsilcileri; sözlerime başlarken hepinize saygılarımı sunuyorum.
Tabii, Komisyonumuz uzun zamandır toplanmıyordu, bu kanun vesilesiyle toplanmış olduk; bunu önemli buluyorum. Her ne kadar dönemin başında, 27'nci Dönemin başında böyle kapsamlı bir kanun teklifi gelmişti ve hemen hemen beş yıl geçtikten sonra bu 2'nci kanun teklifi olsa da böyle kapsamlı bir kanun teklifi olsa da bunu önemli buluyorum ama genel olarak Komisyonumuzun çalışma şekliyle ilgili, bu beş yıllık süreçte nasıl çalıştığımızla ilgili ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili bazı değerlendirmelerim olacak, öncelikli olarak onları sizlere sunmak istiyorum.
Tabii, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi çıkmadan önce hep şu ifade edilmişti Cumhur İttifakı tarafından: İşte "Parlamento güçlenecek, kuvvetler ayrılığı sert olacak, kanunlar tamamen Parlamentoda yapılacak ve Parlamentonun etkinliği, gücü parlamenter sisteme göre çok daha fazla artacak." ve seçmenden o şekilde oy istenmişti ama 2018'den bugüne kadar gelen sürece bakıyoruz, maalesef Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Cumhur İttifakı'nın vadettiği gibi çalışmadı ve başarısız bir sisteme dönüştü. Bunu nasıl görüyoruz? İşte, bu Komisyon en önemli örneklerinden biridir.
Şimdi, biliyorsunuz, bizim Komisyonumuzun çalışma alanı 3 bakanlığı ilgilendiriyor; Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı. Şimdi, Komisyonumuzun 2018'den bugüne kadar yapmış olduğu çalışmalara şöyle bir kısaca temas etmek istiyorum. Bakın, Komisyona 27'nci Dönemde havale edilen teklif ve kanun hükmünde kararname sayısı 1.605, Komisyona esas komisyon olarak sevk edilen teklif ve kanun hükmünde kararname sayısı 244, tali komisyon olarak sevk edilen teklif ve kanun hükmünde kararname sayısı ise 1.361, Komisyonda bulunan teklif ve kanun hükmünde kararname sayısı şu anda 1.557 ama Komisyonun raporunu verdiği teklif ve kanun hükmünde kararname sayısı ise beş yılda sadece 3. Komisyon 27'nci Dönem İkinci Yasama Yılında 4 defa toplanmış, Üçüncü Yasama Yılında 2 defa, Dördüncü Yasama Yılında 1 defa, Beşinci Yasama Yılında 3 defa, Altıncı Yasama Yılında ise maalesef hiç toplanmamıştır, bugün toplandık. Bakın, bugün itibarıyla beş yılda Komisyonumuzun kanun teklifiyle olmasa bile, bizim çağrılarla olsa bile 10 toplantı ancak yapmışız. Türkiye'nin en önemli sorunlarından biriydi sağlık sorunu. Bütün dünyayı etkileyen Covid-19 sürecini yaşadığımız süreçte sadece Sayın Bakan 1 defa geldi, burada sunum yaptı Sağlık Bakanı. Onun dışında, Covid-19 süreciyle ilgili bu Komisyon 1 defa bile toplanamadı, sadece Sayın Bakan geldi, sunumunu yaptık. Şimdi, nerede kaldı Parlamentonun gücü, etkinliği? Bundan bahsedebilir miyiz değerli arkadaşlar? Maalesef bahsedemeyiz. Demek ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi çalışmıyor ve Parlamentoyu etkisiz, yetkisiz, devre dışı bırakmış bir sistem hâline gelmiş. Rakamlar çok net bir şekilde ortada.
