KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, kıymetli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, ben bir iki soruyla başlayıp değerlendirmemi yapacağım. Birincisi, Türkiye bu CDS primlerini ve kredi notlarını hak ediyor mu? Yani bunlar objektif bir değerlendirmeye dayanıyor mu? İzin verirseniz kendi görüşümü de ifade edeyim. Ben dayanmadığına yani ekonomik verilere dayalı notlar ve prim olmadığına inanıyorum.

Şimdi, malum, CDS primi yükseldiği zaman hem dış finansman bulmak zorlaşıyor hem de bulunan finansmanın maliyeti artıyor; kredi notları da yatırım yapılabilir ülke olarak göstermediği için yatırım fonlarının Türkiye'ye gelmesine engel teşkil ediyor. Yani bu ekonomik verilere dayanmıyor, tamamen siyasi alınan kararlar olarak nitelendiriliyor, böyle değerlendiriyorum.

Şimdi, Sayın Bakanım, CDS primi geçen yıl 900'leri aşt;, bu yıl da yine 600'leri aştı, 700'lere dayandı. Bu yüksek seviyelere çıktığı dönemler ile diğer dönemlere baktığınız zaman, ekonomik verilerde o kadar büyük bir değişkenlik yok yani şundan dolayı diyebileceğimiz... Cari açık sorunumuz var, enflasyon sorunumuz var. Yani ne değişiyor da bu düşüyor? Şu, anda, evet, 400 puana kadar geldi ama Türkiye, yine, yatırım yapılabilir bir ülke olarak gösterilmiyor. Kredi derecelendirme kuruluşları da kısmi bir iyileştirme yaptı, onlarınkinde de yine Türkiye yatırım yapılabilir ülkeler arasında gösterilmiyor yani bunun arkasında belli ki belli güçlerin Türkiye üzerinden, bu prim ve notlar üzerinden sıkıştırma girişimi olduğu açık.

Şunu ifade edelim: Normal ticari hayatta dahi kimin kredibilitesi yüksektir? Borçlarını düzenli ödeyen, borçlarını aksatmayan birinin kredibilitesi yüksektir. Türkiye, cumhuriyet kurulduğundan bu tarafa borçlarını aksatmayan bir ülke, Osmanlı'nın borcunu bile ödemiş bir ülke ama bize 900 puan verirken bakıyorsunuz, aynı tarihlerde Yunanistan'a 100 puan veriyor. Şimdi, Yunanistan'ın durumunu hepiniz biliyorsunuz, ikide bir borçlarını ödeyemez duruma düşüyor; Almanya, Avrupa Birliği ülkeleri kurtarıyor. Şimdi, bu değerlendirmelerin objektif olduğunu nasıl düşünebiliriz?

Sayın Bakanım, bir diğer sorum -bu, tabii, gündemde de olan bir konu- bu enflasyon düzeltmesi konusu. Malum, yanlış hatırlamıyorsam, on sekiz, on dokuz yıldır enflasyon düzeltmesi yapılmıyor. Vergi Usul Kanunu 298/(A)'ya göre bir düzenleme yapılmıştı. Cari yıl yüzde 10'u, üç yıllık birikim yüzde 100'ü aşarsa bunun enflasyon düzeltmesinin yapılması öngörülmüştü. 2021 yılında bu gerçekleşti ama 2021 ve 2022 için henüz tam bu imkân yürütülemez gerekçesiyle ertelendi.

(Uğultular)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri...

Sayın Kalaycı, bir saniye lütfen.

Değerli milletvekilleri, şu an ikramlarımız bulunuyor. Bir uğultu oluşuyor. Sayın Baykan, hatibi duymakta zorlanıyoruz, eğer biraz yardımcı olursak...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Herhâlde baklavadan, çatal kaçık sesleri geliyor.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet, Sayın Bakan, Antep baklavası ikram etti, teşekkür ediyoruz kendisine.

Buyurun lütfen.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Şimdi, Sayın Bakanım, 2023 yılı için uygulanacak, öyle görünüyor şu anda hatta bir tebliğ taslak olarak kamuoyuyla da paylaşıldı diye biliyorum. Bunda bir değişiklik düşünüyor musunuz? Şöyle: Malum, parasal olmayan kıymetler enflasyon düzeltmesine tabi olacak, şirketlerin parasal olmayan kıymetlerinin ağırlığına göre avantajlı ya da dezavantajlı olması söz konusu olacak. Yine, bildiğim kadarıyla, mesela serbest meslek bu kapsama girmiyor. Bu konuda bir değişiklik, bir düzenleme düşünülüyor mu? Açıkçası, bu uygulama hemen başlayacak mı merak ediyorum.

