Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
Konu | : | İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan, Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ve 134 Milletvekilinin Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1735) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 09 .11.2023 |
KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle Sağlık, Aile ve Çalışma Komisyonumuzun ilk toplantısının yapılmasından duyduğum memnuniyeti de söylemek isterim.
Sayın Başkan, biliyorsunuz aynı saatte Plan Bütçede Sağlık Bakanlığının bütçesi görüşüldüğü için toplantının ilk bölümüne gelemedik. Böyle çakışmaların önlenmesi konusundaki teklifimizi de bir kez daha size sunmak isterim.
Kanun teklifine gelince, öncelikle aile ve gençlik üzerine bir kanun teklifi hazırlanmış olmasından memnuniyet duyduğumuzu söylemem gerekir ancak bunun bir Fonla karşımıza gelmesine ilişkin çekincelerimiz var. Neden çekincelerimiz olduğunu birkaç ana başlık üzerinden sizlerle paylaşmak isterim. İlki, açıkçası biraz şaşırarak bu kanun teklifini okuduk. Neden? Çünkü biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanının da ısrarla sahiplendiği bir orta vadeli program var 2024-2026 dönemine dair. Oradan bir cümleyi tamamen alıntılayarak okuyacağım, diyor ki orta vadeli programda: "Kamu kesimi genel dengesinde yer alan fon ve döner sermayelerin harcama ilkeleri belirlenecek, bütçenin birlik ilkesinin uygulamasının güçlendirilmesine yönelik olarak özel gelir, fon ve benzeri uygulamalar gözden geçirilecek." Dolayısıyla mevcut fonların gözden geçirilmesiyle ilgili orta vadeli programa bir hedef konulmuşken yeni bir Fonun oluşturulmasını çekinceyle karşıladığımızı söyleyeceğim. Birazdan buna ilişkin başka ekleyeceğim kavramlar da olacak.
Sayın Başkan, siz bakanlık da yaptınız yani böyle dikey fon oluşturma yapılarının aslında kamu işleyişi açısından, özellikle 1983 sonrası Özal hükûmetlerinin gündeme getirdiği sıkıntılar göz önüne alındığında -ki benden önceki başka konuşmacılar değindi- bazı problemleri karşımıza çıkarma ihtimalini de burada vurgulamış olalım. Sonra tekrar söylerim ama kanun teklifinden anlayabildiğimiz, kamu bütçesinden aktarılacak kaynaklarla oluşturulacak bir Fon 5 bakanlığın eş güdümüyle yine kamu kurum ve kurumları aracılığıyla vatandaşa ulaştırılacak. Dolayısıyla burada kamu yapılanmasını, kamu yönetimini bir dikey örgütle kesmek yerine bu konudaki görevli bakanlıkların bütçesine aktararak -ki önemli bir rakam, 3 milyar liradan söz ediliyor, bunun 6 milyar liraya kadar çıkma ihtimali var- En başta, evlenmek isteyip de evlenmekle ilgili ekonomik sorun yaşayan gençlerimizin desteklenmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz çünkü böyle Fon yaratıldığında 2 tane büyük problemin karşımızda olduğunu deneyimliyoruz. Bu, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde de oldu, daha önceki dönemlerde de oldu, hâlen de devam ediyor. Bir konuşmacı söyledi, Türkiye Varlık Fonu bunun örneklerinden bir tanesi. Fonlar gündeme getirildiğinde bu kanun teklifinde de olduğu gibi "denetime açık" denilmesine karşın Sayıştay raporlarının da açık olarak ortaya koyduğu gibi bu denetimler tam olarak yapılamıyor, dolayısıyla fonların denetimine ilişkin bazı sorunların yaşanma ihtimalini burada dikkatinize sunuyorum.