Şimdi, bugün gelen kanun teklifine bakıyoruz, bunu da öncelikle ifade etmek istiyorum yani sağlıkta torba yasadır bu aslında. Neden bunu söylüyorum? Diş hekimlerinden aile hekimlerine, eczacılara, ebelere, optisyen gözlükçülere ve tüm hekimleri ilgilendiren, tüm sağlık paydaşlarını ilgilendiren bir kanun teklifi. Sağlıkta torba teklif olarak nitelendirebiliriz biz bunu ama buna rağmen bile bunu doğru buluyorum çünkü bu maddelerin görüşülmesi gereken yer burası değerli arkadaşlar. Bundan son derece de memnuniyet duyuyorum yani itiraz ettiğimden demiyorum, "Bu kanunu niye burada görüşüyoruz?" düşüncesinden yola çıkarak bunu ifade etmiyorum. Değerli arkadaşlar, beş yıllık süreçte sağlıkla ilgili hiç mi kanun maddesi çıkmadı veya Komisyonumuzun diğer çalışma alanıyla ilgili, Çalışma Bakanlığıyla ilgili, sosyal politikalarla ilgili hiç mi kanun çıkmadı? Çok kanun çıktı. Ama nerede çıktı değerli arkadaşlar? Bu Komisyona hiç gelmedi, tali komisyon bile belirlenmiş olsa buraya gelmedi, Plan ve Bütçe Komisyonunda çıktı değerli arkadaşlar. Bakın, özellikle sağlıkta şiddetle ilgili, sağlık çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesiyle ilgili veya eczacılarla ilgili veya doktorlarla ilgili veya Komisyonumuzun diğer çalışma sahası olan iş ve çalışma yaşamıyla ilgili, örneğin emeklilerle ilgili, işçilerle ilgili birçok düzenleme yapıldı. Yine, sosyal politikalarla ilgili birçok düzenleme yapıldı ama bütün o düzenlemelerin tamamı da bu Komisyona gelmeden, bu Komisyon baypas edilerek Plan Bütçe Komisyonunda hiç ilgili, alakası olmayan torba yasalarla geçti gitti. Burada birçok değerli arkadaşımız var, bu konunun uzmanı olan hekim arkadaşlarımız var, iş ve çalışma yaşamından gelen arkadaşlarımız var, sosyal politikalardan gelen arkadaşlarımız var, uzmanlık alanı olan arkadaşlarımız var ve bu Komisyondan geçmedi bu kanunlar. Nereden geçti? Plan Bütçe Komisyonundan; bu, olmaz değerli arkadaşlar. Demek ki bu sistem yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi maalesef çalışmıyor ve kişisel kanaatim iflas etmiş durumda. Bu sistemin bir an evvel değişmesi gerektiğini düşünüyorum. "Güçlendirilmiş parlamenter sistem" diyoruz yani bizim önceki dönem, 2018'den önceki parlamenter sistemi kastetmiyorum; o sistemin restore edilerek, yeniden düzenlenerek, eksikleri, noksanları tamamlanarak, yeni bir sistem olarak Türkiye'nin gündemine gelmesinin sorunların çözümünün birinci adımı olduğunu düşünüyorum. Gömleğin ilk düğmesidir, gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz, bu sistemde olduğu gibi, işler yanlış yürüyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, o süreç içerisinde neler yaşadık değerli arkadaşlar? 2018'den günümüze kadar bakın -en önemli sorun- sadece Türkiye'mizi değil tüm dünyayı etkileyen Covid-19 sürecini yaşadık. Covid-19 sürecinde dünyada milyonlarca insan yaşamını yitirdi, ülkemizde de resmî verilere göre 101.492 vatandaşımız yaşamını yitirdi ve 557 sağlık çalışanı yine Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi ve birçok insan da şu anda hâlâ tam olarak sağlığına kavuşamamış durumda. Bu süreç içerisinde, ilk Covid-19 vakası görüldüğünün haftasında Sayın Bakan geldi burada bize bir sunum yaptı ve o günden sonra da yani Türkiye'de yer yerinden oynarken, dünyada yer yerinden oynarken bu Komisyon bir tek gün toplanıp "Covid-19'la ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi ne düşünüyor, ne gibi çözüm önerileri var?" bunların hiçbiri konuşulmadı, tartışılmadı ve gündem dışında kaldı. Değerli arkadaşlar; bu, böyle olmaz. O zaman bu önemli konuları, vatandaşın yaşamını, hepimizin yaşamını derinden etkileyen bu sağlık sorununu, tüm dünyayı etkileyen yani üstelik sosyal hayatla beraber iş hayatını, bütün yaşantıyı etkileyen bu sorun yaşanırken bu Komisyon niye toplanmadı? Biz, kaç defa dilekçe verdik "komisyon toplansın" diye. Sayın Başkanım sizde duruyor dilekçelerimiz ama konuşulup bunların bir değerlendirilmesi yapılmadı. Bu, olmaz yani yürütme, evet, yürütme erki görevini yapacak -saygımız sonsuz, seçilmiş gereğini yapacak- ama yasama da görevini yapacak. Bu sistemle yasamanın görevini yapması tamamen engellenmiş durumda değerli arkadaşlar. Baypas edildi yani Türkiye Büyük Millet Meclisi Covid-19 sürecinde baypas edildi ve birçok hata yapıldı, birçok yanlış yapıldı ve bu yanlışların faturasına maalesef vatandaşlarımız ağır bir şekilde ödediler; yaşamlarıyla ödediler, ekonomik olarak ödediler, sosyal olarak ödediler ve ödendi.
