Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Sermaye Piyasası Kurulu c) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ç) Kamu İhale Kurumu d) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu e) Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu f) Gelir İdaresi Başkanlığı g) Türkiye İstatistik Kurumu ğ) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı h) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ı) Yatırımcı Tazmin Merkezi i) Bankalararası Kart Merkezi Anonim Şirketi |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 31 .10.2023 |
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanımızı, bütün bürokratları ve Komisyonumuzun milletvekillerini ve salonda bulunan herkesi ben de saygıyla selamlıyorum.
Hayatta her şeyin bizim elimizde olmadığı, dış etkenlerden fazlaca etkilendiğimiz bir dünyada ve ekonomi alanında konuşuyoruz. Dolayısıyla son dönemlerde, özellikle bizlerin hayatlarında, bizlerin kendi tarihlerimizde karşılaşmadığımız hadiselerle karşılaşınca... Sayın Tiryaki dedi ki: "Biz ne desek üç şeyden bahsediyor iktidar tarafı; pandemi, Rusya-Ukrayna krizi, tarihin en büyük depremi."
Evet, gerçekten bunlar sizin elinizde olmayan, sizin beklemediğiniz, sizin herhangi bir hazırlıkta olmadığınız ve dünyanın da belki bir hazırlıkta olmadığı konular olunca, her şeyin sizin elinizde olmadığı bir dönemde düzen bozulunca, o düzeni ayakta tutmak için sizin kullanabileceğiniz araçlar, parametreler var elinizde. Para politikaları bunlardır, maliye politikaları bunlardır ve dolayısıyla gün gelir bir kavram ön plana çıkar, onun arkasında durursunuz; gün gelir koşullar değişir, dünya değişir, siz de o değişimi okur, ona göre koşulları güncellersiniz, değiştirirsiniz. Dolayısıyla bizim dün faize karşı olan tutumumuz ile bugün faiz artırımına giden tutumumuz arasındaki konuyu nas meselesiyle ironikleştirmek yahut da farklı çerçevelerden bakmak bence çok doğru değil; o, o dönemin koşullarının gereği bir şeydi. Biz, böyle bir süreçte, dünyada özellikle talep odaklı bir enflasyonun çok yoğun olarak yaşandığı bir dönemde üretimi artırıcı, ihracatı artırıcı, dolayısıyla istihdamı artırıcı, yatırımları teşvik edecek bir süreç yönetmemiz gerekiyordu ve o sürecin bir çıktısı olarak da bunlar karşımıza geldi. Bugün, evet, politikalar değişebilir, araçlar değişebilir; hayat akıyor, tarih olduğu yerde kalmıyor, tarih değiştikçe, koşullar değiştikçe siz de argümanlarınızı, parametrelerinizi, araçlarınızı, oranlarını veyahut da önceliklerini değiştirir, yeniden belirlersiniz; öncelikle buradan girmek istedim konuya.
Şimdi, ikinci olarak, bugün bir hatip konuşmasında "Sınıf siyaseti yapıyoruz biz." dedi ve bizi burjuvayı ve sermayeyi temsil etmekle suçladı.
