| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) a) İçişleri Bakanlığı b) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı c) Emniyet Genel Müdürlüğü ç) Jandarma Genel Komutanlığı d) Sahil Güvenlik Komutanlığı e) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü f) Millî Savunma Bakanlığı g) Savunma Sanayii Müsteşarlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 14 .02.2016 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Divan, Sayın Bakan, sayın milletvekili arkadaşlarım, Millî Savunma Bakanlığımızın ve diğer kurumların değerli çalışanları, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, konuşmanızda Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh." sözüyle özellikle jeostratejik konulara giriş yaptınız bir bölümden sonra. Ancak, üzülerek bildirmeliyim ki bir süredir ülkemiz o ilkeden uzaklaşmış durumda. O yüzden, aslında, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinde sizin bunu kullanmanız biraz ironik oldu. Şöyle ki: Etrafımıza baktığımızda yani hangi ülkeye bakarsak bakalım, aslında, biz o ilkeden uzaklaşmış durumdayız. Mesela, Suriye. Suriye'de geldiğimiz nokta tamamen "Esad gitsin, bize yakın olanlar gelsin." arayışı neticesinde ama ne Esad gitti ne sizlere yakın olanlar geldi. Kimler geldi? İşte, vahşi bir terör örgütü olan ve kendisine güzel dinimizin ismini kılıf olarak kullanan "IŞİD" denen terör örgütü geldi; bir süre öncesine kadar ziyaretler yapılan, geçen yıl, önceki yıl karşılıklı ziyaretler yapılan, daha doğrusu, bu şehirde, ülkemizin başka şehirlerinde ağırladığımız PYD geldi, tekrar onların terörist olduğunu keşfettik bugünlerde; El Nusra geldi. Daha birçok... Yani, sayılarını heyetinizde bulunan yetkililer bizlerden çok daha net biliyordur. Maalesef, bize hiçbir tehdit olmamasına rağmen komşumuzdan, iç işlerine karıştık ve yakın tarihte hiçbir örneği yoktur, bizim böyle komşumuzun iç işlerine bu kadar müdahale etmemizin örneği ve sonucu, maalesef, hem ülkemiz açısından hem Suriye açısından hem bölgemiz açısından çok acı oldu. Suriye'de 100 binlerce insan bu iç savaş neticesinde öldü. Bana göre, en ağır hasarı ülkemiz yaşadı. 3 milyonu bizim sınırlarımız içinde olmak üzere, yaklaşık -yanılmıyorsam- 5 milyona yakın Suriyeli şu anda trajik koşullarda, sığınmacı olarak yaşamak durumunda. Öyle bir noktaya geldik ki Sayın Bakanım, Suriye'ye demokrasi götürmek projemizde, Suriye'yi Esad'dan kurtarıp demokrasiyi getirme projemizde ortağımız Suudi Arabistan oldu. Yani, işte, tatbikatlardan bahsediliyor, ortak -Sayın Dışişleri Bakanının sonradan galiba tevil ettiği- beraber kara harekâtı yapabiliriz deniliyor. Bu çok üzücü, bizim bu girişimlerde olmamız da üzücü. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, buna, ülkemizi, milletimizi, askerlerimizi, ailelerimizi, hepimizi üzecek böyle bir maceraya girilmesine kesinlikle karşıyız. Buradan bir kere daha vurgulamak isterim.
Suudi Arabistan'dan bahsetmişken bir konuyu daha vurgulamak istiyorum. Öncelikle, ben bütün bölge ülkeleriyle ülkemizin ulusal çıkarlar bazında iyi ilişkiler kurmasından yanayım ama mesela Suudi Arabistan'ın, bu kadar ilişkilerimiz yakınlaşmışken Suriye'deki sığınmacılardan hiçbirini almamasını, onların da zaten oraya gitmeyi arzu etmemesini de burada vurgulamak isterim. Keşke bizim yüklendiğimiz -burada sürekli konuşuyoruz değişik bakanlıkların bütçesinde- bu yükü hep birlikte, ortak insani yük dediğimiz, sadece Türkiye'nin değil, sadece Avrupa'nın değil, tüm insanlığın ortak yükü dediğimiz yükü keşke Orta Doğu'daki, Körfez'deki ilişkide olduğumuz ülkeler de üstlenebilse.
