| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) a) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, ç) Devlet Personel Başkanlığı d) Avrupa Birliği Bakanlığı e) Türk Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 13 .02.2016 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli bürokratlar ve yerinde kalabilen sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, ben bu kayıkçı kavgasını anlamıyorum diye Genel Kurulda da söyledim. Önceki gün de burada tartışma yaşadık. Yani bir gün öyle, bir gün böyle... Nereden çıkıyor, buraya nasıl geldi, hiç bunları sorgulamadan geçiyorsunuz, siz de aynı hatayı... Bütün bakanlara söylüyoruz, "2002'de şöyleydi." diye başlıyorsunuz, geçmişte yaptıklarınızı... O 2002'de öyleydi de, 2002'de bu durum nasıldı? İki sene önce nasıldı, üç sene önce nasıldı? Şimdi, arkadaşların hepsi kalkıp itiraz ediyor. Ya, bir sene önce de bütçe vardı, o arkadaşların bir kısmı buradaydı, onlar daha ağır konuşuyorlardı, başka şeyler de söylüyorlardı, tahammül gösteriliyordu. Ben anlamakta zorlanıyorum.
Siz geniş bir siyasi geçmişiniz olduğunu söylediniz, tecrübelerinizden bahsettiniz, siyasi nezaketten bahsettiniz ama ben burada sizin söylediklerinizin bir kısmını ağzıma alamam, kusura bakmayın. Bir tane bizimle ilgili olanı söyleyeyim. "Bahçeli, MHP'yi CHP'ye metres yaptı." diyen sizdiniz. Yani şimdi bunu söylerken biraz sakin sakin söylemek lazım. Şimdi, burada dayılanıyorsunuz: "Kandil'i yıkarız." Biz "Kandil'e bayrak dikelim." dediğimizde "Ne bayrağı?" diye siz söylüyordunuz yani. Kusura bakmayın, "Valilere ellemeyin." diyen sizdiniz. Bu hâle biz getirmedik. Ben arkadaşların celallenmesini anlayabiliyorum; içimiz yanık, onlarınki de yanık, her gün şehit geliyor. Artık sıradanlaştı, kaç tane diye bakıyoruz yani var mı yok mu diye bakmıyoruz. Allah rahmet eylesin de sayıya dönüştürdük, 3'üncü sayfa haberi gibi oldu, 1'inci sayfa manşetten verenler bile artık sadece sayı yazıyor, resmi aynen koyuyorlar. Bunu oturup bir düşünmemiz lazım, bu hâle nasıl geldik. Geçmişe çok fazla döndüğümüz zaman çok başka şeyler de söyleriz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, size -önce itiraz etmeyin- Hükûmetin performansıyla ilgili bir iki analiz söyleyeceğim bu konularda, ondan sonra tartışalım yine sonunda. Ben size tartışma kısmı gelince tartışma açacağım.
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Teknik eleştirilere müdahale etmiyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, hayır, teknik, tamamen konuyla ilgili, siyasi değil. Ha, siyasi kısmı var, siyasi değil derken ekonomi politik anlamında siyasi. Onu ben size diyeceğim ki bundan sonra itiraz edebilirsiniz, bir açıklama yapmama ama müsaade edin onu söyledikten sonra.
Şimdi, "Türkiye'de -tırnağı açıyorum- her 3 gençten 1'isi işsizlik girdabı içinde. Fabrikalar kapanmış, vergisini, elektriğini, doğal gazını ödeyemeyen esnaf kepenk kapatıyor. AKP Hükûmeti yanlış ekonomi politikası sonucu bayramları da millete zehir etti. İnsanlarımız gülmeyi unuttu. Beceriksizlik ve yetersizlikle Türkiye'yi krizle karşı karşıya bıraktılar. Paçalarından yolsuzluk akıyor. 'Yolsuzluklarla mücadele edeceğim.' diyen Hükûmet Türkiye'yi yolsuzluk çukuru içine batırdı. 'Bu ülkeyi rant ülkesi yapmayacağım.' dedi Sayın Başbakan, rantın babasını getirdi. Bunlar yarım doktor, yarım hoca. AKP mensupları uzun zamandır Genel Başkanları ve Başbakanlarını, Başbakan da kendisini padişah olarak görmek istiyor. Ülkemizde sadaka kültürü var. Türkiye'de 3 kişiden biri fukaralık sınırının altında."
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Konuya gel, konuya.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Geleceğim, bir saniye... Bitiyor.
"Eleştirilmesi gereken, insanları bu duruma düşüren Hükûmettir." Sonuna doğru geldim, bitiriyorum. "Bu ülkenin herkese çatan ve kaos yaratan bir Başbakanı var ki boynu bükük kalan esnafın ve çiftçinin yerine kendini koymuyor." Bunun altında bir şey var, orasını okumuyorum. Bunu Sayın Soylu söylüyor. Çok eski değil, hani 2002 falan değil, 2008, 2009 en fazla o kadar, size gelmeden.
