| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgün ile Antalya Milletvekili Mustafa Köse ve 150 Milletvekilinin; İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/5006) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 30 .03.2023 |
HABİP EKSİK (Iğdır) - Teşekkürler.
Hazırunu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teklifte 4 maddenin geri çekilmesinden sonra teklif üzerindeki konuşmalar ve ondan sonra Sayın Başkanın, özellikle, her söylenenle ilgili cevap vermesi durumu sanki seçim arifesinde iktidarın yapabildikleri, yaptıkları tartışmasına dönüştü.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yok, her söylenene cevap vermedim, ismim zikredilince cevap verdim, ona çok imtina ediyorum.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Sayın Başkan, doğrudur ama süreç bayağı bir uzadı onu söyleyeyim, çok karşılıklı bir duruma dönüştü.
Şunu özellikle belirteyim: Bu kanun teklifinin tümüyle çekilmesi gerekiyordu. Demin de zaten konuşurken ifade ettim, özellikle, seçime bir ay on gün kala alelacele sanki hayati kanunlarmış gibi bir hava estirilmesi de doğru değil. Bence daha büyük sorunlar var, daha ciddi, gerçekten toplumu ilgilendiren konular var; aslında, onlar üzerinde değişiklikler yapılabilinirdi. O açıdan, sizin başlattığınız yerden ben de devam edeyim. 2005 yılında ben tıp fakültesine girdim, 2011 yılında mezun oldum ve sonrasında hekim oldum. Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Sağlıkla ilgili yaşadığım süreç tamamıyla AKP'nin iktidarda olduğu süreçti. Maalesef, dönüp baktığımda, hemen hemen bütün süreçlerde çok ciddi, büyük yıkımlara sebep olduğunu ve ciddi anlamda zararlar verdiğini görebiliyoruz. Sağlığın metalaştırılması, ticari bir faaliyete dönüştürülmesi, koruyucu sağlık hizmetlerinin ötelenmesi, tedavi edici sağlık hizmetlerinin öncelenmesi ve hastaların hastanenin kapısında karşılanması, insanların âdeta hasta olması için bir zemin hazırlanması durumu söz konusu. Bunu tabii, bakanlarla, Bakanlıkla sınırlı tutmuyorum; bu, iktidarın temel anlayışı, temel felsefesi yani sadece sizin döneminizle alakalı bir şey değil. Elbette ki sizin döneminizin de olumlu yönleri vardır, elbette eksik yönleri de vardır. Ben daha çok, iktidarın bu süreçle ilgili topluma yaşattığı eksikler üzerine yoğunlaşıp bunlara çözüm bulunması gerektiği kanaatindeyim. Yani ciddi anlamda problemler var, hem insanların sağlık hizmetine ulaşması konusunda ciddi sorunlar var hem sağlık emekçilerinin yaşadığı problemler var, hekimlerimizin yaşadığı problemler var; bu kadar sorun varken bu şekilde, seçim arifesinde, Meclisin kapanmasına on gün kala, gerçekten, yangından mal kaçırır gibi bu teklifin gelmesine de anlam vermiş değilim.
Şunu özellikle belirteyim: Türkiye'de genel bir zihniyet devrimi yaşanmadığı sürece sağlıkla ilgili birçok şeyin değişeceğini düşünmüyorum. Bugün baktığınız zaman, her yıl 250 bin tane yeni kanser vakasının teşhis edilmesinin bile çok büyük, vahim bir durum olduğunu hepimiz kabul ederiz. Mesela, depremin olduğu ay içerisinde, on gün geçtikten sonra, üç yıldır açıklanamayan TÜİK verileri, coronavirüse bağlı yaşamını yitiren insanlarla ilgili TÜİK verileri bir anda açıklandı. Ondan sonra biz baktık ki gerçekten büyük bir facia varmış, her şey toplumdan kaçırılmış, saklanmış. Bizim söylediklerimizin hepsinin doğru olduğu bir kez daha tescillendi, ortaya çıktı ama o süreç içerisinde tartışılmadı. Aynı bu şekilde, bu kanun yapma tarzı ve şekliyle toplumdan gerçekler kaçırıldı. Toplumun ihtiyaç duyduğu konularla ilgili değil de âdeta başka konular üzerinde düşünmesi sağlanmaya çalışıldı.
