KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, Komisyonumuzun ilk resmî toplantısı dolayısıyla ben de sizlere yeni dönemdeki çalışmalarımızda başarılar diliyorum. Komisyonumuzun ülkemizin pek çok sorununa ama özellikle de deprem riski taşıyan bölgeler olmak üzere, bu bölgelerde yaşayan yurttaşlarımızın ya da deprem riski altındaki bölgelerde yaşayan yurttaşlarımızın sorunlarına çözüm bulma konusunda ivedilikle çalışacağını yürekten diliyorum.

Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen ve bugün de görüşülmeye devam edecek olan turizm yasasının Komisyonumuz tarafından görüşülmemesinin kesinlikle yanlış olduğunu belirterek sözlerime başlamak istiyorum. İlgili yasa teklifinin tüm maddeleri Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun doğrudan görev tanımı alanına giren başlıklardı. Daha önce Parlamentoda bizim Komisyon üyesi arkadaşlarımızla farklı başlıklar altında görüştüğümüz, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ya da uygulamada yaşanan sıkıntıları gidermek üzere gelen teklifin Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesinin doğru olmadığını, tali komisyon olarak da Komisyonumuzun toplanmamış olmasının yeni Parlamentonun bu dönemi açısından uygun olmadığını belirtmek istiyorum. Yine, bir teşekkürüm de Sayın Başkanım, yine size, hem eleştiri yapıyorum hem teşekkür ediyorum. Dün -gündem dışı- Sayın Bakan Yardımcımız Vedad Gürgen'in ağırlıklı olarak Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin katıldığı bir çalışmada yasaya ilişkin sunum yapıyor olmasının ve bizi bilgilendirmiş olmasının da Parlamentodaki milletvekillerinin çalışma usulleri açısından olumlu bir yöntem olacağını belirtmek istiyorum.

Şimdi, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biz 27'nci Parlamento Döneminde Elâzığ, arkasından İzmir ama sonrasında da Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizi etkileyen çok büyük ölçekli bir deprem yaşadık. Komisyonumuzun dışında kurulan deprem komisyonları da 2 tane rapor yayınladı ama en ağırlıklısı da önümde bulunan 449 sıra sayılı Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin hemen seçimlere giderken mayıs ayında yayınlamış olduğu bu rapor. Şimdi, bu rapor çok değerli, ben bütün arkadaşlarımızın Meclis Başkanlığından bu raporu temin ederek incelemesinin faydalı olacağını düşünüyorum.

Bugün Komisyonumuzun gündemine gelmiş olan yasa teklifi, aslında, bizim uygulamada gördüğümüz pek çok sorunun, daha önce 27'nci Parlamento Döneminde farklı başlıklar altında gündeme gelen ve Mecliste yasalaşmış olan pek çok yasa teklifinin eksiklerini gidermek açısından bir teklif olarak önümüze çıkıyor. Ama bunların yani bu raporda anlattığımız ve çözülmesini istediğimiz başlıkların büyük bir çoğunluğunun da... Hani kamuoyuna yansıdığı biçimiyle bütün televizyonlar "Kentsel dönüşüm yasa değişikliği geliyor, yeni bir yasa geliyor." dedi, bütün belediye başkanları bizi arıyor, kamuoyunda ilgili ve ilgisiz bütün insanlar "Kentsel dönüşümle ilgili yeni bir yasa geliyor, içinde neler var?" dediklerinde, açıkçası içinden bir şey çıkmadı. Mesela ne çıkmadı, söylemek istiyorum: Mesela, güçlendirmeyle ilgili hiçbir şey yok bu yasa teklifinin içinde. Biz riskli yapı stokunun şehir merkezlerinde kalan kısımlarının rezerv alan ilan edilerek buralarda bir dönüşüm yapılmasıyla, bu konuyla ilgili Kentsel Dönüşüm Başkanlığının kurulmasıyla, tebligat süreçlerinin kısaltılmasıyla ilgili önermeler yapıyoruz ama Türkiye'deki yüz binlerce, milyonlarca riskli yapı stokunun dönüştürülmesi konusunda sadece yıkıp yapmanın dışında, bu binaların zeminlerinin güçlendirilmesi, birtakım yöntemlerle "jet grout" ya da dolgu yöntemleriyle zeminlerin iyileştirilmesi, kolonların ya da perde sistemlerinin iyileştirilmesi, kısa kolonların ortadan giderilmesi, zeminlerdeki zayıf döşemelerin giderilmesi, asma katlarla ilgili oralardaki mühendislik hatalarının giderilmesi gibi pek çok başlık altında yapılacak olan düzenlemeyi, yıkılacak olan binalarımızın en azından içindeki insanlara mezar olmadan ayakta kalmasını sağlayabilecek bir düzenlemeyi hâlâ Parlamentonun gündemine getiremedik. Yine, yapı dönüşüm ve yenileme sürecinde vatandaşla yapılacak olan uzlaşmalar, yapı envanter kayıtları, bütün bunlarla ilgili olarak da alınması gereken yasal düzenlemeleri gündemimize almadık.

