KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Maalesef, çok sık toplanamıyoruz ve Komisyona havale edilen kanun teklifleri de alt komisyon olarak bize havale edildiğinde "Süremiz yok, bu kadar kısa sürede biz toplanamayız." deyip bizlere haber dahi verilme gereği duyulmadan geri gidiyor. Biz bunu dışarıdan öğreniyoruz. Böyle bir kanun teklifi geldiğinde Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna gönderildiği hâlde bize bildirilmediğini öğrendiğimizde gidip ilgili komisyonlarda, orada önerge verme hakkımız olmadan, o kanunlarla ilgili konuşma yapmak durumunda kalıyoruz. Bu, bizim üyesi bulunduğumuz Komisyonun üyelerine bir saygısızlık. Zaten çok fazla kanun teklifi gelmiyor ve gelenlerin de bizim görüşümüz alınmadan Başkanın bir imzasıyla geri çevrilmesi kabul edilebilecek bir şey değil.

Covid sürecinde çok sayıda kayıp verdik, resmî olarak 100 bine yakın kayıp açıklandı ama biz iki yıl açıklanmayan ölüm rakamlarında gördük ki Covid sürecinde 250 bin civarında bir kaybımız oldu yani açıklanan 2,5 katı. Biz bunu defalarca Bakanlığa sorduk. Bakanlık "Ben bilgileri ilgili yerlere gönderdim, Bakanlık olarak biz görevimizi yaptık." dedi. TÜİK bunları geciktirdi ve çok ısrar etmemiz sonucunda, tam bu deprem ortamında, yaşadığımız felaket ortamında bunları açıkladı. Deprem bölgesinde enkazların yüzde 80'inin hâlâ kaldırılmadığını Sayın Hatay Milletvekilimiz ifade ettiler ki ben de bölgede yaklaşık bir ay kaldım, oradaki durum hâlâ çok vahim, hâlâ enkaz altında çok sayıda ceset var ve enkazların ancak yüzde 20'si, belki yüzde 25'i kaldırıldı. Oralarda daha bu enkaz süreci devam ederken, bunlar kaldırılmamışken, bugünlerde hâlâ artçı sarsıntılar 4 ile 5 arasında devam ediyorken oralara beton atılması bu yaşadığımız olaylardan, felaketten ders çıkarmadığımızı gösteriyor.

Daha önce bataklık kurutulmuş ve onun ortasına bir hastane yapılmıştı. Oranın, o ovanın, Amik Gölü'nün 1,5 ile 3 metre arasında çöktüğü söyleniyor. Eskiden Amik Gölü olan yerin, ovaya dönüşen yerin ortasına sırf şehir hastanesi değil de bir hastane şehri yaratmaya çalışmışlar; karşısına bir AVM, işte, oralara villalar vesaire... Bu mantık doğru bir mantık değil. Yani siz şehre mi hastane yapıyorsunuz, hastane için bir şehir mi ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz? Ve orada o hastane hiç kullanılamadan, maalesef öylesi bir felaket ortamında dahi hiçbir iş görmeden kaldı. Sadece bahçesinde atılmış olan betonlara çadırlar kurularak kullanılabildi. Merkezdeki birçok hastane de maalesef çökmüştü. Biz ilk on iki saatte oraya gittik. İnsanlar dört beş saat mesafedeki Adana'ya gitmek durumundaydı; o da ambulans bulabildiyse, o da kaçıncı günde ambulans bulabildiyse, ilk günlerde ambulans bulmak da imkânsızdı. Maalesef böylesi bir çaresizliğe insanlar düştü. Bunun tekrar etmemesi gerekiyor; onun için yaşananlardan ders çıkarmak gerekiyor.

Yine, Kahramanmaraş Şehir Hastanesi bataklığa yapılan bir yer.