Bu konuda, bir de vergilerle ilgili takıldığım bir konu var Sayın Bakanım. 2022 yılında bütçe giderlerimiz yaklaşık yüzde 83 oranında artarken gelirlerimiz yüzde 100 oranında arttı. Baktığımız zaman, vergi gelirlerimiz tabii ki yüzde 102 oranında artmış ama ayrıntıya girdiğimiz zaman, kurumlar vergisi gelirlerimizin yüzde 185 arttığını görüyoruz. Tabii, burada Gelir İdaremizin performansı, mutlaka katkısı vardır ama rakam gerçekten çok yüksek oranda artmış. Yani önceki yıla göre 329 milyar lira artış var. Yani burada sormak istediğim şu: Bu tartışılıyor "Enflasyonun nedeni biraz da bu yüksek kârlar mı?" diye yani bizde de böyle bir etkisi söz konusu mu enflasyona bu yüksek kârların? Ortalama olarak baktığımızda neredeyse 3 katına varıyor yani ortalaması 3 katına varıyorsa bunun içinde demek ki gelirini 10 kat bile artıran var vergisini verdiğine göre. Bunu merak ettim.

Ama bu yıla baktığım zaman, dokuz aylık dönemde tersine bir tablo var: Kurumlar vergisi gelirlerinde dokuz ayda yüzde 31 artış var. Hâlbuki toplam bütçe gelirlerinde yüzde 74 artış var yani bu bayağı altında kalmış. Onun nedeni nedir, bilemiyorum. Varsa bir nedeni açıklarsanız memnun olurum.

Bir diğer konu, ülkemizde uzun yıllardır vergi yükünün yüksekliği, dolaylı vergilerin yüksekliği hep gündeme getirilir. Baktığımız zaman -hem Maliye Bakanlığımızın hem de Strateji ve Bütçe Başkanlığımızın kullandığı veriler- OECD verilerine göre, ülkemizde toplam vergilerin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı 2020 yılı itibarıyla yüzde 23,9; ülkemiz, OECD ülkeleri ortalaması olan yüzde 33,5 oranının çok altında yani ülkemiz, vergi yükü yüksek olmayan ülkeler arasında görünüyor. Ayrıntıya baktığımız zaman, bunun temel nedeni gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerin ülkemizde çok düşük kalmasından dolayıdır. Nitekim, OECD verilerine göre, ülkemizde gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı 2020 yılı itibarıyla yüzde 5,2. 35 ülke içerisinde en düşük paya sahip 2'nci ülkeyiz. OECD ortalaması yüzde 10,7 yani OECD ortalamasının yarısı kadar gelir ve kazançlar üzerinden vergi topluyoruz. Diğer mal ve hizmetler üzerinden alınan vergilere baktığımız zaman gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 10, OECD ortalamasıyla hemen hemen aynı yani dolaylı vergilerde aslında bir aşırılıktan ziyade kâr ve gelir üzerinden alınan vergiler düşük kaldığı için oransal olarak dolaylı vergilerin oranı daha yüksek oluyor.

Gelir ve kârlar üzerinden alınan vergilerin artırılması hem vergi adaleti bakımından hem de kamu maliyesi açısından bir zorunluluk olarak görülmektedir. Sayın Bakanım, bu kapsamda, bu emlak rantı dediğimiz, emlakla ilgili vergilendirme konusunda çok ciddi bir çalışmaya ihtiyaç var, öyle görüyoruz. Hepimiz biliyoruz, 10 milyona, 15 milyona satılıyor ama çok düşük gösteriliyor yani burada çok büyük bir kayıt dışılık söz konusu, vergi alamama söz konusu. Yine, malum, emlak değerine göre emlak vergisi veriliyor, orada da değerler düşük görünüyor. Yani hepimiz emlak vergisini ödüyoruz; bu konuya ciddi yaklaşılması, bu konuda tedbirler alınması gerektiğini düşünüyorum.

Haksız rekabete yol açan kayıt dışı ekonomiyle mücadelede daha etkili yöntemler benimsenmeli, hem kayıt dışılığın önlenmesine hem de kayıtlı ekonomiye geçişin özendirilmesine yönelik tedbirler bir arada uygulamaya konulmalıdır. Tabii ki vergi tabanını genişleten, vergiye uyumu kolaylaştıran, öngörülebilirliği artıran, yatırım ve üretimi destekleyen, herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adaletli bir vergi sistemi mutlaka ve bir an önce tesis edilmeli. Verginin konusu, matrahı ve vergi çeşitleri itibarıyla tümüyle gözden geçirilerek uygulamada basitlik ve etkinlik sağlanmalıdır.

Yine dikkat çekmek istediğim bir diğer konu; 2024 yılı bütçesinde muafiyet, istisna ve indirimler yoluyla vazgeçilen vergileri gösteren vergi harcaması tahminî 2 trilyon 210 milyar lira yani vergi gelirlerinin kabaca yüzde 30'una, bütçe açığının da yüzde 83'üne karşılık geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Kalaycı, ilave süre veriyorum, bir dakika daha ekliyorum sürenize.

Buyurun lütfen.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Yani bu vergisel teşviklerin tüm iktisadi ve sosyal etkileriyle birlikte mutlaka bir değerlendirmeye tabi tutulması, etkin olmayanların kaldırılması gerektiğini düşünüyorum.

Sürem bittiğine göre diğer konulara girmeyeyim.

Teşekkür ediyorum.

Bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.