Biz, AK PARTİ olarak, kurulduğumuzda, çevreyi merkeze taşıma iddiasını ortaya koymuş ve kimsesizlerin kimsesi, sessiz milyonların sesi bir devlet inşa etme iddiasını ortaya koymuş ve yirmi iki yıldır iktidarda olduğumuz bütün dönemlerde bu iddiamızın gereğini ortaya koymuş bir iktidarız. "Hava yolunu halkın yolu yapalım, hava yolu halkının yolu oldu." cümlesinin altında yatan şey de budur. Eskiden bir helikopter havada uçtuğunda, bir hasta götürdüğünü gördüğümüzde "Acaba hangi önemli adamı veya çocuğunu hastaneye yetiştiriyor?" sorusunu hepimizin aklına getiren, devleti Van'ın Bahçesarayı'nda, Erzurum'un Oltu'sunda, İspir'inde, aracın gitmediği yerlerde; kışın kar yağıp yollar kapandığında sarı çizmeli Mehmet Ağa'nın gelinini, çocuğunu kalkıp havalanıp alan, hastaneye yetiştiren, tedavisini yaptırıp yeniden onu ikametine götüren, böyle bir sağlık hizmeti sunan ve bunu teninin rengine, mezhebine, etnik kökenine, başının örtüsüne, açıklığına, eteğinin kısalığına, uzunluğuna bakmadan, bu memleketin insanı, bu memleketin ferdi diye yapan, çevreyi merkeze taşıyan, çevrenin haklarını merkezde savunan, temsil eden, artıran, çoğaltan, genişleten bir siyaseti ortaya koyduk.
Sayın Hatip, bize kimse "sermayenin temsilcisi" "burjuvanın temsilcisi" diyemez. Biz, engelli çocuğuna bakmakta zorlanan ailenin hem çocuğuna engeli oranında hem de "Sen çalışmak zorunda kalma, ona evinde bakarsan sana bakım ücreti ödeyeceğim. O sadece senin çocuğun değil bu devletin de çocuğu." diyen bir devlet anlayışına; yaşlı annesi babası evde yatarken bir yandan da çalışmak zorunda kalan çocuğuna "Eğer annene babana bakmak istiyor ve aynı zamanda çalışmak zorundaysan onlar sadece senin annen baban değil onlar benim de vatandaşım, benim bakıma muhtaç vatandaşım. Gel, sen onlara bak; evet, bütün ihtiyaçlarını karşılamaz ama ben sana aylık bir ödeme yapayım." diyen bir devlet anlayışına, hassasiyetini artıran bir devlet anlayışına taşıdık bu devleti. Allah'a sonsuz şükürler olsun, bize "sermayenin temsilcisi" "burjuvanın temsilcisi" denilir ama tutmaz, ağız der ama hâl, kalp tutmaz; vatandaşımız da bunu çok iyi bilir.
Şimdi, efendim "Bankacılığın kârı artmış, yüzde kaçını vergilendirdiniz?" sorusu oldu. Biz burada vergilerde düzenlemeler yaptık, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimiz var. Biz vergi oranlarını yeniden güncellerken bankalara yüzde 5 ekstradan vergi koyduk; yüzde 25 kurumlar vergisi, bankaların yüzde 30.
Şimdi, aynı hatip devam etti, dedi ki: "Peki, siz kurumlar vergisini artırınca bunu kurumlar mı ödüyor? Hayır, halka yansıtıyor." Ya, ne diyorsunuz, ne yapalım yani? Vergiyi artıralım mı, vergiyi kaldıralım mı? Sermayeyi kim temsil ediyor? Sermaye adına mı konuşuyorsunuz, ben de şaşırdım. Bir yandan "Kurumlar vergisini artırın." deniliyor, artırıyoruz; öbür taraftan deniliyor ki: "Kurumlar vergisini artıyorsunuz, bunu halk ödüyor." E, ne diyorsunuz?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Çok kazanandan çok vergi alınsın.
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Vergi istisnası olmasın diyoruz, çok basit; liman vergi borçları silinmesin diyoruz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla bir tutarsızlıktan bahsedildi, ben de burada bir tutarsızlık gördüğümün altını çizmek istedim.
