| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Sermaye Piyasası Kurulu c) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ç) Kamu İhale Kurumu d) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu e) Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu f) Gelir İdaresi Başkanlığı g) Türkiye İstatistik Kurumu ğ) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı h) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ı) Yatırımcı Tazmin Merkezi i) Bankalararası Kart Merkezi Anonim Şirketi |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 31 .10.2023 |
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, Değerli Komisyon üyeleri, Kıymetli Bakan Yardımcıları, kurum başkanları, bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum, görevinizde başarılar diliyorum. Sunumunuz için de ayrıca teşekkür ediyorum.
Coşkuyla kutladığımız Cumhuriyet Bayramı'nı ve cumhuriyetimizin 100'üncü yılını tekrar kutluyorum.
Türkiye ekonomisi ilk yüzyılında küresel ekonomik politikalarda yaşanan dönüşüm çerçevesinde önemli zorlukları aşarak uluslararası toplumun saygın bir üyesi, küresel toplumun dikkat çeken önemli bir aktörü hâline gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren bir yandan miras aldığı ekonomik yapıyı zamanın modern kurumlarıyla donatma ve millî ekonomiyi inşa etme, diğer yandan da küresel ekonomideki değişen dinamikleri takip etme çabası içerisinde olmuştur. Başlangıcından bugüne geçen yüz yıllık ekonomi politikaları döngüsünde inişli çıkışlı dönemlere rağmen küresel ekonomide ve iktisadi yaklaşımlarda benimsenen karar ve uygulamaları bilimsel ve rasyonel bir çerçevede takip etme çabasında olunmuş, içerisinde bulunduğu dönemdeki iç dinamiklere de uygun olarak küresel ekonomiyle bütünleşmeyi arzu eden bir politika seti kurgulanmıştır. Politika tercihi ve uygulama sürecindeki etkinlik iç ve dış olumsuzluklara da bağlı olarak elbette ekonomi politikalarında başarı veya başarısızlıkları belirlemiştir. Yüz yıllık tecrübeden sonra günümüzde sahip olduğu genç ve dinamik nüfusu, büyük ölçüde kurumsallaşmış ekonomisi ve üretim kapasitesiyle Türkiye Cumhuriyeti önümüzdeki süreçte dünya ekonomisinde ortaya çıkacak yeni fırsatlara hızlıca adapte olabilme ve Türkiye Yüzyılı vizyonu çerçevesinde büyük adımlar atma potansiyeline sahiptir.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; maliye ve ekonomi politikalarının hazırlanmasına yardımcı olmak ve bu politikaları uygulamak Hazine ve Maliye Bakanlığının görev ve yetkileri arasında öne çıkmaktadır. Maliye ve ekonomi politikalarını oluşturma ve uygulama sürecinin temel araçları kalkınma planları, orta vadeli planlar, yıllık programlar ve yıllık bütçelerdir. Bu politika setinin hazırlanması ekonomideki öngörülebilirliğin ön şartı, belirsizliğin giderilerek ekonomik aktörlerce güven duyulmasının önemli bir unsurudur.
Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte hükûmet kurma krizleri, koalisyon pazarlıkları gibi sistemsel belirsizlikler ortadan kalkmış, mayıs seçimleriyle tesis edilen siyasi istikrar ekonomik istikrarın da anahtarı olmuştur. Ekonomiye yön veren plan, program ve bütçe gibi politika araçlarının hazırlanarak kamuoyuna açıklanmasıyla politika oluşturmaya ilişkin belirsizlikler giderilmiş, öngörülebilir bir ekonomik süreci ifade eden bu durum iç ve dış piyasaların Türkiye ekonomisine olan güvenini artırmıştır. O hâlde bundan sonra önemli olan ve beklenen yürütülecek etkin politikalarla öngörülen hedeflere ulaşmaktır. Küresel ekonomide süregelen bir kriz iklimi devam ederken, bölgesel çatışmalar derinleşirken bunu başarmanın zorlu bir mücadeleyi gerektirdiği açıktır. Kuşkusuz Türkiye bugün içerisinden geçilen sıkıntılı süreçte yerinde ve zamanında aldığı tedbirlerle üretim çarklarını döndüren, büyüyen, istihdam yaratan, insani gelişmede öne çıkan aynı zamanda huzur ortamını tesis eden diplomatik ve siyasi başarılarıyla güven duyulan bir ülkedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak gelişmiş bir demokrasi ve istikrar içinde piyasa ekonomisinin tüm kurallarıyla işletilmesi suretiyle her bakımdan öngörülebilirliğin tesisini, ekonomide bağımsızlığı, yerli ve millî üretimi artırmayı, dış bağımlılığı azaltmayı öncelikli hedef olarak görüyor, ekonomik güvenliği millî güvenliğimizin bir unsuru olarak değerlendiriyoruz.