Bakın, raporun 844'üncü sayfası, önerme yapmışız, teşekkür ediyorum, aynen şöyle: 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında riskli alanlarda dönüşüm için gerekli çoğunluğun 2/3'ten yüzde 50 artı 1'e çekilmesini biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak teklif etmişiz. Yasa teklifinin içinde var, teşekkür ediyoruz yani muhalefetin yapmış olduğu bir önermenin iktidar tarafından da yapılan önermelerle birlikte değerlendirilmesini doğru buluyoruz ama mevcut yapıların, afete ilişkin yapılan planların şeffaflığına öncelik verilmesiyle ilgili bir düzenlemeye acil ihtiyaç vardı. Yine, biz bu dönem içinde kentin büyümesine ve saçaklanmasına elvermeyecek şekilde afet durumunda kullanılmak üzere yaşam koridorlarının da artık bir yasa metninin içine girmesinin şart olduğunu söyledik. Kentlerin nüfus yoğunluğunu artırarak, katsayılarını büyüterek dönüşümde imar artışları getirmenin ötesinde bu kentlerin bugün on yıl, yüz yıl yani yüz yıl sonraki insanlığın ihtiyacı olan gereksinimleri karşılayacak yeni bir planlama anlayışıyla girmesi konusundaki önermeler dikkate alınmadı. Bakın, Türkiye'nin 1927 nüfus sayımında ortalama nüfus ömrü 35; bugün erkekler 78, kadınlarda 84 yaşı konuşuyoruz. Bu elli yıl sonra 90'lı yaşların üzerine çıkacak ve toplumun büyük bir çoğunluğu 65 yaşından sonra otuz yılın üzerindeki bir yaşamını emekli olarak yaşayacaklar. Bu insanların yaşamlarını sürdürebilmesi için köyüne gitmek dışındaki... Elli yıl sonra insanların köylerle bağlantısı da tamamen kesileceğinden ya da toplumun büyük bir çoğunluğunun kırsalla olan bağlantısı sosolojik olarak kesileceğinden bu insanların ihtiyacı olan yeşil alanların mutlaka düzenlenmesi konusunda önerme yapılması gerekiyordu.

Yine, biz "rezerv alan" tanımını yaparken geçici konut alan üretme konusunda da yasa teklifinin içine bir şey koymadık. Yani sadece biz arkadaşlar mülkiyet sahibi olan insanların hukuksal sıkıntılarını çözmek açısından olayı değerlendiriyoruz. Oysa büyük kentlerde her 100 kişiden 40'ı kiracı. Kiracılarla ilgili yasaların içinde hiçbir şey yok. Yani kiracılarla ilgili bir düzenleme olmadığı gibi mülkiyet sahibi, yasalar gereği hak sahibi olmamış, tapu tahsisli, hazine ya da kamu arazileri üzerinde mülkiyeti olan insanların durumuyla ilgili de yeni bir düzenlemenin olmadığını görüyoruz.

Yine, yasanın içinde ne var? Kentsel yeşil alanların güçlendirilmesi, dere yatakları, vadileri esas alan ekolojik koruma yaklaşımı planlarının benimsenmesi, ayrık düzen yapılaşmalarda toprak zeminin korunması. Yani bu iklim krizinden kaynaklanarak toprak zeminlerin olabildiğince yani bunların artık yasalar tarafından yerel yönetimlerin ya da plan yapıcılarının önüne gelmesi lazım. Parsel bütününde bodrum katlarının yapılmasını bir önceki yasa teklifini de zorunlu hâle getirdik ama ters dublekslerle ilgili düzenlemeyi hâlâ koymadık. Yani bodrum katlarının iskân edilmemesi, dere yataklarında ya da bu bölgelerde yaşayan insanların ani su baskınlarıyla bir gölün içinde, bir suyun içinde, bir havuzun içinde kalarak boğulmalarını engelleyecek olan düzenlemeleri maalesef koymadık.

