KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli üyeler, değerli bürokratlar, değerli güvenlik bürokratları ve kıymetli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, terörle mücadele süresince şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Artık, Sayın Bakanın konuşmasında kısa bir kısım geçti ama, her gün 3'üncü sayfa haberi hâline neredeyse gelen, sayısını sadece konuştuğumuz güvenlik kuvvetlerimizin kaybı devam ediyor. Ama, enteresan şekilde, geçen yılki bütçe sunumuna da baktım, aynı şekilde Sayın Bakan bize bazı teknik rakamları, İçişleri Bakanlığının web sitesinde olan görevlerine ilişkin bilgileri aktarıyor. Yani, sanki Türkiye'nin İçişleri Bakanı değil de başka bir ülkeden gelmiş gibi ya da biz başka ülkede yaşıyoruz. Burada bir gariplik var. Hâlen daha sanki o sokaklarda çatışmalar devam etmiyor, güvenlik güçlerimizin giremediği bir sürü yer yok, sokağa çıkma yasakları yok, bunun neden kaynaklandığına ilişkin bir açıklama yok. Kafamızı kuma gömüp... E, ne güzel ya! Ben anlamakta zorlanıyorum. Yani, "Teknik konular." Tamam, anladık da bunlar zaten konuşma metninizde var, İçişleri Bakanlığının web sitesinde var. Gerçekten bu kadar yani topu oyalayıp ondan sonra da bitiş düdüğünü beklemek büyük bir başarı, tebrik ediyorum sizi! Hiçbir şeye bulaşmadan, kenardan geçelim diye bakıyorsunuz.

Şu anda içinde yaşadığımız durum... Daha önceki gün bunlarla ilgili uyarılar yapıldı, Dışişleri Bakanı "Yok" dedi, Başbakan "Öyle şey olur mu? dedi. Bugün 14 Şubat, dün, 13'ünde Sayın Genel Başkanımızın açıklaması var "Suudi Arabistan'la birlikte kara operasyonuna katılmak, uluslararası projelerin taşeronu olarak gidip orada, Orta Doğu'daki savaşa taraf olmak bizim için felakettir." diye. Şimdiye kadar durup durup içeridekiyle mücadele etmeyip sonra, dışarıda "Birtakım şeyler geldi, işte, efendim, karşılıklılık oldu, angajman oldu." O zaman, anlatın bize, başka bir şeyler varsa bilelim. Yani, şu andaki bilgilerle bizim bunları yorumlama şansımız yok. Kamuoyuna yansıyan, sadece karşıdan taciz olmuş, biz de karşılıklı angajman kuralları çerçevesinde atış yapmışız. Nedir? Yani, oraya yeni mi geçtiler, bizim kırmızı çizgiler yeni mi aşıldı, o topraklara da yeni mi geldiler? Öncesi, sonrası, batısı, doğusu, bunların yok mu? Gerçekten ben bunları anlamakta zorlanıyorum.

Güzel söylüyorsunuz. Bir sürü rakam vermişsiniz. Niye terör örgütünün kaç tane aracı yaktığını söylemiyorsunuz, niye terör örgütünün kaç tane baraja teşebbüste bulunduğunu söylemiyorsunuz, kaç tane korucuyu, kaç tane jandarmayı, kaç tane polisimizi şehit ettiğini? Bunlar rakam değil mi? Yani, bunları niye bize söylemiyorsunuz? Efendim, "Kaçakçılıkta şu kadar soruşturma olmuş, bilmem, insan kaçakçılığında, göçmenlerle ilgili şey olmuş." Tamam. Peki, bunlar nerede? Bunlar sizin sorumluluğunuzda değil mi? Arkanızdaki...

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Her gün açıklama yapıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ya, yıllık burada hesap veriyorsunuz Sayın Bakanım. Şuraya bir derli toplu, bize de... Ne konuşma metninizde vardı... Baktım dikkatle, özellikle o kısmı inceliyorum, Allah'tan iki senedir, adına "Terörle mücadele" diye yazıyorsunuz bölümün başlığına ama içi boş. Yani, bunlarla ilgili bilgiyi ne zaman vereceksiniz? Burada, bakın, bütün halkın temsilcileri burada, kameralar burada, güvenlik bürokratları arkanızda. Şu anda, maalesef, garip bir şey var.

