Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Gençlik ve Spor Bakanlığı b) Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 03 .11.2023 |
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Ben öyle çok sosyal medya kullanan, işte, böyle medyatik olmayan çalışan bir vekil falan değilim, ona emin olabilirsiniz yani takip edin, sorun, söylerler size Başkanım. Sadece kayıt altına alınsın diye grubun yaptığı bir şey yoksa gidelim, bunun propagandasını yapalım diye böyle bir hevesim yok yani beni tanıyanlar bilir. Böyle kendi propagandamı yapmak için falan da söylemiyorum; sadece bir yanıt olsun diye, bir daha böyle bir cümle kullanmayacağım.
Şimdi, önce bu son meseleyle ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum. Dünyada hiçbir ülke yok ki ortalama olarak yıldan yıla büyümemiş olsun yani mutlaka ekonomik verileri büyür. Hangi ülkeden bahsederseniz bahsedin, savaş içerisinde olan ülkeler de dâhil olmak üzere; işte, Afganistan'da da bir büyüme oranı var, Suriye'de de var, Yemen'de de var, dünyanın her tarafında, öyle ya da böyle her ülke bir şekilde büyüyor. Ekonomik olarak büyüyor, her ülkenin bütçesi her yıl büyüyor, her ülke yeni binalar yapıyor, yeni yollar yapıyor, yeni yatırımlar yapıyor. Karşılaştırmayı iki şekilde yapabilirsiniz. Ya, kendi ülkenizdeki gelişmelerle yaparsınız, "On yıl önce buradaydık, şimdi buradayız." dersiniz, "Yirmi yıl önce buradaydık, şimdi buradayız." dersiniz, "Elli yıl önce buradaydık, şimdi buradayız." dersiniz. Bu, sadece sizi yanıltır, kendi kendinizi kandırırsınız çünkü bu tek başına anlamlı bir veri değil. Asıl veri, sizin seviyenizde olan ülkeler on yıllık süre içerisinde nereye gelmiştir? Sizin seviyenizde olan ülkeler yirmi yıllık süre içerisinde nereye geldi? Sizin seviyenizde olan ülkeler elli yıllık süre içerisinde nereye geldi? Eğer böyle bir karşılaştırma yaparsanız ve bu yaptığınız karşılaştırma sonucunda da az evvel iktidar partisi mensuplarının söylediği gibi bir sonuca ulaşırsanız o zaman gerçek anlamda bir ilerlemeden bahsedersiniz. Ben sadece bir tane örnek vereyim ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın.
Bakın, mesela fiber optik altyapı açısından bakalım. Türkiye, 85 milyon nüfuslu bir ülke, İsveç'in nüfusu 8 milyon, coğrafyası bizden daha sert. İsveç'in fiber optik altyapısı Türkiye'den daha ileride, İsveç'in fiber optik altyapısı. Bir Afrika ülkesi Gana; Gana'daki fiber optik altyapı neredeyse Türkiye kadar, Gana'daki fiber optik altyapıdan bahsediyorum; asıl mesele bu. Bizim bulunduğumuz gelir grubunda olan Güney Kore'yi düşünün yani Güney Kore'nin nereden nereye geldiğini bir karşılaştırırsanız biz gerçekten iyi bir yere geldik mi gelmedik mi, en iyi o şekilde anlayabiliriz. Veya Finlandiya gibi, Estonya gibi ülkelerin son on yılda, yirmi yılda eğitimde yaptıkları atılımlara bakın; PISA verilerine bakın, TIMSS verilerine bakın eğitimde nereden nereye gelmişler? Bir de kendi ülkenizdeki verilere bakın. Dolayısıyla yani böyle "Yirmi yıl önce şöyleydi, elli yıl önce şöyleydi, şimdi buraya geldik." deyince sorulara cevap vermiş olmuyorsunuz.