Yine, ne yaptık biz? Yani ne önermişiz de olmamış? Mevzuatta yapılması gereken değişiklikler konusunda hâlâ bir ilerleme yok. Bu yasa teklifinin içinde mesela kültür varlıklarıyla ilgili bir düzenleme yok Sayın Bakanım. Yani kültür varlıklarındaki yenileşme ve bu binaların ihya edilmesi, onarılması, güçlendirilmesi ve deprem riski karşısında nasıl ayakta kalacakları konusunda hâlâ... Yani bu yasanın içinde olmamasını eleştirmiyorum kamuoyuna öyle bir dönüşüm yasası geliyor denildi ki herkes artık bu 27'nci Parlamento Döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş olan konuların Komisyonumuz tarafından yasallaşacağını bekliyordu. Kültür varlıkları konusunda ciddi bir eksiklik var ve onlar ayakta durmakta zorlanıyor. Yani yananlar yanıyor ama geriye kalanların büyük bir çoğunluğu; tıpkı Antakya'da, Hatay'da gördüğümüz gibi ya da Malatya'da, Adıyaman'da, Kahramanmaraş'ta gördüğümüz gibi kültür varlıklarımızın çok büyük bir çoğunluğu deprem riski karşısında yok oldu ve onların yeniden ihya edilmesi için de on yıllarca geçecek bir zamana ihtiyaç var.

Yine, dönüşüm projelerinin öncelikle sosyoekonomik kırılganlığı yüksek yani kentin hareket etme seçenekleri daha kısıtlı olan bölgelerden başlaması gerektiği noktasında bir önermenin mutlaka yasanın içinde olması gerekir.

Bakın, İstanbul'da kentsel dönüşüm nerede yapılıyor? Kadıköy'de yapılıyor, Beşiktaş'ta yapılıyor, Etiler'de yapılıyor, Florya'da yapılıyor, Zeytinburnu'nda yani ya boğazın etrafında imar planı olan bölgelerde ya Marmara Denizi'nin Adaları gören alanlarda ya da şehrin en merkezî noktalarında yapılıyor. İstanbul'la ilgili özellikle deprem riskinin en fazla etkileyeceği Bağcılar, Güngören, Esenler ya da Ümraniye'nin arka mahalleleri ya da bizim Güngören fay zonu dediğimiz boşluklu kireç taşı döşemenin ağırlıklı olduğu bölgelerle ilgili yani yasa koyucunun bazı önermeler yapmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yani sosyoekonomik anlamda kırılgan olan toplum kesimlerinin mutlaka güçlendirilmesiyle ilgili, oralardan başlanmasıyla ilgili de bir çabanın olması gerekirdi.

Yine, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kentsel dönüşümle ilgili yaygın bir kanı var. Bu kanıyı maalesef geçen Parlamento döneminde de çözemedik, bu dönemde de çözme konusunda yasal düzenlemeye ihtiyaç var. Nedir? "Kentsel dönüşüm, rantsal dönüşüm müdür?" Yani kentsel dönüşümün rantsal dönüşüme tabi olmaması için o kentte kırk yıl, elli yıl, altmış yıl yaşayan... Eskiden rezerv alanlar daha çok askerî alanlardan, boş alanlardan, tarım topraklarından oluşan alanlardan oluşuyordu, şimdi yasa onun içine şehir merkezlerindeki alanları da katıyor; buralarda kentsel dönüşümün ya da afet odaklı dönüşümlerin bir rantsal dönüşüme dönüşmemesi konusunda azami gayretin gösterilmesi gerekir. Yasanın içinde buna ilişkin bir düzenleme var mı? Maalesef yok.