Baktığınız zaman, bugün, Türkiye'de sağlık sistemiyle ilgili birçok sorun var. Mesela, çok basit bir şey söyleyeyim. Demin bir sayın milletvekili Hatay'la ilgili değerlendirme yaptı. Gerçekten, bir kentin sağlıkla ilgili binalarının -depremin yaşanması durumunda- depreme dayanaksız bir zemin üzerine kurulması insanın tahayyül sınırlarını bile zorluyor. Baktığınız zaman, Hatay Eğitim Araştırma Hastanesinin iki deprem fay hattının arasına kurulması, deprem raporu almasına rağmen, "Depreme dayanıksızdır." denilmesine rağmen İskenderun Devlet Hastanesinin faaliyete devam etmesi ve bunlarla ilgili önlem alınmaması ve deprem bölgesindeki neredeyse bütün -birçoğunun- hastanelerin yıkılması bence oturup asıl tartışmamız gereken konulardan bir tanesi. Bugün tabii ki eczacılarla ilgili, aile hekimleriyle ilgili, ebelerle ilgili sorunları tartışacağız, çözmeye çalışacağız ama öncelikli olarak bunu bir tartışmamız lazım, bunu bir çözmemiz lazım. Sağlık hizmeti günlerce oraya götürülemedi, sonrasında sahra hastaneleriyle hizmet götürülmeye çalışıldı. İnsanlar kendileri sağlık meclisleri oluşturup gezici sağlık hizmeti vermeye çalıştılar o süreçte. O açıdan, bence bu konunun, bu sağlık sisteminin yani bu Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla oluşturulan bu sistemin, bu anlayışın tartışılması ve ona yönelik yeniden sil baştan bazı şeylerin oluşturulması gerekiyor. Bakıyorsunuz, Ankara'nın göbeğinde, İstanbul'un göbeğinde kule gibi binalarda özel hastanelere izin veriliyor. Ne otoparkı var ne olası bir faciada hizmet verme koşulları var ama bunlara ruhsat verilmiş ve bunların hemen hemen hepsi mevcut iktidarın döneminde ruhsatlandırılmış; bunlar kabul edilebilir şeyler değil, bunları tartışmamız lazım. Aile sağlık merkezlerinin hepsinin dükkânvari yerlerde hizmet vermesi, dairelerde hizmet vermesi ve sonrasında -yaşanan deprem gösterdi- hepsinin yıkılıp hizmetten geri durması gerçekten en öncelikli tartışılması gereken konular. Eğer ülkeyi seviyorsa insanlar, eğer halkı seviyorsa, eğer gerçekten bu coğrafyada yaşayan insanlara değer veriyorsa öncelikli olarak bunları tartışmamız lazım, bunlara çözüm bulmamız lazım. Beş yıldır milletvekiliyim, beş yıldır bu Komisyonun üyesiyim ve Meclisin kapanmasına on gün kala bugün bunların tartışılıyor olması, insanların ve sağlık sisteminin gerçekten sorunlarının tartışılmaması beni hakikaten rahatsız ediyor. Bugün, bakıyorsunuz, bizim hekimlerimiz patır patır Avrupa'ya, başka ülkelere gidiyor; bunu önleyecek, bununla ilgili çözüm üretecek bir girişim yok, kanun teklifinde bununla ilgili bir değişiklik yok ya da atanamayan, ataması yapılmayan hemşireler, sağlık memurları, fizyoterapistler, psikologlar, diyetisyenlerle ilgili bir değişiklik yok, gıda güvenliğiyle ilgili bir şey yok. Ekolojinin korunması ve gerçekten sağlıklı bir çevrede yaşamak için koşulların oluşturulmasıyla ilgili bir tartışma yürütülmüyor, yürütülen gerçekten palyatif. İktidarın temsilcilerinin -sadece siz değil, sizi tenzih ediyorum- hemen hemen hepsinin sürekli "Ya, biz bunu yaptık, şunu yaptık, destan yazdık." tarzında açıklamaları bence artık durmalı. Bu noktada bunlar bize çözüm üretmeyen, çözüm sunmayan tartışmalardır, tarzlardır; bunlara artık "Dur!" demek ve gerçekleri görmek lazım, gerçekler üzerinde tartışmaları yürütmemiz lazım.
Bakın, bir pandemi atlattık ve hemen hemen pandemi sürecinin çoğunun halktan âdeta kaçırıldığını, pandemiyle ilgili gerçeklerin saklandığını, gerçek dışı verilerle sürecin yönetildiğini ve sonradan, olmayan bir başarı hikâyesi gibi sunulduğunu gördük. 217 bin fazladan ölüm gerçekleşmiş pandemide; TÜİK duruyor, duruyor, duruyor, deprem oluyor, depremde insanlar yaşamını yitiriyor, bütün Türkiye hatta bütün dünya oraya yoğunlaşmışken TÜİK insanların yaşamını niye yitirdiğiyle ilgili o verileri yani ölüm sebeplerini ne hikmetse o esnada açıklıyor, ölüm sayılarını o esnada açıklıyor. Ya, bunlar hakikaten hiç sizleri rahatsız etmiyor mu? Baktığınız zaman, gerçekten çoğunuz hekimsiniz, çoğunuz bu ülkeye büyük emekleri olan, katkıları olan insanlarsınız; hiç mi bir insan çıkıp TÜİK'e ya da Sağlık Bakanlığına "Bunlar niye bu şekilde oldu, niye pandemi döneminde septisemiden ölümle ilgili çok ciddi -yüzde 200- artış olmuş, kalp hastalığıyla ilgili yüzde 200 artış olmuş?" diye niye sormuyor? Yani böyle bir şey olabilir mi ya? Sorduğumuz sorulara niçin cevap verilmiyor? Siz, iktidarın vekilleri, Komisyon üyeleri; cevap verilmemesi durumunda niye bununla ilgili Bakanlığı, yürütmeyi hiç sorgulamıyorsunuz?
