KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER KARAKAŞ (Aydın) - Sayın Bakan, Sayın Başkan, saygıdeğer Komisyon üyeleri; Türkiye sorunlar ülkesi hâline gelmiş ancak biz bu salonda maalesef tıkanan ekonomiyi, istihdamı, üretimi, adaleti, demokrasiyi bütçeyle çözmeyi değil kamuda israfı kendine hak görenlerin, kendi konforlarının devamı için milletin cebine el uzatanların ve tüyü bitmemiş yetimin hakkına göz dikenlerin kendileri için hazırladıkları bütçeleri görüşüyoruz. İktidar, liyakati olmayan, zafiyet içinde keyfekeder yöneticilerle kurumları yönetiyor. Merkez Bankasının ani kredi büyümesi ve firma davranışı bir vaka analizi araştırmasıyla istihdam yaratılması için kamu bankaları üzerinden dağıtılan düşük faizli kredileri alan şirketlerin bu kredilerle fabrika yapmak yerine döviz satın aldığı ortaya çıkmıştır. 2022'nin ilk altı ayında kredi satış oranını artıran şirketlerin net döviz alımı yüzde 773 artmış durumda. Fazla kredi kullanan büyük şirketlerin net satışlarını bir önceki döneme göre yüzde 13,7; ihracatlarını ise yüzde 26,6 azalttıkları görülmektedir. İşin özü, ekonomi o kadar kötü yönetiliyor ki devletin parası nereye gidiyor belli değil. İktidarın kötü ekonomi yönetiminin faturasını milletimiz pazara her gittiğinde, alışverişe her çıktığında tıkır tıkır ödüyor. Çıkardığınız kanunlarla, getirdiğiniz rant vergileriyle bu salonlarda milletimizin sesi olup itiraz ettiğimiz tüm bütçe açıklarınızı yoksul vatandaşlarımızın sırtına yüklediniz. İktidar seçimlerden hemen sonra faizle ilgili söylediği tüm söylemleri yuttu, bugüne kadar uyguladığı ekonomi politikasından yine 180 derece dönüş yapmış durumda. Geçtiğimiz yıllarda "Kimse yastık altında döviz, altın bırakmasın, Türk Lirasına dönün." kampanyası başlattığınızda dolar 3 TL'ydi, sonra 9 TL'ye çıktı. Sonrasında ise "Faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur." dediniz ve faizi düşürmekle beraber dolarda hızlı bir yükseliş oldu ve bir anda dolar 18,40 TL'ye yükseldi. Diğer taraftan, hızlı bir enflasyon artışıyla vatandaş perişan oldu. Şu anki döviz kurunu konuşmaya dahi gerek yok. Değersizleşen Türk lirası üzerinden ihracatta artış hedeflendi, tutmadı. Geldiğimiz noktada ise üreticinin girdi maliyetleri her geçen gün katlanarak artıyor. Şimdi hepimiz bir umutla Sayın Mehmet Şimşek'in şapkadan tavşan çıkarmasını bekliyoruz. Ülkemizde acilen fiyat istikrarının sağlanması gerektiği ortada. Bir ülkede her hafta pazarda fiyat değişir mi ama Türkiye'de değişiyor. Sokaktan rastgele birkaç kişi çevirip "Benzin ne kadar oldu?" diye sorsak bir kişi bile bilemez çünkü o da neredeyse her gün değişiyor. Ekonominin olmazsa olmaz kuralı güvendir. Güven; adalete güvenmektir, hukuka güvenmektir, yönetime güvenmektir. Güven; özgürlüktür, kuvvetler ayrılığıdır, şeffaflıktır. Şimdi, bunlardan hangisi ülkemizde var? Bugün burada bir arada oturduğumuz Sayın Bakanın yarın sabah görevinden alınmayacağının garantisini kim verebilir? Herkesin kaderinin bir kişinin iki dudağı arasında olduğu bir ülkeyle kim ticaret yapar? Yabancı yatırımcı nasıl bu ülkeye gelir? Ülkenin bu hâle gelmesiyle yerli sermaye yurt dışına kaçıyor, yabancı sermaye ise ülkeye gelmiyor; sonuçta ise ülkede likidite sıkışıklığı ortaya çıkıyor.

Geçen hafta Meclis kürsüsünden de dile getirdiğim gibi, milletimiz yoksulluk sınırının altında açlık mücadelesi çekerken ballı maaşlarla hayatlarına devam eden bürokratlardan da biraz bahsetmek istiyorum. Sayın Bakanım, bilginiz var mı bilmiyorum ama maalesef, bu birçok maaş alan bürokratlar sizin Bakanlığınızda da mevcut.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Karakaş, toparlayın, ilave bir dakika süre vereceğim size.

ÖMER KARAKAŞ (Aydın) - Efendim, çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, ben bir kez daha buradan sormak istiyorum: Ballı maaşları, huzur haklarını, primleri alırken okulların bahçesinde umutsuzluk yüzünden hayatlarına son veren gençlerimizden hiç mi utanmıyoruz? Çocuğuna yeni kıyafetler alamadığı için umutsuzluk içinde canına kıyan babalardan, torunlarına bayram harçlığı veremeyen dedelerden, parasızlıktan bebeğini doyuramadığı için yaşamına son veren annelerden hiç mi utanmıyoruz? Memleketi ikiye böldünüz; bir yanda açlık, sefalet, umutsuzluk; diğer yanda kuş sütü eksik olmayan sofralar, şatafat, son model makam arabaları, bütçeden alınan üçlü beşli maaşlar, huzur hakları. Hem bu salonlarda hem de Genel Kurul kürsüsünde, sesimizin çıktığı her yerde bunları dile getireceğiz. Size tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeyeceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.