Kayseri Şehir Hastanesini teklif sahibi Sayın İsmail Bey bilecektir.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Evet, harika bir yerde, çok da güzel.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Gittik, biz orayı incelediğimizde... Bakın, işte, böyle diyorsunuz, sonra biz felaket yaşıyoruz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Suyun içine de şehir yapılıyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Oranın bataklık olduğunu ve oranın kurutulması için ne kadar mücadele ettiklerini orada çalışanlar bize anlattılar yani yer seçimi konusunda, bakın...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Oraya 170 bin tane fore kazık çakıldı.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yer seçimi konusunda bu kadar yanlış yerler seçtiğinizde oradaki bütün yatırım çöpe gidiyor.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Öyle zannet sen.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Zannet değil.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Gittin, gördün mü orada?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Biz oraya gittik, gördük, fotoğraflarını da sana gösterebilirim.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Tamam göster. Neyi göstereceksin?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Gösteriyim, ben gittim oraya, biz heyet olarak gittik.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Oradaki hastaları göster sen, aldığı hizmeti göster.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bakın, biz oraya daha inşaat bitmeden heyet olarak gittik ve inşaatta çalışanlarla görüştük. Niye bu gerçekleri yok sayıyoruz? Hatay'da da yok saydınız, Hatay da iş görmedi.

CEYDA ÇETİN ERENLER (Kütahya) - Kiminle görüştünüz?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Orada çalışan mühendislerle görüştük. Biz Cumhuriyet Halk Partisi sağlık heyeti olarak gittik oraya.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ne dediler peki mühendisler sana?

CEYDA ÇETİN ERENLER (Kütahya) - Ne dediler peki?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - "Burası kurutuldu, o şekilde inşa edildi." dediler.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Tamam, doğru söylemiş, yalan söylememiş ki, kurutulmuş.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - İşte, Hatay da kurutulmuştu!

İSMAİL TAMER (Kayseri) - 170 bin tane de fore kazık çakılmış. Suyun içine de ev yapıyorlar.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yapıyorlar, sonra çöküyor.

CEYDA ÇETİN ERENLER (Kütahya) - Çökmüyor. Neresi çöküyor?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Neresi çöküyor? Var mı Kayseri'de?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Esasına uygun yapılmıyor. Heyelan bölgesine yapılan Kağıthane Devlet Hastanesi daha yeni boşaltıldı arkadaşlar.

OTURUM BAŞKANI MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT - Sayın Başkanım...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Heyelan bölgesinde usulüne uygun yapıldığında, Japonya'da tabii 9 büyüklüğündeki depremde bir şey olmuyor ama usulüne uygun yapılmamış ki.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Usulüne uygun yapıldı orası.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Maraş'taki kullanılamadı, Hatay'daki kullanılamadı. Siz hâlâ neyi savunuyorsunuz?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Usulüne uygun yapıldı orası, onun için...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Onun için mi çöktü?

OTURUM BAŞKANI MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT - Konuşmacının insicamını bozmayalım.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Niçin kullanılamadı?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Konuşma, konuşma; bilmeden konuşuyorsun.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ben bilerek... Oradaydım.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kurutulmuştu. Bataklık da olsa, suyun içinde de olsa...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ya, kurutulmuştu, yaşadık, gördük işte!

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Git, gör şimdi nasıl olmuş.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ben gerçekleri söylüyorum; siz hâlâ gerçeklerden ders çıkarmayın, siz bildiğinizi okuyamaya devam edin.

Çapa ve Cerrahpaşa, bakın, senelerdir yenilenmedi, yerinde de yenilenmedi ve bugün felaket olacak, insanların hastaneleri yok.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ona da karşı çıktınız "Niye götürüyorsunuz?" diye.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Götürmeyin. Yerinde niye yenilemiyorsunuz?

TOKİ'ye arsasını verdiniz yüzlerce dönüm, kat karşılığı anlaşma yaptınız, on yıldır bir çivi çakmadınız.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Cerrahpaşa taşınırken önüne...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - "Cerrahpaşa yerinde yenilensin." diye senelerdir ben konuşma yapıyorum Genel Kurulda. Dinlemiyor musunuz?

Şimdi, bizim burada yapmamız gereken şu: Usulüne uygun işlemler yapalım ki yarın bir gün felaket yaşamayalım. Niye bunlardan ders çıkarma konusundaki önerilerimizi yok sayıyorsunuz?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ama Kayseri'de yanlış bilgi veriyorsunuz, ben de bunu ifade ediyorum.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yanlış değil, ben yaşadıklarımı mı anlatayım, sizin söylediklerinizi mi gerçek zannedeyim?