Şimdi, efendim, KKM'lerle ilgili bir bahiste bulunmam gerektiği hissine kapıldım. Defalarca burada konuştuk. KKM'ye, bugün, Sayın Temurci de enteresan bir cümle kurdu "siyasetin karanlık alanlarından biri" dedi. Bakın, KKM şudur: Parası olana "1 dolarını ver." dersiniz, verir; bunun karşılığında o günkü kurdan TL'sini ayırırsınız, dersiniz ki: "Üç ay sonra, altı ay sonra vade bittiğinde ben sana bunu gene 1 dolar olarak vermeyi taahhüt ediyorum." budur. Yani getirip hesaplarına, KKM hesaplarına döviz cinsinden para yatıran kişi, o parayı oraya yatırmak yerine dışarıda ticaretle uğraşsa, mal alsa satsa, bir şeylerin alışverişini yapsa çok daha fazla kazanacağı paradan vazgeçip "Devletim dövizle bir mücadele ediyor." deyip "Gelin, ey vatandaş, siz de bu mücadeleye ortak olun." çağrısına ortak olmak üzere gelmiş, insanların katıldığı bir hesaptır. "KKM üzerinden sermaye transferi yapıldı, yaptınız, birilerini zengin ettiniz." cümleleri çok yanlış cümlelerdir. KKM hesaplarına -bunu en iyi Sayın Türeli bilecektir- getirip para yatıran kişi aslında kârda değil, alternatif kârlılıklara göre zararda olan kişidir.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Aradaki kur farkı ne oluyor peki?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Burada "siyasetin karanlık alanlarından biri" diye bunu tanımlamayı ben açıkçası fazla buldum, o yüzden bu cümlenin bir altını çizmek istedim.
Şimdi, efendim "KÖİ'ler" denildi. "KÖİ'ler" denildi.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Sizin dediğiniz şu olabilir: Eğer dövizdeyse olur, TL'ye de verdiniz aynı şeyi, benim TL'mi de KKM'ye aldınız.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Müsaade buyurun, müsaade buyurun.
Şimdi, bakınız, KÖİ modeli 1986 yılında başlamış ve 1986 yılından AK PARTİ iktidar olana kadar, 2002 yılına kadar toplam yatırım tutarı 2023 yılı Eylül rakamlarıyla 25 milyar dolar olan 72 proje gerçekleştirilmiş, bunun üzerine AK PARTİ gelmiş, 2002'den günümüze kadar toplam yatırım tutarı 73,6 milyar dolar olan 198 projenin sözleşmesini imzalamış ve birçoğu hayata geçmiş. Kötü mü olmuş? Uzun zamandır hayal edilen Osmangazi Köprüsü -hani "Ne faydası var? Bunu kamu yapsa nasıl olurdu?" denildi ya, kamu yapsa kaç yılda biterdi bilmiyorum- üç yıl dört ay içerisinde tamamlanarak hizmete açılmış...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - 290 lira Orhan kardeş.
ORHAN YEGİN (Ankara) - ...İstanbul-İzmir güzergâhı 100 kilometre kısalmış ve aynı zamanda Körfez'i dolanarak seyahat etmek yerine altı dakikada geçilen bu köprüyle İstanbul-İzmir arasındaki yolculuk eskiye göre beş saat kısalmış.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - 15 Temmuz Şehitler Köprüsü 15 lira, Osmangazi Köprüsü 290 lira.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla bu KÖİ projelerinin hem geçmişi hem bugünü hem de faydaları konusunda aslında çok ileri cümleler bence kurmaya gerek yok.