İstikrarlı bir ekonomik büyüme ve güçlü üretim ekonomisi tesis edilmek suretiyle üreten, istihdam yaratan ve üretilen değerden her kesimin adil pay almasını sağlayan, muhtaçların sosyal koruma programlarıyla desteklenmelerini öngören bir sosyal refah düzeni oluşturulmasını hedefliyoruz. İnsanı merkezine almayan ekonomik düzenin sürdürülebilirliğinin mümkün olmadığına inanıyoruz. O sebeple tüketim ve üretimle birlikte bölüşüm boyutuna da önem verilerek gelir dağılımı adaletinin ekonomide tesisini önemli görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, ekonomik değerlendirmelere geçmeden evvel bir hususu ifade etmek istiyorum. Rakamlar konuşulurken hep kurumlarımız eleştiriliyor başta TÜİK olmak üzere. Hâlbuki bunlar millî kurumlarımızdır; biz millî kurumlarımızın çalışmasına da verilerine de güveniyoruz, hepimizin de güvenmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira kurumlarımızı yıpratmanın hiç kimseye bir faydası yok, bunlar uluslararası akredite olan aynı zamanda kurumlar, dolayısıyla dünyanın rakamlarına güvendiği kurumlarımızın rakamlarına bizim güvenmememiz doğru olmaz diye değerlendiriyorum.
Bilindiği gibi 2021 yılındaki güçlü toparlanmanın ardından salgının devam eden etkileri, savaş kaynaklı risk ve belirsizlikler, ticaret kısıtlamaları, tedarik sürecindeki aksaklıklar, enerji ve gıda arzındaki kesintiler nedeniyle küresel ekonomi 2022 yılında ivme kaybetmiştir. Küresel enflasyondaki yüksek seyir özellikle gelişmiş ekonomilerde parasal sıkılaşma yaklaşımlarını beraberinde getirmiştir. IMF'nin ekim ayında yayınladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu tahminlerine göre 2022 yılında yüzde 3,5 oranında büyüyen küresel ekonominin 2023 yılında yüzde 3, 2024 yılında ise yüzde 2,9 oranında büyümesi öngörülmüştür.
Salgınla birlikte tarihî düşük seviyeleri gören petrol fiyatları küresel ekonomideki canlanma ve savaşın da etkisiyle 2022 yılında 120 doların üzerine çıkmış, küresel durgunlukla beraber 73 dolar seviyesine kadar inmiştir. Ancak talep zayıflamasına rağmen petrol üretici ülkelerin üretim kısıtlama kararlarından ve Orta Doğu'da yaşanan İsrail-Filistin çatışmasıyla beraber tekrar 90 doların üzerine çıkmıştır. Enerji maliyetlerindeki artış şüphesiz hem üretim maliyetlerini hem de ödemeler dengesini olumsuz etkilemekte, öngörülen makroekonomik hedeflerde konjonktürel gelişmelere bağlı sapmalara neden olmaktadır. Bununla birlikte, geride bıraktığımız süreçte Türkiye, zorlu sınamalara rağmen hedeflerine ulaşma kararlılığını sürdürmüştür. 2022 yılında yüzde 5,5'lik büyüme hızı ile son on üç yıl boyunca kesintisiz büyüyen Türkiye, 2023 yılı ilk yarısındaki yüzde 3,9 oranındaki büyüme rakamı ile de on iki çeyrektir kesintisiz güçlü büyüme eğilimini devam ettirmiştir. Cumhurbaşkanlığı yıllık programında da ifade edildiği gibi, 2023 yılı ikinci yarısında küresel düzeyde ekonomik durgunluk belirtilerine rağmen turizm ve iç talepteki seyrin ekonomik faaliyetlerdeki olumlu görünümünü koruyarak büyümeyi destekleyeceği, iç talebin seçici kredi sıkılaştırması ile kademeli olarak dengeleneceği ayrıca deprem bölgesinin yeniden inşa çalışmalarının devamıyla birlikte alt ve üstyapı yatırımlarının kamu harcamalarını artırarak, inşaat sektörünü destekleyeceği ve iktisadi faaliyeti canlandıracağı