KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, Bakanlığın saygıdeğer bürokratları, değerli basın mensupları, hazırun; hepinizi sevgi ve saygıyla grubumuz adına selamlıyorum.

1 Kasım, Kobane kentinin dünyanın en vahşi, en kanlı örgütleri arasında yer alan IŞİD'in elinden kurtarılmasından hemen sonra aralarında Nobel Barış Ödülü sahiplerinin, akademisyenlerin, aydınların, yazarların, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin olduğu binlerce kişinin çağrısıyla "Dünya Kobane Günü" ilan edildi. 2014 yılından beri, her yıl 1 Kasım tarihinde dünyanın birçok ülkesinden milyonlarca insan Kobane'de IŞİD vahşetine karşı direnenlerle dayanışmalarını ifade ediyor; Almanya'dan İtalya'ya, İskandinav ülkelerinden Fransa'ya, İngiltere'den Yunanistan'a, Kanada'dan Avustralya'ya, Hindistan'dan Ekvator'a, İspanya'dan ABD'ye kadar dünyanın her köşesinde, yüzlerce kentte Kobane direnişi sahipleniliyor, dayanışma sergileniyor, destek mesajları veriliyor. Bizler de başta kuzey ve doğu Suriye'deki halklar olmak üzere, Filistin'de, dünyanın her köşesinde haksızlıklara, vahşete karşı, işgallere karşı direnen halkları selamlıyor, 1 Kasım Dünya Kobane Günü'nü kutluyoruz.

Şimdi, pek çok konu var Bakanlığınızı ilgilendiren Sayın Bakan, ben bunlardan birkaç tanesiyle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağım. Fakat bu, Filistin demişken sizin Bakanlığınızı da ilgilendiren bir konu olduğu için altını çizmek isterim. Şimdi Türkiye-İsrail ilişkilerine bakıldığında son yirmi senede önemli gelişmelerin olduğu görülüyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar olduğu 2002 yılında Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret hacmi 1,41 milyar dolarmış ve bu ticaret hacmi 2022'de 8 milyar 910 milyon dolara çıkmış; 2022 yılı toplam ihracat 6 milyar 740 milyon dolara yükselirken ithalat da 2,17 milyar dolara çıkmış. Ticaret hacmi böylece 1,41 milyar dolardan 8,91 milyar dolara ulaşmış. Ticaret hacmi son yirmi sene içerisinde yüzde 532 artış göstermiş yani yeni hedef İsrail kaynaklarının Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırılması, bu konuda da Ticaret Bakanlığı nezdinde ve genel olarak Türkiye'de bir dizi çalışmanın yürütüldüğü söyleniyor.

Şimdi sorun şu: Bir yandan Hükûmet diyecek ki İsrail'e "Ey İsrail, sen devlet değilsin, sen örgütsün." bir adım daha ileri gidecek "Sen devlet değil, terör devletisin." diyecek; diğer yandan ticaret hacmi de yüzde 532 oranında artış gösterecek.

Sayın Bakan, ben size burada bir soru sormak istiyorum. Siz de İsrail'i bir örgüt olarak mı görüyorsunuz? Siz de İsrail'i bir terör devleti olarak mı görüyorsunuz? Yanıtınız "Evet." ise bir örgütle, bir terör devletiyle ihracat ve ithalatı nasıl değerlendiriyorsunuz gerçekten çok merak ediyoruz. Yani böyle siyaseten büyük laflar ederken önünü arkasını iyi düşünmek lazım. Bir ülkeye "terör devleti" dedikten sonra, bir ülkeye "örgüt" dedikten sonra en azından o ülkeyle -çünkü artık onu normal bir devlet olarak kabul etmiyorsunuz, bir örgüt olarak kabul ediyorsunuz- ticari ilişkilerinizi kesmeniz gerekmez mi? Ama sorun şu: Bu ikisinde de aslında çok samimi değilsiniz yani İsrail'e hükûmetin söylediği sözlerin hiç de samimi olmadığını hepimiz biliyoruz. Bakın, bizler İsrail'le ticari ilişkilerin sürdürülmesi gerektiğini savunuyoruz, İsrail'le ilişkilerin koparılmamasının daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bizler Filistin davasının, haklı davasının her zaman yanında olduk, yanında olmaya devam edeceğiz. Bir yandan çıkacaksınız milyonlarca insana "Filistin halkının mücadelesinin yanındayız." diyeceksiniz, İsrail devletine "terör devleti" diyeceksiniz, İsrail devletine "örgüt" diyeceksiniz; bütün yetkiler elinizdeyken, hükûmeti yönetiyorken, ülkeyi yönetiyorken hiçbir adım atmayacaksınız; biz bunun hiç de samimi olmadığını düşünüyoruz.