Özellikle benim anlamadığım bir konu var. Dışişleri Bakanımıza da soruyoruz. Şimdi, neymiş? "Orada YPG güçleri var, oraya saldırıyoruz." Güzel. Peki. Geçen sene, burada, aynı ayda demeyeyim, kasım ayında, siz de buradaydınız, bazı bürokrat arkadaşlarımız da buradaydı, Komisyonumuzun bazı üyeleri de buradaydı. Daha bir buçuk yıl olmadı. 29 Ekimde yaşananları burada size sorduğumda, burada tartışma yaşadık. Ya, daha bir sene geçmiş. Kobani'ye o güçlerin geçişini siz sağlamadınız mı? Arkasından, Sayın Davutoğlu "Kobani'ye selam!" diye konuşmalarında söylemedi mi? Şimdi, "Ey Amerika, kimden yanasın?" Ya, sen kimden yanasın? Önce tarafını belirleyeceksin. Biz tarafımızı belirledik mi baştan beri? Düne kadar siz kendiniz onlara göz yummadınız mı? E şimdi de kalkmışız... Evet, doğru, yani Amerika da kabul etmiyor, Rusya da kabul etmiyor, "Biz onları IŞİD'e karşı savaşan terör örgütü değil, güçler olarak görüyoruz." diyor. Peki onlara kızıyoruz da bir sene öncesine kadar, üç beş ay öncesine kadar, hatta seçimden öncesini söylüyorum, burada sizlerin yaptığı açıklamalar var. Evet, belki insan hafızası zayıftır ama maalesef, medya, sosyal medya, o da olmasa gazete manşetleri kalıyor, gidip arşivlerden bulabiliyoruz. Sanki hiçbir şey olmamış, sanki başka ülkede yaşıyormuşuz gibi böyle davranmayın lütfen! Bunun sorumlusu sizlersiniz. Biz eylül ayında tekrar geldik, araştırma önergesi verdik, sonra dava açmıştık, takipsizlik kararı verilmişti. Güvenlik kuvvetlerinin elini kolunu bağlayan, terörle mücadeleyi zaafa uğratanlar ve bu sürecin sorumluları hakkında bizim şu anda açılmış davamız var yeniden. Niye?

Ne dediniz de şimdi geri gidiyorsunuz? "Efendim, bir şey yok, valla benim haberim yok." Sayın Arınç diyor ki: "Ben biliyorum, var." Sayın Akdoğan başka bir şey söylüyor. Sorumlu dediğiniz burada müsteşarımız. Ne yapsın şimdi? Yani arkasında mısınız, değil misiniz? Dün öyleydi, bugün böyleydi. Ee, sürecin sorumluluğunu Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarına verdik. Nasıl olacak? Dün arkasında duruyordu. Bakın, aynen şunu söylüyor Sayın Elvan: "Açılıma omuz verin. MİT Müsteşarımızı İmralı'ya, Oslo'ya gönderen benim. Çözüm süreci, silahı aradan çıkarma sözü, düşünceyi, siyaseti devreye alma sürecidir. Çözümü engellemek isteyenlere inat, bedeli ne olursa olsun baldıran zehri içmeyi göze alarak sürdürüyoruz."

