KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Başkan.

Sayın Bakan, Tarım Kanunu'na göre 2024 yılında millî gelirin yüzde 1'i olan 411 milyar 500 milyon lirayı çiftçiye vermeniz gerekirken neden 91 milyar 600 milyon veriyorsunuz? Çiftçiler siz Bakan olduktan sonra uygulanan taban fiyat uygulamasından kaygılı duruma geldiler çünkü mısırda yüzde 5'lik bir taban fiyat artışı var, pancarda da yüzde 27'lik. E, tabii, bu artışların bu kadar olması enflasyonu da dikkate aldığımızda, düşük taban fiyat politikasının önümüzdeki süreçte sürme ihtimali çiftçiyi kaygılandırıyor. Pirinçte, fındıkta, ayçiçeğinde, pamukta şu anda tüccarın eline bırakılmış durumda. TMO'nun önümüzdeki yıl alacağı buğday için de 3,5 milyon tonluk bir rakam ifade ediliyor, oysa bu yıl 10 milyon ton aldı. Bu durumda kamu kuruluşları önümüzdeki dönemde çiftçinin yanında olmayacak mı? O destekler sağlanmayacak mı? Bu konuya bir açıklık getirirseniz iyi olur. Bu, tarıma planlı bir darbe mi? Yine, çünkü bildiğiniz gibi "Sanayi ve turizmde Türkiye gelişsin. Tarımda, pahalı üretiyorsunuz, ithal ürün gelsin." mantığı vardı, yeniden buna dönüş mü var? On iki yıldır fiyatta istikrar sağlanacağı söyleniyor ama bir türlü o istikrar gelmediği hâlde yalnızca üreticinin fiyatı baskılanıyor ama raf fiyatı sürekli artıyor. Ne aracıyla ne israfla doğru dürüst mücadele yok. Ürün öncesi, ürün süreci, ürün sonrası süreçler doğru planlanmadığı için de sıkıntılar katlayarak devam ediyor. Raflara baktığımızda farklı ülkelerden gelen gıda ürünlerini tüketir hâle geldik. Yabancı çiftçiye bizim çiftçimizden daha çok destek veriliyor. Sonrası, çalışanlarla ilgili de kaygı giderek artıyor çünkü orada da düşük ücret ve de "çalışanları enflasyona ezdirmeyeceğiz" anlatısı karşısında gerçeklerde enflasyona ezdiriliyor çünkü bugün yoksulluk sınırı 44.573 lira, Türkiye'nin neredeyse önemli ücretli kesiminin maaşının üstünde bir rakam. Ayrıca, emekliye 7.500 lirayı reva görüyorsunuz, dul ve yetim bundan az alıyor. Biraz evvel dağıttığınız baklava güzeldi, kaliteli bir baklava ama bizim emekli kendi maaşıyla sizin dağıttığınız baklavadan 10 kilo bu ülkede alamıyor. Böylesi bir durumda nasıl enflasyona ezilmesin? Aileler dağılıyor, yuvalar yıkılıyor, yurttaş ev kirasını ödeyemez hâle gelmiş, memleket yokluktan intihar edenlerle anılıyor; esnaf, çiftçi kredisiz döngü yapamıyor, bir de kredilerle ilgili faizlerin artırılmasıyla erişimi zorlaştırdınız, sıkıntı daha da büyüyor.

Sayın Bakan, sosyal yardıma muhtaç Sosyal Destek Programı'na 497 milyar lira ayrıldığı görülüyor. Bu ülkede eğer kişi başı 14.855 dolara yükselecekse bu kadar yardımı neden, niye yapıyorsunuz? Yani bir yanda yoksullaşan insanlar var, bir yanda da insanlara sağlanacak gelirin artışından söz ediliyor.

Dinlemeye vaktiniz olacak mı Sayın Bakan? Ben sizi, biliyorsunuz, bir uçak yolculuğunda da bir saat dinledim. Samimi olarak soruları yanıtlayacağınızı düşünüp bazı konuları soruyorum.

Emeklilikte yaşa takılanların yaş düzenlemesi yapıldı ancak işe başladıkları günkü aylık bağlama oranıyla bir hesaplama sağlanamadı çünkü 2008 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin çıkardığı aylık bağlama kat sayısı oranı yüzde 70'ten yüzde 30'a düşürülmüştü. Şu anda emekliliği hak ettikleri hâlde emekli olamıyorlar. Yani yaş kaldırılmasına rağmen nasıl yaşayacağım ben bu ücretle diye emeklilikte yaşa takılanlar emeklilik başvurusu yapamıyor. Aylık bağlama oranıyla ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Ayrıca, emeklilikte bir günle on yedi yıl kaybedenler var. Bu arkadaşların da yaşadığı mağduriyeti dikkate alarak kademeli bir geçiş planlıyor musunuz?

Taşeronda kalan, kamu kuruluşlarında bulunan yüzlerce kişi var. Her yıl bir genelge çıkıyor, kamu kuruluşlarında bunlara kadro verilsin diye Cumhurbaşkanı genelgeyi gönderiyor, beş yıldır daha kimse bu kadrolara aktarılmadı. Bu taşeronda kalanlarla ilgili kamuda yeni bir düzenleme yapılması düşünülüyor mu?

Ayrıca, 2024 bütçesinde yeni atanacak kişi sayısı kaç yani kamuya ne kadar personel alımı düşünülüyor? Çünkü açıklanan rakamlar yıl başıyla yıl sonunda değişkenlik gösteriyor, insanları mutlu ettikten sonra o mutluluğu gerçekleştirmemek büyük hüsran yaratıyor. Bugün bu ülkede psikolojik tedavi gören insan sayısı giderek artıyor. Hanelerdeki sıkıntıların önemli ölçüde arttığı bir süreçteyiz.

Bunun yanı sıra, çalışma yaşamıyla ilgili ücretler için genelde hep "Enflasyona ezdirmedik." deniliyor ama benim gözlemimden öte, yaşadığım ve gördüğüm çevrelerin tamamı enflasyon karşısında eziliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Gürer, toparlayın, ilave bir dakika vereceğim size.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Burada arkadaşlar konuşurken benim aklıma hep gelen bir konu var, onu da paylaşayım. 1939'da Erzincan depremi olmuş, İkinci Dünya Savaşı koşullarında Türkiye olabildiğince sorunlu bir süreçte, Osmanlı'nın borcunu ödüyor. O yeni cumhuriyetin yöneticilerine yıllarca "Ekmeği karneye bağladınız." diye ağzına geleni söyleyen insanlar bugün günah çıkarıp dünyadaki krizi, Türkiye'deki depremi anlatıyorlar. Vicdanen onun için de bir öz eleştiri yapın da o dönemin koşullarını irdeleyip o insanlardan bir özür dileyin diyorum, teşekkür ediyorum.