Bakınız, Rusya'da da yine benzer bir eleştirim olacak. Tabii ki hava sahamıza hiçbir ülkenin tacizi kabul edilemez ama az önce Aykut Bey de söyledi, arkası düşünülmeden yani nereye varacağı düşünülmeden alınan bir karar sonrasında gelinen nokta, bugüne baktığımızda, kesinlikle ulusal çıkarlarımız lehine değildir. Neler oldu? Bakın, iddia ettiğiniz gibi, Türkmenleri koruyamadığımız gibi, aramızda yaşanan bu tansiyon, gerginlik sonrasında Rusya bölgemize daha da yerleşmiş oldu. İşte, bakın, S-300'leri vardı, neyi getirdi bunun arkasından, S-400'leri getirdi. Engel olabildik mi? Hayır.
Irak'la yine benzer bir şekilde "Yurtta sulh, cihanda sulh." ilkesiyle çok da bağdaşmayan denemelerde bulunduk. Maliki döneminde de bulunduk. Maliki Başbakan olmadan, hatırlarsanız, orada biz iktidarı belirlemeye çalıştık. Ondan sonra da uzun süre Maliki'yle ilişkilerimiz düzelmedi ama şimdi de çok yakın bir süreçte -siz tabii ki yakın takipçisi oldunuz- bakın, Irak'ın Merkezî Hükûmetiyle... Bizim geleneksel politikamız oydu, biliyorsunuz, ilişkilerimiz merkezî hükûmetle olurdu ama biz Merkezî Hükûmeti bir kenara bıraktık ve Irak'ın kuzeyindeki Kürt Bölgesel Yönetimi'yle ilişkileri Merkezî Hükûmetin önüne koyduk. Burada da şunu demek istemiyorum: Tabii ki Bağdat'la en iyi ilişkileri kurmak bizim ulusal çıkarımızadır, tabii ki onların içindeki kendi kararlarıdır, bir bölgesel yönetimle ilişkiler kurmak bizim çıkarımızadır ama bunu "Ya o ya bu." noktasına getirdiğinizde bu tamamen bizim ulusal çıkarlarımızın aleyhinedir. Nitekim, bakın, Başika olayında bunu gördük. Sizler "Onlar bizi çağırdı." dediniz. Bir tane Iraklı çıkıp da "Evet, biz çağırdık." demedi Sayın Bakanım, hepsi "Çıkmalarını istiyoruz." dedi. Bu, gerçekten, bir taraftan bizim için bir itibar kaybıdır ama bir taraftan da özellikle -bir kere daha burada rica etmek istiyorum- orada görev yapan askerlerimiz açısından onları bir hedef hâline getiren bir konudur. Hatta, o dönemde değişik vesilelerle ifade etmeye çalıştım değişik ortamlarda, bir kere daha burada ifade etmek isterim, Başika'da olsun, Irak'ın başka yerinde olsun, birliklerimiz eğer orada kalacaklarsa, eğer bu konuda mutabakat varsa kamuoyu önünde bunların varlıklarının, misyonlarının devletin üst düzeyindeki yetkililerce bu kadar tartışılmasını, gündemde tutulmasını doğru bulmuyorum. Onları hedef hâline getirmektedir. Bundan kaçınılması gerekir diye düşünüyorum.
Bu konuda yine bölge ülkelerine değinirken son vurgulamak istediğim ülke İran. İran'la ilişkilerde de işte, gelip dolanıyor, yine Suudi Arabistan'a geliyor. Bizim İran'la ilişkilerimiz aslında daha önceden çok daha iyiydi. Sizin iktidarınız döneminde daha da iyi olduğu dönemler oldu ama, maalesef, son dönemde Suudi Arabistan'la yakınlaşma, sizin onlarla -doğruluğuyla ilgili belki yanıtlarda bizi aydınlatırsınız- işte, Sünni ordusu, İslam ordusu gibi konularda birlikte olduğunuza yönelik haberler ya da Suriye'de birlikte kara harekâtı yapacağımız şeklindeki haberler, girişimler ya da onların uçaklarının bizim üslerimizi kullandığı yönündeki... O da belli değil, gerçekten geldiler mi gelmediler mi? Bizim Bakanımız "Gelmedi, iki hafta sonra gelecek." diyor, Suudi Arabistan'dan "Evet, şu anda üslerde." şeklinde açıklamalar geliyor. Biz tabii ki sizlere, kendi yetkililerimize güvenmek durumundayız. Ama, İran'la ilişkiler de Suudi Arabistan nedeniyle maalesef olumsuz bir yöne gitmektedir. En son, hatırlarsınız, iki ülke arasındaki gerilimde, krizde bizim Suudi Arabistan lehinde tutum takınmamızı fevkalade yanlış buluyorum. Bu, yine az önce Aykut Bey'in bahsettiği, hepimizin aklından geçen, hiçbirimizin arzu etmediği mezhepçi algıyı pekiştiren bir davranıştı, İran Büyükelçisinin burada Dışişlerine çağırılarak uyarılması. O kriz de bizim... Ya iki büyükelçiyi de çağırırsınız... Yani ikisine de eşit muamele yapmamız gerekirdi, geleneksel dış politikamız bunu gerektirirdi.