Ne oldu zehir? İçmekten vaz mı geçti? Zehir tesirsiz miymiş, sahte miymiş? Biz o zaman uyarmadık mı sizi? Daha bir sene geçti diyorum, kasım ayında bu bütçeyi görüştük, geçen sene sizinle burada görüştük. Söylediğimizde bize hiçbir şey söyleyemediniz. Valilerimiz o zaman diyordu ki... Bakın onu da ben söylemiyorum Sayın Bakanım. Hâlen daha, doğrudan Cumhurbaşkanlığının web sitesinde, geçen baktığımda silinmemişti, orada Sayın Cumhurbaşkanının katıldığı programlar var; TRT'nin ortak yayınında soruları cevaplıyor, 16/9/2015, tarihini de veriyorum ki: "Çözüm süreci içerisinde, tabii, valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı şu andaki operasyonlara girmiyorlardı. Belki kendilerine çeki düzen verirler, belki bu şekilde devam etmezler dedik ama maalesef, kendilerine çeki düzen vermediler. Tam aksine bu süreç içerisinde ne yazık ki hazırlık safhasının içine girdiler." Ama, bunu ne zaman düzeltiyor? Bundan iki hafta önce, 6 Eylülde söylediği bir şey var. Burada, bütün mensupları bulunan, eski-yeni valilerimiz hem milletvekili sıfatıyla hem bürokrat sıfatıyla duruyorlar. Diyor ki 6 Eylülde başka bir özel televizyon ortak yayınında Sayın Cumhurbaşkanı: "Çözüm süreci aslında bunlar tarafından bir ihanetle değerlendirildi. Çözüm sürecini bunlar âdeta, güneydoğuda -kısmen, kendileri için- doğuda silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler ve çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar ve burada...", burası önemli, size duyurmak istediğim kısım, "...bu süreç içerisinde güvenlik güçlerimiz, tabii, herhangi bir çatışmaya girmeyelim dediler." Aslında, burada, güvenlik güçlerini ve valileri sorumluğu üzerinden atarak suçlu hâline Sayın Cumhurbaşkanı getiriyor, uyarınca da 16 Eylülde toparlıyor: "Bizim verdiğimiz talimatlar gereği..." Neden? Çünkü "Biz bütün taleplerimizi yazılı olarak ilettik. Bize izin vermeyen valilerdir, Hükûmettir." diyen bazı kaynakların, güvenlik güçlerinin açıklaması üzerine de Sayın Cumhurbaşkanı bu açıklamayı yapmak zorunda kalıyor.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Sayın Bakan da toparladı o zaman.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tam 290 tane talebin sadece 8'ine izin verilmişti -o anda verilen bir soruya cevap- 3 ilde, valilerin. O valilerin birisi de Öcalan'a övgüler düzüyordu Sayın Bakanım, o da sizin valinizdi, Hakkâri Valisiydi. Hatırlıyorsunuz hepiniz, hafızaları canlandıralım.

E peki, şimdi nasıl olacak bu? Sayın Başbakan aynı şekilde arkasından diyordu: "Dolmabahçe'deki 10 maddede abes teşkil edecek, rahatsız edecek bir husus yok. Mayıs ayında bütün silahlı güçler Türkiye'yi terk edeceklerdi." Ne oldu? "Çok az unsurun sembolik çekildiğini biliyorduk ama topluma deklare etmedik ki çözüm süreci zaafa uğramasın." Ben söylemedim bunu, Sayın Davutoğlu söyledi, arşivlerde duruyor. Şimdi kalkıp Amerika'yı, Rusya'yı suçlamanın, bizi böyle öndeki kayıkçı kavgasıyla oyalayıp, arkada uluslararası güçlerle bir proje geliştirip "Suudi Arabistan'la birlikte oraya girelim." demenin bir anlamı var mı? Ya, baştan içeridekini temizlediniz mi de? Hâlâ Türkiye'nin şehirlerinde o kuşatma devam ediyor mu, etmiyor mu? Yani özerk bölge resmen ilan edilmiş. Daha bunun ötesini beklemenin bir anlamı var mı? O hendekleri size söylemişim, bakın, geçen sene burada konuşurken tekrar sormuşum size. Sayın Bakan, aynen, kasım ayında yaptığımız bütçe görüşmesinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Ek süre veriyorum.

Tabii, buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Diyorum ki, "Yani sizin için terör ne? 'Terör' dediğiniz, sadece, 'paralel' dediğiniz, 17-25'in intikamını almaya çalıştığınız yapı mı? Sizin için PKK bir terör örgütü mü, değil mi? 'IŞİD ile PKK terör örgütüdür.' diye Sayın Cumhurbaşkanı söyledi ama PYD'yle ilgili ne düşünüyorsunuz?" diye sormuşum. Arkasından şöyle diyorum, bakın, "alan hâkimiyeti" sözünün tartışması üzerine... Siz yine o zaman "Ben açıklama yaptım." demiştiniz hatırlarsanız, "Web sitesine koydum." diye. Ben de şunu söylemişim: "Yani sizin Cizre'de mahallelerin kazılmasından haberiniz var mı, yok mu? Kurtarılmış bölgeler yapılmasından haberiniz var mı, yok mu? Genelkurmayın web sitesini okuyor musunuz, okumuyor musunuz?" demişim. Ne zaman demişim? Burada, 17 Kasım 2014. Cizre'deki hendekleri konuştuğumuz tarih, arkadaşlar, 17 Kasım 2014, Sayın Bilgiç de burada şahidimiz.