Yine, deprem sonrası yapılan uygulamalar öncelikli olmak üzere kentsel dönüşüm süreçlerinde imar hakkı transferleri, trampa, gayrimenkul sertifikası, gayrimenkul yatırım fonu gibi hukuk araçlarının değerlendirilmesi ve kooperatifler üzerinden gelişmeye ilişkin altyapıların oluşturulması konusunda bir ihtiyaç hasıl olmuştu. Burada bunları da açıkçası görmüyoruz.

Yine, bizim geçen dönemde kentsel dönüşümle ilgili burada ısrarla belirttiğimiz bir konu vardı, özellikle tekil yapıların dönüşümünde. Tekil yapıların dönüşümü konusunda İstanbul'da ya da başka şehirlerde imar planlarında yapılan değişikliklerle çatı katlarının da iskân edilmesi ve bir alt katla ilişkilendirilmesi konusunda plan hükümleri geldi ancak biz biliyoruz ki 70'li, 80'li yıllarda yapılan binaların hiçbirinde dubleks kat yok. Bu katların yapılması durumunda ya en üst kattaki kişi o dubleks hakkını kullanacak yani bunun karşılığında bir şufa hakkı ödemek zorunda olacak ki çoğunlukla emekli insanların yaşadığını düşünürsek bu şufa haklarını, bu değer artışları ödeyemedikleri için maalesef dönüşümlerde bu alanlar kullanılamıyor. O noktada Kahramanmaraş... Yani bu 449 sayılı Meclis çalışmalarında ifade ettiğim biçimiyle dubleks katlardaki yapılan ilave imalatların kentsel dönüşümde finansman kaynağı yaratmak açısından bağımsız bölüm numarası alabilmesi ve bunların değerlendirilmesi konusundaki bir düzenlemeye acil ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum. Yani bunun artık beklenecek bir durumu yok. Özellikle şehrin 1970'lerde, 80'lerde kooperatifler eliyle yapılmış olan çok sayıdaki sitesinde ve binasında imar planları gereği kat artışı yapılamadığı için çatı katı yapma hakları olduğu hâlde bu haklar kullanılamadığından finansman ihtiyacı giderilemiyor.