Dış politika konusunda, daha doğrusu savunmayı etkileyen dış politika konusunda bunları ifade ettikten sonra ben sizin sunumunuzun da önemli bölümünü oluşturan savunma sanayisine ilişkin birkaç gözlemimi paylaşmak isterim.
Sayın Bakanım, Türkiye'de her alanda ihtiyaçlar çok iyi tanımlanır ancak uygulamada başarı tekrarlanamaz. Mesela, Savunma Sanayii Müsteşarlığının kurulması iyi bir ihtiyaç tespiti sonrasında atılmış doğru bir adımdı ancak bu kadar yıl ve bu kadar kaynak tahsisinden sonra hâlen egemen olamadığımız kritik alanların mevcut olması uygulamadaki sorunlara işaret etmektedir. Mesela, bizim hep vurguladığımız, otuz beş yıllık terörle mücadele tecrübemiz varken biz, hâlâ, bakın dünyada, bunu yani terörle mücadele teknolojisini hem kendi sınırlarımıza düzgün bir şekilde koyamıyoruz, hâlâ duvar örmeye çalışıyoruz -yani fiilî duvar örmekten bahsediyorum- başka ülkelere bırakın ihraç etmeyi, hâlâ yeni teknolojiler arayışındayız. Bu, bahsettiğim eksiklikten kaynaklanıyor. Bunun en önemli nedenleri plansızlık, takvimsizlik ve acil alım diye yapılan dayatmalar ve benzeri girdilerdir. Tabii ki kullanıcı her zaman biliyorsunuz hemen ister, çabuk ister. Tabii ki onların talepleri önemlidir, ülkenin çıkarlarıyla ilgilidir ama çözüm uzun vadeli, gerçekçi planlamalarla ve işi gerçekten yapacak tecrübeli kadrolarla yola çıkmaktan geçiyor. Bu yaklaşım, "Her şeyi Türkiye'de yapalım." yaklaşımı demek de değildir bahsettiğim konu. Yeri gelir karşılıklı bağımlılık ve vazgeçilmezlik yaratmak kaydıyla uluslararası ortaklıklara gidilir, yeri gelir projede en küçük yabancı unsura bile izin verilmez, yeri gelir aciliyetinden ya da kritik bir içeriği olmamasından ya da maliyet etkinlik nedeniyle doğrudan yurt dışından alım yapılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Esas olan, yurt içinde geliştirilmesi mümkün ve elzem konular ile bunların belirlenmesinde hata yapmamaktır, kaynakları boşa sarf etmemek, zaman kaybetmemektir. Aksi, Türkiye'nin ekonomik olarak zarara, güvenlik açısından zaafa uğratılması, caydırıcılığını kaybetmesidir.
Bir örnek vermek gerekirse yüksek irtifa hava savunma sistemi. Az önce arkadaşlarım bahsetti, bakın, on yıldır, Çin mi, Amerika mı, Avrupa mı derken proje iptal edildi. Proje hem yerli üretimi hedefliyordu hem acil alım bölümü vardı. Geçen yıl sonunda tamamen iptal edildi. Bir gecede alındı bu karar. Neden iptal edildi? Neden iptal edildiği kamuoyuna doğru açıklanmış değil. NATO çerçevesinde, biliyorsunuz, Patriot'lar da çekildi bu sistemler, Çin sistemi gelecek diye. Ve neyi yaşadık biliyorsunuz? Bugün Ruslar Hazar'ın ötesinden kalkıp rahatlıkla Suriye'de istedikleri noktaları vurabiliyorlar, hava savunma sistemleri bunları gayet koruyabiliyor, hatta bizim Suriye'nin üzerinde uçmamızı engelleyebiliyorlar ama biz böyle bir engelleyici hava savunma sistemine sahip değiliz. Biliyorsunuz, bunlar hemen tedarik edilebilecek sistemler de değil yani kararlı, planlı bir şekilde gitmek lazım ihtiyaç olunduğunda sistemlerin elde bulunması için. Şu anda bu projenin geleceği belirsiz gözüküyor. Tabii, ROKETSAN-ASELSAN ortaklığından yapılacak olması iyi görünüyor ama çok uzun yıllar alacak. En önemli ihtiyaçlardan birinin bu kadar oyalanmış olması anlaşılması zor bir karar.
