| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | On İkinci Kalkınma Planının (2024-2028) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin (3/770) Birinci Bölümü |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 23 .10.2023 |
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sunumları için Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz Bey'e teşekkür ediyorum.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2'ncisi olan On İkinci Kalkınma Planı'nın milletimizin huzur ve refahına, demokrasinin gelişmesine, daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye'nin inşasına vesile olmasını temenni ediyorum. Hazırlanmasında emeği geçen, katkı veren herkese teşekkür ediyorum.
Kalkınma planıyla ülkemizin gelecek beş yıldaki ekonomik ve sosyal hedef ve istikameti ile bunlara nasıl ulaşılacağına ilişkin strateji ve politikalar ortaya konulmaktadır. Kuşkusuz bu planlamanın, uzun vadeli temel hedefler doğrultusunda, devletin devamlılığı anlayışıyla, Türkiye'nin doğal ve beşerî kaynaklarının, varlık ve yükümlülüklerinin, fırsat ve kısıtlarının, millî hedef ve politikalarının dikkate alınarak yapılmış olması esastır. Öngörülemeyen durumlar, beklenmeyen olaylar, iç ve dış siyasi ve ekonomik gelişmeler kısa ve orta vadeli hedeflerde sapmaya sebep olsa da bize göre esas olan, Türkiye'nin uzun vadeli küresel güç ve lider ülke olma hedefi için gerekli ekonomik, sosyal ve siyasi altyapıyı hazırlamaktır. İnanıyoruz ki Türkiye bugün bu kulvardadır. Günümüzde yaşanan küresel belirsizlikler, jeopolitik gerilimler, iklim değişikliği ve afet kaynaklı riskler ile ticari korumacılık eğilimleri karşısında uluslararası iş birliği ve etkin politika koordinasyonu giderek daha da önemli hâle gelmiştir.
Türkiye, cumhuriyetin ilanıyla Atatürk'ün öncülüğünde siyasi, askerî, iktisadi birçok alanda atılımlar gerçekleştirmiştir. 1963'te başlayan planlı dönemden itibaren de ülke kalkınmasını sağlamak amacıyla hazırlanan ve uygulamaya konulan kalkınma planlarıyla temelde toplumun refah seviyesinin yükseltilmesi, sanayileşmenin temin edilmesi, dış kaynak bağımlılığının azaltılması, istihdam sorununun çözülmesi, gelir dağılımı adaletinin sağlanması ve neticede çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılması amaçlanmıştır. Plan hedefleri ulaşılmak için konulduğuna göre, dönemin sonunda alınan mesafe ile ulaşılamayan hedefler ve nedenlerinin ortaya konulması ilerisi için yol gösterici olabilecektir. Kalkınmış bir ülke olabilmek, ekonomik büyüklüklerin yanında, ekonomideki niteliksel gelişmeler, yaşam standartlarında yükselme, insani kalkınma, sosyal gelişme ve çevre hakkını temin etmeyi sağlayacak planları yapmakla mümkün olabilecektir. On İkinci Kalkınma Planı'nın bu anlayış çerçevesinde, ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınma sürecinin bütüncül, kapsayıcı ve çok boyutlu bir bakış açısıyla hazırlandığı anlaşılmaktadır. Planın vizyonu, Türkiye Yüzyılı'nda çevreye duyarlı, afetlere dayanıklı, ileri teknolojiye dayalı yüksek katma değer üreten, geliri adil paylaşan, istikrarlı, güçlü ve müreffeh bir Türkiye olarak belirlenmiştir.
Planda 2053 hedeflerine de yer verilerek Türkiye'nin üst gelir grubu ülkelerden biri olarak dünyanın 10 büyük ekonomisi ve satın alma gücü paritesine göre ilk 5 ekonomisi arasında yer almak, imalat sanayisinin millî gelirdeki payını yüzde 30'un üzerine çıkarmak, yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayisi ihracatındaki payını yüzde 17'ye yükseltmek ve dünyanın en değerli 100 markası arasında en az 5 Türk markasının yer almasını sağlamak gibi yüksek hedefler öngörülmüştür.
