KOMİSYON KONUŞMASI

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Sayın Başkan, Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün ben ilk önce benden önce konuşan Sayın Erdem'e bir katkı yaparak başlamak istiyorum. Bana göre de AK PARTİ'nin ilk on senedeki seçim başarılarının arkasındaki en büyük iki faktörden bir tanesi sağlığa erişimin artmasıdır, ikincisi de sosyal güvenlik sisteminin birleştirilmesidir yani SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığının birleştirilmesidir; bunun da zaten siyasi parti olarak karşılığını sandıkta gördünüz. O bakımdan, bir itiraz olduğunu zannetmiyorum.

Benim itirazım, aslında daha çok son dönemlere. O yüzden de size son on senedeki sağlık göstergeleriyle ilgili birkaç şey hazırladım. İlki bu Sayın Bakanım; bu, OECD verisi. Gerçekten, son on sene içerisinde Türkiye sağlık hizmetlerinin kalitesinden memnuniyet açısından iyiye mi gidiyor, kötüye mi gidiyor? Burada gelişmekte olan ülkeler var, gelişmiş ülkeler var. Gördüğünüz zaman, son on sene içerisinde sağlık hizmetlerinin kalitesinden memnuniyetin artmadığını, OECD ortalamasının altında bir performans gösteren Türkiye olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, ilk on senede yaptığınız SGK reformu ya da işte sağlık hizmetlerine erişimin artmasına baktığınız zaman olumlu tarafları görüyoruz; ben e-nabız gibi sistemlerin de çok önemli olduğunu görüyorum. Ama buraya baktığınız zaman, sağlık hizmetlerinin varlığından memnun olan nüfusa baktığınız zaman, son on sene içerisinde OECD ortalamasının altında kalan bir Türkiye görüyoruz; bunu mutlaka not etmek gerekiyor.

Peki, sadece OECD verisine mi bakalım? Hayır, başka şeylere de bakalım; mesela Legatum Refah Endeksi, dünyada en fazla kullanılan endekslerden bir tanesi, buraya baktığınız zamanda da iyiye gitmiyoruz. Evet, 2009-2010 yıllarında yani sağlığa erişimin iyice arttığı dönemlerde 55'inci, 56'ncıymışız ama ondan sonra bir dip yapma var. Fakat sizlere belki de biraz tebessüm ettirmek için şunu söylemem gerekiyor: Endekslere baktığınız zaman, sağlık endekslerinin bileşimine baktığınız zaman, Sayın Bakanım, akıl sağlığımızda ciddi bir geriye gidiş var. Yani özellikle küresel sıralamanın değişimine baktığınız zaman, son on senede iki tane şeyde ciddi bir geriye gidiş var; bunlardan bir tanesi sağlık sistemi, ikincisi ise akıl sağlığı. Burada, son on sene içerisinde geriye gittiğimiz iki tane alan.

"Yok, Legatum iyi bir şey değil, başka endekslere bakmak istiyorum." derseniz de -bu sunumu ben daha sonradan sizinle paylaşırım- GHS Index vardır. O endekse baktığımız zaman iyi taraflar var ama aynı zamanda mutlaka bizim düzeltmemiz gereken alanlar da var, işte o alanları da ben burada sizlerle paylaşayım. Mesela, tıbbi karşı önlemeler ve personel konuşlandırmasında tam 23 sıra geriye gitmişiz. Daha başka hangi alanlarda geriye gitmişiz söyleyeyim; halk sağlığı acil durumunda, sağlık çalışanlarıyla iletişimde geriye gitmişiz; bir salgının yayılmasına hızla müdahalede ve yayılmasının azaltılmasında geriye gitmişiz. Dolayısıyla, sağlık hizmetlerine, eğitim hizmetlerine baktığımız zaman, tabii ki her ülke... Bizim burada AK PARTİ'li arkadaşlarla anlaşamadığımız noktalardan bir tanesi, yirmi yılda Türkiye'nin geldiği noktadan bahsediyorsunuz, bunlar tabii ki sevindirici. Burada gördüğünüz gibi, özellikle benim özelimde konuşacak olursak, ben olumlu taraflardan bahsediyorum ama sanki şöyle bir varsayımda bulunuyorsunuz: Bütün dünya yerinde saymış ve biz sadece iyileşmişiz gibi; hayır. O yüzden de uluslararası karşılaştırmalara, uluslararası kıyaslamalara baktığımız zaman, Türkiye'nin bu son yirmi yılda diğer ülkelere göre neyi daha iyi yapıp neyi daha kötü yaptığını görebiliyoruz. Mesela, biraz önce söylediğim gibi, sağlık sisteminde ve ondan sonrasında özellikle de akıl sağlığında Türkiye'nin geriye gittiğini endekslerden görebiliyorsunuz, sağlık hizmetlerinden memnuniyette de geriye gittiğimizi görebiliyorsunuz. Bunun sebeplerini ve geliştireceğimiz politika önerilerini birazdan zaten detaylarıyla paylaşabiliriz.