E peki, ne oluyor yani? Dün mü kazıldı onlar? Sizin cevaplarınızda bunlar gelmeyince de -hem "Her şeyin farkındayız." diyorsunuz- biz bu teknik açıklamaları değil, burayla ilgili gerçek açıklamaları bekliyoruz. Yani, şimdi, tamam, Bakanlıktan ayrıldı, milletvekili oldu, Millî Eğitim Komisyonu Başkanımız yeni süreçte, Sayın Atalay, "Bu çözüm sürecinin mimarıyım." diye çıktığında ne diyordu? "Hükûmetimizin yürüttüğü demokratik açılım üniter yapımızı, birlik ve bütünlüğümüzü bozacak hiçbir unsuru ihtiva etmemektedir." Buraya herkesin çok dikkatli kulak vermesini rica ediyorum: "Abdullah Öcalan'ın mesajları bizim de düşüncemiz. Kandil'le yaptığımız görüşmelerde BDP'den daha makul olduklarını görüyoruz." Beşir Atalay, açılımın mimarı, dönemin İçişleri Bakanı, sonra Başbakan Yardımcısı. Yani, şimdi, ortada hiçbir şey yokmuş, bugün PKK çıkmış, PYD oraya geçmiş diye, lütfen yapmayalım. Evet, gelinen noktada mücadele edilmesi gerekir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Ek süre veriyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitiriyorum Başkanım.

Evet, orada, şimdi olduğu gibi sadece polisimizin, jandarmamızın değil, silahlı kuvvetlerimizin diğer unsurlarının da daha önce "Demokratikleşiyoruz." diye kaldırdığınız EMASYA Protokolü'nde yer alan mücadele yetkisinin de geriye verilmesi, ağız ucuyla onları topun ucuna atarak, "Efendim, valiler izin vermedi." veya "Komutanlar yapmadı." değil, "Biz bu sürecin sorumlusuyduk, yanlış yaptık, şimdi doğruya dönüyoruz." deyin, o zaman biz de susalım ama hâlâ bir şey olmamış, sanki dışarıdan gelmiş gibi yaparsanız bunu...

Biz arkanızdayız. Bakın, bugün gelinen noktada "Ey Amerika!" diye bugün demese, "one minute"den sonra dönüp şimdi İsrail'le beraber, ortaklaşa, Amerika'yla beraber iş yapıp sonra Suudi Arabistan'la kara harekâtına girmeseniz, baştan itibaren millî bir duruş sergileyip terörle mücadele etseydiniz biz hep arkanızda olacağımızı söyledik. Tabii ki güvenlik güçlerimiz saldırıya karşılık verecek, tabii ki millî bekamızı tehdit eden bir şey varsa... Ama bunu görmezden gelip sonrasında da "Şimdi nereden çıktı bu ya?" derseniz bu olmaz. Hatamızı kabullenmeden bunu tamir edemeyiz arkadaşlar. Yani, tamam, söylüyorsunuz utangaç bir şekilde; "Biz çıkacağız demiştiler, çıkmadılar.", "Silah bırakacağız demiştiler, bırakmadılar." O zaman, bunların tekrar aynı şeyi yapabileceğini düşünerek önlemlerimizi almamız lazım.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ta 2012 yılında Genel Başkanımız söyledi: "Orada bir güvenlikli bölge oluşturalım, o sığınmacıları Suriye toprakları içerisinde bir yerde istihdam edelim, oraya koyalım ve orada da gerekli şeyi devletimiz yapsın." Evet, tabii ki yardım edeceğiz ama sınırımız delik deşik olduktan sonra, Sayın Bakan hâlâ entegre sınır yönetiminden bahsediyor, koordinasyon kurulu kurmuş, "Profesyonel sınır koruyucusu koyacağız." Ya, insaf ya! Yani, siz zaten oraya fiziki güvenlik sistemini kursaydınız, ta 2008 yılında mayın kanunu çıkarken tartıştık -komutanlar burada- o gün bugündür yok ama onun da müsebbibi sizsiniz. Karşılıklı olarak duvarları açan bizdik, Esat'la ortak toplantı yapan bizdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Günal, toparlayın lütfen.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Başkanım.

Gerçekten, burada çok fazla itiraf var onlara girmek istemiyorum ama bu sürecin buraya gelmesinin sebebi bizlerin haklı uyarılarını dikkate almamış olmanızdır ve keşke kapı kırılmadan önlem almış olsaydık. Ama neresinden dönersek dönelim şu anda önlemleri almamız lazım. Milliyetçi Hareket Partisi olarak içeride ve dışarıda milletimizin bekasını, devletimizin varlığını tehdit eden ne varsa ama millî proje olarak kendi kaynaklarımızla, kendi insanlarımızla yapacağız. "Filanca şunu yaptı buraya gidelim, onunla anlaşalım..." Tabii ki uluslararası dengeleri dikkate alacağız, uluslararası kuruluşlarla sözleşmelerimize bakacağız, uluslararası hukuka bakacağız ama bu mücadeleyi de sürdürmemiz lazım.