Şimdi, geçmişe doğru dönüp birtakım şeylere bakarsak birçok şey çıkarabiliriz ama bir taraftan, şimdi, herkese kızarak bunları sanki yeni iktidar olmuş, evet, kendisi yeni, iktidara geçeli fazla olmadı ama... 2009 yılında Ağustos ayında Polis Akademisinde bu süreci kim başlatmıştı? Daha geçen sene burada olan 3-4 arkadaşımız var, Sayın Başkan da şu andaki oturum başkanımız da burada. Sayın Efkan Ala burada iken, söylediğim zaman çıkan tartışmada -Sayın Bakanım, o zaman sizden bir tepki görmedim- 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda "PYD'ye yardım götürsünler diye, Kobani'ye yardım diye Kürdistan'dan çıktık, Kürdistan'dan geçtik, Kürtlere yardım götürüyoruz." dendiğinde kimin, niye sesi çıkmamıştı? Şimdi, "PYD terörist değildir." dedi diye "Ey, Amerika!" diyor. Kime gitti o yardım, o asker kime gitmişti? Şimdi ne diyorsunuz? "PKK geçti, oraya yerleşti, peşmerge oldu, şimdi döndü bize saldırıyor." Topraklarımızı siz açtınız Hükûmet olarak Sayın Bakanım. Tamam, şimdi, buraya çatıyorsunuz da dün canciğer kuzu sarmasıydık. Dün dış politikada söyledik; bir gün "Kardeşim Esad." ertesi gün "Esed." Bir gün "Libya'da ne işi var NATO'nun?" daha karar çıkmadan gemiler Libya'ya gitti. Şimdi de diyorsunuz ki: "Dün öyleydi..." Şimdi, biz hangisine inanacağız? Ya, yarın gene derseniz "Biz gene aldatıldık." diye ne yapacağız?
Şimdi, kendinize yapılan hakarete böyle tepki gösteriyorsunuz. Peki, biz ne yapalım şimdi? Biz de çıkıp gitse miydik? "Sayın Soylu geldi, bizim Genel Başkanımıza, MHP'yi metres yaptı deyip biz seni iplemiyoruz." mu dememiz lazım? Yani eğer tepki koyacaksak... Arkadaşlar, bakmayın yani siz kendi Genel Başkanınıza, kurucunuza yapılan hakaretten dolayı hepiniz ayağa kalkıyorsunuz, şimdi, benim Sayın Soylu'yu kalkıp protesto edip çıkmam lazım. Yani söylerken hepimiz... Bir şey söyleyeceğim de onun için.
Sayın Bakanım, esas itibarıyla söyledikleriniz, o gün de özü itibarıyla doğruydu, bugün de özü itibarıyla doğru ama nasıl nerede söylediğimize dikkat etmezsek çelişki yaşıyoruz. Kaostan, gerilimden evet, kendi tabanınızı bir süre kemikleştirebilirsiniz ama ondan sonra küçücük bir şeyi tartışırken bile kavga çıkıyor. Niye? Artık tahammülümüz kalmıyor, o gerilimden dolayı herkes gerilmiş durumda. Özü itibarıyla söylediğinize doğru derken ona birimizin 3 katkısı vardır, birimizin 1 katkısı vardır, birisinin de 13 katkısı olabilir. Ama bu kaostan, bu gerilimden çıkarmadan bu ülkenin yönetilebilir hâle gelmesi zor iş. Yani bunu şunun için söylemiyorum: "Dönün, yine, yeniden uzlaşın, herkesle, yapın." Tam tersine, yaptığımız hatalardan ders alalım. Evet, sizin dediğiniz gibi, herkesle diyalog olsun, onlar da saygı duysun. Bunu sizin olayla bağlamıyorum, ben geçmişten gelen şeyleri söylüyorum. Yani nereden baktığınıza bağlı olarak olaya farklı şekilde yorum getirebiliyorsunuz. O nedenle önce Türkiye'deki temel sorun bu toplumsal gerilimi düşürmek, yozlaşmayı azaltmak. Bu hem toplumsal barış açısından hem çalışma barışı açısından önemli çünkü insanların birtakım sosyal sorunları var, bir de ötekileştirme içerisine girdiğimiz zaman tepkileri farklı olabiliyor.
