KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonumuzun üyesi olan ve dışarıdan gelen değerli milletvekili arkadaşlarımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın ve diğer kurumlarımızın saygıdeğer bürokratları, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, size de görevinizde başarılar diliyorum. Bakanlığımızın bütçesinin de ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Ben de birkaç konuda, sizlerin hem işaret ettiğiniz ve belki değinmemeyi tercih ettiğiniz birkaç konuda görüşlerimizi açıklamak isterim.

Birincisi, öncelikle, asgari ücret konusu. Geçtiğimiz seçim dönemi, biliyorsunuz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak asgari ücretin artırılması konusunu gündeme getirdik. Bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisinin aklından bile geçmeyen bu insani talebi Türkiye'nin gündemine getirdik ve insanca bir yaşam için çalışanlarımıza 1.500 lira asgari ücret vereceğimizi açıkladık. Bunu yaparken de işverenlerimizin rekabet gücünün düşmemesi ve KOBİ'lere yük gelmemesi için asgari ücretteki vergi yükünü de kaldıracağımızı açıklamıştık. Partiniz ise -Hükûmetinizle birlikte- daha önce yok saydığı bu talebi, Cumhuriyet Halk Partisinin oluşturduğu kamuoyunu, bu talep konusunda oluşan kamuoyunu görmezden gelemedi ve bu yıl başında asgari ücreti 1.300 lira yaptı. Biz bunun -tabii ki 1.500 lira olmasını arzu ederdik ama- 1.300 liraya çıkmasında da memnunuz. İşverene gelen yük içinse sadece brüt 2.550 Türk lirasına kadar ücretlere aylık 100 lira destek vereceğini açıkladı Hükûmet, bu da sadece bir yıl sürecek. Biz -dediğim gibi- yetersiz de olsa bu asgari ücret artışını desteklediğimizi açıkladık.

Ancak -bana nasıl Eskişehir'den geliyorsa sizlere de inanıyorum ki seçim bölgelerinizden geliyordur, hele hele, Sayın Bakanım, siz sektördeki tüm haberlere vakıf olmak durumundasınız- birçok işyerinde, çalışanlar ne yazık ki artık bu zammı alamama tehlikesiyle karşı karşıya. Şöyle ki: İşçinin fazla mesai alacağı, yol, yemek paraları bu 1.300 liralık asgari ücretin içine dâhil edilip ödenmeye başlandı, yeter ki bankaya 1.300 lira yatsın. Diğer verilmesi gereken ek ödenekler maalesef verilmiyor. Bu yüzden, çalışanların önemli bir kısmı hak ettiği yasal zammı aslında alamadı, onların elindeki parası resmen alınıyor gözüküyor. Bu tür haberler, sizlere ulaşan, bizlere ulaşan, basına da ulaşan haberler gösteriyor ki Türkiye'de çalışma hayatı ne yazık ki henüz oturmamış bir durumda ve çalışanların aleyhine olacak her boşluk bazı işverenler tarafından hızla değerlendirilmekte. Ne yazık ki birçok emekçimiz de ekmek parasını kaybetmemek için bu olan biteni sessizce kabullenmek durumunda hissediyor.

Böylesine bir ortamda, Sayın Bakan, Avrupa Birliği ülkelerinde dahi tartışmalı olan "kiralık işçilik" düzenlemesini getirmek istiyorsunuz. Diyorsunuz ki: "İşveren, haklı bir gerekçesi varsa kiralık işçiyi emsal işçiden farklı koşullarda çalıştırabilir." Türkiye gibi bir ortamda bu ifadenin çalışanları nasıl korumasız bırakabileceğinin farkında olmanız gerekir diye düşünüyorum. Diyebilirsiniz ki "Haklı gerekçe ifadesinin hukuksal bir manası vardır." Ama burada, Türkiye'de tek derdi ekmek kaygısı olan kiralık işçilere bu ifadenin arkasına sığınarak farklı muamelede bulunacak kötü niyetli işverenleri nasıl önleyeceksiniz, çalışanları nasıl koruyacaksınız, bu konunun ne kadar üzerinde durduğunuzu merak ediyorum.