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Mühendise niye demedin "Niye yaptınız buraya?" diye?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Mühendis "Burasını rant alanı olarak gördüler. 'Hastaneyi bir şehir yapacağız buraya.' dediler." dedi. Şehre hastane yapılmadı.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sonuna kadar da arkasındayım.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Kimin arkasındasın?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Şehir hastanesinin.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hâlâ mı?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Şehir hastanesinin arkasındayım.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ya, bunlardan ders çıkarılıp da önlem alınsın diyoruz, başka bir şey demiyoruz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Olmayan bir şeyi söylüyorsun kardeşim.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ya, ben oraya gittim diyorum, gittim...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Gitmiş olabilirsin, yapmış olabilirsin.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - ...ve oradaki mühendisle konuştum diyorum.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Orada yaşıyor ama.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hatay'dakiler de senin gibi diyordu aynı.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - 170 bin tane fore kazık çakıldı diyorum, anlamıyor musunuz?

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Ali Bey, bir bilgi vereyim mi sana, müsaade eder misiniz?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Neyse, ders çıkarılsın diyoruz, siz ısrarla yok saymaya devam ediyorsunuz.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yok, ders çıkarılıyor işte.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Binanın düzgün yapılması değil, altı boşalıyor.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Ders çıkarılmış, korkma.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Şimdi, Cerrahpaşa, Çapa konusunda da TOKİ gitti, sahile koca koca "Yedi Mavi" diye site yaptı, gördünüz değil mi rant olduğu için?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - TOKİ'nin yaptığı yerleri gördük depremde.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yaptı. Onları yaptıktan sonra niye Cerrahpaşa'ya bir çivi çakmadı dokuz senede? Bu hakikaten sizi rahatsız etmiyor mu? İstanbul bir felaket bekliyor ve üniversitelerin ikisi de sıkıntıda şu anda.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Onun için mi kentsel dönüşüme karşı çıkıyorsunuz?

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Şimdi, bir dakika İsmail Bey...

Ali Bey, bir Cerrahpaşa mezunu olarak bence hassasiyetini dile getiriyor ama ben size bu tarihe bayağı tanıklık etmiş biri olarak söyleyeyim: Çam Sakura Hastanesinin yapılmasına karar verdiğimiz zaman ben Çapa'nın yönetimine, üniversiteye "Sizi sürekli olarak değil, geçici olarak bu hastaneye taşıyalım..."

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Biz onu önerdik, biz de önerdik.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Bakın, müsaade edin...

"...sizin yerinizde size aşağıda başka araziler de vardı, onları da getirerek -çünkü onların yerleri de çok büyük değil maalesef- yeni hastane yapalım." dedik, kabul etmediler.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Biz de bunu önerdik. "Bu dönemde geçici olarak şehir hastanesine bu bölümleri taşıyın, başka merkezdeki hastaneleri de ortak kullanın." diye önerdik, biz bunu önerdik.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Pekâlâ olabilir.

İşte, zamanında bu onlara önerildi de yapmadılar.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ama bunu bu kadar, yirmi bir yıllık iktidarınızda niye yapmadınız?

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yapmadılar, gelmedi üniversite ya.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Niye yapmadınız?

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Hükûmet, üniversiteyi zorlayarak bunu yapamaz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Zorlayarak değil. TOKİ niye yapmadı görevini senelerce?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - "Üniversite gelmedi." diyorsunuz, hâlâ "Niye yapmadı?" diyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Şimdi, bizim bu konuda gelen kanun teklifiyle ilgili olarak... Burada kanun teklifi getirdiniz ve bu kanun teklifiyle ilgili olarak...

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Ben getirmedim bak, arkadaşlarıma...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Size söylüyorum: Buradaki 1'inci maddeyle ilgili bir itiraz yok yani eczacı arkadaşlar da bu konuda itirazlarını dile getirmiyorlar.

2'nci madde, 36'ncı maddeyle ilgili; bunun da çıkarılması gerekiyor yani bence bir gözden geçirin bu konuyu.

Şimdi, diş hekimleriyle ilgili olan kısmı çıkardınız, orada aslında olumlu bazı düzenlemeler de getirmiştiniz. Oradaki düzenlemede deniliyor ki... Şimdi birileri gidiyor "Bir yerde ben muayenehane açtım." diyor. Gidip denetim yaptığınızda "Bir ay sürem var, ben bunlara başvuracağım." diyor. Şu anda getirdiğinizde diyorsunuz ki: "Önce başvurusunu yapsın, ondan sonra çalışmaya başlasın." Bu, doğru bir şey yani insanlar farklı farklı yerlerde bu tür hileye başvurmasın diye düzgün bir düzenlemeydi, onu çıkardınız, bir kısmı düzgündü yani o diş hekimlerinin yanında çalıştıracağı diş hekimleriyle ilgili de belli bir ücret standardının belirlenmesi gerekiyor, onda da işte, Türk Diş Hekimleri Birliğinin bir düzenleme yapması gerekiyordu belki atıf olarak yani onun olumlu tarafları kalabilirdi. Hani, siz diyorsunuz ya: "Biz ne getiriyorsak itiraz..." Öyle bir şey yok.