Ben size daha iddialı bir şey söyleyeyim: Türkiye'de 100 küsur tane siyasi parti var. Bu 100 küsur siyasi partiden hangisi iktidarda olursa olsun bu, yirmi yıl gibi süre içerisinde bu ülkeyi yönetiyor olsaydı belki sizin kadar çok iş yapmış olmazdı ama üç aşağı beş yukarı bu işlerin önemli bir bölümünü yapmış olacaktı; o yüzden karşılaştırmayı doğru yapmak lazım. Dünya yirmi otuz yılda nereden nereye gelmiş, dünya elli yılda nereden nereye gelmiş, biz nereden nereye gelmişiz? Yoksa biz "Türkiye'de hiçbir şey yapılmadı, yol yapılmadı." falan böyle bir şey söylemiyoruz. "Yol yaptık." derseniz işte, rahmetli Demirel der ki: "Benim yaptığım yolları ikiye böldüler." Size böyle bir yanıt verir, kapatır, gider. Yoksa elbette ki her hükûmet bir şeyler yapıyor, her belediye bir şey yapıyor ve Türkiye yüz yıllık bir cumhuriyet olarak bir mesafe katetti, buna herhangi bir itirazımız yok.
Şimdi asıl meseleye gelelim. Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. Birkaç tane mesele var, bir tanesi şu... Arkadaşlar büyük bir bölümüne değindiği için ben başka bir konuya değineceğim. Bir tanesi bu amatör sporları destekleme meselesi. Sayın Bakan, bu önemli bir sorun yani hepimiz söylüyoruz: Bu ülkedeki en büyük sorunlardan bir tanesi gerçekten uyuşturucu sorunu ve emin olun diğer bakanlıklarda da söyledim ama doğrudan sizi ilgilendirdiği için söylüyorum, şu anda Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri. Hangi Anadolu kentine giderseniz gidin, böyle, üniversitelerden falan bahsetmiyoruz, liselerin, ortaokulların önlerinde dahi uyuşturucu ticareti yapılıyor, uyuşturucu satışı yapılıyor. Ben Batman Milletvekiliyim, burada daha önce de söyledim; herhangi bir milletvekili, herhangi bir bürokrat gelsin, gidip Batman'ın sokaklarında dolaşalım, kime sorarsak soralım, emin olun üç tane sorun arasında gösterecek uyuşturucu kullanımı sorununu. Bunu tek başına siz çözemezsiniz ama siz, iyi alışkanlıklar edinmesini sağlayabilirsiniz çocukların. Spor bu açıdan önemli bir araç; dolayısıyla spora yapılacak her tür yatırımın, bu anlamda gençliğe yapılacak her türlü yatırımın biz çok değerli olduğunu düşünüyoruz ve bu yatırımların artırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Şimdi, profesyonel spor ile amatör spor arasında bir dizi fark var yani bir kısmı endüstrileşmiş, ticarileşmiş, milyon dolarların, milyar dolarların falan söz edildiği bir sektör -profesyonel sektör- ama aynı zamanda bence Bakanlığın bu sektörlerden çok, amatör sporlara yatırım yapması gerektiğini düşünüyoruz ama verilere bakıyoruz, bakın, amatör sporlara harcanması gereken paraları bile harcamamışsınız yani hâlâ kasanızda o konuda artı gözüküyor. Oysa bunun daha fazlasının harcanması gerektiğini düşünüyoruz amatör sporlar konusunda.