Hep bahsettiğiniz sosyal uzlaşıyı bugünlerde görmekteyiz ki kiralık işçilik konusunda çok fazla ön plana çıkarmıyorsunuz, umursamıyorsunuz. Dikkate almadığınız işçi sendikaları ise günlerdir bu konu üzerinde sizleri, bizleri, hepimizi uyarıyor. "Kiralık işçilik gelirse taşeronluğu bile ararız." Diyorlar, "Bu yasa gelirse 10 milyon çalışana kiralık işçilik yolu açılır diyorlar." Görüyoruz ki konu kiralık işçilik olduğunda sosyal uzlaşı bakanlığı olma ve tarafların uyarılarını dikkate alma özelliği unutulabiliyor, rafa kaldırılabiliyor.

Sayın Bakanım, bugün, kiralık işçilik tartışılıyor ama henüz Türkiye taşeron işçilik sorununu çözebilmiş değil. Kiralık işçilik gibi istihdamı artıracağı söylenerek getirilen taşeron işçilik kamuda bile öyle çok istismar edildi ki 2014 Eylülünde çıkardığınız torba yasayla taşeron işçi kullanımını kamuda sınırlamak zorunda kaldınız. Dahası, bizzat Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde her alana yayılan taşeronluğu kamuda sınırlamayı, taşeron işçileri kadroya almayı bir seçim vaadi olarak meydanlarda dile getirdiniz. Sizin yarattığınız bu sorunun çözümünü doğal olarak biz de gündeme getirdik, biz de bunu savunduk. Peki, sonunda ne oldu? Hâlen 100 binlerce taşeron işçi sizin vaatlerinizi yerine getirmenizi bekliyor.

Kamuda taşeronluğu sınırlamak için yapmanız gereken tek şey bir Bakanlar Kurulu kararı ancak her konuda tek parti iktidarı olarak ne kadar hızlı olduğunuzdan dem vuran sizler, ne hikmetse bu Bakanlar Kurulu kararını Eylül 2014'ten bu yana bir türlü çıkarabilmiş değilsiniz. Tek bir Bakanlar Kurulu kararıyla kamuda taşeron kullanımı sınırlanacak ve tüm taşeron çalışanlarımız -değil sadece bir kısmı- kamuda kadroya geçebilecek ancak maalesef on yedi aydır bu karar çıkarılmıyor, hâlâ yeni takvimler veriliyor. Buradan sormak istiyorum: Neyi bekliyorsunuz? Taşeron çalışanlarımız hak ettikleri kadro ve çalışma şartları için daha ne kadar beklemek zorunda kalacaklar?

Sayın Bakanım, diğer arkadaşlarımız da bahsetti ama ben de önemsediğim için işsizlik sigortası konusuna değinmek istiyorum. İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken kaynak bu yılın sonu itibarıyla 103 milyar liraya ulaşacak, sizin dağıttınız kitapçıklarda da belirtiliyor. Yine, sizin sunumunuzda yer alan bilgilere göre, işsizlere yapılacak olan ödeme 2016 yılı için 2 milyar 788 milyon lirada kalacak. Sadece 2 milyar 788 milyon lira çünkü GAP projelerinden hazinenin borçlanmasına kadar her alanda cömertliğini sergileyen İşsizlik Fonu kendi işsizine karşı oldukça cimri. Yıllarca prim ödeyen bir çalışan işsiz kaldığında asgari ücret kadar bile işsizlik maaşı alamıyor, 2016 için 658 lira ile 1.317 lira arasında bir maaş alabilecek sadece. Bu maaşı alabilmek için de -biliyorsunuz- onlarca şartı karşılamış olması gerekiyor işsizlerin. Yüz yirmi gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olması, son üç yıl içinde en az altı yüz gün işsizlik sigortası primi ödemesi, kendi isteği dışında işsiz kalması gerekiyor bu imkândan faydalanmak için.

Fondan yararlanma koşullarının kolaylaştırılacağı yönündeki açıklamalar ise son beş yıldır sürekli yapılmakta ancak bu konuda bugüne kadar da hiçbir adım atılmış değildir. Madem İşsizlik Fonu işsizler için var, niye işsizlik maaşlarını artırmıyorsunuz? 100 milyar lirayı aşacak olan fonun kesesini bir kez olsun işsizler için niçin açmıyorsunuz?