Değerli arkadaşlar, bunun dışında başka sorunlarımız da vardı. Bakın, sağlıkta şiddetle ilgili sorunlarımız hâlâ devam ediyor. Şimdi, sağlıkta şiddet son derece önemli. Evet, bir iki düzenleme getirildi, cezaların artırılmasıyla ilgili, caydırıcı olmasıyla ilgili şeyler getirildi ama sorunu hâlâ çözemedik. Sadece 2022 yılı verileri var elimde, onları buradan aktarmak istiyorum, SAĞLIK-SEN'in verileri bunlar: 294 saldırganın neden olduğu 249 dokuz şiddet vakası yaşandı; 149 doktor, 76 hemşire, 76 güvenlik görevlisi, 58 acil sağlık hizmetleri çalışanı, 3 eczacı ve 60 diğer sağlık çalışanı olmak üzere toplamda 422 sağlık çalışanı mağdur oldu. Saldırganların saldırıları sonucunda 1 doktor ve 1 güvenlik görevlisi görevi başında yaşamını yitirdi. Adli işlemlerle ilgili rakamları da ifade etmek istiyorum: 494 saldırgandan 202'si hakkında herhangi bir işlem yapılmamış, 141 saldırgan gözaltına alınıp serbest bırakılmış, 96 saldırgan tutuklanmış, 53 saldırgan hakkında da adli soruşturma başlatılmış, 2 saldırgan hakkında ise kamudan uzaklaştırma cezası verilmiş.
Değerli arkadaşlar, hâlâ sağlıkta şiddet sorununu çözemedik. Evet, bunun başka sebepleri de vardır ama hâlâ hekimlerin, sağlık çalışanlarının bu Meclisten beklemiş olduğu bazı yasal düzenlemeler var. Bu düzenlemeleri artık önümüzdeki dönemde, inşallah bizim iktidarımızda biz getireceğiz, yasalaştıracağız ve bu sorunu kökten çözeceğiz.
Yine, çalışma koşullarının ağır şekilde devam ettirilmesi ve sağlık çalışanlarının özlük haklarının tam olarak iyileştirilememesi de gündemimizde devam ediyor. Evet, bazı olumlu adımlar atıldı, 3600 ek gösterge çıktı vesaire, hekimlerin özellikle gelirlerinde kısmi artışlar oldu. Hani bunlar olumlu düzenlemeler, bunlara itirazımız yok, gayet güzel ama tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak şekilde, onları güvence altına alacak ve yaşam kalitelerini yükseltecek, yoksulluk sınırının üzerine taşıyacak bir gelir elde edilemedi. Bakın, yoksulluk sınırı yaklaşık 30 bin lira şu anda. Sağlık çalışanlarının yüzde 90'ı 30 bin liranın altında alıyor, gelirleri o şekilde. Dolayısıyla kaliteli bir yaşama erişemiyor, vermiş oldukları hizmetin karşılığını alamıyor yine sağlık çalışanları. Bu konuda da yeniden düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünüyorum.