Gerçekten şu an, Meclisin kapanmasına on gün kala ben gelen teklife baktım, dedim ki: Herhâlde gerçekten bizim insanlarımızın, yurttaşlarımızın sağlık sorununa, sağlığa ulaşmayla ilgili sorununa cevap olacak bir şey; aradım, bulamadım. Bulduğum tek şey: Ya, hekimleri tamamıyla men etme şeyi. Ya, kendi toplumunun üyelerine bu kadar da kin gütmeye gerek yok. Ya, bu insanları ceza içinde cezalandırma tarzıyla hesaplaşma durumu olmaz; bu konulara biraz kazanım odaklı yaklaşılması lazım. Teklifle çekilmesi doğru bir yaklaşım ama o maddelerin bu teklife girip buraya kadar gelmesi bile bir zihniyet sorununu göstermez mi? Gerçekten kendini bir "check" etme gerektirmez mi yani? İnsanın böyle oturup düşünüp "Ya, biz niye bunu yapıyoruz?" demesini gerektirmez mi? Yani bu ülkede, bu coğrafyada yaşayan insanlara bunlar ne katacak, ne getirecek, ne götürecek; bunun hesabı yapılmaz mı? Yok. Ne var? Birileri hazırladı, getirdi "Hadi, bunu oylayalım." Bu tarz, bu bakış açısı çok sıkıntılı ve ben "Şu şu şu artıları yaptım." ama eksilerle ilgili bir şey söylenince de öz eleştiri vermektense eleştiriye kapalı olup her cümleye cevap vermenin de çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Siz iktidarda her şeyi mükemmel yapacaksınız diye bir kaide yok; bu, imkânsız zaten. Yanlışlar muhakkak olacak, yanlışı görüp o yanlış üzerinden değerlendirme yapıp çözüm bulmaya odaklanmak önemlidir. Bunu yapmak lazım ama ben kaç tane toplantı olduysa... Yani döneminizle ilgili bir eleştiri geldiğinde Sayın Hocam -özellikle Sayın Hocam diyorum yani bunu vurgulayarak söylüyorum Sayın Başkan- bu kadar eleştiriye kapalı olmanızı ben doğru bulmuyorum yani sizin döneminizde doğru şeyler de oldu ama birçok şey de yanlış oldu. Mesela, biz sağlığın bu kadar ilaç ve tıbbi malzeme lobilerine açık hâle getirilmesini, metalaştırılmasını, ticarileştirilmesini, koruyucu sağlığın ötelenmesini sürekli eleştiriyoruz. Bu konuya hiç mi yoğunlaşmadınız, hiç mi eksiğiniz olduğunu düşünmediniz? Bence bir sürü var ama tabii, kendinize göre -tırnak içinde söylüyorum- doğru olarak, başarılı olarak gördüğünüz şeyleri sürekli dönüp dönüp her komisyonda "Biz bunları yaptık, AKP dönemine böyle oldu, uzaya çıktık, Ay'a çıktık, Mars'a çıktık, işte, sağlıkta devrim yarattık, şöyle yaptık, böyle yaptık..." Bence bunlar bize artık bir şey getirmiyor, dönüp bakalım, insanlarımızın sağlığı gerçekten yitip gidiyor. Bakın, ortalama yaşam süresi Türkiye'de düşüyor. Bakın, kronik hastalıkların sayısı artıyor, kronik hastalıklardan dolayı yaşamını yitiren insanların sayısı çok çok daha artıyor. Ben size şöyle söyleyeyim: Siz baktığınız zaman, bugün insanlar Türkiye'den, buradan göç ediyor; beyin göçü söz konusu, nitelikli emek göçü söz konusu, bunlara çözüm bulalım. Yoksa durup işte, bir yaptığımıza "Bu olumludur ama öbürlerini görmeyin." demek bence doğru değil.
Ayrıca, teklifle ilgili, bu aile hekimleriyle ilgili, bu cezalandırma sistemiyle ilgili 30'uncu maddenin de 33'üncü maddenin de bence çekilmesi gerekiyor. Burada da hukuken doğru bir yöntem olmayacağı ve çalışma performansını düşüren hekimleri sistemin içinde ceza içinde cezalandırma tarzıyla karşı karşıya bırakacağı ve keyfî yaklaşımların olacağı kanaatindeyim. O açıdan, bence 33'üncü maddeyle ilgili de teklif sahipleri bir değerlendirme yapsınlar, bu konuda da bir adım atsınlar diyorum.
Teşekkür ediyorum.