Şimdi, birkaç tane mesele var, onunla ilgili konuşacağım. Bir tanesi uyuşturucu ama uyuşturucudan önce şu limanlarla ilgili söylemek istediğim bir şey var Sayın Bakan. Şimdi, dünya ticaretinde deniz yolu taşımacılığının payı yüzde 84 yani çok büyük bir oran. Deniz ticaretinin bu kadar yüksek olmasının pek çok nedeni var. Burada alanının uzmanları var, onların her birisi çıkıp benden çok daha ayrıntılı, çok daha iyi şekilde bu limanların önemini, deniz ticaretinin önemini anlatabilirler. İşte, tek seferde çok yük taşınıyor olabilmesi, taşıdığınız malın güvenliği, aynı zamanda bunlara saldırının daha az olması gibi pek çok nedenle deniz ticareti tercih ediliyor. Şimdi, Türkiye 3 tarafı denizlerle çevrili bir ülke, aynı zamanda Asya'yı Avrupa'ya ve Akdeniz'e bağlayan kritik yerde bir ülkede ve çok kıymetli limanları var Türkiye'nin yani dünya ticareti açısından da gerçekten çok kıymetli limanları var. Şimdi, bizler, parti olarak, HEDEP Grubu olarak öteden beri özelleştirme politikalarına karşıyız, limanların özelleştirilmesine de karşıyız. Aslında limanların kamu tarafından işletilmesi gerektiğini savunan bir partiyiz fakat öteden beri Türkiye'de bir özelleştirme furyasıdır sürüyor. Eğer özelleştirilmediyse bile uzun yıllarla kiraya veriliyor fakat bu kiralama meselesi de kamunun o kadar aleyhine biçimde yürütülüyor ki yani herkesin gözünün içine âdeta soka soka bir haksızlık yapıldı. Ben geçen dönem de milletvekiliydim ve limanların kiralanma süresi uzatıldı, bir yasayla uzatıldı ve pazarlıksız, ihalesiz, sadece bir kanun maddesi değiştirilerek biraz önce söylediğim yani dünya ticareti açısından bu kadar önemli olan, Türkiye açısından bu kadar önemli olan onlarca liman uzun sürelerle sadece bir kanun maddesiyle uzatılmış oldu, Allah'tan Anayasa Mahkemesi oy birliğiyle iptal etti. Bakın, çoğunu zaten siz biliyorsunuz ama kayıtlara geçsin diye bunları söylemekte yarar var. Yani ihalesiz, herhangi bir pazarlık yapılmadan, sadece bir kanun maddesiyle bu ülkenin kaynakları, bu ülkenin limanları birilerine nasıl peşkeş çekildi burada kayda geçirmek isteriz.

Antalya Limanı 1998 yılında özelleştirilmişti, işletme hakkı 2028 yılına kadar Katarlı şirket QTerminals'la olan limanın sözleşme tarihi 2047 yılına kadar uzatılacaktı eğer bu kanun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmeseydi. Alanya Limanı (ALİDAŞ) Alanya Liman İşletmesi şirketine on dokuz yıl daha uzatılarak sözleşme bitiş tarihi 2049 yılına kadar uzatılmış olacaktı eğer Anayasa Mahkemesi iptal etmemiş olsaydı, pazarlıksız ve ihalesiz biçimde. Yine, Hopa Limanı 2046 yılına kadar, İstanbul Salıpazarı Limanı Galataport Doğuş-Bilgili Grubuna 2062 yılına kadar ihalesiz ve pazarlıksız devredilmiş olacaktı. Kuşadası Yat Limanı İngiliz Şirket Global Ports Holdinge 2052 yılına kadar, Çeşme Yat Limanı 2056 yılına kadar, Mersin Limanı Singapur merkezli PSA Grubu ve Türk Akfen Grubuna 2061 yılına kadar, İskenderun Limanı Limaka 2046 yılına kadar, Sinop Limanı 2046 yılına kadar, Ordu Limanı 2046 yılına kadar, Tekirdağ Limanı -19 yıl- 2046 yılına kadar, Rize Limanı 2046 yılına kadar, Marmaris Limanı 2049 yılına kadar, Dikili Limanı 2050 yılına kadar, Trabzon Limanı 2052 yılına kadar, Taşucu Limanı 2070 yılına kadar, Güllük Yat Limanı 2070 yılına kadar, İnebolu Limanı 2070 yılına kadar pazarlıksız ve ihalesiz bir şekilde verilmiş olacaktı eğer Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş olsaydı.