Aynı şeyi ben şimdi size başta söylemiştim sendikalarla ilgili. "Sen bendensin ya da değilsin." diye başladığımız zaman benden olmayan ölsüne gidiyor, o zaman kraldan daha fazla kralcılık yapıyorlar. Bakın, dün örnek verdim. Sendika tamamen atamaları kontrol ediyor. Hani dedim "Paralel güç" diyordunuz, "En büyük mücadele o." diyordunuz. Adama bakıyorlar, tak, TÜRK EĞİTİM-SEN mensubu, gitti. TÜRK TARIM ORMAN-SEN mensubu, gitti, sittinsene terfi de edemiyor, bir şey de yapamıyor, bir de sürülüyor.
Önceki hafta Sayın Enerji Bakanına verdik, ilgili kurumun bir tanesinde, kendisinin güvenlik nedeniyle iki günlük toplantı yapamadığı yere -Sayın Bakanım, bu çok ciddi bir durum- mahkeme kazanmış müdürü geçici görevle üç ay gönderiyor. Yani nasıl olur bu? Bakanlık kendi genel müdürlük birimleri iki günlük toplantıyı iptal ediyor "Orada güvenlik sorunu var." diye. O arkadaşlarımızı, mahkemeye girdiler, kazandılar diye o birim gönderiyor. Bakanın kendisine de bu iletildiği için resmî olarak TÜRK ENERJİ-SEN Başkanımız tarafından, size söyleyebilirim.
Dün, gene geldi, Orman Bakanlığının bütçesi olduğu için söylemiştim. Toprak Mahsulleri Ofisi lojmanla ilgilenen daire başkanları, birimlerine yazı yazıyor. MEMUR-SEN'e bağlı TOÇ BİR-SEN dava açmış "Kiralardan Maliye KDV alıyor, biz bunu istemiyoruz." diye. Dava kazanılmış, memurların lojman kiralarından KDV kesilmesin, sonucu da bu. Size özellikle söylüyorum ki sizi ilgilendirdiği için, önünüze de getirirler yazıyı. "TOÇ BİR-SEN üyelerinin lojman aidatları hesaplanırken şu, şu sayılı karar gereği KDV hesaplanmadığı..." diye üstüne not düşüyorsun. Peki, hiç sendika üyesi olmayan var, KAMU-SEN üyesi olan var, KESK üyesi olan var, bağımsız bilmem ne sendikası var, var oğlu var işte, siz biliyorsunuz. Şimdi, onlar öteki, onlar zenci. Hani siz zenci olmaktan şikâyet ediyordunuz. Zencilik illaki siyasi baskıyla mı ilgili bir şey? Yani toplumsal ayrım, demin söylediğimiz anlamda, sendika ayrımı bunlar önemli değil mi? Çalışma barışı çok önemli ama bu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Sözcü Mehmet Şükrü Erdinç geçti)
BAŞKAN - Sayın Günal, ek süre veriyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitireceğim Başkanım.
Bir iki tane de husus var. Gerçekten de bu konuda ciddi bir şeyler yapmamız lazım. aynı zamanda özel sektör çalışmalarında da bu ara çok fazla şikâyetler gelmeye başladı. İzinlerle ilgili, fazla mesailerle ilgili, -denetimlerin demek ki yetersiz olduğu mu görülüyor bilemiyorum- onların mesai ücretleriyle ilgili, izinli zamanlarda çalıştırmalarıyla ilgili, iş yerinde mobbingle ilgili çok fazla mail, bizim Meclis maillerimize de, kendimize de, telefonla, mesajla artık teknoloji artmış WhatsApp'tan da her gün gönderiyorlar, çok kolay da ulaşabiliyorlar. Dolayısıyla, bu hususta demek ki bir şey var gibi, denetim konusunu bir gözden geçirmek gerekir diye düşünüyorum.
Bu şeyi söylediniz, Bakanlar Kurulu dediniz ama Suriyeli -göçmenler diyoruz artık- sığınmacıların istihdamıyla 300-350 bin çalışabilir durumda olan var, dediniz. Çalışma Bakanlığı nasıl bir izin yöntemi belirleyecek, onlara sertifikalandırma mı yapacak, kısa süreli eğitimle bu iş olur mu? Denklik yani bir basit bir şekilde çıraklık, kalfalık eğitiminde bile ciddi bir eğitim veriyoruz. Meslek lisesi, üniversite denklik istiyoruz YÖK'te. Şimdi adam gelip ben şurayı bitirdim diye verdiği zaman bunlar ciddi süreçler. Yani artı siz her ne kadar istihdam oranını verseniz de işsizlik oranımız hâlâ 10,5. Yani siz katılım oranını ve istihdam sayısını veriyorsunuz. Demin Sayın Usta söylerken arkadaşlar kızıyordu ama mukayeseli vermek lazım. 2002 diyorsunuz ya, 2002'de krize rağmen 10,3'tü krizden sonraki yıl olmasına rağmen hâlâ 10,5'dayız. Yani geldiğimiz nokta arkadaşlar işte, 500 milyarlık bilmem ne söylüyoruz, 500 milyar da keşke gelse. Biz diyoruz ki, gerçekçi yapalım hedefleri. Bunu gelmek istemediğimizden değil 2023 hedeflerini koyan biziz ama bugünkü trendle oraya ulaşma şansımızın kalmadığını devletin yıllık programı ve OVP'si söylüyor zaten. O zaman ona göre kendimizi uyumlaştırmamız lazım Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tekrar ek süre veriyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitiriyorum Başkanım.