Plan, istikrarlı büyüme, güçlü ekonomi; yeşil ve dijital dönüşümle rekabetçi üretim; nitelikli insan, güçlü aile, sağlıklı toplum; afetlere dirençli yaşam alanları, sürdürülebilir çevre ve adaleti esas alan demokratik iyi yönetişim olmak üzere 5 ana eksenden oluşmaktadır. Ayrıca, hukukun üstünlüğünün, demokrasinin, temel hak ve hürriyetlerin güçlendirilmesi, ekonomide istikrar ve sürdürülebilirliğin sağlanması, enerji ve gıda arz güvenliğinin tesis edilmesi ve uluslararası iş birliklerinin ve stratejik ortaklıkların güçlendirilmesi gibi konular planın genel çerçevesini oluşturmaktadır.
Orta ve uzun vadede ekonomik ve sosyal alanda hedeflenen temel yapısal dönüşümlere yönelik önemli adımları içeren On İkinci Kalkınma Planı'nın hayata geçirilmesiyle ülkemizin gelişmiş ülkeler liginde yer almasına bir adım daha yaklaşılmış olunacaktır. Bu kapsamda, On İkinci Kalkınma Planı'nı, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma hedefi doğrultusunda, önümüzdeki otuz yılda dünyayı şekillendirmesi beklenen gelişmeler dikkate alınarak hazırlanan, kapsamlı ve uzun vadeli bir yol haritası olarak değerlendiriyoruz.
Değerli Komisyon üyeleri, bilindiği gibi dünya pandemi ve ardından yaşanan Ukrayna-Rusya savaşının etkisiyle üretimde daralma, gıda ve enerji kriziyle karşı karşıya kalmıştır. Üretim kısıtlarına bağlı emtia fiyat artışları 2022 yılını tüm dünyada enflasyon yılı yapmıştır. Bunları ifade eleştiriliyor olsa da bize göre hakkaniyetli bir analiz bu hususları da dikkate almayı gerektirmektedir. Şüphesiz ekonomilerin kırılganlık dereceleri, küresel gelişmelerden etki derecesini de farklılaştırabilecektir. Ayrıca, Türkiye'nin terörle mücadele gibi kendine özgü meselelerini de göz ardı etmemek gerekir. Bu süreçte uygulanan sıkı para politikaları ve alınan tedbirlerle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde enflasyon düşüş eğilimini sürdürmekle birlikte, enerji başta olmak üzere, emtia fiyatları nedeniyle hâlâ yüksek seviyelerini korumaktadır. Küresel ekonomide yaşanan sıkıntılı süreçte uygulanan daraltıcı politikalar nedeniyle ABD ve AB ülkelerinde resesyon kaygıları yaşanmıştır. Bunun yanı sıra, jeopolitik gerilimlerin de yükseldiği böylesi bir dönemde Türkiye, uyguladığı ekonomik ve sosyal politikalarla yaşanan olumsuzluklardan vatandaşlarımızın daha az etkilenmesi için gayret göstermiş, süreci başarıyla yöneten ülkelerden biri olmuştur.