Şimdi, Sayın Bakan, bu konuyla ilgili bakışınız nedir? Siz de bu limanların pazarlıksız ve ihalesiz biçimde bu şekilde devredilmesini doğru buluyor musunuz? Politikalarınızın içerisinde böyle bir plan var mı? Bu limanların bu biçimde işletilmesiyle ilgili bir çalışma yapacak mısınız? Gerçekten çok merak ediyoruz.

Şimdi, konuşmamın bu bölümünde, özellikle bu uyuşturucu meselesiyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Önce, yeni bir tane haber, memlekette bu işler nasıl oluyor diye gerçekten çok çarpıcı bir örnek Sayın Bakan. Bu kısmı sizinle ilgili değil ama sonuçta bu uyuşturucunun büyük bir bölümü Türkiye'de üretilmiyor ve dünyanın başka ülkelerinden sizin kontrolünüzün altında olan gümrüklerden, limanlardan bir şekilde Türkiye'ye getiriliyor; o yüzden bunları söylüyorum. Dün gazetelerde bir haber yapılmış, Terörle Mücadele ve Vazife Kahramanları Şehit ve Gazi Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Diyarbakır Şube Başkanı 50 kilogram uyuşturucuyla yakalanmış. Şimdi, lafa gelince, ada gelince "vatan, millet, şehit, gazi, terörle mücadele" gerçek hayatta uyuşturucuyla ticaret. Memleketin en vahim durumu maalesef böyle.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Verdiğin buradaki örnekten yola çıkarak bütün...

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - İsmail Bey, ben bunların hepsinin bürokratlarınızla ilişkilerini, kamu yöneticilerinizle ilişkilerini sayabilirim, mesele o değil. Sorun şu: Gidin, Diyarbakır ailelerinin yanında bu insanları görürsünüz...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Yani gazileri, şeyi, hepsini onunla beraber töhmet altında bırakmak doğru bir şey değildir.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Sorun şu İsmail Bey: Kamu bir biçimde bu insanlara yol olmalı ki bu kadar pervasız biçimde bu işleri yapabiliyorlar.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Öyle bir şey yok, yanlış o.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Yoksa başka bir sorun değil, mesele o.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ferdî kusurlar olabilir.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Başka bir tane örnek: Bakın, 3 Nisan 2020 tarihinde Kolombiya'nın Buenaventura Limanı'nda 4,9 ton kokain ele geçirilmişti; kokainin İstanbul'a gönderilmek üzereyken ele geçirildiği açıklanmıştı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü on altı ay sonra bu geminin getirileceği malın alıcısı olduğu söylenen şirketin sahibini gözaltına aldı; ondan sonra ne olduğunu bilmiyoruz, serbest bırakılmış bile olabilir. Böyle bir uyuşturucuyla mücadele olabilir mi? Piyasa değeri 265 milyon dolar olan bir uyuşturucudan bahsediyoruz; 7,5 milyar TL. Böyle bir uyuşturucu ticareti.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Orada yakalananın 2 katı Türkiye'de yakalanıyor, böyle bir şey olabilir mi ya Allah aşkına?

