KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli üyeler ve basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada bütçesini görüştüğümüz her bakanlık toplumun geleceği açısından önemli tabii ama söz konusu İçişleri Bakanlığı olduğunda önemin derecesi biraz daha artıyor çünkü ülkenin demokrasi, özgürlük, hukuk ve insan hakları sicilini etkileyen uygulamaların merkezi durumunda bu Bakanlık.

Bu sebeple, konuşmamın esasına geçmeden önce, Kasım 2016'da Van Büyükşehir Belediyesine kayyum atanarak, tutuklanan Belediye Eş Başkanımız Sevgili Bekir Kaya ve Diyarbakır'ın hapsedilen seçilmiş iradeleri olan Selçuk Mızraklı ve Gültan Kışanak şahsında siyasi bir darbeyle rehin tutulan tüm seçilmiş arkadaşlarımı da burada saygıyla ve sevgiyle selamlayarak başlamak istiyorum.

Değerli hazırun, Sayın Bakanın göreve gelmesinden önce ülkedeki durum hiç de iç açıcı değildi, hepimiz bunu çok iyi biliyoruz çünkü ülke dünya uyuşturucu ticaretinin merkezi hâline gelirken ülkenin yerli, yabancı mafyanın da sahasına döndüğü gerçeğini hiçbirimiz inkâr edemeyiz herhâlde. Kamuoyuna yansıyan sizlerin de kendi hesabınızdan, özellikle sizin kendi hesabınızdan yaptığınız paylaşımlarda da gördük ki ülkede çete kurulmamış tek bir şehir neredeyse kalmamış durumda. Bu mafya gruplarının polis teşkilatı içerisinde bulunan kimi üst düzey konumdaki kişilerle bağlantıları da açığa çıkmış durumda. Ne var ki bu suç organizasyonlarının bir günde oluşup palazlanmadığını siz de çok iyi biliyorsunuzdur. İçişleri Bakanlığına bağlı milyonu aşan güvenlik görevlisi varken her şehre çöreklenmiş bu mafya grupları nasıl bugüne kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir? Bunun hem siyasal hem de hukuksal bir karşılığı olmak zorunda değil midir sizce?

Yine, KADES'ten yardım istediği hâlde korunmadığı için onlarca kadının erkekler tarafından katledildiği, Şenyaşar ailesi katledilirken -ki görüntüler ortada olmasına rağmen- faillerin korunduğu, kaybedilen çocuklarının akıbetini soran Cumartesi Annelerinin en temel demokratik haklarını kullanırken binlerce polis tarafından suçluymuş gibi gözaltına alındığı, polis gözetiminde olmasına rağmen parti binamızda Deniz Poyraz yoldaşımızın katledildiği, Hürmüz Diril ve Gülistan Doku'nun üzerinden yıllar geçmesine rağmen bulunmadığı; Kürt coğrafyasında bugün de çocukların zırhlı araçlar tarafından ezildiği, eylem ve etkinliklerin keyfî bir şekilde yasaklanıp kolluğun yurttaşa işkence ettiği, ülkenin başkentinde Ezidi Kürt kız çocuklarının IŞİD hücrelerinde rehin tutulduğu, Kürtlerin yaşadığı kentlerde seçme ve seçilme hakkının tanınmayarak kayyum atandığı, muhaliflere ve Kürtlere yönelik gözaltıların rutinleştiği bir dönem içerisindeyiz. Şimdi, bütün bunlar ülkeyi onlarca yıl geriye götürmekten, demokratik değerleri yok etmekten, ekonomiyi çökertmekten ve toplumu yoksullaştırmaktan başka bir işe yaramadı. Söz konusu uygulamaların tekrar edilerek sürdürülmesinin farklı bir sonucu doğurmayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz ama özellikle Hükûmetin bunu çok daha iyi bilmesi gerekiyor diye düşünüyoruz.

Sayın Başkan, değerli konuklar; Mezopotamya'nın kadim halklarından Kürtler göçmen kavimlerle ve yerleşik halklarla öz coğrafyalarını paylaşmaktan hiçbir zaman kaçınmadılar. Ne yazık ki ulus devlet mekaniğinin ivme kazanmasıyla Kürtler fiziki ve kültürel olarak bir saldırıyla karşı karşıya kalmışlardır. Bugün milyonlarca Kürtün yaşadığı ülkelerin başında Türkiye de gelmektedir. Bu ülkede yaşayan tüm halkların ve inançların partisi olarak bizler, HEDEP olarak, onlarca yıldır aynı şeyleri yapıp farklı bir sonuç bekleyen anlayışlardan tabii ki farklı düşünüyoruz. Kürt sorununu inkâr ederek, "Düşünmezsen yoktur." yaklaşımını benimseyerek ilerlemek mümkün değildir. Eğer Kürt sorunu yoksa neden sadece Kürtlerin yaşadığı kentlerde kayyum uygulamaları günümüzde de devam ediyor? Kürt sorunu yoksa Kürtçe ana dilinde eğitim neden yok? "İnkâr dönemi bitti." diye propaganda yapan bir iktidar bizzat kendisinin, Kürt sorununu inkâra sığınarak çözdüğünü varsayması sizce de trajik değil midir?