Bir başka benzer -burada göremedim, sunumda ama- Millî Muharip Uçak TF-X Projesi vardı. Bu konuda henüz bir firma seçimi aşamasına gelindiğine ilişkin haberleri okuduk ama inşallah, bu, aynı daha önce başka bir bakanlıkta gördüğümüz gibi, elektrikli bir otomobil arayışında olduğu gibi yine yabancı lisanslı bir şey çıkmasın temennisindeyiz. Türkiye'de aslında bunun yapılabileceği yer belli: TAI. Montaj da olsa F16'ları yapmıştı ama o günden bugüne bir eğitim uçağımız bile doğru dürüst uçurulamadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii Sayın Başkanım.
Bu konuda, insansız hava aracının -biliyorsunuz bizim için önemli, stratejik öneme sahip- en az dört yıl geciktiğini anımsatmak isterim.
Benzer şekilde uydudan bahsedildi. Mesela, uydu da aynı şekilde yıllarca geciken projelerden biri. Tabii bilemiyorum GÖKTÜRK'ün teknolojik "spect"leri neler ama geri kalmış dahi olabilir biz bir devreye sokalım derken. Ayrıca da "Hep yerli yaptık." derken arkasından biliyorsunuz ya bazen İngilizler çıkıyor, bazen İtalyan, Fransız şirketleri çıkabiliyor. Ya bu "Yerli yapacağız." ısrarını gerçekten bizim için vazgeçilmez teknolojinin alımı olarak görmekte fayda var.
Millileşmesi mutlak gerekli olan bir konu, siber güvenlik konusu. Bunu siz de böyle gördüğünüzü zaten ifade ettiniz.
Sınır güvenliği konusunda da ben bir kere daha vurguluyorum: Yani bizim Suriye sınırına fiziki duvar örmekten öte yapabileceğimiz, bizim savunma sanayisi şirketlerimizin getirebileceği teknolojiler olduğuna inanıyorum.
Konuşmanızda bahsettiğiniz bir konuyu sormak isterim, Millî Mayın Merkezini. Az önce ifade ettiniz. Belki birazcık detay vermek lazım çünkü doğu sınırları derken nereyi kastediyorsunuz? Ermenistan ve İran'dan mı bahsediyorsunuz, yoksa daha güneyi de kapsayacak şekilde Suriye sınırındaki mayınları da mı?
Ben çok kısaca savunma sanayisinde neler yapılması gerektiğine ilişkin tavsiyelerimizi paylaşmak isterim. Projelerin daha hızlı hayata geçmesi için süreçlerin hızlandırılması gerekiyor. Çok uzun sürüyor, kabuller gecikiyor, ürün bitmiyor. Ana yüklenici durumunda olan kamu ve TSK Güçlendirme Vakfı iştirak şirketlerinin daha etkin alt yüklenici kullanımının sağlanması gerekiyor. TSK Güçlendirme Vakfı şirketlerinin daha etkin yönetimi ve gerek kendileri gerekse yerli sanayiyle rekabet etmeyen tamamlayıcı ve birleştiren bir konuma taşınması gerekiyor. TSK Müsteşarlığı projelerinde özellikle özel sektör ve yerli firmaların daha fazla desteklenmesi gerekiyor. AR-GE projelerine daha fazla kaynak aktarılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakırözer, üçüncü uzatmayı veriyorum. Bunda toparlarsanız sevinirim.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii efendim. Savunma ürünlerinin daha fazla açılması için devlet destekli kredilerin yani yurt dışına açılım için devreye alınması gerekiyor.
Konuşmamı bitirirken Komisyonumuzun diğer kıymetli üyesi Sayın Emine Hanım gibi ben de Eskişehir Milletvekiliyim Sayın Bakanım. Havacılık geçmişi ve birikimleri olan Eskişehir'in, Ankara'da kurulan Kazan bölgesine verilen desteklerden aynı şekilde yararlanması ve Ankara-Eskişehir arasına bir havacılık teknolojileri vadisi kurulması konusunda yardımlarınızı, Eskişehir'in havacılık sektörü içinde özellikle motor ve uçak bakım ve lojistik hizmetler alanlarında desteklenmesi, Eskişehir İkmal Merkezi ve Anadolu Üniversitesi havacılık altyapılarının MSB projelerinde daha etkin kullanılması ve Eskişehir'de faaliyet gösteren havacılık kümelenmesinin de desteklenmesini rica ediyorum.
Size teşekkür ediyorum.
Bütçemizin, Bakanlığımızın bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Sağ olun.