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Mesele şu: Şimdi, defalarca söyledik, bakın, Sayın Bakan, Türkiye'de limanlar gerçekten kevgire dönmüş olmasa, gümrük kontrolleri bu kadar zayıf olmasa Latin Amerika'dan, 8 bin kilometre öteden bütün Atlas Okyanusu'nu geçtikten sonra, bütün Akdeniz'i, Akdeniz'deki bütün ülkelerin bütün limanlarını geçip Türkiye'deki limanlara getirip Türkiye'deki limanlar üzerinden uyuşturucu pazarlanmış olmazdı. Bu, Türkiye için yeni bir şey yoksa herkes Afganistan üzerinden, Pakistan üzerinden, İran üzerinden bir uyuşturucu rotası olduğunu biliyor ve bununla mücadele edilmesi de mümkündü fakat şimdi yeni bir şey yaşanıyor. Latin Amerika'nın Orta Doğu'ya pazarlanacak, Avrupa'ya pazarlanacak uyuşturucusu maalesef Türkiye'ye geliyor ve maalesef Türkiye üzerinden dünya pazarlarına gönderiliyor.

Şimdi, bu şöyle önemli, hepimiz açısından çok önemli Sayın Bakan. Şimdi, bakın, emin olun... Şöyle bir şey yanlış anlaşılmasın: Ben Hükûmetin her düzeyde uyuşturucuyla mücadele etmesini savunuyorum, her düzeyde. Emniyet Müdürlüğünün her düzeyde uyuşturucuyla yani üreteniyle, satanıyla, pazarlayanıyla, herkesle mücadele etmesi gerektiğini savunan birisiyim fakat sorun şu: Bu ülkede uyuşturucu bırakın üniversiteleri, bırakın liseleri, ilköğretim kurumlarının, ortaokulların bahçesine kadar yayılmış durumda. Şimdi, aile mefhumunun en güçlü olduğu kentlerden bir tanesinin milletvekiliyim ben, ben Batman Milletvekiliyim ya; emin olun, bakın, buradaki Bakanlığın bürokratlarıyla, milletvekilleriyle hep beraber buradan çıkıp Batman'a gidelim, herhangi bir sokakta herhangi bir yurttaşla konuşalım "Batman'ın en büyük sorunları ne?" diyelim, emin olun bu sorunların başında, en büyük sorunların başında uyuşturucu kullanılması meselesi geliyor.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Tüm Türkiye'de öyle efendim.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Gençlerin, çocukların en büyük sorunlarından biri ve bu sadece Batman'a dair bir sorun değil; Anadolu kentlerinin yani hani "muhafazakâr" denilen, aile yapısının en güçlü olduğu söylenen kentlerin en büyük sorunları arasında uyuşturucu geliyor. Uyuşturucu sadece büyükşehirlerde yaşanan bir sorun değil, öyle zenginlerin, elitlerin kullandığı falan bir şey değil. Gerçekten bu haplarla maplarla, başka şeylerle bu ülkenin geleceği, çocuklarımızın geleceği çalınıyor. Dolayısıyla limanların, gümrüklerin başındaki kişi olarak bu konuya özel bir hassasiyet göstermeniz gerekir.

Şimdi, şöyle bir şey söyleniyor, biz anlatıyoruz bütün bunları, Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşanlar diyor ki: "E, demek ki yakalanıyorlarmış, demek ki bunlara karşı operasyon yapılıyormuş." Bakın, mesele şu: Türkiye dünyanın uyuşturucu trafiğinin merkezi hâline gelmiş durumda. Yani şimdi, Kolombiya'daki, Peru'daki, Venezuela'daki veya dünyanın başka yerindeki bir ülke gerçekten Türkiye'nin samimi biçimde uyuşturucuyla mücadele ettiğini düşünse, bu konuda gerçekten önleyici tedbirleri en üst düzeyde aldığını bilse 8 bin kilometre bütün Akdeniz'i dolaşarak Türkiye üzerinden uyuşturucuyu pazarlamak isteyebilir mi? Demek ki kamu otoritesinin bu konuda zaafı var, kamu otoritesinin tamamı için söylemiyorum ama içinden birileri bu işe aracılık ediyor.

Ben pek çok örnek sayabilirim yani nasıl Emniyet görevlilerinin araçlarından, nasıl askerî araçların içerisinden uyuşturucu yakalandığının, operasyon yapıldığının pek çok örneği var; bunların hepsi gazete haberlerinde yer aldı ama mesele şu: Önce ülkeye girişinin engellenmesi lazım, ülkeye girişinin engellenmesinin yolunun da gümrüklerin ve limanların gerçek anlamda kontrol altında tutulması olduğunu düşünüyoruz.