Yani işsizliğin kökünde eğer siz üretmeden tüketen, borcu borçla kapatan, ithalata bağımlı bir ekonomik yapı olduğunu kabul etmezseniz "Sanayiye geçelim." diyen bakanları vatan haini diye ilan eder, ondan sonra da yaftalarsanız, bunu çözemezsiniz. Şimdi, AKP'nin kendi bakanları "Sanayi şeyine geçmemiz lazım, bu şekliyle üretemeyiz." dediği zaman yandaş basın, herkes üstüne çullanırsa ve işine gelenler seyreder, bunları tasfiye ediyoruz derse yapamayız. Niye? Üretim ekonomisine geçmek zorundayız. Bunun için de yatırım yapmamız lazım, istihdam yaratan yüksek teknolojili, yüksek katma değerli alanlara geçmemiz lazım. E, işsizlik deyince İşsizlik Sigortası Fonu var. Şimdi baktım, en fazla işte, en son ödediğimiz toplam 10 küsur milyar. Yani kaç parası arkadaşlar biliyor musunuz Fonun? 93 milyar olmuş şu anda, 93 katrilyon eksi parayla.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Ne olmuş, iyi para biriktirmişiz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Orada duruyor, yok hesapta duruyor yani. Şimdi, ne işe yaradığını da Sayın Bakana söyleyeyim. İşsizlere şimdi değil, bir sene değil yani 2002'den bu yana, kurduğumuzdan bu yana verilen paranın tamamı 10,5 milyar herhâlde demin bakmıştım rakama, konuşma metninin arasında var. Şimdi, bunu bir şekilde...
Ya, bir süre dedik ki Sayın Bakanım, bizim örneğin turizmle ilgili istihdam teşvikleri var, değişik yani çalışma olmayan dönemlerde beş ay, altı ay prim alınamaması var, bu İşsizlik Sigortası Fonu'ndaki şeyi en azından biraz bir durduralım belli sektörlerde, almayalım o zaman. Hem bir taraftan diyoruz ki, asgari ücretle ilgili yük gelecek, bunu işveren mi paylaşsın, Hükûmet mi paylaşsın, işçiye mi yükleyelim derken şimdi bu para orada duruyor. Ne işe yarıyor biliyor musunuz? İlgili Ekonomi Bakanımız, "Net kamu dış borç stokunu şuraya düşürdük." diyor ya, 200 milyar civarındaki borç normalde 300 milyarken 93 milyarını düşüyorsunuz, oluyor 100 küsur ya da 200. Yani işçinin parasını devletin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Günal...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitirdim Başkanım, son cümlem.
İşçinin parasını sadece Fonun yönetiminden sorumlu olduğunuz bir parayı devletin varlığı gibi gösteriyorsunuz ve zaman zaman da Hazine kâğıtlarına ihaleyi düşürmek için kullanıyoruz. Eskiden kamu bankalarını sokardık. Kamu bankalarını da biz biraz özerk yapıya kavuşturup -bakıyor Sayın Savaş- görev zararı olmaz, parayı biz vermeden görev zararı işleyemezler, dedikten sonra bunlara giremez oldular, ellerindeki portföyden alıyorlar. Netice itibarıyla Sayın Bakanım, bunu da işsizliği önleyecek şekilde kullanmamız lazım. İstihdamı teşvik ederken de bu hususu gözden geçirmemiz lazım diye düşünüyorum.
Bir de son bir şey, meslek eğitimiyle ilgili önceki gün söyledim ama sizi de çok yakından ilgilendiriyor, Millî Eğitim Bakanımızla da, Sanayi ve Teknoloji Bakanımızla da konuştuk, YÖK Başkanı bir koordinasyon başlattığını söyledi. Önümüzdeki süreçlerde öne çıkacak mesleklerle ilgili hem meslek liseleri hem meslek yüksekokulları hem yükseköğrenim adına bu çalışmanın içerisinde sizin de bakanlık olarak, aktif olarak yer almanız gerekiyor, ki önümüzdeki ara eleman, teknik eleman, istihdamın artırılması ve işsizliğin düşürülmesi anlamında bu çalışmayı önemsiyorum -kaç yıldır da sizden önceki bakanlara da iletmiştim- inşallah önümüzdeki bütçeye kadar bunda da bir ilerleme sağlanmış olur diyorum.
Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.