KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Divan, Sayın Bakan, değerli Komisyon üyelerimiz, saygıdeğer milletvekillerimiz, saygıdeğer Bakanlık bürokratları, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanı görevi nedeniyle de kutluyorum, hayırlı olsun. Bakanlığınızın bütçesinin de ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Efendim, ben Sayın Usta'nın kaldığı yerden, bu 2023 hedefinden başlamak istiyorum sözlerime izin verirseniz. Bundan iki yıl önce, üç yıl önce hatta kondu, 2023 ihracat hedefi 500 milyar dolar olarak açıklandı. Şimdi, yılın ilk ayını geride bırakıyoruz, yedi yıl kalmış gözüküyor, Sayın Usta da az önce benzer bir hesap yapmıştı ama bir kere daha tekrarlamak istiyorum. İhracatımız ne durumda diye baktığımızda, sizin verdiğiniz rakamlardan da faydalanarak 2016 yılında 155 milyar dolar olacak, 2018 yılı sonunda 201 milyar dolara çıkacak, 2018'den sonra ise beş yıl gibi bir sürede 2 katından daha fazla artması öngörülüyor. Bugüne kadar Türkiye'de ihracatın yıllık ortalama artışı biliniyor, siz tabii ki öngörüyorsunuzdur ama sanırım ya bir sihirli değnek ya bir ekonomik mucize gerekiyor. Böyle bir sihirli formülünüz mü var 500 milyar dolar için, yoksa 500 milyar dolar hedefi aynı bu metinde olmadığı gibi rafa kaldırılmış diyebilir miyiz diye sormak istiyorum.

Yine, konuşulan bir başka rakam, cari açığın azalması, sizin de bugün bize yaptığınız sunumda vurguladığınız, bahsettiğiniz, övündüğünüz bir konu, bunu bir başarı olarak gösteriyorsunuz. Tabii ki çok önemli bir rakam, barometre ekonomimiz açısından ama onun düşmesi kadar nasıl finanse edildiği de önemli, burada meslektaşlarım, mevkidaşlarım ifade ettiler, ben bir kere daha bir vurgu yapmak istiyorum. Bu noktada, bugün yine basındaydı, dikkat etmişsinizdir, nasıl finanse ediliyor diye baktığımızda, bir anda 2015 yılında Türkiye'ye giren gizemli para miktarında cumhuriyet tarihinin rekorlarından birinin kırıldığını görüyoruz. Türkiye'ye geçen yıl 10 milyar dolara yakın bir para girişi olmuş gözüküyor. Net hata noksan kalemi yani kaynağı belirsiz para girişini ifade eden net hata noksan kalemi 2015'in tamamında 9,66 milyar dolar fazla vermiş. Bu rakam 2014'te, bir önceki yıl sadece 1,56 milyar dolardı, 6 katlık bir artış meydana gelmiş gözüküyor bir yıl içinde. Bu da gösteriyor ki ekonominin çarklarını döndüren ve sizin de başarı olarak gösterdiğiniz, krize girmekten bizi alıkoyan şeyin, kaynağını bilmediğimiz bu 10 milyar dolarlık giriş olduğu anlaşılıyor. Bir başka deyişle, Türkiye ekonomisi kayıt dışı paraya emanet edilmiş durumda gözüküyor. AKP olarak yıldan yıla katlanarak büyüyen kayıt dışı sermaye girişleriyle, açıklanamayan sermaye hareketleriyle ekonomiyi yönetiyor ve bir başarı hikâyesi olarak önümüze koyuyorsunuz. Tabii burada bir başka soru da gündeme geliyor, ekonomi yönetimi bu kadar büyük tutarın nereden kaynaklandığını açıklayamayınca "Türkiye ekonomisi kara para trafiğinde bir kavşak hâline mi geldi?" sorusu akla geliyor, sadece bizlerin değil, ekonomistlerin, birçok değerli fikir ifade eden ekonomistin de bugün aynı yorumu yaptığını gözlemliyoruz.

Sayın Bakan, müteahhitlik sektöründen bahsettiniz. Gerçekten de Türk müteahhitleri yıllardır hakikaten her türlü zorluğa rağmen rekorlar kırıyorlar, siz de konuşmanız da bahsettiniz. Sadece, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında değil ama daha öncesinde de hep ekonomimizin motor sektörlerinden biri inşaat sektörü ama tabii, ki son dönemde, özellikle iktidarlarınız döneminde performansın arkasında inşaat sektörünün olduğunu herkes kabulleniyor. Ancak, dikkat çekici bir husus, ülkemizin izlediği komşularla sıfır sorun politikası döneminde özellikle taahhüt sektörünün komşularla ilişkilerde çok sıkıntı çektiği... Bugüne kadar birçok ülkeyle iş yaptılar, Türkiye'ye döviz kazandırdılar ancak ne zaman ki komşularla sıfır sorun politikasını uygulamaya soktunuz müteahhitlik sektörü SOS vermeye başladı. Daha birkaç gün önce Müteahhitler Birliği Başkanı Sayın Mithat Yenigün yaptığı açıklamalarla sıfır sorun politikasının sektöre maliyetini açıkladı, Libya, Irak ve Rusya'da yaşanan sorunlardan dolayı toplam iş hacmi kayıplarının yüzde 35'e ulaştığını söyledi, bunun rakamsal değerinin 10 milyar dolar olduğunu açıkladı. Bir başka deyişle, Hükûmetin izlediği vizyoner politikanın inşaat sektörüne maliyeti 10 milyar dolara ulaşmış durumda şimdilik. Dahası, sektör 2016'dan da umutlu gözükmüyor. Bunu ben ifade ediyorum ama ben de bunu inşaat sektörünün temsilcilerinden ödünç alarak ifade ediyorum. Müteahhitler Birliğinin 2016 yılı bülteninin başlığı, size de gönderilmiştir muhtemelen ya da paylaşılmıştır "2016 Zor Bir Yıl Olacak" diye ifade ediliyor.