TÜİK çok konuşuldu, ENAG'lardan bahsedildi. Bakın, TÜİK enflasyon hesaplamalarını, örnek ve ürün standartlarını Eurostat'a göre yapmaktadır ve tüm ölçümlerini ve verilerini aylık düzenli olarak bir şekilde Eurostat'a göndermektedir; Eurostat'ın verilerine göre, onun örneklemine göre ürün örneklemi, sepet örneklemi oluşturmaktadır. Her ay bu örneklem için bazı ürünlerden 2 defa, bazı ürünlerden -bazı ürünlerin fiyatı değişir; soğanın, patatesin fiyatı ay içerisinde değişir- 4 defa ve birçok yerden ve bazı büyük marketlerden de bir ürünü ay içerisinde 4-5 defa, farklı defalarda fiyatlarını alır; bunları tabletlerle fotoğraflar, anında fotoğraflar, merkeze gider ve bunların "log"ları da alınır, daha sonra neye göre bunların alındığı geriye dönük incelenebilsin diye ve bütün bunların hepsini TÜİK sitesinde yayınlar.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Hayır, yayınlanmıyor; hayır, yayınlanmıyor.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz inanmadığınız için, siz ENAG'ı sürekli ön plana çıkarttığınız için -2022 Mayıs mı, Haziran mı, sonra mı- artık yayınlamamaya başlıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Hayır, hayır, 2022'nin 4'üncü ayından beri açıklanmıyor. Neden yayınlamıyor? Soralım bakalım, TÜİK'in sepetinde dana etinin ortalama fiyatı kaç para?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin... Sayın Bakırlıoğlu... Değerli arkadaşlar...
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Sen merak ediyor musun? TÜİK'in sepetinde dana etinin ortalama fiyatının cevabını TÜİK Başkanımız burada versin.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakırlıoğlu... Sayın Bakırlıoğlu, şöyle yapalım mı?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, bu ülkenin kurumlarını yıpratmanın kimseye faydası yok.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin, söz vereceğim, bir saniye...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bu ülkenin kurumlarını yıpratmanın, bu ülkenin kurumlarının kapısına gidip güvenilmez yerler olduğuna dönük imaj oluşturmanın bu ülkeye faydası olmaz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin, size bir dakika ilave süre veriyorum, sözlerinizi toparlayın lütfen.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Siz merak etmiyor musunuz şu anda?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, gelelim FATF olayına, Mali Eylem Görev Gücü. Evet, burada o kanunu beraber yaptık. O kanun neydi biliyor musunuz? 23 Temmuz 2023'e kadar tamamlanması gereken 19 başlıkta bize bir eylem planı sunmuştu FATF ve biz, onun maddelerini tamamlamak üzere burada toplanmıştık. Neydi mesela biliyor musunuz o maddelerden bir tanesi? Bu bilgileri gününde ve zamanında vermeyenler için uyguladığımız ceza; vaktiyle bu, Gelir İdaresi Başkanlığı üzerinden yapıldığı için, biz burada Vergi Usul Kanunu'nun ilgili maddesine atıf yaparak ceza veriyorduk, cezalar az kalıyordu. O yüzden, bu cezalara özel kanuna dercettiğimiz tanımlamalarla miktarını yükselttiğimiz düzenlemeler yaptık burada; hep beraber yaptık, muhalefetle beraber. Burada, sanki Türkiye kara para aklamış, bilmem neyin cenneti olmuş, her şeyin önü açılmış gibi bir imaj oluşturulmaya çalışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin, ilave bir dakika daha vereceğim, toparlayın.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Peki Başkanım, birkaç cümlem daha vardı ama son olarak şunu söyleyeyim: Dün bir hatip -Sayın Ağbaba'ydı galiba- konuşmasında "'2001'de 23'üncü büyük ekonomi olan Türkiye'yi yirmi iki yıl sonra 17'nci yapmayı başardık.' diye, bunu 'başarı' diye anlatıyor iktidar." dedi; pandemi, Ukrayna savaşı ve depreme rağmen. "Bir düşünün..." diye ekledi, "2001'de 23'üncü olan takımı almış bir teknik direktör ve ekip, yirmi iki yıl sonra 17'nci noktasına getirmiş bir teknik direktör ve takım hâlâ nasıl konuşabiliyor?" espriyle "Bunun bir cevabını bekliyorum." dedi. Şimdi, espriyle cevabını verelim: 2002'de yenilmeye başladığı rakibi karşısında yaklaşık 20 kez üst üste girdiği her seçimde yenilen, hele sonunda nakavt olan bir muhalefet acaba bizden nasıl bir cevap bekliyor?
Teşekkür ederim.