Sayın Bakanım, siz konuşmanızda gündeme getirmediniz ancak hem basına yansıyan mülakatınızda hem de Hükûmetin, başta Başbakan Yardımcısı Sayın Elvan ve siz olmak üzere değişik yetkililerin gündeme getirdiği bir konu var, o da kıdem tazminatı konusu. Kıdem tazminatı gibi milyonlarca çalışanı ilgilendiren bu konuda Komisyonu daha çok bilgilendirmenizi isterdik ve beklerdik. Umut ediyorum belki sorulara yanıt verirken yani konuşmalara yanıt verirken bu konuya girersiniz çünkü bu konu hem yıllık programda hem eylem programında var hem de -az önce söylediğim gibi- sizler ve Hükûmetinizin diğer isimleri bu konuyu gündeme getireceğinizi hem de gün vererek kamuoyuyla paylaştılar.

Çalışma hayatında yüzlerce sorun varken milyonlarca çalışanın başlıca güvencesi olan kıdem tazminatı sistemini fona dönüştürmek Hükûmetin başlıca önceliği hâline gelmiş durumda. Oysa, işçilerimizin başlıca güvencesi olan kıdem tazminatı hakkını geriye götürecek, zayıflatacak her şeye çalışanlar adına hep beraber karşı durmamız gerekiyor. Hükûmet yetkilileri sık sık diyor ki: "Çalışanların yüzde 86'sı kıdem tazminatını alamıyor." Tamam, madem böyle bir sorun var -az önce değerli mevkidaşımız Zonguldak Milletvekilimiz Ünal Bey de söyledi- işçi sendikalarının tek maddelik, sadece tek maddelik bir değişiklik talebi var. Bir cümlelik değişiklik yaşanan sıkıntıları önleyebilecek bir durumda. Bir yıldan az süreli çalışanlara kıdem hakkının verilmesi durumunda sorunun büyük ölçüde ortadan kaldırılacağı rakamlarla ortaya konuyor, bunu sendikalar söylüyor.

Şöyle bir sıkıntılı çalışma geleneği var, siz de biliyorsunuz: İşçi on bir ay çalıştırılıyor, on ikinci ay çıkarılıyor, sonra yeniden alınıyor. Bir yıl çalışma olmadığı için, bir ay için dahi kıdem alınır dense sorun çözülecek. Amaç işçinin hakkını korumaksa hodri meydan diyoruz. Neden böyle tek bir maddelik değişiklik yapmıyoruz da tüm çalışanların yüreğini ağzına getiren bir sistem değişikliğinden bahsediyoruz, Türkiye'ye bu sistem değişikliğiyle -işçilerin, işçi sendikalarının ve hatta işverenlerin de memnun olmadığı söyleniyor- rahatsızlık veriyoruz? Amacınız işçinin hakkını korumak değil de yoksa yeni bir finansman kaynağı mı bulmak? Biliyorsunuz, özelleştirmeler bitti, kaynak sağlamak için kıdem tazminatlarını bir finansman aracı olarak gördüğünüz şeklinde yaygın bir kanaat var, aynı -az önce bahsettiğim- İşsizlik Fonu'nun kullanımı gibi.

Sayın Bakanım, son olarak değinmek istediğim husus, yine birkaç kez gündeme geldi, Suriyeli sığınmacılar konusu. 3 milyona yakın Suriyeli için çalışma izni getiren düzenlemeyi bir Bakanlar Kurulu yönetmeliğiyle uygulamaya soktunuz. Tabii ki Suriyeliler ülkemizin misafiri, onların bu zor koşullardan bir an önce kurtulmasını hepimiz diliyoruz. Onların kayıt altına alınması ve insani koşullarda çalıştırılmasını biz de destekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çakırözer, ek süre veriyorum.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bitiriyorum efendim.

Ancak, getirilen düzenlemenin kapsamına baktığımızda, neredeyse her ildeki çalışma hayatını yakından ilgilendirdiğini görüyoruz. Böyle bir düzenlemeyle birlikte, bu yeni durumun çalışma hayatına yapacağı etkilerin de açıklanmasını beklerdik. Ancak, ne yazık ki böyle bir çalışma yapılmadan, yapıldıysa da açıklanmadan bu düzenleme çıktı. Hatta -benim gönlümden geçen, belki burada diğer arkadaşlarımız da ister- keşke olayın ciddiyeti ve etkilediği kitlenin genişliği düşünülerek konu Meclis çatısı altında tartışılabilseydi, sektörlerin ilgili mevzuatının şekillendirilmesi, bizler tarafından da katkı verilerek şekillendirilmesi belki daha sağlıklı olabilirdi diye düşünüyorum.

Size, Bakanlığınıza saygılarımı sunuyorum. Bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum, teşekkür ediyorum.