Müteahhitlik sektöründen bahsederken size bir soru da yöneltmek isterim, Libya'daki alacaklarla ilgili son durumu çünkü onlar için çok önemli, açıklamalarında da görüyorum. Rusya gerilimi ve enerji fiyatlarındaki düşüş nedeniyle yurt dışı pazarlarda sıkıntı yaşayan bu sektör için bir önlem paketi hazırlığınız var mı? Bunu bizimle, kamuoyuyla paylaşır mısınız?

Bir de ben konuşmanızda önemli gördüğüm -çalışmalarınızı da burada dikkatle okudum- Türkiye markası konusu var Sayın Bakanım. Bu konuda yapılan çalışmaları, milyonlarca kişiye ulaşma çabanızı takdir ediyoruz. Tabii ki biz de ülkemizin dünya çapında bir marka olmasından gurur duyarız, onur duyarız ancak ben yanlış hatırlamıyorsam bu hedef yıllardır vardır, daha önce de sanırım, 2004 yılında bu "Turquality" hedefimiz, vesaire... Yani on, on bir, on iki yıl geçmiş durumda. Hep biz "Turquality", işte Türkiye markası bunu konuşuyoruz. Acaba, bizlerle bu on yılda yaratılmış olan yani bu kampanyayla yaratılmış olan 10 Türk markasını paylaşmak ister misiniz yani 2004'te olmayıp da şu anda olan markaları? Yani bu çalışmaların faydası olmuş mu? Bu konuda ben mütevazı bir katkı yapmak isterim. Gerçekten bir marka olmak istiyorsak -ki ben çok arzu ederim bir marka olmamızı- bence demokrasimizi geliştirmemizde fayda var, insan haklarını, özgürlüklere bakışımızı geliştirmemizde faydası var. Tabii ki bizim insanımız üretken, bizim insanımız çalışkan ama dışarıdan bakıldığında bazen bazı görüntüler -az önce yine değerli meslektaşım, mevkidaşım söyledi- cezaevindeki gazetecilerden tutun da terörle mücadelemizi -ki haklı bir mücadeledir, bunun kesinlikle altını çiziyorum- bunu yaparken işte demokrasi dengesi, insan hakları dengesinde yaratabileceğimiz, yarattığımız görüntüler işte bu marka yaratma çabamıza belki de ket vurmakta kendi kendimize.

Yine vurgulamak istediğim -markadan geçerek- sanırım toplam dış ticaret hacmimizin, yanlış ifade etmiyorsam, yüzde 57,6'sını Avrupa Birliği oluşturuyor, değil mi efendim? Bizim bu bakışın, doğruysa metinden... Yani ağırlıklı bölümünü Avrupa Birliği ülkeleriyle ticaretimiz oluşturuyor, Avrupa'yla. Bunu hiç aklımızdan çıkarmamamız lazım, Avrupa'nın önemini, Avrupa Birliğinin önemini. Tabii ki komşularımız önemlidir, içinde bulunduğumuz bölge önemlidir ama yine ne olursa olsun, hangi kriz yaşanırsa yaşansın Avrupa Birliği motor güçtür ve burada Avrupa'yla ilişkilerimizde olabildiğince işte güncel krizlerden yararlanan bir üsluptan belki kaçınmakta fayda var. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugünlerde basına yansıyan, kendisinin de son açıklamasında yalanlamadığı yani işte "Onların parasına muhtaç değiliz." ya da "Açarız sınırı, göndeririz." şeklindeki yaklaşımlar... Tabii ki bu sorunu birlikte çözmeliyiz, mülteciler sorununu ama bunu çözerken bu tür yaklaşımların belki konjonktürel olarak bize bir katkısı olabilir, 3 milyar dolar gelebilir ya da Avrupa Birliği konjonktürel olarak karşımızda boyun bükebilir ama bizim uzun erimli, sizlerin bizimle paylaştığınız hedeflere, ihracat hedeflerine ulaşmamıza, döviz hedeflerine ulaşmamızda Avrupa'yla daha farklı ilişkilerin faydalı olacağına inanıyorum. Yani "Biz parasına muhtaç değiliz." değil ama bakın yüzde 57,6 rakamı burada, siz paylaştınız, ticarete muhtacız. Biz de satıyoruz, biz de alıyoruz, onlar da muhtaç.

