Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1669) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 12 .10.2023 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Şimdi, burada yasa teklifine baktığımızda, sektör yetkilileri de dile getirdiler, olabildiğince karmaşık bir durum var. Toptancı bir yaklaşım nedeniyle oluşuyor bu, dolayısıyla bu karmaşık durum aslında yasadan kaçma ya da kayıt dışına kolaylıkla geçme anlamında da riskleri içinde barındırıyor. Dolayısıyla yasa tekniği olarak da olabildiğince ayrıntılı bir çalışmaya ihtiyaç var, bu çok net gözüküyor. Bir kere süreler meselesinden alın da diğer, işte, oylama meselesine kadar bütün bunlarda, hepsinde çok rahatlıkla yasayı baypas edebilecek yöntemleri geliştirebiliriz. İsterseniz ben size burada beş tane peş peşe sayayım, yasayı bu kadar rahat baypas edebilecek bir yasa teklifi var burada. Neden? Ayrıntılı çalışılmamış, aceleye getirilmiş, dolayısıyla her kısa vadeli süreli kiraya verilen konut turizm amaçlı olmayabilir. Her yasanın muafiyet ve istisnalar denilen bölümleri muhakkak olmak zorundadır. Biraz önce bir arkadaşımız da belirtti, örneğin sağlık meselesi var. Ha, bir de şu var: Bu sağlık turizmi dediğiniz şey illaki yurt dışından da gelmiyor yani bugün Muş'ta hastane çalışmadığı için Muş'taki insanlar sağlık hizmeti almak adına ya Elâzığ'a gidiyorlar ya Adana'ya gidiyorlar ya Erzurum'a gidiyorlar ya İstanbul'a geliyorlar. Geldiklerinde tedavisi iki ay sürecekse -Muşlular da turist olmadığına göre bu ülkede- şimdi nasıl değerlendireceksiniz? Dolayısıyla yurt dışından da epey sağlık turizmi açısından gelenler var, biliyoruz ve bunun da önemli bir kalem olduğunu bizzat iktidar sürekli söylüyor "sağlık turizmi" "sağlık turizmi" ama burada bu alanı ilgilendiren bir düzenleme yok.
Öğrenciler var, "Erasmus" diye bir şey var, duymuşsunuzdur değil mi? Erasmus öğrencileri var ve bu karşılıklı ilişkilerle düzenleniyor yani Türkiye'den giden öğrenciler kadar Türkiye'ye gelen öğrenciler var ve Türkiye'ye gelen bu öğrencilerin hepsinin de maddi durumu çok iyi değil; ortak ev tutuyorlar, ev tutma ihtiyaçları var, yurt sorunları zaten belli, biliyorsunuz. Dolayısıyla öğrenciler için, eğitim alanı için muhakkak bir düzenleme bunun içinde, bu teklifin içinde yer almalıydı. Bunun gibi düzenlemeler, biraz önce işte bir örneği verildi, devre mülk meselesi ama sözleşmelerin de herhangi bir sıkıntı çıktığında nasıl bir yargı sürecine gideceği çok belli değil. Çok başlılığın söz konusu olduğunu görüyoruz ama belki de en kritik şey çünkü biz Plan ve Bütçe Komisyonuyuz, dolayısıyla bütçeyi en önemli ilgilendiren şey vergi meselesidir, vergileme konusudur. Bu vergileme konusunda da bu düzenlemeyle aslında vergide adalet ilkesini, vergide birlik ve genellik ilkelerini ihlal ettiğimizi görüyoruz. Dolayısıyla aynı statüdeki konutları kiraya verip farklı vergilendirme gibi bir durumla karşı karşıya mükellefler.