Yine, sigorta şirketleriyle ilgili... Biz geçen burada düzenleme yapılırken -Sayın Bakan da buradaydı, hepiniz de buradaydınız- dedik ki: Malpraktis düzenlemesiyle ilgili sigorta şirketleri bir dönem bu tazminatları ödemeyecekler bundan sonra ve bu arada da kamunun üzerinde bir yük kalacak. Biz bunları, bundan sonraki mesleki sorumluluk sigortasını kamu sigorta fonuyla çözelim dedik ve bunların ödemeyeceği şeyleri Bakanlık ödeyecek, Bakanlık gidip oradan rücu etsin, alsın dedik; bu düzenleme de olumlu bir düzenleme. Yani "Bunun o limitleri aşan kısmı zaten kişinin kusuru yoksa kişiden alınmayacak." denilmişti. Yani kamu lehine olan bazı düzenlemeleri biz her zaman destekledik, desteklemeye de devam ediyoruz zaten; o konuda bir problem yok.

Şimdi, ebelerin Yüksek Disiplin Kurulu ve meslek kurulu tarafından yargılanması konusunda yine çifte bir düzenleme oluyor; onun da bence gözden geçirilmesi gerekiyor yani hem Yüksek Disiplin Kurulunda hem meslek kurulunda. Meslek Kurulu çıktı şimdi, orada Yüksek Disiplin Kurulu kalıyor ama o da çıkartılmış oluyor, çıkartılınca problem kalıyor. Yüksek Disiplin de çıkmış oluyor. Yani bence dikkatli bir gözle onları bağlantılı maddeleri gözden geçirirseniz bir sıkıntı yaşanmasın uygulamada diye uyarıyorum. Bizim görevimiz bu.

Sertifikalar konusunda da biliyorsunuz, sertifika düzenlemelerinde her dönem geliniyor, Bakanlık bir uygulama yapıyor, diğer Bakanlık geldiğinde onları yok saymaya doğru gidebiliyor. Mutlaka ki sertifikaları dışında insanlar uygulamalar yapmasınlar, halk sağlığına zarar verecek işlemlere girişmesinler ama bu konuda da özenli davranılması gerekiyor. Onu bir kere daha ifade edeyim.

İlaçlarla ilgili düzenlemelerde şöyle bir genel durum var, deniyor ki: "Başvuru sırasında numune verilmesin." Yani bir ilaç çıkacak, işte Türkiye'ye bir ilaç üretilmeye başlanacak, yurt dışından numune gelmesi gerekiyor normalde ve onun analiz edilip bu madde için "Biz ilaç olarak, müstahzar olarak hazırlayacağız, bize ruhsat düzenleyin." deniyor ve işlemler yapılıyor. Şimdi, burada deniyor ki: "O numuneyi getirmeyin, analiz de ettirmeyin. Onunla ilgili düzenlemelerde bunları çıkartalım." Şimdi, burada şöyle olacak: Kâğıt üzerinde birçok yeni ruhsat çıkacak yani hiçbir numune olmadan ortada, neyi getirdikleri, numune örneği olmadan, maalesef, birçok ruhsat birileri tarafından toplanmış olacak.

Bir de insanların, en azından ruhsat aşamasının başlangıcının sonuna doğru o analizleri yaptırıp o maddeyi getirip Bakanlığa numune vermelerinde fayda var. Bakanlıkta, biliyorsunuz, daha önce sorunlar yaşandı. İşte, farklı ilaç, eczacılık kurumlarına verilen numunelerin yanlışlığı, eksikliği sorunlar yarattı. Yani bu konuda niye böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyuldu, bunun bir açıklanması gerekiyor. Yani Türkiye'ye ilaç satacak birisi o süreç içerisinde niye numunesini getirip Bakanlığa teslim etmiyor? Bu konuda da bir açıklama yaparsanız memnun olurum.

Aile hekimleriyle ilgili maddeler var.