öngörülmektedir. Bu durum karşısında 2023 yılında Türkiye ekonomisinin yüzde 4,4 oranında dengeli bir iç ve dış talep kompozisyonuyla büyüyeceği tahmin edilmektedir. Türkiye'nin büyümesine bağlı olarak, istihdamı da benzer ekonomilere nazaran daha olumlu seyretmektedir. OECD ülkeleri arasında salgın öncesi döneme göre istihdamını en fazla artıran ülkelerden olmayı başaran Türkiye, 2020 yılı şubat ayına göre istihdamda 4 milyon 605 bin kişi artış göstermiş ve 2023 yılı ağustos ayında toplam istihdam 31 milyon 686 bin kişiye ulaşmıştır. Şubat 2020'de yüzde 13,5 olan işsizlik oranı, Ağustos 2023'te yüzde 9,2'ye gerilemiştir. Yıl genelinde ekonomideki canlılığın sürmesiyle yıl sonu itibarıyla istihdamdaki yıllık artışın 900 bini aşarak işsizlik oranının yüzde 10,1'e gerilemesi, 2024 yılında ise yüzde 10,3 seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu gelişmelerin yanında, vatandaşlarımızın hayatını yakından etkileyen enflasyon şiddeti azalsa da Türkiye'nin önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam etmektedir. 2022 yılı sonunda TÜFE yıllık artış oranı küresel enerji ve gıda fiyatlarındaki gelişmelerle yüzde 64,3 olarak gerçekleşmiştir. 2023 yılı Ocak-Eylül döneminde birikimli TÜFE yüzde 49,9 olmuş, temel mal ve gıda fiyatlarındaki artış başta olmak üzere, kur gelişmeleri, hizmet enflasyonundaki katılık, vergi düzenlemeleri, maliyet yönlü baskılar ile enflasyon beklentilerindeki bozulma etkisi bu artışın belirleyicileri olmuştur. Merkez Bankası eylül ayı piyasa katılımcıları anketine göre 2023 yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 67,22; gelecek on iki ve yirmi dört aya ilişkin enflasyon beklentileri ise sırasıyla yüzde 44,94 ve yüzde 23,87 olmuştur.
Türkiye, bir yandan enflasyonla mücadele ederken bir yandan da vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmeme politikası çerçevesinde gelir artırıcı politikalar uygulamıştır. Bu doğrultuda, asgari ücret vergi dışı bırakılmış, memur ve emekli maaşlarında önemli artışlar yapılmış, esnaf ve sanatkârımıza yönelik olarak nakit, hibe desteği, kredi, kira ve benzeri birçok destek tedbiri uygulanmıştır. Tarım ürünleri taban fiyatları enflasyon üzerinde belirlenmiş, tarımsal desteklerle çiftçilerimiz güçlendirilmiştir. Konut kira artış oranı yüzde 25'le sınırlandırılmış, kapsamlı bir konut seferberliği başlatılarak arz sıkıntısının aşılması hedeflenmiştir. Tüm bunların yanı sıra, ailelere yapılan sosyal destek ödemelerinin miktarlarında önemli artışlar yapılmış, kapsamları da genişletilmiştir. Atılan bu adımlar sonucunda 2024 yılının ikinci yarısından itibaren kalıcı bir dezenflasyon sürecine girileceğinin plan ve programda öngörülmesi Türkiye ekonomisinin en önemli sorun alanı olan enflasyonla mücadelede de somut sonuçların alınacağı bir süreci başlatacaktır.
Son yıllarda önemli başarı gösteren alanlardan olan ihracatımız 2022 yılında 254,2 milyar dolar olarak gerçekleşirken ülkemizin küresel mal ihracatından aldığı pay da yüzde 1'in üzerine çıkmıştır. 2023 yılında ise ihracat, dış talepteki düşüş ve yılın ilk dokuz ayında ihracat fiyatlarının yatay bir seyir izlemesi sonucunda bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,5 oranında azalmış, aynı dönemde ithalat artışı hızlı ivme kaybederek yüzde 1,2 oranında artmıştır.