Devam edelim.

Şimdi, bana göre en önemli konulardan bir tanesi, Sayın Bakanım, şu: Şu anda bizim 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı yüzde 10. Çok değil, bundan yirmi beş otuz sene sonra yüzde 25 olacak; hızla yaşlanıyoruz, artık genç bir nüfusumuz yok. Dolayısıyla, sağlık harcamalarımız kaçınılmaz bir şekilde artacak. Türkiye'nin sağlık harcamalarının toplam bütçe içerisinde ya da toplam ekonomi içerisinde düşük olmasının önemli sebeplerinden bir tanesi, şu ana kadar Türkiye'nin genç bir nüfusa sahip olmasıydı fakat bundan sonra hızla yaşlandığımız için çok farklı problemlerle karşı karşıya kalacağız. Buna ne kadar hazırlıklıyız? Ben çok hazırlıklı olmadığımızı düşünenlerdenim. Neden? Çünkü bütçeye baktığımda, sizin sunumlarınıza baktığımda, bizim ilk olarak yapmamız gereken şeylerden bir tanesi, son basamak hastanelerini rutin tedavi merkezleri gibi çalıştırmamak olmalı, birinci basamağa bizim ağırlık vermemiz lazım. Bakın, 2002'den 2020'ye kadar... Ben bunun siyasi bir tercih olduğunu düşünüyorum... Çok iyi hatırlıyorum, 2009-2010 yıllarıydı, TEPAV'da çalışırken insanlara çok basit bir soru sormuştuk, bir anket yapmıştık ve orada demiştik ki: "Hastaneye gitme sebebiniz ne?" Hasta olmak kadar sosyalleşme isteği de hastaneye gitme sebebi olarak çıkmıştı. Neden? Çünkü şu: Vatandaşın hastaneye erişimini kolaylaştırmak iyi bir şeydir fakat ihtiyacı olmayan vatandaşın elini kolunu sallayarak âdeta bir sosyalleşme amacıyla hastaneye gitmesi, gerçekten hasta olanların tedavisini zorlaştıran bir şeydir. Şimdi, siyasi bir tercih olarak sizler hastaneye erişimi artırıyorsunuz, istediği zaman insanlar röntgen çektirebiliyor, MR çektirebiliyor. Yıllarını yurt dışında geçirmiş birisi olarak söyleyebilirim ki ben burada çekilen MR'ın, burada yapılan kan tahlilinin, burada çekilen röntgenin sayısının dünya ortalamasının çok üstünde olduğunu düşünüyorum. Bugün hem özel hastanelerde hem de devlet hastanelerinde çok gereksiz yere tahlil yaptırıyorlar, çok gereksiz yere MR, röntgen çektiriyorlar; bu, vatandaşın hoşuna gidiyor ama sizin bir Bakan olarak, sektörün içinden gelen birisi de olarak bunu en büyük problemlerden bir tanesi olarak görmeniz gerekiyor. Çok temel bir sebebi var; insanların bu kadar radyasyon almasına gerek yok, her yerde MR çektirememeniz gerekiyor. O yüzden, bizlerin burada ilk yapmamız gereken şeylerden bir tanesi, aile sağlık merkezlerini yani o birinci basamak sistemlerini çok daha iyileştirmemiz lazım. Bakın, İstanbul Tabip Odasının bir çalışması var Sayın Bakanım; bu aile sağlık merkezlerinin yüzde 10'unda aile hekimlerinin bir odası yok -devam ediyorum- aile sağlık merkezlerinin yüzde 75'inde ebe ve hemşire odası yok; İstanbul Tabip Odasının 2022 çalışması. Sadece yüzde 10'unda triyaj var yani hasta bekleme odası var.