Bir de gemilerdeki sağlık sorunlarıyla ilgili cezaların düşürülmesi meselesi var. Şimdi, biliyorsunuz, bu pandemi döneminde bazı "cruise"lar yanaşacak ülke bulamadı. Yani biz hasta mı ithal edeceğiz buradan da? Yani cezalar bizde az diye insanlar mı gelecek? Böyle bir amaç mı burada var? Hele de böyle tecrübeler yaşadıktan sonra niye biz bu cezaları indiriyoruz? Yani kişiler sağlıkla ilgili tedbirleri almadıklarında, hastalıklı personel ya da yolcu varsa bunların bize gelmemesi lazım kendi sağlığımız için, ülke sağlığı için, bu konuda da indirim yapılmasını anlamak mümkün değil. O konuda bence bunun gözden geçirilmesi gerekiyor.

Yan dalla ilgili düzenleme olumlu yani yan dal, ikinci uzmanlık yaptığında, daha uzun süre kala sınava girip kazanıp geçilebiliyor yarısını tamamladığında. Daha önce daha kısa bir süre vardı ve çok ciddi mağduriyetlere yol açıyordu; bu düzenleme de olumlu bir düzenleme.

Şimdi, kanunda disiplin cezalarının yönetmeliğe bırakılması sorunu hep Anayasa Mahkemesinin önümüze koyduğu bir durum. Bu konuda yine yönetmeliklere bırakmamak gerekiyor. Kanunlarda çifte tarifler var; işte, Devlet Memurları Kanunu'nda var, meslek kurulunda verilen cezalar var. Aslında, bunların tek bir merkezden yürütülmesi gerekiyor ve bir meslek odası varsa bu mesleğin yapılmasıyla ilgili cezaların orada verilmesi gerekiyor. Diğeri, zaten kanunla cezalandırılacak olanlar bir mahkeme kararıyla ancak sonuca vardırılıyor. Bürokratlardan kurulu bir heyetin bu konuda karar vermesi doğru bir uygulama değil. 36'ncı maddenin bu manada geri çekilmesi olumlu ama bu dönemde bunun getirilme gerekçesini anlamak mümkün değil. Hekimlerin bu kadar yurt dışına gittiği, çalışma şartlarında bu kadar zorlandığı ve vakadan bu kadar kaçtığı ve insanların çaresiz kaldığı bir dönemde insanların yine, doktorların yine hastalara müdahale etmekte çekinmesini gerektirecek bir düzenlemeyi bu dönemde getirmenizin hiç gereği yoktu.

Aile hekimleriyle ilgili altyapı standartlarını Bakanlığın oluşturması gerekiyor yani Bakanlığın orada çalıştıracağı personelin seçimi konusunda hekime hak vermesi gerekiyor. Yani onunla ilgili zannediyorum bir düzeltme yapılacağına dair bir bilgi geldi. Yani görüşü alınır ama istediği yapılır gibi bir düzenleme getirilmişti, o doğru bir düzenleme değildi, onun düzeltilmesi gerekiyor.

Yine, geçmişteki müstakil, herkesin düz ayak ulaşabileceği sağlık ocakları tarzında aile sağlığı merkezlerinin tüm Türkiye'de kurulması gerekiyor. Bununla ilgili geçenlerde bir düzenleme yapıldı çocuk parklarında, belli bir metrekareden büyükse orada bunlar yapılabilsin diye. Bütün alanları tükettik, kala kala çocuk parklarına, oradaki işte yeşil alanlara gitmek durumunda kalıyoruz, bu da Türkiye'nin acı bir gerçeği. Hâlbuki zamanında bu alanların tahsis edilmiş olması gerekiyordu insanlar oradan kolaylıkla sağlık hizmetine ulaşabilsinler diye. Kaldı ki bir de koruyucu diş hekimliğini oraya ilave ediyoruz. Oraya altyapı lazım, personel lazım, ekipman lazım. Gelecekte planlanan aile sağlığı merkezlerinin de bu tür donanımları kaldıracak şekilde planlanması gerekiyor.

Maddelerde yeri geldiğinde yine konuşacağız. Bu tür düzenlemeler öncesinde fikirler alınsa bu tür sorunları da yaşamayız yani bir kanun düzenlemesi düşünüyorsanız, öncesinde "Şu şu alanlarda bir tasarrufa gideceğiz, sizin de fikirleriniz var mı?" diye bize de bir görüş sorsaydınız iyi olurdu.

Teşekkür ediyorum.