Dış politikada atılan tarihî adımlar, terörle mücadelede elde edilen başarılar, tam bağımsızlık yolunda ortaya konulan millî politikalar huzur ve güven ortamının tesisini mümkün kılmış, etrafımız ateş çemberiyken Türkiye bir huzur ve güven adası olmuştur. Türkiye'nin diplomatik hamleleri, çözüm odaklı inandırıcı girişimleri Türkiye ekonomisine güveni de arttıran unsurlardan olmuştur. Yakın siyasi tarihimize bakıldığında 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ve sonrasında maruz kalınan terör eylemleri, ekonomik operasyonlar, dünyayı kasıp kavuran Covid-19 salgını, 6 Şubat depremi, kararlılıkla sürdürdüğümüz terörle mücadele, sel, yangın, ve diğer doğal afetler ile Ukrayna-Rusya savaşının küresel ekonomide yarattığı krize rağmen Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı avantajlarla bu süreçleri başarıyla yönetmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin uygulandığı son beş yılda Türkiye ekonomisi en çok büyüyen, en fazla istihdam yaratan, enerji hariç cari fazla verebilir hâle gelen, bütçe açığını gayrisafi yurt içi hasılaya oranla yüzde 1'e düşüren, en az borçlu ülkelerden biri olmuştur. On üç yıl boyunca kesintisiz büyümeyi başaran Türkiye ekonomisi, büyüme eğilimini devam ettirerek 2023 yılı ilk yarısında yüzde 3,9 büyüme oranıyla on iki çeyrektir kesintisiz ve güçlü büyüme performansı göstermiştir. Büyümeye bağlı olarak OECD ülkeleri içinde en çok istihdam yaratan ülkelerden biri olmayı başaran Türkiye, 2022 yılında istihdamda ve iş gücüne katılımda görülen artış eğilimini 2023 yılında da devam ettirmiş ve ilk sekiz ayda istihdam 31 milyon 686 bine ulaşmış, işsizlik oranı da 9,2'ye gerilemiştir. Küresel ekonomik aktivitede yaşanan ivme kaybına rağmen Türkiye'nin ihracat artışı devam etmiştir. 2022 yılında 254,2 milyar dolara ulaşan ihracat rakamıyla küresel mal ihracatından aldığı payı da ilk defa yüzde 1'in üzerine yükseltmiştir. 2023 yılının ilk sekiz ayında ihracat, dış talepteki düşüş nedeniyle bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,3 oranında azalarak 187 milyar 464 milyon dolar, ithalat yüzde 1,3 oranında artarak 274 milyar 755 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Bunlarla birlikte, vatandaşlarımızın hayatını yakından etkileyen enflasyon, şiddeti azalsa da Türkiye'nin önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam etmektedir. Türkiye'de 2022 yılında uygulanan tüm sübvansiyonlara, enflasyonla mücadele kapsamında vazgeçilen vergilere ve ilave sosyal desteklere rağmen başarılı bir bütçe performansı sergilenmiştir. Bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1 olurken dört yıllık aradan sonra Türkiye yeniden faiz dışı fazla vermiştir.
6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen ve asrın felaketi olarak nitelendirilen deprem sonrasında devlet-millet iş birliğiyle yaraların sarılmasına ve deprem bölgesinin yeniden inşa ve ihyasına odaklanılmıştır. Depremlerin yol açtığı hasarın onarımına yönelik harcamalar bütçeye ciddi bir yük getirmiş, nitekim 2023'ün ilk dokuz ayında merkezî yönetim bütçe açığı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 77,7 artarak 512 milyar 602 milyon Türk lirası olmuştur. Parti olarak her şartta önceliğimiz depremin yaralarının sarılmasıdır, Hükûmetimiz de bu kararlılıktadır; nitekim, kalkınma planı ve bütçenin bu anlayışla hazırlandığı görülmektedir.
Türkiye, kamu borçluluğu, reel sektör borçluluğu ve hane halkı borçluluğu bakımından da düşük bir riskliliğe sahiptir. Maastricht Kriterleri dikkate alındığında Türkiye dünyanın en az borçlu ülkelerinden olmaya devam etmektedir. 2022 yılında AB tanımlı genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 31,7 düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu oran gelişmekte olan ülkelerde yüzde 65, gelişmiş ülkelerde ise yüzde 109'dur. AB tanımlı genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2023 yılı birinci çeyreğinde yüzde 31,1; ikinci çeyrekte ise yüzde 34 olmuştur. Ukrayna-Rusya savaşının olumsuz etkileri devam ederken, Orta Doğu'da yaşanan İsrail-Filistin çatışması ve OPEC ülkelerinin üretimi azaltma kararıyla petrol fiyatlarındaki artış, ödemeler dengesindeki toparlanma hızını yavaşlatmıştır. Bununla birlikte, turizmde yaşanan sevindirici gelişmelerle beraber, hizmet gelirlerinde devam eden artış eğilimi, cari işlemler dengesini desteklemeyi sürdürmektedir.