Üçüncü önemli bir konu, vergi yüküyle de bağlantılı olarak söyleyebiliriz bunu, Türkiye'de şu anda yaşanan sosyal krizin en önemli nedenlerinden biri kuşkusuz kiralar. Yani sadece bir ekonomik kriz olmanın ötesinde bir sosyal krize neden oluyor ve insanlar yaşayabilmek, ayakta durabilmek adına kira yüklerini azaltmaya çalışıyorlar. Kira yüklerini azaltmanın yolu -buna paylaşım ekonomisi diyemeyeceğim, buna yoksulluk ekonomisi diyeceğim- evlerini paylaşıyorlar, odalarını paylaşıyorlar. Sanmayın artık sadece bunu öğrenciler yapıyor, artık normal aileler de zorunluluktan dolayı evlerini bu şekilde paylaşmak zorunda kalıyorlar. Şimdi, böyle bir durumda burası bir turizm işletmesi mi olacak ya da böyle mi vergilendirilecek? Zaten içinde bulunduğumuz bu denli kriz koşullarında yeni krizler yaratmaya aday bir düzenleme diye düşünüyorum. Bir de oylama; işte, evi kiraya vereceğiz, kaç kişi oylayacak, yüzde 100'ünün rızasını almak... Yüzde 50 teklifi geliyor. Mesela, şimdi bütün bunların da düzenlenmeye ihtiyacı var. Şimdi, 4 konutlu bina ile 100 konutlu bina aynı olabilir mi? 4 konutlu binada bir kişiyi ikna ettiğinizde zaten yüzde 50'yi bulursunuz. 4 kişiyi ikna etmek yüzde 100 kolay ama 100 konutlu bir yerleşimde, bir sitede gerçekten bu tür bir faaliyete ihtiyaç olan bir alan varsa bunun düzenlemesi nasıl olacak? Dolayısıyla yasa yapıcı olarak yasada bütün bu nüanslara, bütün bu farklılıklara dikkat etmek zorundayız. Yani ne demeliyiz? İşte, şu konut sayısına kadar şu istenir. Belli bir konut sayısından sonra -çünkü o rakamlar büyüdükçe onun nispi temsiliyetinin etkisi azalacağı için- orada deriz ki: Şu sayıyı aştıktan sonra şu oran yeterlidir, buna göre bir düzenleme. 400 konutlu siteler var arkadaşlar, 400 konutlu sitede 400 kişiyi ikna etmek komedi filmi gibi bir şey olur, böyle bir şey mümkün mü? Tabii ki değil. Demek ki orda baremler oluşturmalıyız. Aynı şeyi cezalar için de söyleyebiliriz. Mesela, buraya yazılmış, 100 bin lira, 1 milyon lira. Bunlar nasıl konutlardır ki kiraya veriyor, bir hata yapıyor, 100 bin lira ödüyor. Belki on senede 100 bin lira alacaktır, öyle konutlar var. Burada yasa yapıcı, yasa koyucu her şeyden önce hayatın o normal koşullarını dikkate almak zorundadır, böyle 100 bin lira, 1 milyon lira gibi rakamlar yazılıp geri verilebilir mi? Madem konut kiralamayla ilgili bir iş yapıyoruz, o zaman şöyle demeliyiz değil mi: Emsal bedelinin, emsal kira bedelinin 2 katı, 3 katı, 4 katı gibi yani onun bir baremi olmalı, onun bir referansı olmalı. 100 bin lira yazdım oraya, gitti, gelecek sene ne olacak? Yeniden değerlemeye göre mi artacak, neye göre artacak? Ve bu 100 bin lira bugünün 100 bini. Yüksek enflasyon altında bir ülke, zaten bu denli yüksek enflasyon bu krizlerin bir nedeni ama cezalandırmada bir ölçülülük olmak zorunda. Yasa teklifi böyle hassasiyetleri, böyle farklılıkları dikkate almaksızın her şeyi, torba yasa olduğu gibi herkesi de torbaya sokmuş; herkes sanki aynı, aynı torbada, aynı ekonomik koşullarda yaşıyor, aynı illerde yaşıyor, her şeyiyle aynılaştırılmış. Öyle olmaz, bütün toplumdaki farklılıkları dikkate almak zorundayız. Evet, turizm sektörünün içinde yaşadığı sıkıntıları da dikkate almalıyız ama toplumun ihtiyaçtan kaynaklanan tasarruflarını da dikkate almak zorundayız.
Teşekkür ederim.