İşte, bu sağlıkta şiddet olsun, özlük haklarının iyileştirilememesi olsun, bunun gibi çalışma ortamlarındaki sağlık çalışanlarının beklentilerinin karşılanamaması nedeniyle binlerce doktorumuz ve sağlık çalışanımız yurt dışına gitmiş değerli arkadaşlar. Çok ciddi derecede insan kaynağını yetiştiriyoruz, bu sağlık çalışanını yetiştirebilmek için çok ciddi derecede devletimiz bunun maliyetini üstleniyor ama maalesef doktor olduktan sonra beklentilerini karşılayamadığımız için, şiddet sorununu çözemediğimiz için, özlük haklarını iyileştiremediğimiz için ve onları memnun edemediğimiz için, çalıştıklarının karşılığını veremediğimiz için yurt dışına gidiyorlar. Bakın, son beş yılda 6.338 doktorumuz yurt dışına gitmiş ve binlerce yine sağlık çalışanımız var. Bunların düzeltilmesi lazım
Yine, sağlıkta bir başka problem, konuşulması gereken problem, halkın gerçek gündemi - değerli arkadaşlar, üzülerek ifade ediyorum, bunu da konuşamadık bu Komisyonda- muayene kuyrukları. Vatandaşlarımız hastanelerden randevu alamıyor değerli arkadaşlar, randevu alamıyor. Arıyorlar bizi, iki hafta, üç hafta, bir ay bekleyenler var. Ya, buna hâlâ bir çözüm bulunamadı yani internet devrinde yaşıyoruz, hani güzel bir sistem kurduk... Hani "Sağlıkta eski dönemde kuyruklar vardı." deniliyordu ama şimdi, bakın, daha insanlar evinde kuyruğa giriyor, saatlerce randevu almaya çalışıyor ve alamıyor, bir anda doluveriyor, internetten alamıyor, telefonla alamıyor. Randevu almayı başaranlar bu sefer gidiyor hastaneye, hastane kuyruklarında bekliyorlar. Fotoğraflar vardı bir sürü, videolar vardı -şimdi hepiniz biliyorsunuz, hani göstermeme de gerek yok burada- inanın vatandaşlarımız perişan. Evet, özel sağlık hizmetlerinden yararlanmak istiyorsa, parasını vermek istiyorsa istediği gibi ondan yararlanabiliyor ama kamunun hizmet vermiş olduğu devlet hastanelerinde, özellikle üniversite hastanelerinde, o tür hastanelerde maalesef sağlık hakkına erişemiyor. Sağlık hakkı, temel bir insan hakkıdır. Sağlık hakkına erişemiyorsa bir vatandaş, bizim bunu oturup iyice düşünmemiz gerekir değerli arkadaşlar. Çok kişiden telefon alıyoruz. Biz muhalefet milletvekiliyiz, insanlar bizden yardım istiyor bu konuda yani hastanede kuyrukta bekliyor. Belki doktora erişebildiği zaman da iki dakika, üç dakikalık muayene süreleriyle, bilemediniz en iyisi beş dakikalık muayene süreleriyle sağlığına kavuşmaya çalışıyor. Gidiyor "Tekrar bir daha gel." diyor doktor, tekrar aynı eziyeti çekiyor değerli arkadaşlar. Burada bir yanlışlık var, bunun düzeltilmesi lazım diye düşünüyorum. Aklımdan da şu geçiyor: Acaba diyorum Sağlık Bakanımız özel hastane sahibi de yani bu insanlar kamu hastanelerinden bıksınlar, illallah gelsin de herkes özel hastanelere gidip özel hastanelerden mi hizmet alsın diye düşünülüyor? Acaba özel hastanelere, şehir hastanelerine müşteri mi aranıyor diye düşünüyorum. Bunu düşünmeden edemiyorum çünkü vallahi bekliyor kuyrukta, illallah çekiyor; çekiyor gidiyor özel hastaneye. Belki biraz daha fazla para verecek "Belki biraz daha fazla para vereceğim ama en azından hizmet alacağım, sağlık hizmetine erişeceğim." diyor.
Değerli arkadaşlar, yine bir başka konu -2002 döneminde çok eleştiriyordunuz koalisyon dönemini, DSP-MHP-ANAP dönemini- ilaç krizleri. Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım; gittiğimiz yerlerde... Hatta Zonguldak'a gittik bizim Amasra Komisyonuyla, Sayın Bakanımız Taner Bey'le beraberdik, Enerji Bakanımız Komisyon Başkanıydı; vallahi, yani öyle ilaçlar var ki... Vatandaşımız AK PARTİ'li olduğunu söyledi Sayın Bakanımıza, benim de CHP'li olduğumu biliyor ve dedik ki: "Bakın, ben bu ilacı Fransa'dan getirttim; bir yıldır alamıyoruz, gelmiyor ilaçlar." Değerli arkadaşlar, ilaç sıkıntısı var, etrafımızda bunun gibi bir sürü insan "İlaç bulun." diye bizi arıyor, sizi de arıyordur eminim, iktidar milletvekillerini de arıyordur diye düşünüyorum; bizi arıyorlar. Yani bu ilaçlar niye getirilemiyor? Acaba Türkiye'nin bilmediğimiz böyle, hakikaten bir ekonomik... Hani biliyoruz çoğunu da... Yani paramız mı yok, niye gelmiyor bu ilaçlar? Bunu anlayamıyorum. Bunları niye konuşamadı bu Komisyon? Değerli arkadaşlar, bu Komisyonda bunları konuşmamız gerekiyordu.