Değerli Komisyon üyeleri, plan dönemi sonu olan 2028 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın 1 trilyon 589 milyar dolara, kişi başı millî gelirin 17.554 dolara, ihracatın 375 milyar dolara çıkarılması; ekonominin yıllık ortalama yüzde 5 oranında büyümesi, işsizlik oranının yüzde 7,5'e, enflasyon oranının yüzde 4,7'ye düşürülmesi hedeflenmektedir.
Ekonomik refahla birlikte, vatandaşlarımızın mutlu, sağlıklı, güvenli yaşam sürebilecekleri, temel hak ve özgürlüklerin adil ve hızlı çalışan bir hukuk sistemiyle korunması gerekmektedir; ayrıca, öngörülebilirliği yüksek kamu politikalarıyla fırsat eşitliğine dayalı, kolay erişilebilir kamu hizmetleri sunulması da esas olmalıdır.
Önümüzdeki dönemde, Türkiye'nin aktif bir diplomasiyle küresel toplumun güçlü ve saygın üyesi olma konumunu sürdürmesi, küresel ve bölgesel sorunların çözümüne yönelik etkili politikalar üretmeye devam etmesi öngörülmektedir.
Sanayi ağırlıklı ve ihracata dayalı nitelikli büyüme anlayışıyla, ekonomide istikrar ve sürdürülebilirliğin sağlanması, afetlere dirençli yaşam alanları ile medeniyet temelli, akıllı ve sürdürülebilir şehirlerin tesis edilmesi öncelikli amaçlar olarak ortaya konulmaktadır.
Türkiye, başta deprem olmak üzere sel, heyelan, çığ gibi afetlere maruz bir ülkedir. Bize göre, sağlıklı bir kentleşme için, afete maruz kalmadan önce risk yönetimi önemli bir husustur. Jeolojik etütlere dayalı uygun yer seçimi, konut ve sektörler için yeterli planlı alanların tahsisi, uygun malzeme ve teknoloji kullanımı, sürdürülebilir çevre ve her aşamada etkin denetim sağlıklı kentleşmenin vazgeçilmezleri olmalıdır. Mevcut yerleşimlerin depreme ve diğer afetlere uygun hâle getirilmesi, kentsel dönüşümlerle mümkün olacaktır. Başta İstanbul olmak üzere deprem riski taşıyan yerleşimlerin süratle dönüştürülmesi ertelenemez bir gerekliliktir. Bu doğrultuda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle oluşturulan Kentsel Dönüşüm Başkanlığını değerli bir adım olarak görüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan konuya ilişkin mevzuat değişikliğinin de süratle sonuçlanmasıyla birlikte, dönüşüm sürecinin hızla ilerletilmesini gerekli görüyoruz.
Kalkınma planında insan odaklı ve kapsayıcı bir kalkınma yaklaşımı benimsenerek dayanıklı bir aile ve toplum yapısı ile millî ve insani değerleri haiz, eğitimli, kültürlü, üretken ve sağlıklı nesillerin geleceğe taşınmasının amaçlanması; toplumun temeli olan ailenin korunması, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın millî ve manevi değerler yanında çağdaş gelişmeleri bilen bir yaklaşımla yetiştirilmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Kamuda liyakat ilkesinin hâkim olduğu, değişen koşullara uyum sağlayan kamu personel sisteminin gerçekleşmesini, ülkemizin nitelikli insan kaynağının bütünüyle değerlendirilmesinin yanı sıra, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağlıklı işletilmesini de sağlayacak bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz.