İkinci olarak söylemek istediğim şey -yine benden önceki başka konuşmacılar değindi- burada Aile ve Gençlik Fonu kurulurken "gençliğin" tanımı, "aile" tanımı, "gençliğin yaş sınırı", "bu evliliklerin sağlam temeller üzerine kurulması" gibi kavramların bazı boşluklarla karşımıza çıkarıldığını görüyoruz. Örnek vereyim: Aile yalnızca genç bireyler arasında evlilik bağına indirgenmiş görünüyor. Oysa dünyada çok yaygın olan son yirmi yılda, ülkemizde de özellikle son yıllarda giderek yaygınlaşmaya başlayan örneğin tek ebeveynli aileler var. Evlenmeyi tercih etmeyen, yalnız başlarına ya da aileleriyle birlikte yaşayan gençler var. Dolayısıyla "aile" tanımını böylesine dar bir kavramla ele almak yerine ülkemizdeki yoksulluk ve yoksunluk sınırının yüzde 41 civarında olduğunu son verilere göre -EUROSTAT verisidir- göz önüne alarak biraz daha kapsamlı bir değerlendirmeye ihtiyaç duyduğumuzu söylemek isterim. Bu kadar dar bir şekilde ele alınmış "aile" tanımı ve diğer "aile" kavramı içerisinde olması gereken kişileri, bireyleri, çocukları dışlayıcı bir özellik taşıyor ve evlilik kurumunu da bu "aile" tanımıyla birlikte ele alarak "aile" tanımını sanki evlilik olmazsa aile olmaz gibi bir sınırlandırmayla karşımıza getiriyor, oysa boşanmış aileler var örneğin yine başka konuşmacıların dile getirdiği gibi. Dolayısıyla gençlerin bir birey olduğunu, kendi öz iradelerini kullanarak hayatlarını nasıl geçireceklerine karar verebileceklerini göz önüne almalıyız. Onların otonomilerini yok saymamalıyız ve onları yalnızca aile kurumunun bir uzantısı biçiminde ele almamalıyız.
Bakın -yine başka konuşmacılar dile getirdi ama ben size birkaç sayı da vermek isterim- gençlerin bugün ülkemizde yaşadığı çok ciddi sorunlar var. O kadar ki yani sokakta konuşurken bugün telefonu olmayan, interneti olmayan insan mı kaldı diye bir tartışma var ama TÜİK'in 2021 verileri -sizler de biliyorsunuz- gelir ve yaşam koşulları araştırması 15-24 yaş arasındaki 11,7 milyon gencin sahiplik durumlarını ele alıyorlar. Örneğin, bunlardan 2,13 milyonu, yaklaşık yüzde 20'si bir bilgisayara sahip değil; yüzde 10'u internet bağlantısına sahip değil; 1,29 milyonu eskimiş giysilerini yenisiyle değiştiremiyor; 1,13 milyonu ikinci bir ayakkabı alamıyor; gençlerin 1,78 milyonu özellikle gelişimlerine katkıda bulunabilecek kültürel etkinliklere, sinema, konserler başta olmak üzere ücretli boş zaman faaliyetlerine kaynak aktaramıyor ve 1,44 milyonu küçük bir miktar parayı dahi kendini iyi hissetmek için harcayamıyor.
Daha önce de söylendi ama burada gençlerle ilgili çok önemli bir sorunu bir kez daha söylemek isterim. Açıkçası, böyle bir kanun teklifinde, özellikle de genç milletvekili meslektaşlarımızdan "ev genci" kavramına atıfla... Biliyorsunuz Türkiye'de belli bir yaş grubunda ne okulda ne istihdamda olmayanların oranı yüzde 25'lerin üstünde; her 4 gençten 1'i ne okulda ne de işte istihdam edilemiyor. Bu, çok büyük bir rakam. Bu durumda olan ev gençlerine katkıda bulunabilecek düzenlemeleri de içerecek bir yaklaşımın süreci daha iyi bir noktaya götürebileceğini açıkçası düşünüyoruz.