Yine, finansmanla ilgili şunu belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar: Kentsel dönüşümün bir numaralı düşman enflasyondur, kentsel dönüşümün bir numaralı düşmanı ve yapı sektöründeki yüklenicilerin bir numaralı düşmanı enflasyondur. Şimdi, bakın, daha burada 150 bin lirayı konuşuyorduk biz, 150 bin lira destek verilecekti, 2020 yılının Ekim ayında Avcılar Belediye Başkanı "Ben 220 bin liraya 85 metrekare dairelere anahtar teslimi yaptırıyorum." demişti. Bugün Çevre ve Şehircilik Bakanlığının deprem bölgesinde 3+1 tünel kalıp yöntemiyle 100 metrekare konutlarının birim maliyeti 2 milyon 800 bin, 3 milyon TL'lere çıkmış durumda. Şimdi, bu kadar yüksek maliyetlerin altında dönüşümde 600 bin TL'lik bir kredi vererek -bunları da düşük faizli, uzun vadeli kredilerle- yurttaşların bu sorununun çözülebilmesi mümkün değildir. O nedenle burada başka bir handikap daha var. Barınma meselesi Türkiye'de halkın temel sorunudur ve birincil sorunudur. Anayasa'mıza göre de barınma hakkı temel bir haktır ancak 2021 yılından itibaren uygulanan yanlış faiz politikası yüzünden gayrimenkul, özellikle de konut gayrimenkulü ihtiyaç olmaktan çıkmış, bir yatırım aracına dönüşmüştür. Siz konutu yatırım aracına dönüştürürseniz; dolardan, altından, faizden, hisse senedinden daha çok kazanılır bir emtia hâline dönüştürürseniz bu ülkede o zaman gayrimenkullerin, konut gayrimenkullerinin çok büyük bir çoğunluğu rantiye kesimlerinin eline geçer, bundan dolayı da barınma sorunu giderek artar ki büyük kentlerimizde bu yanlış ekonomik politikadan kaynaklanan konutların ve gayrimenkullerin bir yatırım aracına dönüşmesinin dışında başka bir sıkıntı da yabancıların döviz karşılığında mülk satın almak yöntemiyle vatandaşlık elde etmesi de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları açısından büyük kentlerde ciddi biçimiyle gayrimenkule ulaşamamak, öğrenciler açısından da barınma meselesinde kiralık ev bulamama gibi bir handikaba yol açmıştır.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; yine, şöyle bir konuyu da Komisyonumuzun gündemine getirmek istiyorum: Kentsel dönüşümün finansal boyutundaki finans kuruluşlarının da devreye girmesiyle hem vatandaşa hem de devlete sıfır maliyet yaratacak, ilgili belediyesi tarafından planlanan "faiz desteğine benzer" olarak tanımlanan modelin devlet eliyle hayata geçirilmesi üzerine çalışmalar yapılması gerekir yani gayrimenkul fon yönetimi konusunda maalesef başarılı olamadık. Şimdi, değerli arkadaşlar -Sayın Bakan çok daha iyi bilir- kentsel dönüşümde aslında büyükşehirlerimizde, bu İstanbul açısından kaçırıldı ama başka deprem riski taşıyan illerimizin riskini biliyoruz -biz Kahramanmaraş merkezli depremde bunu gördük ama- Aydın-Denizli fay zonunun riskini biliyoruz, Muğla'daki riski biliyoruz, İzmir'de Menderes ve Gediz deltalarındaki riski biliyoruz; Türkiye'de Marmara'dan geçen bir fayın kırılması durumunda Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Tekirdağ'da yaratacağı riski biliyoruz, artık bilimsel olarak bunlar elimizde; kaç bina yıkılacağı, ne kadar insanın enkaz altında kalacağı, enkaz altında kalan insanların hangi oranda yaşamını yitireceği ya da sakat kalacağına ilişkin data ve verilerin tamamı var ama İstanbul'da askerî alanların, yeşil alanların yani kentin merkezinde kalmış olan imarsız alanların "rezerv konut yapı" adı altında planlanarak buraların imara açılması yerine kentsel dönüşümde buraların bir depo alanı gibi ve buralardan elde edilecek olan gelirlerle de o kentin dönüşümünün sağlanması gerekir. Şimdi, ben şunu sormak istiyorum hepinize: Zeytinburnu'ndaki bütün kamusal alanlar, fabrikalar, imarsız alanlar ya da Bakırköy'deki alanlar veya askerî alanlar, İstanbul'da 10 milyon metrekareden daha fazla bir alan, Türkiye'nin geneline baktığımız zaman binlerce hektarlık askerî alan imara açıldı, buralarda rant projeleri oluştu ama biz hâlâ kentin merkezinde yapı yoğunluğu yüksek olduğu için dönüşemeyen alanlarla ilgili buraların emsal transferlerinin ya da hak transferlerinin yapılabileceği alanları bulamıyoruz. Bunların her birisiyle ilgili bağlayıcı, kısıtlayıcı tedbirlerin konulması gerekir. Ben Bakanlığın bu konuda yetkin olduğunu biliyorum ama siyasi iradenin bu konudaki tercihlerini halktan yana, halkın temel sorunlarını çözmekten yana bir iradeyi güçlü biçimde desteklemesi gerekir. Ben bürokrasinin her zaman kamucu ve toplumcu bir anlayışla bu meselelere yaklaştığını biliyorum.