Değerli Komisyon üyeleri, Milliyetçi Hareket Partisinin stratejik hedefi, 2053 yılında Türkiye'nin lider ülke ve süper güç olmasını sağlamaktır. Daha 1990'lı yılların başında, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, 2023 yılında Türkiye'nin bölgesel güç ve lider ülke, 2053'te ise tüm dünyanın süper güç olarak kabul ettiği bir ülke olmasını sağlama vizyonunu ortaya koymuştur. On İkinci Kalkınma Planı'nda yer verilen hedefleri bu doğrultuda önemli buluyoruz. Ayrıca, belirlenen hedeflerin ulaşılabilir bir nitelik taşıdığını, o sebeple inandırıcı bulunduğunu düşünüyor, Türkiye'nin önünü açacağına inanıyoruz. Şüphesiz, Türkiye, dışa açık ve rekabetçi bir yapı içerisinde, dünya ekonomisiyle bütünleşerek, bölgesel ve küresel gelişmelerin önde gelen belirleyicileri arasında yer almalıdır. Ekonomi politikalarının merkezine insanı koyan; eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir yönetim anlayışıyla toplumsal refahın artırılması temel olmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi, program ve seçim beyannamelerinde, ekonomideki temel sorunları aşarak ileri teknoloji kullanan, yenilikçiliği, verimliliği ve istihdamı gözeten, rekabet gücü yüksek üretim ekonomisini tesis etmek ve toplumun refah düzeyini artırarak sosyal dokuyu güçlendirmek amacıyla ülkemizin kendi imkân ve şartları ile doğal ve beşerî kaynaklarını dikkate alan, bağımsız, millî ve üreten bir ekonomi programının hayata geçirilmesini öngörmüştür. Bu çerçevede, 9 temel alanda reform niteliğinde yapısal tedbirlerin alınmasını önermiştir. Bunlar; üretimin artırılması ve ithalat bağımlılığının azaltılması, yurt içi tasarrufların ve yatırımların artırılması; vergi reformu; harcama reformu; gelirin adil bölüşümü ve yoksullukla mücadele reformu; tarım, hayvancılık ve kırsal kalkınma reformu; iş gücü piyasası ve çalışma hayatına ilişkin reformlar; ekonomik güvenlik ve dijital ekonomiye uyum reformu ve iklim değişikliğine uyum politikaları reformudur. Kalkınma planında ekonomi yönetiminde eş güdüm ve uyumun esas olacağı, ekonomi yönetiminin koordinasyonunun güçlendirileceği, ayrıca vurguladığım reform alanlarına işaret eden benzer ekonomik hedef ve politikalara yer verilmesini değerli buluyoruz. Bunların yanı sıra, plan dönemi uygulamalarının, Türk milleti ortak paydasında yaşama iradesinin güçlendirilmesine, toplumsal ahlak ve kalitenin tesisine, terörün kökünün kazınmasına, çok boyutlu millî bir dış politikayla caydırıcı bir savunma ve güvenlik politikası uygulanmasına yardımcı olmasını temenni ediyoruz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uygun ve sistemin tüm unsurlarıyla kökleşmesi için, başta planda da öngörülen katılımcı ve kapsayıcı yeni bir anayasa olmak üzere, Meclis İçtüzüğü de dâhil, diğer uyum düzenlemelerinin yapılmasını gerekli görüyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye'nin büyümesi ve gelişmesi, daha güçlü bir ülke olması için bu plan dönemini önemsiyor; demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü esasında ekonomik ve sosyal olarak süratle yol alabilmemiz için her türlü gayreti göstereceğimizi ifade ediyoruz. Biz, Türkiye'nin önüne aydınlık ufuklar açarak ülkemizi ve milletimizi güvenli bir geleceğe taşımaya kararlıyız. Biz, dünyayı Türkçe okuma ve kavrama dirayetiyle, Türkiye'nin millî ve üniter devlet yapısına riayetle cumhuriyetin yeni yüzyılının Türk ve Türk yüzyılının doğumu olacağına inanıyoruz.
Bu düşüncelerle On İkinci Kalkınma Planı'nın ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.