2022 yılında ihracatta ve turizm gelirlerinde artışa rağmen enerji fiyatlarındaki yükseliş ile altın ithalatındaki artışın olumsuz etkisiyle cari işlemler açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 5,4 olarak gerçekleşmiştir. Orta vadeli programa göre, cari işlemler açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2023 yılında yüzde 4, 2024 yılında ise yüzde 3,1 seviyesinde gerçekleşmesi öngörülmektedir. Bununla birlikte, jeopolitik riskler ve ona bağlı enerji fiyatlarındaki artış bu hedefe ulaşmayı zorlaştıracak başat unsurlar olarak dikkat çekmektedir. 2023'te hedeflenen turizm gelirinin 56 milyar doları aşması ve ziyaretçi sayısının 57 milyona yaklaşması, hizmetler dengesi üzerinden turizmin cari işlemler dengesine olumlu yansımalarını sürdüreceğine işaret etmektedir.
Harcamalarda ortaya konulan ihtiyatlı duruş kamu maliyesinde birçok gelişmiş ülkeden daha iyi bütçe performansı gösterilmesini sağlamıştır. Bütçe 2022 yılında 168,2 milyar lira faiz dışı fazla vermiş, bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2020, 2021 ve 2022 yıllarında pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeye göre sınırlı kalarak sırasıyla yüzde 3,5; yüzde 2,8 ve yüzde 1 seviyelerinde gerçekleşmiştir. 2023 yılında ise Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin yol açtığı hasarın onarımına yönelik harcamalar bütçeye önemli bir yük getirmiştir. Bu gelişmeler doğrultusunda 2023 yılında merkezî yönetim bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının OVP'de öngörülen yüzde 3,5'lik hedefi aşarak yüzde 6,4 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. Deprem harcamaları hariç değerlendirildiğinde ise bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 3,4 seviyesinde kalması öngörülmektedir. Sayın Bakanım, sunumunuzda da ifade ettiğiniz gibi, orta vadeli program döneminde Maastricht kriterlerine uygun olarak bu oranın yüzde 2'ler düzeyine düşeceği de öngörülmektedir. Depremde hasar gören bölgelerin yeniden ihyası ve imarı ile depremin etkilerinin ortadan kaldırılması amacıyla 2023 yılında 762 milyar, 2024 yılında ise 1 trilyon 28 milyar lira harcama yapılması planlanmıştır.
Türkiye kamu borçluluğu, reel sektör borçluluğu ve hane halkı borçluluğu bakımından da en az borçlu ülkeler arasında yer almaktadır. Uluslararası Ödemeler Bankası veri tabanına göre, 2023 yılı ilk çeyreği itibarıyla Türkiye'nin hane halkı borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 11,4 iken gelişmekte olan ülke ağırlıklı ortalaması yüzde 48,4'tür. Türkiye finansal kesim dışındaki firmaların borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranında da 2023 yılı ilk çeyreği itibarıyla yüzde 51,9'la düşük riskliliğe sahiptir; aynı dönemde gelişmekte olan ülke ağırlıklı ortalaması yüzde 111,4'tür. 2022 yılında yüzde 31,7 seviyesinde gerçekleşen AB tanımlı genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2023 yılının ikinci çeyreği itibarıyla da yüzde 34 olmuştur, aynı dönemde bu oran AB ülkelerinde ortalama yüzde 83,7 olarak gerçekleşmiştir.
Bankacılık sektörümüz sağlam bir bünyeye sahiptir. 2022 yıl sonuna göre sektörün aktif büyüklüğü 2023 Eylül ayı itibarıyla yüzde 47,1 oranında artış göstermiştir. Aynı dönemde yüzde 18,52 olan sermaye yeterlilik oranı sektörün şoklara karşı güçlü olduğunu göstermekte, kredilerin takibe düşme oranı ise Eylül 2023 itibarıyla yüzde 1,53'le oldukça düşük bir riskliliğe işaret etmektedir. 17 Aralık 2021'de yüzde 69 olan yabancı paranın toplam mevduata oranı 20 Ekim 2023 haftası itibarıyla yüzde 41'e gerilemiştir.