Yine, emtia fiyatlarıyla ilgili hâlâ bir düzenleme getiremedik arkadaşlar. Betonun metreküp fiyatı 2.800-3 bin liralara yükselmesi ve demirin fiyatındaki anormal artışlarla birlikte özellikle yapı sektöründe başlamış olan pek çok bina yarım kalmış durumda. İçinizde müteahhitlik yapan, içinizde mühendislik hizmeti veren çok sayıda değerli milletvekilimiz var. Arkadaşlar, insanların tümü de kötü niyetli değil, insanların tamamı da üçkağıtçı ve dolandırıcı değil ama öngörülemez bir yatırımın altına girmiş olan yüklenicilerin, mühendislerin ya da müteahhitlerin karşılaştığı sorunların giderilmesi konusunda maalesef bir finansal destek yok. Bugün benim yaşadığım kent olan İstanbul'un her ilçesinde 300 tane, 500 tane, 1.000 tane açılmış hafriyat çukurları var; bu çukurlar suyla dolu, belediyeler en çok orada bir çocuk öldüğünde orayı toprakla dolduruyor, hafriyatla dolduruyor ama geriye kalan şu sorunu da göz önüne almamız lazım: Bu binalardaki bu hafriyat çukurları açılmadan önce burada dönüşüme tabi olacak binalarda -10 dairede, 20 dairede- insanlar yaşıyordu. Bu insanlar müteahhitlerle anlaştılar, kat karşılığı sözleşme yaptılar, bu sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklere girdiler, müteahhit aldı, kat irtifakı kurdu, bu irtifaklarla birlikte satışlar yaptı yani içinden çıkılamaz bir noktaya geldi. Yine, burada söylemek zorundayız; "kentsel dönüşüm" dediğiniz anda Esenyurt diye bir facia var arkadaşlar. Esenyurt'ta on binlerce konut mağduru var yani bir parsel üzerinde -o belediye başkanının adı bir stada verilmiş durumda, bir an önce o stadın adını değiştirin- bin daire çıkacak olan bir sitede 5 bin daire yapılabilir mi? 5 bin daire! 3 blokluk bir arsaya 3 blok imar vermişler, 7 blok dikilmiş; bina 15 kat imar almış, 80 kat yapılmış; bunların hepsi hayalî. Üstelik bunların kat irtifaklarını da kurmuşlar arkadaşlar yani olmayan, planda olmayan binalarla ilgili tapuda işlem yapmışlar, belediyede onaylamışlar, vatandaşlar kandırılmış. Bir tane değil, bin tane değil, 5 bin tane değil sadece bir ilçede 30 bin tane konut mağduru olabilir mi? Bütün İstanbul'da yüz binlerce konut mağduru olabilir mi? Bu konuları çözmek de bu Parlamentonun görevi. Yani insanlar 30 yaşından, 40 yaşından sonra konut sahibi oluyorlar, 70 yaşından sonra artık gelir elde edemez bir noktadalar, bu on yıllık, on beş yıllık dönem içinde yaşadıkları bu mağduriyetin giderilmesi konusunda 28'inci Parlamento Dönemi, mutlaka Esenyurt konut mağdurları başta olmak üzere, bu meseleyi gündemine almak zorunda. Biz dünyanın her yerinde yaşayan insanların, Müslümanlar ile Müslüman olmayanların acılarını paylaşıyoruz, İsrail'in soykırım ve zulmü altında inleyen Filistinlilerle dayanışma gösteriyoruz ama arkadaşlar, kendi bölgemizde yaşayan insanların da barınma hakkı elinden alınmış, bütün varlıklarını kaybetmiş olan bizim vatandaşımızın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının meselesiyle de doğrudan ilgilenmek bu Parlamentonun birinci görevidir.

Şöyle tamamlayayım Sayın Başkanım: Biz, eksik olmasına rağmen yasa teklifini, bu biçimiyle, bazı hükümleri getirmesinden dolayı doğru bulduğumuzu belirtmek istiyoruz ama çok eksiği var. Önümüzdeki dönemde hem 3194 sayılı İmar Yasası'nda hem 4708 sayılı Yapı Denetim Yasası'nda hem 2863 sayılı Sit Alanları, 2960 sayılı Boğaziçi Yasası gibi çok temel yasalarla ilgili Komisyonumuzda, istersiniz öncesinde bürokrasinin hazırlayacağı çalışmalarla birlikte zaman ayıralım, emek harcayalım ve Kahramanmaraş'ta, Hatay'da ve diğer illerde yaşayan yurttaşlarımızın o deprem anında yaşadıklarını başka bölgelerde yaşayan hiçbir insanımızın yaşamaması için çaba harcamak zorundayız. Ben Kahramanmaraş merkezli depremde saat 16.00'da İstanbul'dan ilk uçakla Adana üzerinden Hatay'a gittiğimde gördüğüm manzara karşısında kendimi tarihe karşı, insanlığa karşı ve milletime karşı sorumlu bir milletvekili, bir meslek insanı olarak görüyorum. Tüm arkadaşlarımdan özellikle ricam, bu dönem başka acıların önüne geçebilirsek, bir tek insanın bile deprem riskinden kurtulması konusunda bir adım atabilirsek, alacağımız kararlarla bu insanların önünü açabilirsek, yardımcı olabilirsek görevimizi yapmış sayacağız diyorum.

Teşekkür ediyorum.