Şimdi, siz konuşmanızda şuna değindiniz, "Bizim artık bugün yaptığımız görev itibarıyla hiçbir köyde, hiçbir mezrada, hiçbir bölgede artık bir sorun olmamıştır ve herkes köylerine geri dönmüştür." minvalinde bir cümle kurdunuz ama size birkaç örnek vermek istiyorum. Dersim'de bir çok yerde yasaklı köyler ve bölgeler hâlen devam ediyor. Haziranda Şırnak, Bitlis, Diyarbakır'da yasaklamalar yapıldı. Yine, temmuzda Şırnak Uludere'de 11 bölgede yasaklama kararları alındı yani sizin ifade ettiğinizle şu an aslında bizim gördüğümüz ve yaşadığımız arasında da bir çelişki mevcuttur.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Niçin alındı o kararlar? Operasyon yapılacaktı onun için alındı.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Hakkâri'ye, Diyarbakır'a, Batman'a, Mardin'e, Van'a, Kars'a, diğer kentlere hukuku hiçe sayarak ve vesayet altına alarak kayyum atamak bir siyasi darbedir. Anayasa'nın ülkenin bir bölümünde, son dönemlerde de bir bütününde yok sayılması değil midir sizce Sayın AKP Grubu? Kentlerin ekonomik ve demokratik birikimine çökmedir bu, bir halkın seçme ve seçilme hakkını tanımamaktır. Anayasal bir hak olan seçme ve seçilme hakkı, zaten hukuksal dayanağı olmayan KHK'ler de bahane edilerek, kazandığımız hâlde 6 tane belediyemiz yeni nesil kayyumlarla ele geçirildi ve yerine kayyum atanan belediye eş başkanlarından biri de benim ama sizin tüm politikalarınıza rağmen burada demokratik siyaset zemininde bu siyaseti yürüteceğimizden de tüm halkımızın emin olmasını istiyoruz. Size rağmen demokratik siyaset zemininde ısrarcıyız ve bunu sonuna kadar götüreceğiz.

Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım -itiraf ettiği şekliyle- bizler için şunu demişti: "Onların durumu özel." Evet, Kürtlere, Kürtlerin demokratik siyaset ısrarına karşı özel bir hukuk maalesef devrede. Bununla birlikte belediye meclislerimiz feshedildi ve her türlü denetim mekanizması da ortadan kaldırıldı. Sadece Rusya'da oligarklar oluyor diye düşünmeyin çünkü kayyumlar ve etrafındaki üç beş bürokratla toplantılar yapılıyor, tam bir oligarşik düzen kurulmuş durumda buralarda. Seçime beş ay kalırken seçim bölgem Van'da kayyumlar belediyelerin mülklerini satışa çıkarmaya başladılar, belediyeye ait yerlerin bir kısmını da başka kurumlara devrediyorlar çünkü seçimle gideceklerini çok iyi biliyorlar, raporlarına yansıyan usulsüzlükler ve yolsuzluklar da ortada; velhasıl, kayyum rejiminin savunulacak hiçbir tarafı yoktur.

Şimdi size bir şey göstereceğim ama bu defa şey yapmayın çünkü bu bir harita değil. Şimdi, biz hep bu kayyumları eleştiriyoruz ya, aslında çok maharetli oldukları bazı alanlar, bazı konular da var; o yüzden onların hakkını o alanlarda vermek gerekiyor. Size göstereceğim görüntüler, kayyumun Van'daki mimari harikaları. Bu, kayyum tarafından Van'da yapılmış bir kaldırım çalışması ve bu, son günlerde yapılan çalışmalar. Bu, yine mimari bir harika, yine bir kaldırım çalışması, seçim bölgem Van'dan bir çalışma. Yine, bir diğer mimari harika da şu, yine bir çalışma yapılıyor, araç ortada bırakılmış şekilde. Bu hâliyle gerçekten bu çevre düzenlemesi ve muhteşem mimari noktada da haklarını vermek gerekiyor diye düşünüyorum kayyumların.

İlginçtir ki kayyumların olduğu kentlerde Anayasa'nın 34'üncü maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkında da periyodik olarak yasaklamalarla karşı karşıyayız. Van'da 2016'dan 2022'ye kesintisiz bir şekilde keyfî yasaklar sürdü. Sayın Bakanım, şu anda sizin arkanızda oturan Sayın Vali Bilmez o zaman Van'ın valisiydi, kendisi de bu yasak kararlarının altına imza atanlardan bir tanesi. Sayın Karaloğlu da burada; buradan şunu da ifade etmek istiyorum: Sayın Karaloğlu 2011'de özellikle Van depremi başta olmak üzere, orada açığa çıkardığınız hiçbir pratiği ne ben ne de Van halkı unutmayacak, onu da size burada tekrar hatırlatalım.

İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MÜNİR KARALOĞLU - Memnuniyetlerini ifade etmişler.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, Sayın Hatip, Sayın Sayyiğit, değerli bürokrat arkadaşlar; ben Sayın Bakana söz vereceğim, Sayın Bakan talep ederse burada da söz veririm ama onun haricinde kimseye söz vermeyeceğim. Burada konuyu açıklamaya ihtiyaç duyarsa Sayın Bakan girebilir, karşılıklı bir söz atışına girmeyelim müdahale etmeyelim. Bizim AK PARTİ Grubu var, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu var, diğer gruplar var, kendi aralarında bir söz atışması yapabilirler.

Devam edin Sayın Sayyiğit.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Van'da 2016'dan 2022'ye kesintisiz bir keyfî yasak var; Van'a yeni gelen vali önce bunu yadırgadı ama şimdi, hafta sonu Cumartesi Annelerine İHD öncülüğünde destek eylemi yapıldığı için o da yine periyodik olarak hafta sonu iki günlük yasak kararını sürdürmeye devam etti.

Şimdi, bu yasaklarda da aslında bir çifte standart var, şu örneği vereyim: Örneğin, Kasım 2019 yılında partimizin Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü etkinliğine izin verilmedi ama Van Valiliği ve AKP aynı etkinliği şehrin tam göbeğinde yapabildi yasak kararı olmasına rağmen. Bir diğer örnek: Yasak kararına rağmen Van'ın en işlek caddesinde yani Cumhuriyet Caddesi'nde Temmuz 2020 tarihinde AKP İpekyolu İlçe Gençlik Kolları Başkanlığı stant açarak çalışma yaptı ama aynı günlerde partimizin İpekyolu ilçe örgütünün yaptığı stant açma başvurusu reddedildi.

Şimdi, Sayın Bakan, biraz daha ana dilim Kürtçeyle ilgili konuşmak istiyorum. Kayyumlarınızın karakteristik bir özelliği de Kürtçe düşmanlığı, onun üzerinden bu politikaları yürütmeleriydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Sayyiğit, ilave bir dakika süre vereceğim.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - İki dakika Başkanım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir dakika veriyorum, biliyorsunuz.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Biri gitti çünkü.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun, toparlayın.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Zaten OHAL'in ilanıyla 2016'dan itibaren, 1990'lı yıllarda bile kapatılmayan İstanbul Kürt Enstitüsü kapatıldı, sonra KURDİ-DER, sonra Kürtçe gazete olan Azadiya Welat, Kürtçe eğitim veren okullar ve kreşler... Kayyumlar da yine Ahmed-i Hani'nin büstünü yaktılar, Cegerxwîn'in adını kaldırdılar, Celadet Ali Bedirhan Kütüphanesini de yıktılar. Belediyelerimizin Kürtçe eğitim veren kreşleri kapatıldı, Kürtçe levhalardan bile bunu sildiler. Konya'dan, Trabzon'dan, Manisa'dan bakınca bunun insanlarda yarattığı duygusal kopuşu anlamayabilirsiniz "empati" aklınıza dahi gelmeyen bir kavram olabilir ama bir gün bununla yüzleşmek zorunda kalacaksınız çünkü bunlar AKP'nin siciline işlenen birer utanç vesikasıdır.

Sayın Bakan, Haziran 2023'te İstanbul'un Fatih ilçesinde "Çîrokên Xorasanê" yani "Horasan Masalları" etkinliği yasaklandı, konuyla ilgili ben de yanıtlamanız için size bir soru önergesi vermiştim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Sayyiğit, toparlayın lütfen.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Birkaç gün önce buna cevap vermişsiniz ve kamu düzenini bozabileceğinden huzur ve güvenlik amacıyla yasaklandığını belirtmişsiniz. Yani Allah aşkına, el insaf; bir halkın ana dili, kültürü, masalları ve şarkıları kamu düzenini nasıl bozabilir, buradan size bunu sormak istiyorum.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Kişiler bozuyor!

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Tam da bu nedenle Kürtçenin, diğer dillerin anayasal güvenceye alınması gerekiyor. Aksi takdirde, tedbir devleti refleksiyle ne zaman, nasıl, niçin bir yasağın getirilebileceği âdeta Demokles'in kılıcı gibi sallanmaya devam edecektir.

Çözüm, gücün esaretinden kurtulup demokrasi, özgürlük, adalet ve barış ekseninde buluşmaktır. HEDEP'in bu konudaki ısrarı kimi çevreleri rahatsız edebilir ama bunun tek çıkar yol olduğu bir gün anlaşılacaktır.

Teşekkür ederim.