Beyin göçü meselesi var, genç göçü meselesi var. Mesele Orhan Bey'in anlattığı gibi değil yani bu, ciddi bir mesele. Yani şöyle olsa bu anlaşılır bir şey yani diyor ki Orhan Bey: "İşte, üniversiteyi bitiriyor, yüksek lisans yapıyor 'Ben bir de gideyim Avrupa'da, dünyada neler varmış onları göreyim, ondan sonra tekrar ülkeme gelirim.' diyor." Öyle bir şey değil. Hekimlerden bahsediyoruz yani uzman hekimlerden bahsediyoruz, tıp bitirmiş hekimlerden bahsediyoruz, tıp bitirmiş hekimlerden bahsediyoruz, mühendislerden bahsediyoruz. Bu büyük bir kayıp yani bu sadece gençlerin kaybı anlamına gelmiyor, bu ülkenin kaynaklarının da kaybı anlamına geliyor. Almanya'da, İngiltere'de, Fransa'da, Hollanda'da, Belçika'da veya Amerika'da bir çocuğun hekim olacağı süreye kadar, mühendis olacağı süreye kadar o ülkelerin milyonlarca dolar harcaması gerekiyor ve o ülkelerin bütçelerinden, o ülkelerin kaynaklarından tek bir kuruş çıkmadan sadece maaşla yetişmiş mühendisleri, sadece verdikleri maaşla yetişmiş hekimleri ülkelerine kazandırmış oluyorlar. Bu, büyük bir kayıp ülke açısından. Hiç de öyle Orhan Bey'in söylediği gibi değil "Bir gidip birkaç yıl kalayım, geri geleyim." falan demiyor, hepsi gidiyorlar, yerleşiyorlar. Ben bundan çok kısa bir süre önce Almanya'daydım. Emin olun orada artık büyük ağ kurmuş durumdalar, kendi aralarında iletişim ağları var ve hepsi yerleşikler, ev satın almaya başlamışlar, daha uzun vadeli programlar yapıyorlar. Dolayısıyla eğer bu yolu kesmezsek yani yetişmiş gençlerimize başka ülkeleri cazibe merkezi olmaktan çıkarmazsak bu çok uzun bir süre daha devam edecek.
Daha dramatiği şu: Maalesef, bu ülkenin mühendisleri, doktorları gidiyor ve Afganistan'dan ne geliyor? Çobanlar geliyor. Binlerce çoban var bu ülkede, bu ülkede çoban yok artık, Afganistan'dan çoban geliyor yani bu ülke gerçekten mühendislerini, doktorlarını kaybediyor; Afganistan'dan, Pakistan'dan çobanlar geliyor. Ha, bu arada bu bir yıldır artık o çobanlar da bu ülkede değil, o çobanlar da Türk parası, TL ciddi bir şekilde değer kaybettiği için onlar da Türkiye'yi terk etmeye başladılar yani çobanları bile tutacak bir hâlde değil, Türkiye'nin ekonomisinin durumu bu.
Şimdi sürem azaldı ama birkaç tane şey söylemek istiyorum. Şu Sayıştay raporları... Sayıştay raporlarıyla ilgili bize bir yanıt verirseniz en azından yanıtlar kısmında hani o raporlara dair neler yaptığınızı açıklarsanız Sayın Bakan seviniriz çünkü konuşmanızda Sayıştay raporlarına değinmediniz, onların olumsuz gördüğü konularla ilgili bir açıklama yapmadınız.
Bir tanesi sanırım Sayıştay raporlarında vardı. Mesela, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği arasında mültecilere "Spor Yoluyla Sosyal Uyum Projesi" adı altında bir proje yapılmış, Türkiye'ye bir nakdî destek sunmuşlar. Siz bu nakdî desteği mültecilere, mülteci çocuklarına, Spor Yoluyla Sosyal Uyum Projesi yerine gitmişsiniz İslami Dayanışma Oyunları'na harcamışsınız. Bu, doğru mu mesela? Böyle bir rapor var. Eğer doğru değilse bunu açıklamanızı isteriz.