Bakın, şimdi bunları neyle birleştiriyorum? Biz yaşlanıyoruz, bu sistem de sürdürülebilir bir sistem değil yani herkesin elini kolunu sallayarak hastaneye gideceği dönemin artık bizim önüne geçmemiz lazım, bizim aile sağlık merkezlerini güçlendirmemiz gerekiyor. Bugün akşamüstü size bunlarla ilgili bir bütçe artışı teklifi vereceğiz, sizler de reddedeceksiniz ama bakın, dünyadaki bütün gidişat bu, artık bizler elini kolunu sallayarak hastaneye giden bir topluma heveslenmemeliyiz. İlk önce, aile hekimlerinin kapasitesini güçlendirmeliyiz, aile hekimlerinin şartlarını iyileştirmeliyiz, bu aile sağlık merkezlerinde ana branşlarda uzman hekimler istihdam etmeliyiz; sosyal hizmet uzmanları, diyetisyenler, fizyoterapistler. Dolayısıyla, insanların istediği zaman hastaneye gidip tahlil yaptırması, röntgen çektirmesi, MR çektirmesi belki vatandaşın siyaseten memnun olmasına yol açabilir; bu da sizin istediğiniz bir durum da olabilir bir parti olarak, çok da doğaldır fakat ben bunun hiçbir şekilde sürdürülebilir olmadığını, birinci basamak sağlık hizmetlerinin hem toplum sağlığı açısından hem bu sağlık sisteminin sürdürülebilirliği açısından hem de tabii ki doktor ve hekimlerimizin de daha rahat iş görebilmesi açısından mutlaka sağlanması gereken şey olduğunu düşünüyorum.

Bakın, nüfusa göre hekim sayımız yetersiz. Sol tarafta hepimizi üzen, sizin de çok iyi bildiğiniz bir istatistik var; ilk dokuz ayda Türkiye'de Türk Tabipleri Birliğinden İyi Hâl Belgesi alan hekim sayısı; niye bu belgeyi aldığını biliyoruz. Bakın, ne kadar fazla yükselmiş; 2022'de 1.939; 2023'ün ilk dokuz ayında hekimlerimizden 2.285'i İyi Hâl Belgesi almış Türk Tabipleri Birliğinden; niye aldığını biliyoruz. Şeye baktığınız zaman, hâlihazırda böyle bir beyin göçü, hekim göçü varken bin kişi başına düşen hekim sayısına baktığımız zaman, daha iyi olduğumuz ülkeler Brezilya, Güney Afrika, Endonezya; bize yakışmayan yerler. Dolayısıyla, bir yerden yatırımlar yapıyorsunuz ama benim size naçizane tavsiyem, bu yatırımları doğru alanlarda yapmıyorsunuz.

Bu doğru alanlarda yapılmayan yatırımların bir başka bir örneğine şimdi geliyorum. Bütçenin yüzde 10'dan fazlası şehir hastanelerine gidecek. Şimdi, dünyayı siz de benim kadar fazla biliyorsunuzdur. Dünyanın her yerinde hastanelere baktığınız zaman ilk gördüğünüz şeylerden bir tanesi, semtlerde ya da ilçelerde yine her türlü hastalığın tedavi edildiği daha orta ölçekli hastanelerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun lütfen.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tamam.