Son günlerde yaşanan jeopolitik gelişmeler sonucu borsa endeksleri düşerken altın ve petrol fiyatları yükselmiştir. Merkez Bankasının geçen hafta yayınladığı kararda "jeopolitik gelişmelerin enflasyon beklentilerinde petrol fiyatları kaynaklı risk oluşturduğu" ifadesine yer verilmiş, yurt içi talepteki güçlü seyrin hizmet fiyatlarındaki katılık ve enflasyon beklentilerindeki bozulmanın enflasyonda yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam ettiği vurgulanmıştır. Bu gelişmelerde belirleyici bir etkiye sahip olan Orta Doğu'daki gerilimin seyri ekonomik aktiviteyi etkileyecektir; o sebeple, gelişmelerin takip edilerek hem finansal piyasalara hem de reel sektöre ilişkin riskleri bertaraf edecek etkin tedbirlerin alınmasını önemli görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, şüphesiz ekonomik değerlendirmelerin dünya ekonomisiyle birlikte Türkiye ekonomisini de etkileyen olumsuzluklar dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Cumhurbaşkanlığı yıllık programında da ifade edildiği gibi ekonominin istikrarlı ve sağlıklı yapısı korunarak güçlü, kapsayıcı ve istihdamı destekleyen büyümenin sağlanması amacıyla para, maliye ve gelirler politikalarının tam koordinasyon içerisinde yürütülmesi hedefinin gerçekleşmesini temenni ediyoruz. Bu kapsamda, makroekonomik dengeleri gözeten politikaların yapısal tedbirlerle desteklenmesi önem arz etmektedir. İstihdam dostu, sürdürülebilir bir büyüme ortamını tesis etmek, gelir dağılımını daha adil hâle getirmek, enflasyonu kalıcı şekilde aşağı çekmek, üretim ve ihracatın ithalat bağımlılığını azaltarak rekabet gücü yüksek bir üretim ekonomisi tesis etmek, dünyada Türk markalı ve patentli ürünleri yaygınlaştırmak öncelikli hedef ve beklentimizdir. Hukuk normlarında, vergilemede ve bürokratik işlemlerde yatırım için her bakımdan öngörülebilir, istikrarlı ve güvenilir bir ortam oluşturulması, yerli ve yabancı yatırımcı için bütünüyle kurumsal hâle gelmiş bir yatırım ortamının teşekkül ettirilmesi arzumuzdur. Türkiye şüphesiz tüm bu alanlarda önemli adımlar atmış, önemli başarılar elde etmiştir; konjonktürel gelişmelerin olumsuz etkilerinin ortadan kalkmasıyla da bu kazanımlar daha belirgin hâle gelecektir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı istikrar ve etkin icra kabiliyetiyle Türkiye ekonomik ve sosyal olarak yükselen ülkelerden biri, diplomasinin merkezi, güven duyulan küresel önemli bir aktördür. Tüm bunlar dikkate alındığında Türkiye'nin önü açık, Türk milletinin geleceği aydınlıktır.
Sayın Bakanım, son olarak, Bakanlığınız bünyesinde ve diğer bakanlıklarda çalışan kariyer personelin hizmete giriş şartları, nitelikleri ve görev sorumlulukları benzer olduğu hâlde farklı ücret uygulanması iş barışını zedelemektedir; mali hizmet uzmanları örneğin bunlardandır. Aynı şekilde, Maliye Bakanlığı içerisinde de merkez elemanları arasında da taşra elemanları arasında da benzer farklılıklar -sizin de malumunuzdur- bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Aksu, ilave sürenizi ekliyorum, iki dakika süreniz daha var.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Bunun yanı sıra, denetim elemanlarının ve kariyer uzmanlarının maaşlarının son dönemde yapılan ayarlamalar sonucu görece olarak geriye gitmesi sonucu oluşan mağduriyetin de giderilmesi gerekmektedir. Önümüzdeki süreçte bütünüyle kariyer meslek gruplarının hizmete girişten başlayarak ilerleme ve yükselmelerine, görev, yetki ve sorumluluklarına ve bunlarla uyumlu mali ve sosyal haklarına yönelik kapsamlı bir düzenleme çalışması yapılmasının gerektiğini ifade etmek istiyorum. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu yöndeki yapılacak çalışmalara katkı vermeye hazır olduğumuzu da tekrar ifade etmek istiyorum.
Bu düşüncelerle 2024 yılı bütçenizin ülkemize, milletimize ve kurumlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum.