KOMİSYON KONUŞMASI

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarımız, bürokrat arkadaşlarımız, basınımızın kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum.

Öncelikle, Sayın Bakanımıza ve ekibine yeni dönemde başarılar diliyorum; Allah yardımcıları olsun. Doğrusu, Türkiye için bir şans olduğunu düşünüyorum; ticaretin içinden gelen birinin ticari konularda, ülkenin en önemli meselelerinde bu bahsedilen birçok soruna çok daha hassasiyetle yaklaşacağına inanıyorum.

Sayın Bakanımız büyümeden başladı, ben müsaadenizle büyümeyle ilgili olarak birkaç hususu dikkatinize sunmak istiyorum. Şimdi, dünyada "kaliteli büyüme" ve "kalitesiz büyüme" diye 2 temel kavram var ve 4 temel konuyu bizim sorgulamamız gerekiyor. Elbette Türkiye ekonomisi büyüdü, büyüme hedeflerini gerçekleştirdi ve önümüzdeki beş yıl içerisinde de ortalama yüzde 5 bir büyüme hedefi var. "Nasıl büyüyoruz?" ve "Kim büyüyor?" sorusu bence çok dile getirilmiyor; ben tekrar bunun altını çizmek istiyorum.

Şimdi, öncelikle "Bu büyüme istihdam sağlıyor mu?" sorusunu bir sormamız lazım. Şimdi Türkiye'de şu anda... 2028 hedeflerimize bakarak tabii bunu değerlendirmemiz lazım. 2028'de Türkiye'nin acaba istihdamda hedefi ne? "İşsizliği yüzde 7,5'a düşüreceğiz." diyoruz. Yüzde 7,5 işsizlik aslında Türkiye'nin 2000 yılındaki işsizlik rakamıydı. Büyüme çok güzel ama büyümenin toplumsallaşması için, tabana yayılması için büyümenin bu tarafında "Kimi büyütüyoruz?" sorusunda istihdamı destekleyen bir büyümeyi maalesef yeteri derecede gerçekleştiremedik; birinci sorum bu.

Şimdi buradan hareketle, önümdeki bir tablodan yani bunun nasıl gideceğine dair bir veriyi dikkatinize sunmak isterim. Şimdi, yine, 2023 ve 2028 karşılaştırmalarında toplam yatırımlarda özel sektörün gayrisafi millî hasıla içerisindeki yatırım payı yüzde 29 küsurlardan 28'lere iniyor. Tabii, bu da Ticaret Bakanlığımızı ilgilendiren çok önemli bir mesele. Demek ki özel sektörün yatırımlar noktasında büyüyemeyeceğini öngörüyoruz çünkü özel sektör sermayesinin çok önemli bir bölümünü -biz Sayın Bakanımızla çok farklı vesilelerle geçmiş otuz yıl içinde bunları çok konuştuk- yani insanlarımız bu ülkede her on, on beş yılda bir ortada meydana gelen devalüasyonla, özellikle ekonomide yaşanan sıkıntılarla birikimlerini kaybettiler yani aslında kalkınma planımızda -biraz önce Bakanımızı dinlediğimizde de aynı şeyi gördük- ekonomide istikrarlı, kalıcı, sürdürülebilir bir büyüme olmazsa biz hep başa dönüyoruz, başa sarıyoruz. Burada üzülerek ifade ettiğim bir şey daha söyleyeyim -belki bu tasarruflar ayağında düşünülmüştür- kamunun yatırımlarında da beş yıl içerisinde çok küçücük bir artış var. Dolayısıyla burada istihdam sağlanabilmesi için ekonominin büyümesi lazım, büyürken ekonomi aynı zamanda yatırımların da büyümesi lazım çünkü üretim ve yatırım olmayan bir ekonomide istihdamı istikrarlı bir şekilde büyütmeniz mümkün değil.

Diğer bir konu -bence sokağı ilgilendiren bir konu, esnafı ilgilendiren bir konu- acaba biz kimi büyütüyoruz? Bunun da tabii literatürdeki karşılığı geliri adil olarak paylaşabiliyor muyuz? Şimdi, bir hedef koymuşuz, 2019 yılında gelir adaletsizliğindeki bu meseleyi çözmek için bir hedef koymuşuz. Bu hedefi 2023'te gerçekleştirememişiz ve daha kötü bir gelir adaletiyle karşı karşıya kalmışız. Şu anda 2028 hedefimizde bizim bunu tekrar düzeltme hedefimiz var, bunu düzeltme hedefimiz ancak gelirin adil dağıtımıyla ilgili bir şey. Burada diğer arkadaşlarla da bakanlarla da kendi içimizde de bunu görüşüyoruz, gelirin adil dağılımı konusunda öncelikle kamunun üzerinde çok büyük bir yükümlülük var. Yani bugün kur korumalı mevduat burada çok konuşuldu, tekrar girmek istemiyorum ama burada özellikle gelir dağılımı konusunda şu anda sokağın bir sıkıntısı var. Ben birçok yerde bunu söylüyorum, şu anda bu ülkenin iki temel meselesi var: Bir tanesi barınma; bir tanesi sağlıklı, güvenilir gıdaya erişim. İnsanlarımızın, 11.400 lira asgari ücret alan insanların -bugün bu ülkede asgari ücret ortalama ücret hâline geldi- 20 bin liraya 3+1 daire büyük şehirlerde bulması söz konusu değil. Dolayısıyla evet, gerçekten olağanüstü bir zenginleşme var Türkiye'de, bu ülkede gelirin yüzde 41'ini, arkadaşlar, toplumda nüfusun yüzde 1'i alıyor. Çok okuduk bu şiirleri, bu taksimi kurt yapmaz çok dedik; bu, doğru bir şey değil. Dolayısıyla gelirin adil paylaşımı konusunda -biraz sonra geleceğim- bir şey yapmamız lazım. Yani büyüme istihdam yaratıyor mu, gelirin adil paylaşımını sağlıyor mu ve sürdürülebilir bir büyümemiz var mı? Yani ne demek istiyorum? Ben yatırımcıyım içeride ya da dışarıda... Sayın Bakanım, siz öyle bir Bakanlıktasınız ki hem iç ticaret hem dış ticaret, hem odalar hem yani her şey aslında, ticaretin kalbi sizde atıyor. Dolayısıyla böyle bir yerde yatırım yapılabilir ülke olma vasfı, sürdürülebilir olması için, aslında bu söylediklerimizin daha üzerinde. Onun için de bunun, inşallah, temenni olarak değil gerçek olacağı bir dönemi de yaşarız. Ben şuna inanıyorum, yani Türkiye'de son yirmi, yirmi beş yılda Türkiye'nin demokratikleşmesinde olağanüstü işler yapıldı ama özellikle 15 Temmuz sonrası belki olağanüstü bir dönemdi -ki ben buna inanırım o süreçlerin içinde yaşamış biri olarak- artık bu sürecin dışına çıkarak Türkiye'yi tekrar adaletle, demokrasiyle daha fazla buluşturacak hem içerideki yatırımcıya hem dışarıdaki yatırımcıya "Kardeşim, biz adalet üzerine büyüyeceğiz." diyebilmeliyiz. Şu anda burada çok ciddi sıkıntılarımız var, inşallah anayasa çalışmalarımız çerçevesinde bunu dikkate alırız.

Bence son konu -siz uzun yıllar MÜSİAD'da da görev yaptınız, Başkanlığımızı yaptınız- bu dördüncü söyleyeceğim şey belki her şeyin fevkinde bir şey. Sayın Cumhurbaşkanımız yıllarca "dindar nesil" dedi, "Bu ülkenin millî ve manevi değerlerle yetiştirilmiş bir gençliğe ve geleceğe ihtiyacı var." dedi. Aynen, altına imza atıyoruz ama geldiğimiz noktada -biraz önce arkadaşımız da söyledi- bakın, iki yıl öncesine kadar Türkiye'nin 14 şehrinde uyuşturucu bağımlılık konusunda özel arkadaşlarla anketler yaptırdık. Bütün şehirlerdeki ilk 3 problemin içerisinde mutlaka bağımlılık ve uyuşturucu çıkıyor. Sayın Bakanım, bu ülke -organize suç örgütlerinden bahsedildi, oraya girmeyeceğim ama- Küresel Suç Endeksi'nde ilk 14 ülkeden biri olarak adlandırılıyorsa ve aslında oradaki ülkelerin çoğu ekonomik olarak yaşıyor olduğunu kabul edemeyeceğimiz ülkelerse, durup bir düşünmemiz lazım. Yani bu sosyokültürel meselelerde bir sorunumuz var ve beşerî sermayemizin büyümeye yapacağı katkıyı engelleyen bir gelişme bu. Dolayısıyla büyüyoruz, eyvallah, daha fazla büyüyelim ama bu 4 ana başlığı dikkate almadan yapılacak bir büyüme "Büyüdük." demek gerçekten bunun altını doldurmamış olur. Ben biraz bunu sizin yerinize söylemiş oldum.

Şimdi, gelelim şu dış ticaret şeyine... Tabii, Ticaret Bakanlığımız olarak siz cari açıktan bahsettiniz, ben de şöyle kısaca durmak isterim üzerinde. Şimdi, yine burada yaptığımız bir önceki değerlendirmelerde... Siz, tabii, şu anda dış ticaret açığının bu yıl verilerinde bir düzelmeden bahsettiniz...

TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - Üç aylık.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Üç aylık, bu çok harika bir şey ama Sayın Bakanım, bunun devam edip etmeyeceğini biz plana bakarak görüyoruz. Şu anda Türkiye'nin dış ticaret açığı yaklaşık 110-112 milyar, bir önceki yıl 109 milyar ve beş yıla baktığımızda dış ticaret açığımızda 110 milyar doların altına düştüğümüz hiçbir yıl yok. Şimdi soru şu: Sürdürülebilir dış ticaret açığını düşürebiliyor muyuz yoksa konjonktürel olarak iki üç aylık meselelerle mutlu olmaya devam mı edeceğiz? Buradan hareketle şuraya gelmek istiyorum: Bakın, şu anda 55-56 milyar doları inşallah bulacak turizm gelirlerimiz. Bütün istatistiki olarak, regresyon yapın, korelasyon yapın, ne yaparsanız, diğer benzer ülkelerle karşılaştırın; ya, turizmin 2028'de 100 milyar dolara ulaşacağı varsayımı benim yaptığım bütün hesaplamalarda 73-75 milyar doları geçmiyor. Bunu niçin söylüyorum size? Ticaretimizin, iç ve dış ticaretimizin geliştirilmesinde oradaki açığı ben ümit ediyorum, dua ediyorum Ticaret Bakanlığımız karşılasın yani orada size çok büyük yük düşüyor.

Şimdi, genelde bu böyledir yani işin tabiatına bu uygundur, genelde ihracattan bahsedilir, ithalattan bahsedilmezdi; teşekkür ediyorum, siz ithalata bir şekilde girdiniz. Ben ithalatla ilgili olarak şöyle bir şeyi paylaşmak isterim: Bakın, geçtiğimiz dönem, kalkınma dönemimizde ihracat hedeflerimiz gerçekleştirildi yani sadece büyüme değil ihracat da gerçekleştirildi hatta artı 28 milyar dolar fazla ihracatımız var. Şimdi ben arkadaşlara genelde şunu söylüyorum: Bir şeyin alacak tarafına baktığınız zaman borç tarafına da bakın, iyi bir tacirin bunu yapması lazım. Peki, biz ithalatta koyduğumuz hedefi -dış ticaret açıklarına gelmek için bu açıklamayı yapıyorum- bir önceki dönemde gerçekleştirebilmiş miyiz? İhracat, eyvallah; biz ithalatta hedefimizi 73,5 milyar dolar geçmişiz, onun içindir ki bugün 45-50 milyar dolar -işte, siz ifade ettiniz- 46 milyar dolar cari açıktan bahsediyoruz. Dolayısıyla bu cari açık meselesinde vallahi siz aslında iyi bir noktadasınız yani "Biz düşük TL'yle cari açığı kapatıp oradan enflasyonu düşüreceğiz." diye böyle aklın almayacağı hayaller kurmuştuk, hiç olmazsa şu anda rasyonel politikalara dönüldüğünü gördüğümüz için buradan yürüyeceğimizi düşünüyorum.

Şimdi, diğer önemli bir konu; tabii, bizim normalde ithalatı ikame edebileceğimiz en hızlı alanlardan bir tanesi tarım. Ben, şu anda -yani elbette bunlara bakacağız ama- tarımsal ithalatla ilgili olarak dış ticaret açığımızın giderilmesi hususunda Ticaret Bakanlığımızın yardımcı olması gerektiğini düşünüyorum. Yani düşünün, 30'a yakın şehre gittik, arkadaşlar da bunu mutlaka gördüler; ya, tarım ölüyor. Yani rakamsal olarak bazı gayrisafi millî hasılayla yaptığımız oranlar, gelir dağılımındaki bu adaletsizlik, sektörel anlamda tarımın gayrisafi millî hasıla içinde aldığı payın azalışı bizi aslında alarma geçirmesi gereken bir durum. Onun için bu tarım ithalatı konusunda... Yani nedir Allah aşkına? 105 milyar TL aylık faize para ödeyecek Türkiye Cumhuriyeti devleti önümüzdeki yıl. Yılda tarımsal destek olarak vereceğimiz rakam 91,6 milyar TL. Elbette desteklerle bu 250-300'e varacak ama tarımsal destek olarak Anayasa gereği vereceğimiz 91,6 rakamı var. Dolayısıyla burada, yurt dışından ithalatla ilgili olarak yani bir fiyat dengesi oluşturmak için bunu yapacaksak...

