Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Sosyal Güvenlik Kurumu d) Türkiye İş Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 02 .11.2023 |
KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar ve basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde maalesef yoksulluk ve sosyal dışlanma riski olan kişilerin oranı yüzde 40'ın üzerinde, en yüksek ise 0-17 yaş grubunda -TÜİK verisidir- yüzde 42,7. Hâl böyle olunca sosyal koruma harcamalarının özellikle bu grupları desteklemesi beklenir ancak maalesef sosyal koruma harcamalarının oranı ancak yüzde 12 düzeyinde. Bu, biliyorsunuz, OECD'de yüzde 21, Fransa'da yüzde 31. Genel sağlık sigortası kapsamında sosyal güvenlik kapsamını yüzde 99,2 olarak açıklıyorsunuz ama bu doğru değil, doğru olmadığını her yıl Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle "prim borcu olanların da sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi" düzenlemesiyle görebilirsiniz çünkü biliyorsunuz, genel sağlık sigortası kapsamında sağlık hizmetlerine erişmek için prim borcunun olmaması gerekir. 2017'den sonra bildiğim kadarıyla prim borcu olanların sayısını açıklamadınız. Şimdi, soruyoruz: Gerçekten, prim borcu olanların sayısı nedir?
Çalışan sağlığı ve güvenliği alanında çok ciddi sorunlarımız var. 6331 sayılı Kanun çok önemli bir adımdır ancak iş kazalarında beklenen azalma maalesef gerçekleşmedi, meslek hastalıklarına tanı konulması süreçlerinde de beklenen gelişme sağlanamadı, işle ilgili hastalıklar mevzuatımıza giremedi. Bir Komisyon üyesi hem iş yeri hekimlerinin hem de iş güvenliği uzmanlarının patrona bağlı çalışmaması gerektiğine vurgu yaptı; çok önemli bir öneridir, umarım hayatta karşılığı karşımıza çıkar.
Ölümlü iş kazası hızının yüz binde 6,5'a inmesiyle büyük bir başarıdan söz ettiniz oysa bakın Avrupa Birliğinde ölümlü iş kazası hızı yüz binde yalnızca 1,76. Aradaki büyük farka dikkatinizi çekmek isterim.
Bu arada, 2002'de bu ülkede 878 emekçi iş kazası nedeniyle hayatını kaybetmişken geçen yıl 1.843. Sayın Bakan, bunlar yalnızca sayı değil, bunlar insan; geride çok acı ve keder dolu ailelerini bırakıyorlar ve son on yıl içerisinde 20 binin üstünde işçi maalesef, adına "kaza" denilen ama kaza olmayan iş cinayetleri nedeniyle hayatını kaybetti. Neden kaza değil? Çünkü kaza beklenmeyen ve planlanmayan bir olaydır oysa bunların beklendiği çok açık.
Meslek hastalıklarına tanı konulmasıyla ilgili ciddi problem var, hem 5510 hem de 6331 bu konuda bir düzenleme yapmış durumda. Bu kargaşanın da mutlaka giderilmesi gerekir. Dolayısıyla, Sayın Bakan, 6331 sayılı Yasa'yı mutlaka yeniden ele almak lazım. Örneğin meslek hastalığı tanısı konulan kişi sayısı 2022'de yalnızca 953. Biliyor musunuz 1990'ların sonunda bu sayı 1.200'ün üstündeydi. Dolayısıyla, bu yasa bugün artık ihtiyaca yanıt vermekten çok uzaktır. Meslek hastalığı nedeniyle ölen kişi sayısı yalnızca 5 kişi; buna kimseyi inandırmamız mümkün değil. Kaç kişiye Covid-19 meslek hastalığı tanısı konulmuş, belli değil.
Bu arada, genel sağlık sigortası fon gelirlerinin giderinden daha yüksek olduğunu söylemem gerekir. Son on yılda bu aradaki fark 167 milyar TL'dir. Bu paranın ne olduğuna bakmamız gerekir. Buradan bir sosyal sigorta fonuna para aktarılıyor mu? Bunun yanıtını almamız gerekir.
Ayrıca, çok önemli bir şey, katılım paylarının GSS fon gelirleri içerisindeki oranı örneğin 2021'de yüzde 1,8'dir. Sayın Bakan, son on yılda 168 milyara varan bir gelir artışı olduğu hâlde katılım paylarından alınan para yalnızca 33 milyardır yani bunun yüzde 20'den daha düşüğü. Neden katılım paylarını kaldırmayı düşünmüyorsunuz? Böylece, yoksul, dezavantajlı, emekli insanların sağlık hizmetlerine erişiminin önündeki büyük bir engeli ortadan kaldırabilirsiniz. Böylece, temel teminat paketini genişletebilirsiniz. Örneğin Tip-1 diyabet tanısı almış çocukların kan şekeri düzeyi izleme sensörlerini mutlaka karşılayabilirsiniz. Uzun zamandır gündeme getirdiğimiz hâlde burada bir aşama maalesef katedilememiştir.
Yolsuzluk iddiaları... Biliyorsunuz, sizden önceki Sayın Bakan açıklama yaptı, 1 milyarın üstünde bir yolsuzluk iddiası var SGK'de. Bu konudaki soru önergelerimize de henüz yanıt vermediniz.
Bu arada, İşsizlik Sigortası Fonu'nun, üç yılda, işsiz kalan emekçiler için 23 milyar lira para verirken işverenlere 58 milyar lira verdiğini söylüyorsunuz. Artık İşsizlik Sigortası Fonu işsizlerin değil, patronların fonu hâline gelmiş durumda. Üzülerek söylememiz gerekir ki millî gelirden emeğin aldığı pay son yirmi yılda oldukça azalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, bir dakika ek süre istiyorum, bitireceğim.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın lütfen.
Buyurun.
KAYIHAN PALA (Bursa) - İş gücü ödemesi alanların istihdamdaki payını dikkate alarak bir hesap yapacak olursanız, iş gücü ödemelerinin son yirmi yıldaki payı yüzde 28'den yüzde 18'e gerilemiş durumdadır; Profesör Aziz Çelik makalelerinde bunu çok net bir şekilde gündeme getiriyor. Millî gelirden emeğin aldığı payın bu kadar azaltılmasına gerçekten kimin gönlü razıdır? Dolayısıyla benden önceki konuşmacıların dile getirdiği gibi, Hükûmetin uygulamalarının sermaye yararına değil, emekçiler yararına düzenlenmesi gerekir. Maalesef, bu son on yıl içerisinde özellikle karşımıza çıkan, pandeminin de derinleştirdiği bir emek sömürüsü Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı döneminde artış göstermiştir. Oysa, Çalışma Bakanlığının temel uğraş alanı sermayenin yararı değil; emekçilerin, emeklilerin, işsizlerin, kadınların, ev kadınlarının, öğrencilerin daha iyi bir sosyal hayata kavuşması olmalıdır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.