Bir başka vurgulamak istediğimiz konu, şimdi, bu Fonun teklif edilmesi aşamasındaki gerekçelere baktığımızda, bu gerekçelerin aslında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının görev tanımı içerisinde yer aldığını görüyoruz. Bakanlık, bakın, misyonunu nasıl tanımlıyor: "Bireyin, ailenin ve toplumsal değerlerin korunması, güçlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik bütüncül ve adil sosyal hizmet modelleri geliştirmek ve uygulamak." Vizyonu da şöyle: "Toplumun her bir ferdine ulaşarak etkin sosyal hizmet sunumuyla ülkemizin sosyal kalkınmasında öncü bir kurum olmak." Dolayısıyla böyle bir Fonun kurulması için gerekçelere baktığımızda zaten mevcut Bakanlığın kendisini tanımladığı gerekçelerle büyük ölçüde örtüştüğünü görüyoruz. O yüzden böyle bir Fonun kurulmasına ilişkin gerekçelerin de mevcut Bakanlık yapısı nedeniyle boşa düştüğünü söylemek mümkün. Tabii, burada, çok net şu soruyu yanıtlamak lazım: Şu andaki Bakanlık ve şu andaki yapılanma hangi ihtiyacı karşılamıyor da biz yerine yeni bir Fon oluşturuyoruz? Örnek olarak söyleyeyim: Evlenmek isteyen ama parası olmayan çiftlere bir miktar para verilmesi söz konusu. Paranın miktarını konuşmuyorum, o 150 bin olur, daha başka bir şey olur, tartışabiliriz. Şu andaki mevcut yasal yapımızda bunun verilmesini engelleyecek herhangi bir yasal kısıtlık var mı? Bizim gördüğümüz yok. Ayrıca, iki kaynaktan bir 6 milyara ulaşabilecek ama 3 milyar öngörülen bir Fon oluşturulmasıyla ilgili bir rakam var. Bu rakamların söz konusu Bakanlığın kendi yapısı içerisinde evlenmek isteyenlere doğrudan bütçe aktarımı yoluyla -ki şu anda Plan Bütçede biliyorsunuz, tartışmalar devam ediyor- aktarılmasının önünde bir engel de biz görmüyoruz. Hâl böyleyken, bunu mevcut kamu yönetimine bağlı bir bakanlık yapısı altında yapmak söz konusuyken ayrıca neden bir Fon oluşturulduğunu açıkçası anlayabilmiş değiliz. Bunun daha netleştirilmesinde büyük yarar var. Aksi hâlde, bakın, her bir konuya ilişkin böyle dikey yapılar oluşturulursa hem finansman açısından hem de örgütlenme açısından bu, kamu yönetimini zaafa sokma öngörülerini haklı çıkartabilir. O yüzden, Sayın Bakanım, buna çok ciddi eğilmek lazım; mevcut, daha önceki fonlardaki olumsuz deneyimler ortadayken tekrar bir Fon oluşturmak yerine... Tamam, buradaki öneriler doğrudur, bunları hayata geçirmek için hep birlikte çaba gösterelim ama bunun için Fon oluşturmaya gerek yok, zaten mevcut Bakanlık yapısı bunu hayata geçirebilecek bir yapıya sahip.
Bu arada şöyle bir şey de var: Ben de kamu yönetiminde çalışmış bir meslektaşınız olarak söyleyeyim, 5 bakanlığa bir eş güdüm içinde çalışma görevi verilmiş. Açıkçası, bu eş güdümün nasıl sağlanabileceği konusunda da bir ayrıntı yok. Dolayısıyla yine kamu yönetimindeki geçmiş deneyimlere baktığımızda, birden fazla bakanlığın bile bir araya gelmesinde sorunlar yaşanırken 5 bakanlık bürokratlarının bir araya gelerek eş güdüm içerisinde bu Fonu yönetebilecekleri iddiasını ben tartışılabilir buluyorum. Sayın Bakanım da bana katılacaktır. Örneğin, yıllardır Çalışma Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında örneğin 6331 sayılı Kanun; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nda -örnek olsun diye söylüyorum- 2 bakanlık arasında bile istenen eş güdüm yıllardır sağlanabilmiş değil; dolayısıyla daha temel konularda eş güdüm sağlamakla ilgili kamu yönetiminin kendine özgü nitelikleri yüzünden sorun yaşanırken 5 bakanlık bürokratlarının bir araya getirilerek bir eş güdüm sağlanabileceği iddiasını ben tartışmaya açmak gerektiğini söylemek isterim çünkü pek kolay bir yapı olacağını düşünmemiz mümkün değil.