Ya, Sayın Bakanım, Değerli Ağabeyim; ne olur, rica ediyorum, Anadolu boşalmasın, topraklarımızı başkaları satın almasın. Bakın, bütün İzmir, Aydın, Muğla, Antalya, o bölgeyi dolaştım, detaya girmek istemiyorum. Ya, uzun yıllar, 1830'dan itibaren Türkiye'nin bütün kalkınma modelleri ve Türkiye'de yabancı sermayenin ve Türk sermayesinin nasıl dışarıya gittiği konusunda uzun yıllar çalıştığımızı biliyorsunuz. Ya, ben, Türk limanlarının, o bölgelerin yabancıların eline geçmesini istemiyorum. Buradan hareketle tarım konusuna tekrar dikkatinizi çekmiş olayım.

Tabii, dünya ticareti içerisinde Türkiye'nin artan payı önemli, ortaya koyduğunuz hedef de bence çok kıymetli. 1,30 diye söylediniz herhâlde, bu da önemli. Ama tabii, ben bir konuyu burada da şey yapayım; teşekkür ederim, bu da önemli bir gelişme. Türkiye'de çünkü uzun dönem kilogram başına ihracat ve ithalat karşılaştırmaları yapılırdı, burada ciddi bir düzelme var, bu önemli.

Şimdi, buradan hareketle bir başka veriyi ben sizinle paylaşmış olayım: İmalat sanayisindeki hedefler kalkınma planında da, siz de biraz vurgu yaptınız, gerçekten tatmin edici hedefler. Yani imalat sanayimizin ihracat içindeki payı büyüyor. Burada orta-yüksek teknoloji sanayinin imalat sanayi ihracatındaki payı artıyor ve burada pay yüzde 37'den yüzde 44'e çıkıyor 2028'de. Şimdi, orta-yüksek teknolojilerin gayrisafi millî hasıla içindeki payını yüzde 44'e çıkaracağız ama yüksek teknoloji sanayinin imalat sanayi ihracatındaki payını 2028'de yüzde 5,5'a çıkaracağız. Yani 3,7'den 5,5'e çıkması yüzde 48 gibi ciddi bir artış ama toplam imalat içine bakıldığında çok düşük. Buradan da şuraya geleceğiz: Bizim yüksek teknolojiyi kim üretecek? Bizim, beşerî sermayeye yatırım yapmamız lazım. Şimdi, bu beşerî sermaye meselesi gelince de üzülerek ifade edeyim, bağımlılık ve uyuşturucu dışında bunu söyleyeceğim: Şu anda Türkiye, dışarıda yetişmiş insan gücünü tekrar içeriye getirmesi gereken bir Türkiye, bu hedeflerde ama şu anda bunu başarabiliyor muyuz, bunu başarabilir miyiz? Bunu da sizin takdirinize sunmak isterim.

Bir başka konu, teknolojide çok büyük değişiklikler yapılıyor. Geçen on yıl içerisinde jeneratörden kompresöre, aklınıza gelebilecek birçok sanayi ürününde fiilen yatırımların içinde bulunmuş, fabrika kurmuş biri olarak söylüyorum, beni en fazla endişeye sevk eden konuların bir tanesi robotik ve otomasyon teknolojileri, istihdam konusunda mutlaka bunun dikkate alınması lazım. Önümüzdeki süreçte özellikle beşerî sermayesini geliştiremeyen bir Türkiye, sadece ucuz iş gücüyle dünyayla rekabet edemeyecek bir Türkiye burayla da rekabet edemez. Onun için, bu konu çok hassas bir konu, buraya da dikkatinizi çekmek isterim. Tabii, biraz daha böyle hani bir sektör temsilcisi olarak da konuşayım, Türkiye'de bana sorsanız ki hayatın, ekonominin içerisinde, esnaf, sanatkâr kiminle irtibat kurmak ister? Vallahi, Ticaret Bakanlığımızla kurmak ister. Bir dost tavsiyesi, ne olur, esnaf, Bakanlığımızın illerinde, ilçelerinde, Ankara'daki birimlerine hızlı ulaşsın. Çünkü ben şunu çok iyi biliyorum ki burasının başarısı ya da başarısızlığı ekonomik olarak çok önemli ama insanlarımız, esnafımız "devlet" dendiğinde biraz Ticaret Bakanlığını anlar, oradaki insanlar daha fazla aklına gelir, önce vali gelmez yani "Ya, kime ulaşabilirim?" İşte, odalara gider, bu konu da bence çok önemli.