Yine, bu intihar meselesiyle ilgili de bir şey söylemek istiyorum. Şimdi, mesele şu... Bakın, bu, ciddi bir mesele fakat kamu otoritesinin yaptığı açıklamalar asıl incitici olan. Valinin açıklamasını okudunuz mu bilmiyorum yani Aydın'da gencecik bir kızımız yaşamını yitirdi ve bunun idarenin hizmet kusuru sonucu gerçekleştiği çok açık yani nedeni çok açık. İlkokul seviyesinde eğitim almış birisine söyleseniz "Ne oldu?" diye "Asansör bozuldu." diyecek yani hani asansör bozuksa eğer bu idarenin kusuru, bunun ötesinde artık hiçbir açıklama yapmaya gerek yok. Vali şöyle bir açıklama yapıyor, diyor ki: "Asansör 15 kişilikti, 16 kişi bindi. Aslında asansör ara katta durdu. Ondan sonra indiğinde o 15 kişiye bir şey olmadı. Bu çocuk işte şöyle heyecanlandı, böyle heyecanlandı, kendi dışına attı."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Tiryaki, buyurun, toparlayın.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Yani Vali neredeyse bütün suçu bu gencecik çocuğa atacak, yaşamını yitiren genç çocuğa attı. Böyle bir açıklama olabilir mi Sayın Bakan? Yani bir kamu otoritesi böyle bir açıklama yapabilir mi? Yani üniversitede şu anda ciddi bir tartışma konusu. Bakın, hiçbir politik gerekçe yoktu, hiçbir tane siyasi parti bu protesto etkinliklerini gerçekleştirmedi. Emin olun Türkiye'nin her kentinde neredeyse her yurdun önünde öğrenciler protesto etkinliği gerçekleştirdi. Bu protesto etkinlikleri iyidir, hiç de öyle karşı taraftan iktidar ortaklarının yaptığı açıklamalar gibi bakmamak gerekir. Bu protestolar, bu demokratik protestolar aslında iktidarı dikkatli davranmaya zorlayacak işlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Son cümlem, bitiriyorum Sayın Başkan.
Ya, bundan bir sonuç çıkarırsınız, kendinize çekidüzen verirsiniz, bunu düzeltirsiniz ya işte iktidar mensuplarının yaptığı gibi bunu reddetmeye çalışırsınız "Şu kadar yaptık, bu kadar yaptık." ya da valinin yaptığı gibi işte, yaşamını yitiren çocuğa suçu, günahı atarsınız; bu, doğru değil. Bakın, ben geçen gün de söyledim, sizi ilgilendirdiği için size de söylüyorum: Türkiye'de bir barınma sorunu var ve öğrencilerin de barınma sorunu var. Bu barınma sorunu sadece Türkiye'ye dair bir sorun da değil dünyada şu anda bir barınma krizi yaşanıyor. Bundan birkaç yıl önce Almanya'da bir barınma sorunu yaşanmıştı; binlerce, yüz binlerce kişi Berlin'de sokağa döküldü çünkü Berlin'deki binaların ve dairelerin yüzde 80'inin kirada olduğu söyleniyor yani ev sahibi olanların oranı yüzde 20. Ve bunun karşılığında, bu yürüyüşler karşılığında hükûmet dedi ki, bir açıklama yaptı: "Biz bu sorunu çözmek için arayış içerisindeyiz, işte elinde 3 binin üzerinde dairesi olan şirketler var, bu şirket ve bu şirketlerin elindeki daireleri kamulaştırarak sorunu çözmeye çalışıyoruz."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Son cümlelerimi söylüyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum.
Ama siz ne yapıyorsunuz? Biz bu barınma sorunundan bahsettikçe, kredi, yurtlar sorunundan bahsettikçe, öğrencilerin sorunundan bahsettikçe hiç böyle bir sorun yokmuş gibi, bütün öğrencilerimiz yüzde 100 birinci sınıf hizmet alıyormuş gibi, bütün öğrenciler yurtlara yerleştirilmiş gibi bir açıklama yaparsanız bu herkesi rencide ediyor, bu herkesi rahatsız ediyor, hepimizi rahatsız ediyor. Biz verilere dayanarak bu açıklamayı yapıyoruz, ne diyoruz: 8,5 milyon öğrenci var. Ben 8,5 milyon öğrencinin tamamının yurtta kalmak istemediğini zaten biliyorum, bir kısmı kendi ailesiyle beraber kalıyor, bir kısmı ev tutmak istiyor ama emin olun 2 milyon kapasiteli yurdunuz olsa 2 milyon öğrenci şu anda o yurtlarda kalmak isteyecek, 3 milyon kapasiteli yurdunuz olsa emin olun o 3 milyon kapasitenin tamamı çok kısa süre içerisinde dolabilir diyorum.
Tekrar bütçenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.