Şimdi, bir başka şey daha, bu söylediğimi teyit etmesi açısından, şimdi, hani diyorlar ya: "Biz buna karşıyız, mücadele ediyoruz." Hatta sorsanız diyecek ki bilmem hangi örgütler falan yapıyor, onların sorunu; tabii, tabii, onların sorunu.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Onları da söyle, o yapan örgütleri de söyle.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Ben söyleyeyim yani kontrol sizin elinizde ya onun için söylüyorum.

Başka bir şey söyleyeyim: Bakın, sadece uyuşturucunun kendisi gelmiyor bu ülkeye, uyuşturucu baronlarının da üssü hâline geldi bu ülke; gerçekten bu ülke bunu hak etmiyor. Dünyanın neresinde uyuşturucu baronu varsa ya ölünce ya da işte bu mafya arasındaki çatışma nedeniyle öldürülünce biz bir şekilde haberdar oluyoruz, bunların hepsinin de üssü hâline gelmiş durumda yani Türkiye sadece uyuşturucu ticaretinin merkezlerinden biri hâline gelmedi, aynı zamanda, bu uyuşturucu ticaretinin başındaki baronlar da kendi ülkelerinde yaşamak yerine Türkiye'de daha iyi koşullarda yaşayacaklarını düşünüyor olmalılar ki Türkiye'de en üst düzeyde güvenlik görevlilerinin onlara yönelik herhangi bir operasyon yapmayacağını düşünüyor olmalılar ki bu kadar rahat gelip bu ülkede yaşayabiliyorlar. Bu büyük bir sorun, bu hepimizin sorunu, sadece Hükûmetin sorunu değil ama Hükûmetin bizden farklı olarak bir sorumluluğu var, hepimizin sorunu fakat Hükûmetin sorumluluğu var. Dolayısıyla, bu konuda almadığınız her önlem, ülkeye giren her gram, her kilogram, her ton uyuşturucunun birinci derecede sorumluluğuna ortaksınız ve bunu engellemek için her tür çalışmayı yapmak zorundayız.

Şimdi, gümrük birliği meselesi var; Türkiye'nin tekrar bu gümrük birliğinin parçası olmak gibi, Avrupa Birliğinin önemli bir parçası olmak gibi bir projesi var Hükûmetin. Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesinin taraftarıyız ve bu gümrük birliğinin de Türkiye'nin aleyhine olmayacak biçimde, Türkiye'nin ekonomik çıkarlarına, halkların çıkarlarına karşı olmayacak biçimde yürütülmesine tarafız. Fakat anladığımız kadarıyla, gördüğümüz kadarıyla, gözlemlediğimiz kadarıyla pratik olarak bu konuda herhangi bir işlem yürütülüyor değil yani hani gümrük birliği başta olmak üzere, pek çok konu âdeta askıya alınmış durumda. Bu konuda bir tıkanıklık yaşandığı görülüyor. Avrupa Birliğiyle müzakerelerin durması belki bunun önemli bir nedeni fakat bunun ötesinde de bu konuda Hükûmet de sözsel olarak "Evet, biz bunu destekliyoruz," dese de pratik olarak çok da bu konuda ciddi bir adım atmadığı anlaşılıyor. Ha, gümrük meselesiyle çözülemeyecek sorunlar var; hani siz gümrük birliğinin parçası olsanız bile, işte, çifte vergilendirmeyi ve benzeri şeyleri engelleseniz bile zaten Türkiye'ye girdikten sonra her ürün, her mal bu ülke vatandaşlarına 3 kat fazlasıyla satıldığı için belki o bütün sorunlar çözülmeyecek. Yani Avrupa'dan ithal edilen bir araç eğer bir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Bitiriyorum.

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Evet, Sayın Tiryaki, toparlayın lütfen.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Yani Avrupa'da 600-700 bin TL'lik olan araç maalesef Türkiye'de 2 milyon 100 bin liraya satılıyor. Bütün dünyanın 700-800 dolara aldığı bir telefonu maalesef biz en az 2 bin dolara, 2.500 dolara satın alabiliyoruz. Bu konuda da Ticaret Bakanlığının eğer bir politika oluşturulması konusunda bir etkisi varsa bu kadar yüksek vergilendirmeye karşı bir tutum almasını bekleriz diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.