Ayrıca burada, kanun teklifinde aileye ilişkin kavramlar hep olumlu olarak karşımıza getirilmiş. Bakın, böyle bir kanun teklifini getirirken gençlikle ilgili alanın genişletilmesinin yanı sıra, aileyle ilgili olumlu özelliklerin yanı sıra olumsuz özellikleri de gözeten ve olumsuz özellikleri hem önlemek hem de çözmek için çaba tüketen bir yaklaşıma ihtiyaç var. Ne gibi? Birazdan bazı rakamlar vereceğim ama "aile" dediğimiz zaman, maalesef, tamamen çok da iyi bir organizasyonu anlamıyoruz; bazı ailelerde çatışmalar var, bazı ailelerde şiddet var ve ülkemizin önemli sorunlarından biri toplumsal cinsiyet eşitsizliği. Biliyorsunuz, yaklaşık 200 ülke içerisinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi'nde Türkiye 130'uncu sıralarda. Dolayısıyla "aile" kavramını tartışırken toplumsal cinsiyet eşitliğini de nasıl daha eşit bir yere getirebileceğimizi de tartışmanın ben çok önemli olacağını söylemek isterim. Burada her ailenin ya da yuvanın mutlu olmadığını bilerek, mutsuzluğa, çatışmaya, hatta bölünmeye yol açan sorunları masaya koyarak bunların önlenmesi ve bunlar karşımıza geldiğinde en başta çocuklar olmak üzere çocukları ve kadınları koruyacak bir yapının karşımıza çıkartılması için bir çabanın doğrusu çok değerli olacağını düşünürüm.
Yeri gelmişken "aile" dediğimizde "aile içi şiddet" ya da "kadına karşı şiddet" kavramlarıyla karşımıza çıkan olguları da yok saymamamız gerekir. Özellikle genç meslektaşlarımın bu konuda -çünkü maalesef Türkiye'deki veriler gençlerde de giderek aile içi şiddetin, çatışmanın artış gösterdiğini karşımıza getiriyor- bir yasal düzenlemeye katkı vermelerini beklediğimi söylemek isterim. Bakın, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Haziran 2023'te bir rapor yayınladı, o rapordaki Türkiye'yle ilgili bazı verileri sizlerle paylaşmak isterim. Biliyorsunuz, ev içi şiddetle ilgili acil yardım hattı var, 2007 ile 2021 yılları arasında 30 bine yakın arama yapılmış. Yapılan aramaları analiz etmişler; fail en yüksek oranda maalesef eş -tabii, eşten kastımız erkek, erkek şiddeti- ve sonra da aile üyesi, özellikle ailenin büyük çocukları olmak üzere. Gelen aramalardaki faillerin yüzde 90'ı erkek; şiddete maruz bırakılanların yüzde 73'ü evli, yüzde 12'si bekâr ve yüzde 7'si de boşanmış kişilerden oluşuyor. Dolayısıyla aile kurumu içerisinde maalesef ki bir şiddetin varlığını da görmemiz lazım. Bu arada şiddet mağdurlarının hem fiziksel hem duygusal hem sosyal hem ekonomik hem de cinsel şiddete uğradığını da bu rapordan görebiliriz. Burada, sığınmaevleri taleplerinin çok yüksek oranda karşımıza çıktığını, ülkemizde buna ilişkin özellikle yerel yönetimlere yüklenmiş görevler olmasına rağmen orada bir sıkıntının varlığını ve bizim Komisyonumuz aracılığıyla bu sıkıntıyı gidermek için de bir çaba göstermek gerektiğini buradan vurgulamış olayım.
Sayın Başkan, değerli üyeler; burada tekrar edelim, bu kanunla ilgili bir düzenleme yerine, fonların mali disiplini bozduğunu bildiğimiz ve kaynakları etkin kullanımımız konusunda bugüne kadarki deneyimler pek de olumlu olmadığı için, böyle müstakil bir Fon kurulması yerine, bütçe içerisinde bir fasıl açarak bu kaynakların oraya aktarılması ve o fasılla -üstelik biliyorsunuz, o fasılların tamamı denetime de tabidir, denetim olacak mı olmayacak mı tartışmasından da uzaklaştırmış oluruz- bir çaba gösterilmesi gerektiğine vurgu yapmak isteriz.
Özetle biz bu kanun teklifiyle ilgili tam olarak ihtiyacı tanımlamaktan uzak olduğunu, hem "aile" hem de "gençlik" tanımlarında günümüzün ihtiyaçlarına yanıt vermeyen, kapsamı daraltan bir özelliği olduğunu, aile kurumunun yol açabileceği ya da yol açtığı olumsuzluklara karşı bütüncül bir çözüm üretmekten uzak olduğunu ve sosyal risklere karşı bir sosyal güvenlik mekanizmamız ve görevli bir Bakanlık olmasına rağmen sanki bir alternatif yapı kurduğunu, denetim konusunun muğlak olduğunu, nasıl işleyeceği belli olmayan bir yapıyı teklif ettiği için bu teklife olumlu bakmadığımızı söylemek isterim.
Teşekkür ederim.