Yine depremdeki konuları anlattınız, ben de size başsağlığı diliyorum, geçmiş olsun diyorum, bütün ölenlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına Allah'tan sabır diliyorum, yaralılara şifalar diliyorum. Yani gerçekten büyük bir felaket yaşadık ama maalesef sağlık sistemi de orada çöktü yani. Yıkılan çok hastane var, hastanelerin içinde ölen hem sağlık çalışanlarımız var hem hastalarımız var; maalesef bunları yaşadık ama deprem olduktan sonra da orada yine sağlık hizmetlerinde önemli aksamalar var. Belki şu anda kısmen iyileştirmeler olmuştur ama o konunun üzerinde de yine bizim durmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bir başka konu, bizim Komisyonumuzun çalışma alanı; Çalışma ve Sosyal Güvenliğinin Bakanlığının alanında olan işlerimiz var. İşte, Amasra kazası oldu, Komisyon oluşturuldu ama bu Komisyonda yine konuşulabilirdi iş kazaları. Yine emeklilikle ilgili sorunlar vardı, konuşulabilirdi. Buradan kaçtı onlar.
Sayın Bakanım, vallahi, pazartesi günü emeklilerimize 7.500 lira asgari bir ilave artış yapıldı. Yani onun konuşulması gereken yer burasıydı, yine Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştuk; bizim Komisyonumuzdu. 3600 ek gösterge bizim Komisyonumuzdu, bizden hep kaçırdılar bu konuları, bizim Komisyonumuzdan.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Aciliyetine binaen.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Burası da acil yani Sayın Bakanım, süre yönünden bir sorun olmaz, üstelik burası daha uzmanlık alanı yani kaçırıldı bu konular.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının birçok konusu yine benzer şekilde, engellilerin sorunları var. Engellilerin hiçbir sorununu bu Komisyon konuşmadı. O zaman niye bu Komisyon oluşturuldu? Engellilerin bir tek konusu, bu Komisyonun konuştuğu konuların arasında yer almadı değerli arkadaşlar.
Evet, yani genel olarak ifade etmek istediğim bunlar ama kanun teklifiyle ilgili de söyleyeceklerim var biraz.
Bu kanun teklifinin içeriğine baktığımız zaman öncelikli olarak 3'üncü, 6'ncı, 27'nci, hele hele 36'ncı maddenin geri çekileceğinin açıklanmış olmasını memnuniyet verici buluyorum çünkü bizim de hem sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden almış olduğumuz izlenimlerden hem kendi değerlendirmelerimizden çıkardığımız sonuçlardan özellikle 36'ncı maddenin hem Anayasa'ya aykırı olduğunu hem de hekimleri son derece rahatsız eden bir düzenleme olduğunu gördük çünkü somut, objektif kriterler getirmeyen, muğlak ifadeler içeren ve keyfîliğe yol açabilecek ve hekimlerimizin de hakkına zarar verebilecek, gasbedebilecek düzenleme içeriyordu; bunun geri çekilmiş olması son derece önemlidir diye düşünüyorum.
Bizim Komisyon üyesi bazı arkadaşlarımız biraz sanki itiraz ediyorlarmış gibi oldu ama onlar da memnunlar bu durumdan. Geri çekilmesini eleştirdiler biraz; onlar da memnunlar, hepimiz memnunuz bunların geri çekilmesinden dolayı.
Burada tabii, aile hekimlerini ilgilendiren bir 33'üncü madde var. Sayın Başkanım, eğer bu 33'üncü maddede de aile hekimlerinin taleplerini karşılayan bir revize yapılabilirse, geri çekilmese bile, geri de çekilebilir, ondan da memnuniyet duyarız ama 33'üncü maddede de bir değerlendirme yapılırsa -Bakanlık temsilcilerimizin, Bakan Yardımcılarımızın dikkatine sunarım- iyi olur diye düşünüyorum. Çünkü orada da sivil toplum örgütlerinin, aile hekimlerinin ve aile sağlığı çalışanlarının ciddi itirazları var, bunun mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yine, Optisyen Gözlükçüler Odasının beklediği düzenlemeler var, bir iki kelime yönünden itirazları var, onları mutlaka size de sunmuşlardır. Önergelerle Optisyen Gözlükçüler Odasının beklediği o değişiklikleri de yapabilirsek iyi olur diye düşünüyorum.
Son olarak da... Neyse, onu da ilerleyen maddelerde gündeme getireyim Sayın Başkanım.
Sabrınız için çok çok teşekkür ediyorum, kolaylıklar diliyorum.