Şimdi, yine buradan hareketle, TOBB'un verileri tabi sizde var, siz onun üzerinde çok durmadınız, sizin yerinize ben onu ifade etmiş olayım. Tabii, 2022'de -bu açılan, kapanan şirket meselesini ben çok takip ediyorum- yüzde 27,8 açılan şirketlerde bir artış var, kapanan şirketler de yüzde 42,8; bu, TOBB'un verisi. "Ya, bu konu niye böyle?" diye baktığımızda bence finansmana gitmemiz lazım.

Bakın, parasal sıkılaştırma meselesinde iş öyle bir noktaya geldi ki dün akşam 20 tane sanayici -içinde esnaf kardeşlerimiz de var- bir zoom toplantısı yaptık buraya gelmeden önce. Yani dehşet bir tablo var, hele hele ithalat yapan ki sizin alanınızda devalüasyonla birlikte...

Bakın, Sayın Bakanım, 20 lirayla girdiğimiz seçimde şu anda 28 lirayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Toparlıyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci, ilave süre veriyorum, buyurun lütfen.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Hiçbir ülke birkaç ayda yüzde 30-35, yüzde 40 devalüasyonu kaldıramaz. Yani biz bir zamanlar "8 olacak, 10 olacak." diyen laflara "Keşke olsa." diyoruz artık. Ya, 28 liraya bu geldi ve hakikaten döviz kurunu, o şeyi "hedge" edecek, "pass" edecek bu kabiliyeti olmayan orta ölçekli KOBİ'lerimizin birçoğu şu anda bitmiş durumda. Ya, ticari kredilerde şu anda limitler var, yüzde 50 TL'de en iyi rakamlar gibi geçiyor, böyle bir ortamda ticaretin gelişmesi mümkün değil. Yani esnaf ve tarım konusunda yani başka şeyler de konuşabiliriz, zamanım bitti. AVM'ler dünyanın bir gerçeği, zincir marketler dünyanın bir gerçeği, bizim şimdi başka bir gerçeğimiz var, e-ticaret.

Bakın, buralarla ilgili olarak bakkal ve küçük esnaf Anadolu'da şu anda bitik durumda. Ya, bir ilçede, bu 3 harflilere karşı değiliz, olsunlar tabii ama arkadaşlar, bunun bir düzene ihtiyacı var ya.

CAVİT ARI (Antalya) - Köydeler, köyde.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Bir bakkal, gider, dayısının oğlunu orada çalıştırır, büyükşehirlerde niye hizmet sektörü büyüyor? Çünkü Anadolu'da insanlar iş bulamıyor. E-ticaret konusunda çok ciddi sorunlar var, çok ciddi sıkıntılar var.

Son olarak şunu söyleyeyim, bitireyim Sayın Başkanım müsaadenizle. Devletimiz tasarruf yapmak istiyor, elbette planlanan yatırımlarla ilgili olarak herhangi bir şey söyleme durumunda değiliz ama ben her bakanlığımıza söylediğimiz için size de söylemek istiyorum. Yani yeniden değerleme oranının üzerinde hiçbir bakanlık bence buraya bütçe getirmemeli. Şu anda, sizin Bakanlığınızın personel giderleri bakın; 4,5 milyardan 12,7 milyar TL'ye çıkıyor, 3 kat artıyor. Bilmiyorum yani bu nasıl bir iştir, bu kadar nasıl artıyor, bunu bilmem ama sonuçta vatandaşa "Kemer sık." dediğimizde "Ya, biz de bunu yapıyoruz."u vatandaşa dememiz lazım. Duamız odur ki -Ticaret Bakanlığımıza, cari açıktaki problemde de; esnafın yaşadığı, tarımda yaşanan büyük sıkıntılar konusunda da biz Allah için sizlere güveniyoruz- inşallah bu sıkıntılar geçer ve inşallah bir sonraki yıl burada yine sizlerle bu meseleleri, bu verileri tekrar konuşma imkânımız olur.

Allah yardımcınız olsun efendim.