Bizlerse, genelde işte Bursa gibi, İzmir'de yeni açılan Bayraklı gibi -ki birazdan o soruna da değineceğim- yerlerde tamamıyla hastaları şehrin dışına gönderiyoruz. Oysa, mesela, İzmir özelinde bahsetmem gereken şeylerden bir tanesi şu: Bozcaada ve Yeşilyurt'ta, daha sağlam hâle getirilerek... Oradaki hastalara iyi kötü bakan bir Bozyaka Devlet Hastanesi ile Yeşilyurt Devlet Hastanesi vardı. Benim 75 yaşındaki emekli babam, şu anda, Bayraklı Şehir Hastanesine gitmek için 3 tane vesait değiştirmek zorunda. Dolayısıyla ben bu şehir hastanelerinin doğru bir proje olmadığını düşünenlerdenim. Bakın, işin yatırım tarafına bakmıyorum. Yani işin ne kadar pahalı, az, şu bu değil, hastanın hastaneye erişimi açısından doğru bir proje olmadığını düşünüyorum. Ben aynı şeyi Bursa Şehir Hastanesi için de söylerim, Yozgat Şehir Hastanesi için de söylerim, gördüğüm için söylüyorum.

CAVİT ARI (Antalya) - Antalya da öyle.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Antalya Şehir Hastanesi için de söylerim. Dolayısıyla, sizin rahatlıkla, toplu ulaşımla gidebileceğiniz hastane sayısı çok az.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Özlale, toparlayın lütfen.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tamam.

Bunları geçelim, bunlar zaten çıkan haberler.

Birkaç nokta daha var önemli. Dün burada İçişleri Bakanımız vardı, gün boyu oldukça sert ama çok olumlu geçen tartışmalar yaptık. Orada uyuşturucu bağımlılığından çok bahsettik. Şimdi, bizler bugün size bir bütçe önerisinde bulunacağız. Lütfen hepimizin temel problemlerinden bir tanesi olan, hepimizin temel problem olarak gördüğü bu uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele etmek için sizin bünyenizde olan AMATEM ve ÇEMATEM'lerin kapasitesini daha da artıralım. Daha da fazla burada bütçeye ihtiyaç var.

Bir başka nokta şu: Eczacılık eğitimi, çok hızlı geçildi. Türkiye'de eczacılığa baktığınız zaman o kadar değerli üniversite mezunları, eczacılık fakültesinden mezun olduktan sonra âdeta -üzülerek söylüyorum- bir bakkal gibi önündeki reçeteyi alıp o reçeteye göre ilaç veriyorlar, oysa bu eczacılar çok iyi bir eğitimden geçiyorlar. O yüzden hem müfredatı yenilenmeli hem de ilaç sektörünün...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Hocam, toparlayalım.

Buyurun.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tamam.

Eczacılık fakültelerinin ilaç sanayisiyle ortak projeler yapması sizin bünyenizdeki şirketler vasıtasıyla mutlaka teşvik edilmeli.

Son bir şey de sağlık turizmiyle ilgili. Evet, doğrudur, potansiyeli çok yüksek bir alan fakat Sayın Bakanım, son dönemlerde sağlık turizminde merdiven altı bir sektör türedi. Buna çabucak kaliteyi yükselten, kaliteyi kontrol eden bir entegre yapı gerekiyor.

Bir başka önerim de şudur: Önümüzdeki dönemlerde -dediğim gibi- sağlık teknolojileri alanına çok önemli şeyler yaptınız, sadece e-nabız bile başlı başına bir başarı hikâyesidir. Fakat özellikle yaşam bilimleri alanında ve sağlık teknolojileri alanında çok daha fazla yatırımı ya sizin desteklemeniz ya da özel sektöre bununla ilgili gerekli kaynakları ayırmanız gerekir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.