Son bir şey söyleyeceğim; Sayıştayla ilgili Sayın Kuşoğlu baş tarafını söyledi ama arkadaşlar, enteresan bir şey var. 5018 sayılı Kanun Sayıştaya mahalli idareleri denetleme sorumluluğu veriyor, yetkisi değil. Bize mahalli idarelerle ilgili Sayıştaydan gelen hiçbir şey yok. Ben Sayıştayı da, Sayın Bakanı da tebrik ediyorum, çok güzel bir şey yapmışsınız; sıfır kilometre, 5'inci görüşten sonra hiçbir bulgu yok denetimle ilgili İçişleri Bakanlığının! Ben de bir an düşündüm, yani sayın valilerimiz burada, bürokrat... Siz tam Emniyet Genel Müdürümüzü söylerken "vali" diye söyleyince aklıma geldi. Recai Bey yazmıyor "Doçent Doktor..." yazıyor -o da benim gibi sonradan akademisyen olduğu için- acaba, vali olduğu için size bir kıyak mı geçti dedim; hiçbir şey yok. Ondan vazgeçtim, Sayın Bakanım, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünüz güzel bir rapor hazırlıyor; neye istinaden? Kanunun kendine verdiği görevlere istinaden ama orada da başında diyor ki "Bu işi yapmak dış denetim sorumluluğu gereği Sayıştayın görevidir." Ey Sayıştay, ya bu mahalli idarelerin raporları nerede? Bakın, burada il ve ilçe belediyelerinin içerisinde büyükşehir ve -Sayın Başkanım, bitirdim sadece bir rakamı söyleyeyim- il belediyelerinin tamamı 2014 yılı denetim kapsamında, ilçe belediyelerinin 919'undan 83'ü denetim kapsamında. Peki, bunların raporları nerede ey Sayıştay? Bize nasıl bildiriyorsunuz? Yani, burada, kanunun ilgili maddesi açık duruyor önümde, bakıyorsunuz hiçbir şey yok arkadaşlar. Böyle bir şey olur mu? Yani ben anlamakta zorlanıyorum. Bunlarla ilgili mahalli idareler raporu güzel ama orada Sayıştay açısından bakılması gereken denetim değil, birtakım hesaplar, rakamlar, hizmetler bunlar verilmiş, bunlardan da faydalanıyoruz ama ben Sayıştaydan bunun denetim raporlarını istiyorum. Sayın Başkanım, yazıyor 5018'in ilgili tanımında...

BAŞKAN - Kayıtlara geçti.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ama bir şey daha var: Kanunda yazan şeyi Sayıştay, yönetmelikle Meclise değil belediye idarelerine, özel idarelere gönderiyor. Kanunun verdiği görevi yönetmelikle, tüzükle, genelgeyle kaldıramazsınız arkadaşlar. Kanun size onları denetlemek dış denetim kapsamında... O zaman dış denetim genel raporunun yanı sıra, o kurumların denetim raporlarını da bize göndermek zorundasınız.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Son bir şey sorabilir miyim Başkanım?

BAŞKAN - Soru kısmında söz vereceğim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yani unutur belki sonra Sayın Bakan. Pardus sistemi vardı; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımızla konuştuk, Silahlı Kuvvetlerimizin bir kısmı da... Türkçe işletim sistemi Sayın Müsteşarım. Bu, çıktığından beri önemli, hem veri güvenliği açısından önemli hem de Türkçe'nin yayılması, kullanılması açısından, Windows'a bağlı kalmamamız açısından önemli. Millî Eğitim Bakanımıza da söyledik. Jandarma belli yerlerde Linux tabanlı kullanıyor ama bunu biraz o birimlerde, çünkü e-kimlikle ilgili, nüfusla ilgili çok tartıştık veri güvenliğiyle ilgili. Sanki onlarla ilgili de bir ilgilenebilirse arkadaşlarımız... Silahlı Kuvvetlerin ve jandarmanın belli kısmında kullanılıyor biliyorum Linux tabanlı sistemler ama biraz daha Türkçe işletim sisteminin gelişmesi açısından daha faydalı olabilir diye düşünüyor, teşekkür ediyorum ve bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.