BAŞKAN - Sayın Çakırözer, ek süre veriyorum lütfen tamamlayın.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Buna belki karşılıklı ilişki diye bakmakta ve bu tür hani işte "Açarız sınırı, göndeririz otobüsleri." yaklaşımı dönemsel olarak onları belki önümüzde el pençe divan edebilir oradaki diyaloglardaki gibi ama uzun erimde bizim ihtiyacımız olan daha farklı bir ilişkidir Avrupa Birliğiyle ve bizi tam üyeliğe taşıyacak ve ondan sonda dünyaya daha işte markamızla vesaire örnek hâline getirecek yaklaşımdır.

Sayın Bakanım, bir de size vurgulamak istediğim... Az önce bürokratlarınızı bize tanıtırken yanlış duymadıysam yani ön sırada sanırım tamamı ya da bir eksiği ama arka sıralarda da vekâletle yönetildiğini gördüm. Acaba, bürokratların asaleten atanmasında bir sıkıntı var mı? Yoksa bu makamlara arkadaşlarınızı asil atamayı mı düşünüyorsunuz? Yoksa bu işte Hükûmetin içinde ya da sarayla diyaloglarda atamalarda bir sıkıntı var mı, onu merak ediyorum paylaşırsanız.

Bir de -siz de vurgulamışsınız- serbest ticaret anlaşmaları konusuna değinmek isterim. Tabii, dünya yeni bir kulvarda ilerliyor. Ekonominin, küresel ekonominin büyük bölümünü -siz de vurguluyorsunuz- elinde bulunduran Çin ve Amerika bu konuda öncü, serbest ticaret anlaşmaları konusunda. Yükselen ekonomilerle serbest ticaret anlaşmaları imzalıyorlar. Ancak, ne yazık ki sizin tabirinizle yıldızı parlayan ülkemiz ne Çin ne de Amerika Birleşik Devletleri'nin serbest ticaret anlaşması yapmak istediği ülkeler arasında ya da onların radarında. Bakanlığınızın şu anda 18 ülkeyle serbest ticaret anlaşması bulunuyor ancak bu ülkeler arasında ne Çin ne Amerika var. Oysa Çin'in işte imzaladığı ülkeler arasında Pakistan, Şili, İzlanda, Yeni Zelanda, İsviçre, Günay Kore, Avustralya hatta Moldova bile bulunuyor.

BAŞKAN - Sayın Çakırözer, lütfen tamamlayalım sözlerimizi.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii, bitiriyorum Sayın Başkan.

Türkiye'nin AB ile ABD arasındaki müzakerelere dâhil olmasını siz de önemsiyorsunuz, vurguladınız konuşmanızda, bizler de. Oysa Amerika Birleşik Devletleri, AB dışında 20'den fazla ülkeyle de anlaşma imzalamış durumda. Bu konuya yani hem ABD'yle bahsettiğiniz anlaşmanın imzalanması konusunda hem de Avrupa Birliği ile ABD arasında imzalanacak olan -ki şu anda müzakereleri sürmekte olan, tüm dünyanın nefesini tutarak- serbest ticaret anlaşması görüşmeleri çok önemli. Türkiye ise görebildiğimiz kadarıyla maalesef bu süreci, sizin ifade ettiğiniz gibi, yakından takip ediyor ama dâhil olabilmiş değil. Bu konuda daha fazla çabaya ihtiyaç var. Belki ilişkilerimizde daha farklı bir söylemin de -az önce vurguladığım şekilde- katkısı olabilir. eğer bu ortaklığın dışında kalırsak, uzmanların dediği gibi, bunun bizlere kaybı yaklaşık 20 milyar dolar olacak.

Sayın Başkanın izniyle son olarak vurgulamak istediğim, konuşmanızda ihracatın önemini anlatıyorsunuz ve buna yönelik önceliklerinizi paylaşıyorsunuz, çok teşekkürler. Ben kendi ilimizden, Sayın Emine Nur Günay'ın da yani birlikte seçildiğimiz ilden örnek vermek istiyorum. Eskişehir dış ticaret fazlası veren nadir illerden biridir. Yaklaşık ihracata 4 birim katkı yapılıyorsa bunun yüksek teknoloji içeren 1 birimi Eskişehir'dendir. Eskişehir'de ihracat ve dış ticaret hacminin -ki ülkeye de katkısı artar- artabilmesi için raylı sistemler test merkezinin, motor mükemmeliyet merkezinin ve hava araçları bakım merkezinin kurulması ve bürokrasinin hızlanması gerekiyor. Tabii ki bunları Kalkınma Bakanlığı bütçesinde de ifade edeceğiz ama sizin konuşmanızın ağırlıklı bölümü "İhracatı nasıl arttırabiliriz?" şeklinde olduğu için Eskişehir'in bu konuda öncü bir il olabileceğine inanıyorum yeter ki desteği hep birlikte verelim.

Sizlere çok teşekkür ediyorum, Bakanlık bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum, sağ olun.